AŞKIN ELİNE KALDIM
Sevinci kursağında
Şarkılı bir serçeydim
Sen çınarın dallarında
Bağışlar mı beni hayat
Şöyle bir yüzyıl kadar öldüm
Annem gibi babam gibi öldüm
Baktım gecenin ateşi düşmüş
Kül olmuş ormanda
Bir yaprak ışıldıyor
Unutmuştum görmeyi
Boy verip derinliğinde
Arınmak istedim
Bilirim kalbine ekmişsindir
Yaramdaki gül de sendeydi
Sözcüklerim saklında
Gözlerimde denizleşen hüznün buğusu
Yeniden
Düştüm aşkın eline
MAYINLI SINIR
Ellerinin mayınlı sınırında
Ansızın soğuyor kanın
Çekiliyor damarlarımdan
Şimdi yalnızlığım başlayacak öyle mi
Gözlerime inen perdede
Senden sonrasına pay edeceksin beni
Adımlarım sürgün yaralı coğrafyanda
Ölüm döşeğine serilmiş yatar boylu boyunca
Kalbim hep sana hep sana aksa da
TORTU
Bahara küsmemiş ki hiç
Uçurtmamı rüzgârsız bırakmamış
Ölsün ağaç ayakta
O gördüğünüz
Yanıltmasın sizi
Kalbim ve tortusu
SONRA SESİN REYHAN
Balkonda sevişken kedi gülümseyince
Cebimdeki Türkiyeli bulut çıldırır
Gönlümün tufanını harlayan
O bir avuç reyhan kokusudur
Gözyaşım sesinle sarmaşır
Sana keser ? beyaz geceler?
Moskova, 2001
KÜLÜYLE SÖYLEŞMEK
-Sezen;
??bi lodos lâzım şimdi bana? da
?bi kürek, bi kayık??
Eski bir denizin enkazında
Kayıp rüzgârlar bestelerken
Sesin maviye çalıyor azar azar
Elde yürek kırıntısı
Yıkık dökük sonyazda
Yüzün gölgeli
Bir eylül ikindisinde kırılgan
Yaşlı çocuk yüzü
Uykusuz
Bulut falcısı
Senden öte bilen var mı
Göz hapsinde de olsa
Ağlamak dururken
Aşkın
Külüyle söyleşmek olduğunu
BOYUN EĞMESEN ELE GEÇMESEN
Çiğnenmiş çimenler içinde hoyrat
Yıkamış karasını gecenin
Ben koynunda uyuklarken
Asmış seher dallarına
Işıldayan rengini
Nasıl da yanıyor sesin
Bulur izini kalbimdeki pusulam
Bir unutuşun yutuverdiği izini
Kanına giren izini
Son istasyonunda kavuşmanın
Dağıtıp eskidenki gözyaşını
Acemi özlemine kalanların
Kolayına kaçmadan ulaşınca
Ağacının nazenin yapraklarına
Meyve vermez gölgesiz
Serçetaşımaz dallarına
Ölüvermesen dokununca
Her susayışta öyle kimsesiz
Bir de sevincimin
Maviler denizinde
Boğulmadan daha
Boyun eğmesen
Bazen ele geçmesen
Anarşistim olsan
SENSİZLİKTE ARAMA BENİ
Olmadım ki ayrı
Uzak bir gün gibi geçmişten
Bir başıma ölmedim ki
Karbeyaz sıcağındayım
Kuluçkasında anaç şahinin
Değil görünmez dağın ardındaki
Yokluğunda yüreğimin son atışı
Varlığında yenilenir hücrelerim
Aynı damarda akıyoruz inan ki
İşitsin bunu dünya irkilsin hayat
Daha ne olsun
Güneşin yangınında ellerimiz doğmaktaki
GÖLGENE DÜŞEN
Bir inatla anlamazdın gecenin tohumunu
Bu beton çöplüğü kentleri kokuşturan
Olur olmaz zamanlarda sürekli ölürdün
Ölürdün bir öncekinden daha bensiz
Olmadı
Çiçeksiz ve sözsüz bir hayatın
Yağmalanmış sularına yürürdün
Demek ki bir görünmez
Kıymıkmışım canevinde
Çekip cımbızla çıkarırmış gibi etinden
Gölgemi sildin gölgenden
?Az önce burda yoktu bu yalnızlık?*
* Oya Uysal
AŞK DA DERLER ADINA
Bahar bahar geceleyin
Talana mı uğradı
Koynundaki gül bahçesi
Cıvıldamaz sesindeki kuş ordusu
Renksiz ve kokusuzdur da
Dağsız ağaçsız susarsın
Gözlerinin denizine düşen
Yıldızların yırtığını
Senden başka kim diker
Çırpınarak batarsın
Düşsüzlüğün burgacında
Taşıyamaz kanatların
Kapaklanıp düşmenin yüzükoyun
Bir bulut tarlasının tam ortasında
Bu yüzden
– Aşk da derler adına
ŞUBAT MAVİSİ
Güneyde dokunulmaz ötelerde
Sütmaviyi gökyüzünden emer
Adanalı Akdeniz
Kıyısında uçuşur yaz eskileri
Gölgemiz gibi tozarak
Yakamıza yapışan
Kırılgan yılların usancındayız
Bir tomurcuk sevdayı
Düşe yatırır kimimiz
Hangimiz kanadında taşır bizi
Akşamla inen ürpertide
Yunus?a çıkar gönlümüz
?Nesine kaldık dünyanın
Arzumuz nefs için değil?
Yüzlerimiz aşk içinde
BATIKTA
Ölüm sularında
Sana sığınmak
Sokağındaki okyanusta
Kıyısız yitmem demekti
Gizemli odalarda
Yalnızlığım sis rengi
Sözcüklerim yaktığın gemilerde
Sesinde yüzerdi
Sevgiler ki çiçeksiz
Batıkta gömü şimdi
YİTİK IRMAK BOYLARI
Yatağını yadırgıyorsa bir ırmak
El yurdunda ne arar
– Hoyrat poyrazın kırdığı
Yitik bir kalbin
Sılasını belki
UNUTULMUŞ MEVSİM
Bir dalda eski mevsim
Meyvesiyle çürümekte sesim
Zamanın gölgesinde eriyen
Unutulmuş ellerinde ellerim
DAĞ GÜLLERİ
Özleşmiştik hayli zamandır söyleşmiyorduk
Eylüllerden alışmıştım ölümüne renklerin
Kollarım uzarken dallarla bir
Şehirlerden dağ gülleri topluyordu bir çocuk
İŞ
Dikenli yataklarında
Uyandıran ilk ben oldum
Sözcükleri bir sabah uykusundan
– Haydi
dedim
Kımıldayın
Bu şiirde size iş çıktı
Onlar ve ben
Çoktandır
Kimsesizdik
ÇOCUKSUZ ÖLÜLER
Başıboş mahallede
Toz içinde çocukluğun
Eski evlerinde
Anneler vardır
– Güzel güzel
Ölü anneler
Gölgesinde zamanın
Ağlaması gizli
Sevgisi uzaktan kor ateş
Sofraları yeşerten babalar
– Dağlar boyunca
Ölü babalar
UNUTTUĞUN
Bu aşk yüzümde
Karışır seline günlerin
Mavim yitmede
Bana bahar yollar mısın
Kıyılarında sesim
Solup gitmede
DURAN AYDIN
KUMRU ÇOCUK
Babasıyla çıkmış sokaklara
O da senin gibi
Kanat alıştırıyor
Adımlıyor asfaltta
Yürüyüşü sana benziyor
Gözlerini gözlerinde yıkıyor
Bir lokmayı çiğneyişin
Onun bir buğdayı
Yutuşunu ansıtıyor
Büyülenmiş yaşamaya
Uçuşuyor sesleriniz
Gidip güneşini buluyor
DURAN AYDIN
YABANCI OLMAYAN BİR ÖLÜYE TÜRKÇE AĞIT
Ah Marilyn
Dünyanın ciğerine saplı hançerin
Çekilirken oyuğunda unuttuğu
Sarışın çığlık
Çiseleyen gözyaşın nicedir
Uykuma teyellenmiş bir yudum rüyayı
Yılların sarkacında yıkar
Bilemezsin şimdi
Sislerle perdelenmiş odalarda
Kuşkulu bir çocukluktur intihar
Sütbeyazını bir dolunayla mı değiştin
Açılmış durur sokağımızda öylece
Eksilmeyen papatyası yüzünün
Ah Marilyn
YÜREK KAPANI
Gülce kokuna varırken
Gece yolunda yoğruldum
Tıkalıydı oysa damar
Korkular sıralıydı
Bir kıyıda boyuna deniz susar
Kayalar eriyerek konuşurdu
Bu yüzden erdim sona
Senden öte sana dokunamadım
DURAN AYDIN
YORGUN SABAHÇI
-Gül/deren Canyurt?a güzelleme
Güne sarkan yorgun sabahçı
Deli tayın terkisinde uykusu
Sesinde sevgisi yüzen
Cıvıltısı gökçe pırpır kuşu
Hüzünle nasılsın gecelerde söyle
Öyle neylersin körlenmiş kuyularda
Şiirler darda mıdır imgesi geçmez ele
Sevdadır dile gelir aşk ile zorlu yolda
Dizelenmiş armağansın gurbetçi türkülerde
Dağlarda kar altında ellerin
Yara mı var ki sağaltacak düşlerde
Yediveren baharları gözlersin
Bilseler kimler adına
Anaç sözlerle çağlarsın
Özlemin cemresinde
Nöbetçisin hayata
KÖR NOKTA
Geçmiş kalbim
Dağlarının yamacına
Uçurumu güllerle
Tuzaklı
Ötesinde mavileri
Karışırken kanıma
Şafakleyin gözlerinde
Gemilerim yanıyor
Körlenmiş sıcağına
Sorulursa
Kıyılarım diken dolu
Denizim yokuşlu
Burgacında solar
Adımlarım kördüğüm
Dağlanan yarasına
Yalnızlık da derler
-Kendine gitmenin
.DURAN AYDIN
?Yoklar Sahibi?(1987) ve ?Hayatı Yeniden Denemeye?(1998)den
YASTIKALTI ŞİİRLERİ
DENİZE RENGİNİ VEREN
Ey yorgunluğun kitabı
Okunup acılarla
Sevişilen
Eski bahçelerin saklı şarkıları
Ve loş sığınakları
Arkadaşsız kentlerin
-Denize rengini veren
Bir özlemdir şimdi
Avucumuzda solar
Maviş kızlar
Ay ışıklı ormanlardan el eder
Sürmesi de çekilmiş gözüne
Oturup ağlayamam
Sizi de söylerim
Bu sevdayı ardıma alır
Pencerenizde
Güvercin bulutlu dağların
Rüzgârıyla yanarım
UYANIR UYANMAZ
Esrik ve yaralı gece rüzgârı
Sensin o
Eylül sokaklarında sırılsıklam
Çığlık çığlığa büyüyen şarkılardasın
-Oysa uyur uyamaz dolunay
Kapındadır
Bu baharsız dağ
Çocuksuz deniz
Duman ve leylak kokularında
Eski bir yaz sinmiş sana
-Çünkü uyanır uyanmaz yağmur
Aşktır
GÜNÜ İZLEMEK
1-
Uyandınız eski uykulardan
Berbat kederlerle
Buharı tüten sevinç yerine
Koyverdiniz yüreğinizi
Kaçırdığınız trenle
Akıp giden dağlara
-Olmuyor bayım
Akşamı böyle tutarsız
Yağmurla sesimize taşımanız
2-
Gülümserdiniz çamur içinde
İşsiz yıkık suratla birden
Ağlaşan çocuklarla
Sizi yalnız akköpük martılar
Yaylım ateşine tutulmuş bir mektup
Açlık grevi yapan gül anlardı
-Oluyor bayım
Firari bir yaşamı aralayıp
Gün sizi izliyor
YANITI NERDE
Hep bunlar senin yüzünden
Her şey
Terimin yalazı
Suyunu sevgisini unuttuğum ağaç
Şu korsan gece
Şu kuşluk güneşi
Hasat sonu devşirilen
Her dizenin özü biçimi
İş arayanla emekli
Raydan çıkan bir tren
Sövgü
Dövüş
Gözyaşı
Mutluluk
Yaşıyor olmak
Bu sınır ve sonsuzluk
Canımın burgusu
Her sorunun karşılığı
Sen
Her şey senin yüzünden
SEVDAMA VUR GÖNLÜNÜ
İşte sağanak yıldızlı bir gecede
İşte senin için
Ne yapılabilinirse ancak
Onu yaparım
Kalkar
Dağlara yollanırım
Öykülerim hâlâ orda
Üşümekte çünkü
Dolunay ne yapar kimsesiz
Kanı kurumamış sokaklardan geçerken
Bir de yüzüm kızarmadan sevdiğim
Böylesi şiirler yazarım
Daha yalnızca öylesi günler için
Gözümü kırpmadan
Dahası hiç ağlanmamış çocukluklar denerim
Kıyıda yaz ölüleri gibi yapayalnız değilsem
Arayıp bulamamışsam bir intiharda
O görkemli ve çirkin yanıtı
Adresimi bilirsin
Ordayım
Sevinç barış ve aşkta yazılı adım
Isın rüzgârımda sevdama koyup başını
Ürkütmeden bir serçeyi
Ve hiç kimseden sakınmadan
Başkaldır ıslak yalnızlığına
Savur gönlünü
Bana yalnızca suçumu sor
Sevgilerde ara sonra yanıtını
ÇOĞALTILMIŞ MEKTUPLAR
Yüreğini tutup
Sesini
Sesimize salmazken sen
Arınarak
Onulmaz aşkın
Ve kederimizin
Isırgan rüzgârında
Sonsuz rengin bir gece
Kuşatır kendi karanı
Sabahın lâciverdi gibi
Ağır ve kararlı
Netleşir de suretin
Sis ve kan içinde
Şavkında soyunurum
Türküler denizine
S O Ğ U K
Hep öyle yaşamayı sevecek
değilim ya
İlkyazda ürperten bir yağmur
Düş eskisi kızlar bulvarda
Çocuklar da sevimsizdir
Kargalar da
Durursa
Hep böyle solgun
Ve boynu bükük
Şarkılar dalında
HERHANGİ BİR ŞİİR
?Hazır ol kalbim?*
Şiir basacak evini
Şimdi ağaçlar
Karagün kuşlarını
Göklere salacak
On yedisinde bir kız
Karanlık ve kırık bir camdan
Kırmızı bir intihara kaçacak
?Hazır ol kalbim?
Bu şiir yarıda kalacak
* Metin Demirtaş
BİR ATEŞKES DÖRTLÜĞÜ
Beni bu ateşkesin dipnotu eyleyen
Sendeki göçebe acı
Dili güllü ve külhanî
Bir bozgunun özetidir
HASAN HÜSEYİN AĞRISI
Islak bir mendil gibi
Çekilip usulca alnımdan
Kırma
Yorgun düşlerimin
Puslu camını
Kolunu omzuma dola
Esmer yelini göçebe bir bulutun
Sırılsıklam kokla
Sızınca ağrın
Yüreğimden
Ağır yaralı şarkılara
Dolmasın
Gecenin isi gözlerinin ak?ına
Küskün bir şubat sonunda
Kırgın bakışlarına
-Çünkü bütün gömütlere
Öksüz yağmurlar
?Temmuz? demektir
İŞBU ŞİİR ANAMIN RUHİ SU?YA EŞLİK EDİŞİDİR
Ağrısını gündüzünden uzak tutar
Camı silmeyi bırakır
Almaz tozunu kitapların
Ay ışığı el etsin diye damdan
Pencereyi açık kor
Boynunu içine çekip
Susan dağlar bizdedir
Yağmur yalnızca bizim eve yağar*
Kederini kotarır anam
Ruhi Su?ya banar
?Ak saçım da kelep kelep yolarsam
Hani benim oğlum diye sorarsam?
* Sayın Hidayet Karakuş?un ?Yağmurlar Nereye Yağar?
adlı romanını ansıyarak.
KİŞİYE ÖZEL
Yırtarak kadife örtüsünü
Uyansam uykulardan
Derin kuyulardan serin
Sulara gömerek yüzümü
Kuşansam onulmaz sevdamı
Vursam bilinmez yollara
İzim sürem
Adım soran bulunmaz mı
Bulunmaz mı
Kar içinde bir kardeş
Kanrevan
Gömleğiyle yüreği de
Oldukça
Kapılarda
Ayrılık siluetleri
Desem de
Kişiye özel
Değil bu şarkı
Değil bu şarkı
ŞARKILARIM
Sizinleyim uzaklarda
Odada yanımda değilsiniz
Geceleyin uykularda
Rüyada yakmayan alevsiniz
Gözleriniz yok gözlerimde yazık
Görsünler ne söylemek isterdim
Ne karanlık rüzgâr
Ne şu kapıyı omuzlayan
Şiirlerden haberlisiniz
Sizinleyim korkularda
Sevda vakti
Şarkılarım sizsiniz
HEM SONRA ACI DA
Düşadımlarıyla narin bir balerin
Sedef şafaklar öncesi
Tutuşturacak bu şiiri kıyısından
Taşrada bir kasabada
Ölüm sehpasında
İpini koparacak
Gönlün o zaman
Ömrün buram buram keder
Konar da konuklarsan yamacıma
Tozlu ağaçlara tırman
Kiraz çal komşu bahçelerden
Bir de dağlara şarkılar sal
Güzyalnızı gençliğinden
Hem sonra
Acı da
Olmayacak mıydı bir zaman
BİR KALBİN İÇYÜZÜ
Aşka durmuş
Çocuk baharım
Bulutsu gözleriyle
Düşdenizim sevgilim
Kederli kemanım benim
Kalbime saplanmış bu şiiri
Çek çıkar
Ki
Karanlığına sıvansın
Ya saklarsın
Kurumuş gül yaprağı olur
anılarına
Ya sesinin dağlarını
Kuşlarıyla boyarsın
Sen almazdan önce koynuna
Kırlara
Uçurum boylarına
Güneşi saçılır
Ve elbet bu sevda da
Yasaklanır
KORKU
Sabahları basar
O korku canevimi
Basar da
Bir aşkı
Tam alnından
Yalımı
Yürekler karartan
Anaç bir aşkı
ARTI, YOK
Gecelerde düşünürüm seni
Bilinmezlerde
Dalga boyunu aşar
Savunmasız
Diplerde ulaşırım sana
Enginler uzak koylarda
Sıcaklığın ısıtmaz
Yüreğim mi buzullarda
Yıldızken maviyken sonsuzken
İnsan mutluyken güzeldir
Uykularda sevmem bundandır seni
Alnını yaslıyorsun ala şafağa
Kulaçlıyorsun bir sevgiyi
Düşlerimi tamamlıyorsun
Zaman
Rüzgâr olup umut savuruyor
Daldaki meyvenin körpe kokusunda
Erişiyor
Yitiriyorum seni
YILMAZ GÜNEY
Seni bir
Unutuşa gömdüler de
Dünyanın en ıssız burçlarından
Gönlümün
Kızoğlankız göğüne
Sevdalı bir pankart gibi gülüşün
Ve siteminle çizdiğimi
Unuttular
Nice yıldır yalnızlığım
Varoluşum seni
GÜZEL BİR ŞİİR
Vurgun yemiş eylül goncası
Ömrümün
Başağı yeşeren umudumun
Tepetakla gençliğimin ovası
Kırılgan bir seviyle
Aydınlık
Fonda ayrılık
Olsa da
Şimdi
Yüzün
KAN BAĞI
Hazan vedalarında
Kuşluk vakti gidenlere
Dünyayı dar getiren
Elleri kan bulaşığı
Hayat
Kalbime çivilerken
Suçüstü basıldığın
Bu ölüm
Son yanlışın olsun
Beynime konuşlanan
Bu özlem
İlk yanılışın
Çünkü bilmelisin çağların
Unutulmuş çağlayanında
Sevdayla
Damardan
Aramızda kan bağı var
Duran Aydın Hakkında Bilgi
1960 Adana doğumlu.
Adana Erkek Lisesi Akşam Okulu 2. sınıf öğrencisiyken öğrenimini yarıda bıraktı.
1970 sonlarından başlayarak şiir ve yazılarıyla;
Yapıt, Milliyet Sanat, Varlık, Saçak, Sesimiz, Hakimiyet Sanat,
Edebiyat Cephesi, Türkiye Yazıları, Dönemeç, Somut, Cumhuriyet Dergi,
Yaşam İçin Şiir, Karşı, Yeni Düşün, Akdeniz, Tan, Parantez, Düşlem,
Yazıt, Söylem, Türk Dili, Afrodisyas Sanat, Turunç, Kar, İnsancıl ve Kıyı
gibi dergilerde göründü.
1977?de Güney Gazetesi, 1978?de Yapıt Dergisi, 1984?te Yeni Türkü,
1989?da Çukurova Gazetesi ve 2011?de Tay Dergisi / İbrahim Yıldız Şiir Yarışması?ndan
ödüller kazandı.
Koza, Düşün, Akdeniz ve Söylem Dergisi?nin mutfağında görev aldı.
2010 yılı başlarından sonra Adana?da yayımlanan Yeni Turunç Dergisi?nde,
bir dönem ?Yayın Yönetmeni? olarak çalıştı.
Şimdilerde, Çağdaş Yaşam Dergisi?nin ?Sanat Yönetmeni.?
İlk şiir kitabı ?Yoklar Sahibi? 1987, ?Hayatı Yeniden Denemeye? adlı ikincisiyse 1998?de yayımlandı.
Mail Adresi: a.duranaydin1960@hotmail.com