Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok – Erich Maria Remarque

Remarque’ın, I. Dünya Savaşı’ndaki bir grup askerin hikâyesini on dokuz yaşındaki bir çocuğun gözlerinden anlattığı Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, yayımlandığı günden bu yana, devamı niteliğinde olan Dönüş Yolu’yla birlikte tüm dünyada büyük ilgi görmeye devam etmekte. Canlı çarpışma sahnelerinin yanısıra savaşın abesliğinin ve askerlerin ıssızlığının vurgulandığı cephe arkası bölümleriyle de okuru içine hapseden roman, Yaşar Kemal’in sözleriyle “bugün de taptaze, bugün de her okuyucusu tarafından yeniden yeniden yaratılarak uyarıyor, direnme gücü veriyor.” 20. yüzyıl dünya edebiyatının bu önemli yapıtı, şimdi Everest Yayınları’nın dünya klasikleri dizisindeki yerini alıyor.

Savaşın incittiği insanlara bir ses veren Erich Maria Remarque, bize hatırlattıklarıyla her zaman el üstünde tutulması gereken bir yazar. Savaşın dehşetini, beraberinde getirdiği yıkımı, insanoğlunu birbirine nasıl yabancılaştırdığını birinci ağızdan, çarpıcı bir şekilde dile getiren Remarque, savaşla ilgili bildiğimizi sandığımız gerçekleri sorgulamamızı sağlarken, edebiyatın ne kadar güçlü ve ölümsüz bir kaynak olabileceğini de bir kez daha kanıtlar.
(Everest Yayınları Tanıtım Bülteninden)

“Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” (Im Westen nichts Neues) Erich Maria Remarque’nın yazdığı, savaşın korkunçluğunu ve anlamsızlığını ele alan bir romandır. Roman ilk kez Almanya’da 1929 yılının Ocak ayında yayımlandı ve daha ilk yılında 26 dile tercüme edilerek dünyaca meşhur oldu. Günümüze kadar 50 ayrı dile tercüme edilmiş ve 15-20 milyon satmıştır. Almanya’nın Nazi döneminde 1933 yılında gerçekleşen “Kitap yakılması” eylemlerinde bu roman da yakılan kitaplardan biridir.
“Savaşı anlatan ve üstelik bunu yaşamış bir insan olarak anlatan yazarların en önemlilerinden biri Erich Maria Remarque?dır. Savaş karşıtı yazarların öncülerindendir Remarque. Onun, Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok kitabı dünyaca ünlü savaş karşıtı bir klasiğe dönüşmüştür. Gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatmakta, insanın savaş anında yaşadığı duyguları çok canlı olarak gözler önüne sermektedir.
Yazar, Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok?un devamı niteliğindeki Dönüş Yolu adlı romanında ise savaşın bitmesiyle başlayan cephe dönüşünü işler. Savaşın bitişini, başlayan 1918 Alman devrimini, karşı-devrimin üstün gelmesini ve geri dönen askerlerin korkunç bir travmaya kapılıp topluma uyum sağlayamamasını etkileyici bir dille anlatır.
Yazar, Birinci Emperyalist Savaşa Alman ordusundan katıldığında daha 17 yaşında bir lise öğrencisidir. Savaş heyecanının tüm halkı esir aldığı, burjuva ideolojisinin insanların bilincine ket vurup gözlerini kör ettiği günlerde o da savaşa tutkuyla katılmak isteyenlerden biridir. Alman burjuvazisi, emekçi yığınları kendi emelleri doğrultusunda kullanmak maksadıyla hiç aralıksız, Alman halkının ne kadar üstün bir millet olduğunun propagandasını yapar. Topluma militarist bir kültür egemen kılınır; daha savaş başlamadan çok önceleri tüm ortaokul ve lise öğrencileri birer asker gibi yetiştirilmeye başlanır. Kışladaki askeri eğitimin aynısı okullarda da verilir ve burjuva ideolojisinin yıkıcı zehri genç beyinlere zerk edilir. Savaş, adeta bir ülkü halinde sunulur gençlere. Yeni yerlerin keşfedilmesi, başka ülkelerin fethedilmesi ülküsü?

Tüm gençler, yaşlarının bir döneminde kendilerini kanıtlamak isterler; bunu bilen Alman egemen sınıfı, kendisini ortaya koymak isteyen genç kuşağa savaşı romantik bir hale büründürerek sunar. Böylelikle romantik bir ülkü haline büründürülmüş savaş, genç kuşakları yakıp tutuşturur. Savaş bandolarının çalınıp şenliklerin başlamasıyla bu tutku daha da kabarır. Savaş korkunç bir yıkım, yok etme, ölüm demek değil, topluca oynanan şenlikli bir oyundur gençlik için. Alman burjuvazisi gençliği özellikle bu yönde manipüle eder; savaşa katılmak bir gençlik aşkına dönüştürülür böylece.

Ancak savaş hiç de bir aşk değildir; daha bunu trenlere binip cephelere yollanırken anlarlar askerler. Oyun bitmiş, her şeye bir ciddilik hâkim olmuştur; onların hiç de hesap etmediği korkunç olaylar başlamıştır. Henüz cepheye ulaşmadan, ölenlerin, sakat kalanların haddi hesabı olmadığını görürler. Hastaneler yaralılarla dolup taşarken, morglar ölü yığınına dönmüştür. Bu ilk şok, yani gerçeğin korkunç yüzü, başlarının üzerinden kara bulutlar olarak dolaşıp gider. Ama ne zaman ki kendilerini cephede bulurlar ve karşı siperlerden atılan toplar yanı başlarına düşmeye başlayıp birkaç kişi paramparça olur, işte o zaman savaşın bir oyun olmadığını tüm çıplaklığıyla görerek anlarlar. Her tarafta paramparça olmuş cesetler, kol ve bacaklar, bağıran, inleyen yaralılar ve durmaksızın süren top atışı: yer gök barut ve kan?

Savaş, korkunç bir altüst oluşla yeni bir çağı açıyordu 1914’te. Savaşla birlikte o güne kadarki tüm toplumsal yapılar köklerinden sarsılır, kitleler tüm yeknesak yaşamlarından sıyrılarak savaş devinin kucağına düşerler. Halklar birbirlerinin boğazına sarılırlar. Egemen sınıflar ise hiç de eski alışkanlıklarını değiştirmezler başlangıçta; onlar yine zevk ve sefa içinde, salonlarda lakırdıyla günlerini geçirmektedirler. Fakat bu kez, muhabbetin konusu savaş ve yeni fethedilecek ülkelerdir. Diğer halklar iğrenç bir tiksinti uyandırır onların gözünde; dünün süprüntü askerleri ya da ayaktakımı veya alt tabakanın meydana getirdiği askerler ise kahraman ilan edilivermişlerdir birden bire. Şimdi kahraman askerlerden beklenen savaş sanatını uygulamaları, ülküleri uğruna çarpışarak yeni zaferler kazanmalarıdır. Ancak egemen sınıfların bu yüce ruhluluğu kısa zamanda yerini önce tedirginliğe, sonra da korkuya bırakacaktır.

Savaşın uzaması toplumu derinden sarsacak ve kitleleri bir iç dönüşüme uğratacaktır. Askerler bir süre sonra kandırıldıklarını kavrayacaklardır. Savaşın yıllarca sürmesi, ölüm ve yaşam çizgisindeki askerlerin kendilerine başka bir dünya yaratmasına neden olur. Savaşın içinde çocukluklarından kurtulan askerler, kan ve barutun havasına alışırlar; bir taraftan duyuları körelir, bir taraftan da umutsuzluğa düşerler. Artık hiç bir şeyin anlamı kalmamıştır onlar için. Şimdi artık ölümler normal sayılmakta ve mümkünse acısız bir ölümü tercih etmektedirler. Nitekim kitabın ismi, değişen pek bir şeyin olmadığını, savaşın devam ettiğini anlatmaktadır. Yazar kitabının sonunu şöyle bağlar: ?Garp cephesinde yeni bir şey yok.? Ve devam eder: ?Yüzükoyun düşmüştü ve yerde uyur gibi yatıyordu. Sırt üstü döndürdükleri zaman fazla ıstırap çekmemiş olduğunu gördüler. Yüzünde, öyle sakin bir ifade vardı ki, bu sonuçtan âdeta memnun kaldığı sanılırdı.?
Alıntı Kaynak: Marksist Tutum dergisi, Şubat 2006

“İki savaş arasında yazılan “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”, dünya edebiyatının bu alandaki başyapıtlarıdan biridir. Cepheye sürülen gencecik Alman askerlerinin teker teker yitip gidişini evrensel bir trajediye dönüştüren E. M. Remarque, insan hayatına verdiği değerin bedelini, diğerleri gibi “vatanhaini” ilan edilerek ödeyecektir…” A.Ömer Türkeş

Kitabın Künyesi
Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Erich Maria Remarque
Everest Yayınları / Roman Dizisi
Editör: Berrak Göçer
Çeviri: Burhan Arpad
İstanbul, Mayıs 2012, 1. Basım
216 sayfa

Kitabın Künyesi 1
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Erich Maria Remarque
Engin Yayıncılık / Dünya Klasikleri Dizisi
Çeviren: Nihal Yeğinobalı
Baskı Tarihi: 1998
224 sayfa

Kitabın Künyesi 2
Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Erich Maria Remarque
Oda Yayınları
205 sayfa

Erich Maria Remarque (d. 22 Haziran, 1898 – ö. 25 Eylül, 1970) Hayatı
Erich Paul Remark Osnabrück’te Roma kilisesine bağlı katolik bir ailenin içinde doğdu.Babası Peter Remark bir basımevi ustasıydı.Osnabrück arşivlerinde bulunan nüfus kayıtlarına göre 17.yy’da ihtilalde katoliklere yapılan baskılar yüzünden Fransa’dan göç etmişlerdi.Önceleri Remarque olan soyisimleri Alman imlasına göre Remark olmuştu.Bir süre Münster Üniversitesi’nde öğrenim gördü ama 18 yaşında birçok kez yara aldığı 1. Dünya Savaşı’na katılmak zorunda kaldı. Savaştan sonra öğretmenlik, taşçılık ve Berlin’de bir tekerlek firması için test sürücülüğü yaptı.
1929’da, Remarque’nin savaşın mutlak kötülüğünü 19 yaşındaki bir askerin gözünden anlattığı, en ünlü eseri, Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Im Westen nichts Neues) yayımlandı. Bu kitabın ardından savaş zamanı ve sonrasını yalın ve duygusal bir dille gerçekçi bir şekilde anlattığı başka eserleri de yayımlandı.
1931’de İsviçre’ye yerleşti. 1933’te, Naziler eserlerini yaktılar ve yasakladılar. 1938’de Alman vatandaşlığından çıkarıldı ve 1939’da Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti. Hollywood’da tanıştığı Paulette Goddard ile 1958 yılında evlendi.
72 yaşında Locarno, İsviçre’deki Sant Agnese kliniğinde aylardır acı çektiği anevrizmadan dolayı öldü.
Ek bilgi: Asıl adı Erich Paul Kramer’dır. Sonraları annesinin adı olan Maria’yı almış ve bunun ardından da Kramer’in tersten okunuşu olan Remark’ı soyad olarak kullanmıştır. Bununla da yetinmeyip Remark’ı fransız kökenine işaret etmek istercesine Remarque olarak değiştirmiştir.

Eserleri
Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, (1929)
Dönüş Yolu, (1931)
Hayat Kıvılcımı, (1952)
Yaşamak Zamanı, Ölmek Zamanı, (1954)
Ölesiye Yaşamak, (1956)
İnsanları Seveceksin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir