“Olağanüstü… Balzac’ın, gerçekliğin sonsuz arayışı içindeki ressamı, sonunda kapkara bir belirsizliğin ortasında buluyor kendini. O kadar çok gerçeklik var ki, insan hepsini kucaklayayım derken karanlıkta buluyor kendini…”
Pablo Picasso

Balzac, en ünlü yapıtlarından biri olan Gizli Başyapıt’ta, kusursuzluğu arayan ressam Frenhofer’in olağandışı öyküsünü anlatır. Başyapıtının üstünde tam on yıl çalışan bu XVII. yüzyıl ressamı, resmi bitirdikten sonra iki genç hayranına gösterir. Okuru, dünya edebiyatının en çarpıcı sürprizlerinden biri beklemektedir.
Gizli Başyapıt yalnızca Picasso’yu değil, Cézanne gibi bir ressamı, Henry James gibi bir yazarı, Jacques Rivette gibi bir sinema ustasını da derinden etkilemiş bir efsane öykü. Ressam Frenhofer’in çılgınlığı, belki de tüm sanatçıların çılgınlığı. Bu öykü, bir anlamda modern sanatın öyküsü.

‘Balzac’ın Gizli Başyapıt’ı özellikle sanat dünyasını çok ilgilendirmiş bir metindir. Çünkü tepeden tırnağa resmin, sanatın, yaratının sorunlarıyla örülüdür. Yazıldığı dönemden başlayarak ressamları, sanatçıları, sanat tarihçilerini şaşırtmış, düşündürmüş, heyecanlandırmıştır. Bunların ilki, belki de en önemlisi Cézanne’dır… O da Frenhofer gibi tam bir tutku ve çile adamıdır…

‘[Balzac’ın] sanatsal yaratı ve yaratıcılık üstüne saptamaları, evirip çevirdiği ?tutku?, ?kusursuzluk arayışı?, ?delilik? gibi kavramlar, insanı allak bullak eden ışıklar, aydınlıklar ve tedirgin edici karanlıklar seriyor önümüze. Frenhofer, ki büyük olasılıkla Cézanne?dan, Picasso?dan önce Balzac?ın ta kendisidir, sözünü ettiği resim sorunlarından çok, tipik bir örneğini oluşturduğu ?ölümüne tutkulu? yaratıcı imgesinin doğrudan doğruya varoluş sorunlarına ve felsefe alanına uzanan boyutlarıyla bizi çok derinlerde bir yerimizden yakalıyor. Gizli Başyapıt?ın önemi ve evrenselliği de kuşkusuz buradan geliyor.

‘Bu olağanüstü metni ilk kez okuyacakları kıskanıyorum!’
Samih Rifat

Balzac’a hayrandı – Soner Yalçın
( 19 Mayıs 2010 tarihli Hürriyet Gazetesi “Marx kendini hangi edebi kahramana benzetiyordu” adlı yazı)
Karl Marx, Fransız yazar Honore de Balzac’a hayrandı. Onun kentsoylu düzene yukarıdan bakan, para-zevk ve iktidarın temel amaca dönüştüğü bir dünyayı anlatan eserlerini çok beğeniyor, “İşte gerçekçi yazar” diyordu.
Balzac, 1845 yılında “Gizli Başyapıt” adlı eserini çıkardı. (Bu eser Türkçe’ye tam 100 yıl sonra 1945’te “Bilinmeyen Şaheser” adıyla Nahit Sırrı Örik tarafından çevrildi.)
“Gizli Başyapıt” yazıldığı dönemden başlayarak özellikle sanat dünyasını çok ilgilendirdi. Cezanne, Picasso gibi büyük ressamları derinden etkiledi; üzerinde sanat tarihçileri tarafından çalışmalar yapılan bir yapıt oldu.
Balzac’ın eserinin kahramanı Frenhofer, ressamdı.
Tuvalinde yaratmaya çalıştığı eserinin kusursuz olmasını istiyor; onunla tutkuyla bir aşk ilişkisi yaşıyordu sanki. 10 yıldır atölyesine kapanmış, çileli bir hayatla arayış içindeydi. Resimlerine bağlıydı, sergilemek bile istemiyordu.
Ama bir gün gizli başyapıtını, resimlerine hayran genç bir ressam ile sanatsal bilgilerine güvendiği bir başka ressama gösterdi.
İkilinin resmi hakkında söyledikleri Frenhofer?i çıldırttı. Her iki ressam da uzun uzun tuvale bakıp hiçbir şey anlamadıklarını itiraf etmişlerdi.
Ressam Frenhofer kızgındı; hayal kırıklığına uğramıştı. Anlaşılamamıştı işte.
O gece geçirdiği büyük bunalım sonucu intihar etti.
Ve Balzac hikáyesini böylece bitirdi.
Aslında ressam Frenhofer?in yaratımı, “soyut resim” idi; bu nedenle hem de meslektaşları tarafından bile anlaşılamamıştı!
Araya girip bir not aktarmalıyım: Balzac?ın “Gizli Başyapıt”ı yazdığı 1845?te “soyut resim” nedir bilinmiyordu!
İşte “Gizli Başyapıt”ı sanat tarihi açısından önemli kılan da bu özelliğiydi aslında!
Peki, Balzac bunu nasıl keşfetmişti, bilinmiyor. Eserini yazarken resim teknikleri konusunda bilgi aldığı ressam G. Boulanger idi ve onun da “soyut resim” ile ilgisi filan yoktu.
Bu arada ekleyeyim Boulanger, bizim Şeker Ahmet Paşa, Süleyman Seyid, Osman Hamdi gibi ressamlarımızın da Paris?te hocalığını yapmıştır. Neyse, yok “soyut resim” yok bizim ressamlar diyerek kafanızı karıştırmayalım.
Gelelim Karl Marx?ın, çağının çok ötesinde olan ressam Frenhofer?den nasıl etkilendiğine…

Marx’ın kafasındaki korku
Karl Marx, gerek gündelik gerekse yazı çalışmalarından yorulduğunda evindeki sedire uzanıp beğendiği, hep keyif aldığı Cervantes, Shakespeare gibi ustaların ölümsüz eserlerini okurdu.
Yaşamı boyunca edebi yapıtlarla hep yakından ilgilendi, sürekli okudu.
“Gizli Başyapıt” yazıldığı dönemde Karl Marx’ı da şaşırttı, düşündürdü, heyecanlandırdı.
Balzac’ın bilgece, içten, ironik bu eserini büyülenmiş gibi elinden düşürmeden bir çırpıda okudu. Ve dáhi ressam Frenhofer’ın karmaşık ve sürekli arayış içinde olan ruhuyla kendisi arasında benzerlikler buldu.
Marx da yıllardır kütüphanelere, müzelere, kitaplığına kapanarak Kapital?i kaleme almıştı. Yorulmadan yazılarına eklemeler, çıkarmalar yaparak sürekli değişiklikler yapmıştı.
Yazdıklarının düşüncelerini tam olarak ifade edip etmediğinden emin olamıyor, tekrar tekrar çalışıyordu.
Örneğin: İngiliz çalışma mevzuatına ilişkin yirmi sayfa yazmak için, İngiliz ve İskoç tahkikat komisyonları ve fabrika müfettişlerinin raporlarını bile günlerce arayıp bulmuş ve okumuştu.
Sonuçta çileli, yorucu çalışması sonucu yıllardır çalıştığı kitabı çıkıyordu.
Dáhi ressam Frenhofer gibi devrimci bir arayış içinde olan Marx, yeni sözler söylüyordu; bunlar anlaşılacak mıydı?
Kapitalizmdeki egemen üretim ilişkisini, ücretli emeğin sermaye tarafından sömürülmesini, sermayenin dolaşımını, sermaye-kár ilişkisini vb. insanlar doğru anlayabilecekler miydi?
İçinde kuşku vardı; anlaşılamama kuşkusu. Tıpkı çağdaşları; Goethe, Schiller, Beethoven, Stendal, Gogol, Puşkin, Goya vd. olduğu gibi…

?Balzac?ı okumalısın
Karl Marx, Engels?le her sırrını, duygusunu paylaşıyordu.
Mektubunda Balzac?ın “Gizli Başyapıt” kitabını mutlaka okumasını önerdi.
Çünkü ruh halini ressam Frenhofer?e benzetiyordu!
Frenhofer ile yaşamında benzerlikler olsa da Marx bilim adamıydı ve bu nedenle daha gerçekçiydi.

Marx, Engels?e yazdığı mektupta şöyle diyordu:
“Zavallı ressam. Mükemmelliği ararken, kendi sanatını öldürdü. İnsan gerektiği yerde durmasını ve noktayı koymasını bilmeli, değil mi? Mükemmel, iyinin düşmanıdır. Balzac?ın, yaptıklarıyla hiçbir zaman yetinmeyen kahramanının ruhunu anlıyorum ben.”

Engels, “Gizli Başyapıt”ı okudu mu; üzerinde bir daha konuştular mı bilinmiyor. “Seçme Yazılar” adlı eserde bu konuyla ilgili sadece Marx?ın mektubu var.
Ama Marx?ın Kapital?i bitirdiğinde başta Engels olmak üzere yakın dostlarına okuttuğu bilgisi var.
Genç ressam Porbus, ustası Frenhofer?in tablosundan hiçbir şey anlamamıştı. Oysa Engels, ustası Marx?ın yazdığından çok etkilendi.
Frenhofer?in başına gelen Marx?ın başına gelmedi.
Ancak Marx bilim adamıydı; akademik formasyonu vardı; doçentti. Bu nedenle felsefi ve ekonomik terimleri sık kullanan Marx?ın dili ağırdı; düşünceleri insanlara karmaşık geldi ve bu nedenle Kapital zor okundu. Diğer yandan Kapital, içerik, ansiklopedik zenginlik, bütünlük, mantık ve vuruculuk bakımından övgüyü hak etmişti.
Gerçekçi Marx ile öykü kahramanı Frenhofer?in yazgısı ayrıydı artık.

Cezanne?dan Picasso?ya kendini Frenhofer?le özdeşleştiren ressamlar
BALZAC?ın “Gizli Başyapıt” eserinin kahramanı Frenhofer?le kendini sadece Karl Marx özdeşleştirmedi.
Kusursuz bir yaratıyı arayan ressam Frenhofer, birçok ünlü sanatçıyı da etkiledi.
Bunların başında modern sanatın öncüsü kabul edilen; empresyonizmle kübizm arasında köprü kurmuş olan ressam Paul Cezanne (1839-1906) geliyordu. O da Frenhofer gibi yaratma sürecine tutkuyla bağlı bir çile adamıydı.

Yanında “çıraklık” yapmış Emile Bernard, “Cezanne Üzerine Anılar” kitabında bir hatırasını şöyle anlatıyordu:
“Bir akşam ona Balzac?ın Gizli Başyapıt?ından ve hikáyesinin kahramanı Frenhofer?den söz açtım; masadan kalktı, gelip önüme dikildi ve işaret parmağını göğsüne bastırarak -ağzından tek sözcük çıkmadan ve bu hareketi art arda yineleyerek- öyküdeki kişinin kendisi olduğunu belirtti. Öyle heyecanlanmıştı ki, gözleri yaşlarla dolmuştu.”

Cezanne kara kalem taslaklarında “Gizli Başyapıt”ın sahnelerini resmetti. Bunlardan biri; Frenhofer?in tablosunu gösterdiği, diğeri de resmi yaptığı sahneydi. Bunlar İsviçre Basel Kunstmuseum?da sergilenmektedir.
Balzac?ın “Gizli Başyapıt”ına tutkuyla bağlı, kahramanı Frenhofer?le kendini özdeşleştiren bir diğer dünyaca ünlü ressam ise Pablo Picasso (1881-1973) idi.
Balzac?ın eserinden o kadar etkilenmişti ki, öyküdeki olayın geçtiği Paris?teki Biere de Bretteville konağını kiralayıp, 1936-1955 yılları arasında burada yaşadı.
(“Gizli Başyapıt”ı günümüz Türkçesine çeviren ve ne yazık ki kitap çıkmadan kısa bir süre önce vefat eden mimar Samih Rıfat, araştırdığı kaynaklarda Frenhofer?in bu konukta oturduğuna dair bilgi bulamadığını yazıyor kitabın önsözünde.)
Cezanne gibi Picasso da, dáhi ressam Frenhofer?in öyküsünü kara kalemle resimleyerek ölümsüzleştirdi. Sanat kitapları yayımcısı Ambroise Vollard?ın yayınladığı “Gizli Başyapıt” baskısını Picasso resimledi. Çok az sayıda basılan bu eser bugün koleksiyonerler için önemli bir parçadır.
Frenhofer sadece ressamları etkilemedi.
Michel Leiris, Hubert Damisch, Michel Serres, Georges Didi-Huberman gibi yazarlar da ressam Frenhofer ile ilgilendiler; denemeler kaleme aldılar.
Bizim yazarlarımız da ilgisiz kalmadı Balzac?ın edebi kahramanı Frenhofer?e. 1997 yılında Enis Batur, “Frenhofer Olmak” adlı kitabını çıkardı.
Amerikalı sanat tarihçisi Dore Ashton, bu ilgiyi “Gizli Başyapıt” mitosu üzerine kapsamlı bir incelemeyle kaleme aldı.
“Gizli Başyapıt”a sinema da ilgisiz kalamadı. Fransız yönetmen Jacques Rivette, Balzac?ın eserini günümüze uyarlayarak çekti. Film 1991 yılında Cannes?da ödül aldı.
Siyaset bilimciler, ressamlar, yazarlar, yönetmenler Frenhofer?i ne kadar kendileriyle özdeşleştirseler de, Frenhofer aslında Balzac?ın ta kendisi değil miydi?

Kitabın Künyesi
Gizli Başyapıt
(Le Chef-d’oeuvre inconnu)
Yazar: Honore De Balzac
Çeviren: Samih Rifat
Yayınevi: Can Yayınları
Ekim 2007
Sayfa Sayısı: 56 sayfa

3 Comments

  1. Kitabı okumadım. Arıyorum. Bugünden sonra Türkiye’nin tüm sahafları mekanım olacak. Okumamama rağmen yukarıdaki yorumlar ve özet beni çok etkiledi. Ve bana, ” Bu kitabı mutlaka okumalısın !” dedirtti. Hem de bir tutku halinde.
    Karl Marx’ı ve birçok ressamı etkileyen bu eseri mutlaka bulmalıyım ve okumalıyım.
    Güneş Abacı

  2. Karl Marx’ı etkiliyebilir olmak ”Gizli Başyapıt” için yeterli bir referanstır..

  3. Karl Marx’ın tavsiyesi üzerine F.Engels mutlaka okumuştur Gizli Başyapıt’ı.Marx’ı bu denli etkileyen bir kitabı okumaması düşünülemez ve asıl mesele buradadır.Çünkü Kapitalin 1.ciltten sonrası marx’ın ömrü yetmediği için Engels tarafından Marx’ın notlarından yola çıkılarak kitaplaştırılmıştır.Bu noktada F.Engelsle de Frenhover arasında bir paralellik kurmak mümkündür.. kusursuz bir eser ortaya koyma sorumluluğu ..

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Aforizmalar XI – Mehmet Ercan

Next Story

“Bu dünyanın kodamanları sizi sevmeye başladıklarında, bilin ki sizi savaş salamına çevireceklerdir”

Latest from Balzac

Balzac üzerine – Maksim Gorki

Balzac’ın yapıtlarını anımsamak benim için tıpkı boş, sıkıcı bir vadide yürüyen yolcunun bir zamanlar geçtiği verimli, güzel bir diyarı anımsaması gibi hoş bir şey.

Zweig’ın Balzac’ı! – Hürriyet Yaşar

Stefan Zweig’ın bir türlü sınırlarını belirleyemediği ve bitiş noktasını göremediği için yazamadığı bu kitabı, ölümünden sonra yayıncısı ve arkadaşı Richard Friedenthal onun belgelerinden ve
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ