1923’te Hamburg’da patlayan ama yenilgiyle sonuçlanan ayaklanmanın öyküsü Hamburg Barikatları. Dünyanın o zamanki tek sosyalist ülkesi Sovyetler Birliği halkının da büyük bir dikkatle izlediği, onda bir dünya devrimi müjdesi gördüğü Almanya’daki ayaklanma, General Müller’in ordularının kuşatması ve işçi sınıfına ihanet eden yol arkadaşlarının gafleti yüzünden geriye çekilmek zorunda kalırken hâlâ direnen Hamburg’un duvarlarında da, bir süre sonra ıslanarak yere düştü afişler. Kendisi Polonyalı olduğu halde dünyanın neresinde bir devrimci hareket varsa kedini oralı hisseden Larissa Reissner’in barikatların hemen yanı başında, ateş ve barutun ortasında yazdığı bu kitap, elimizi kenar mahallelerde hızlı hızlı atan nabza tutarken, yoksullukla ateşlenen isyanı seriyor gözümüzün önüne. Hamburg Barikatları hem işçi evlerinde süren sohbetlerden, kıyametin ortasında anlatılan öykülerden oluşan bir devrim destanı hem de bir ayaklanmanın güncesi. Arşivi sadece emniyet müdürlüklerinde tutulan, anılarda izi bile kalmasın diye uğraşılan bastırılmış bir ayaklanmanın işçi kahramanlarının özel ama yine de birbirine benzer hayatları usta bir yazarın elinden bu kitapta ölümsüzleşti.

Larissa Reissner, 1895’te Polonya’da doğdu. Anayasa profesörü olan babasının bir siyasal sürgün olarak Almanya’da ve Fransa’da yaşaması nedeniyle çocukluğu bu ülkelerde geçti. Rus sürgünlerinin, Karl Liebknecht, Bebel gibi devrimcilerin bulunduğu bir çevrede büyüdü; bu onun çok erken yaşlarda Marksizmi benimsemesini sağladı. 1905 devriminden sonra ailece Rusya’ya döndüler. Henüz 19 yaşındayken Atlantis adını taşıyan bir oyun yazdı. 1914 yılında arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı Rudin gazetesinde iğneleyici şiirler ve gözüpek yazılar yazdı. Gorki’nin Novaya Zhizn dergisine de yazıyordu. Ekim Devrimini izleyen günlerde sanat eserlerinin müzelerde toplanması ve kataloglanması işinde çalıştı. İç savaş sırasında da Çekoslovakya cephesinde Kızıl Ordu’ya hizmet etti, izlenimlerini Cephe adlı kitabında topladı. 1920 yılında Afganistan’a elçi olarak atanan kocasıyla birlikte bu ülkeye gitti, bu seyahatten de Afganistan adlı bir kitapla döndü.

İnsanlığın karanlık bir gecesinde, savaş siperlerinin tepesinden bir kızıl yıldızın yükseldiği günün onuncu yıldönümüne yaklaşıyoruz. Vızıldayan kurşunlardan, düşenlerin kanından, cephane taşıyan işçilerin alın terinden, çektikleri acının ereğini düşünüp duran milyonların acılarının ortasında Ekim Devrimi doğdu. Toplar gürledi, burjuva ve sosyal demokrat basın onu boğmaya uğraştı; ama devrim, hiç sallanmadan ve de dimdik ayakta duruyor ve bütün insanlar sakıngan bakışlarını ona çeviriyorlardı: Bu bakışların kiminde sevinç ve umut vardı kiminde sövgü ve yergi, iki dünya arasında bir sınırdı devrim: Pislikler arasında yok olan bir dünyayla, büyük bir kargaşalık içinde doğan yeni bir dünya arasındaki tek sınır. Ruhların denektaşıydı bu. Burjuva dünyasının ?ruhu? olan her şey -yalnız papazlar ve bilim adamları değil, burjuvazinin yazarları ve sanatçıları değil, işçi hareketindeki bütün ?aydın? unsurlar, yani onlara göre proletaryayı ?kurtarmak? için kendini feda edenler- proletarya devriminin gerçekleştiğini görünce korkudan küçük dillerini yuttular. Bütün yaşamları boyunca devrimi körükleyen Kautski, Plehanov ve Guesde gibileri, şimdi devrime sırt çevirmiş bulunuyorlardı.

Kitabın Künyesi
Hamburg Barikatları
Larissa Reissner
Çevirmen : Şemsa Yeğin
Evrensel Basım Yayın
Basım Tarihi : 04 – 1998
Sayfa Sayısı : 128

Previous Story

Victor Jara: Yarım Kalan Şarkı – Joan Jara

Next Story

Kurtlar Arasında Çıplak – Bruno Apitz

Latest from Biyografi Kitapları

Sait Faik’in Dünyası – Afşar Timuçin

Edebiyatımızın yapı taşlarını düşündüğümüzde ilk akla gelen kişilerden biri de Sait Faik’dir. Öykü sanatının bu büyük ustası gerçek bir insancı ve kılı kırk yaran

Deniz Gezmiş’i Anlatan 5 Kitap

Bizim Deniz – Mare Nostrum En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de Devrim O, onun en güzel yüz metresini koştu En sekmez luverin namlusundan fırlayarak
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ