Hayvanlar Ve Çocuklar – Türkan Saylan

Çocuklar için yazılmış bir öykü kitabı var masamda; arka kapakta, yazar bir itirafla başlamış söze: Çocuk öyküleri yazmam istendiğinde hem şaşırdım, hem duraksadım. Çocuk yazını ayrı bir uzmanlıktı, bense yazmayı, özellikle yaşadıklarımı anlatmayı, yorumlamayı seviyordum.
Dünyanın sayılı otoritelerinden olmuş bir bilim kadını, bağımsız üniversite modeli için önerilerini yüksek sesle dile getiren yürekli bir eğitimci, özverili bir anne, cehalet ile savaşımın öncü neferi, Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin kurucularından biri, kadın hakları, çağdaşlaşma, eğitim alanlarındaki eylemci, örgütçü kişiliğiyle toplumun hep bir adım önünde olmuş bir Cumhuriyet kadını Prof. Dr. Türkan Saylan, bu sözleriyle bile Türk çocuk edebiyatı tarihine geçmeyi hak etmiştir. Çocuk edebiyatının farklı bir uzmanlık gerektirdiğini söylemesi konu üzerinde düşünmeyi zorunlu kılıyor, bunu bir soru haline getirip yanıtını aramak da çocuklara yazmayı küçümseyenlere düşüyor.Anı-öykü diye nitelendirdiğim Hayvanlar ve Çocuklar, ilköğretim çağındaki çocukların fiziksel, sosyal ve bilişsel gelişim özelliklerini, onların öğrenme sürecinde çevresiyle olan iletişim ilişkilerini çok iyi bilen biri tarafından yazıldığını hemen fark ettiriyor. Yazar yaşantısındaki farklı anları anımsayarak anı-öykülerini yazmış. Kimi öyküde o ‘an’lar ile kendisi arasına nesnel uzaklık koymuş; ama çoğunda da ‘anneanne, nine, babaanne” gibi seslenmiş çocuklara. Bu da, matematiksel olarak yalnızca sözcük dünyasından ibaret olmayan, farklı bir dünya oluşturmuş anlatıda. ‘Biz İkinci Dünya Savaşı yıllarında çocukluğunu yaşayan beş kardeştik. Her gün ülkemizin de savaşa gireceği söylenirdi, siren sesleri duyulduğunda hepimiz önceden hazırlanmış sığınaklara koşardık. Ama neyse ki dönemin akıllı ve ileri görüşlü yöneticileri güzel ülkemizi savaşa sokmadılar’ (s.7).Kitapta on öykü var. Çocuk kitaplarıyla ilgili genel kıstaslar açısından bakılırsa, hemen her öyküde didaktik denebilecek bir dil kullanıldığı, söylenebilir. ‘İşte böyle çocuklar, azmin elinden bir şey kurtulamaz. Yeter ki, çok içten isteyelim'(s.74). ‘Hayvanlarla dostluk kurun, onları anlamaya çalışın, sevin, okşayın çocuklar. Çok mutlu olacaksınız, eminim’ (s.13). Ancak şunu vurgulamak gerekir ki, okuma yalnızca, yazılı sözcüğün ya da dilin kodunu çözmeyi içermez, dünyaya ilişkin bilgiyle iç içe geçmiştir. Bu kitap hakkında bir şeyler yazarken o sözcükleri, harfleri yazdıran birikimi düşününce kitap daha da anlam kazandı. Dünyayı ve sözcükleri okumayı bilen bireyler yetişsin istiyor Türkan Saylan. Bunun için de ‘bilen kişi bilmeyenlere öğretir’ ifadesini yetkeci karakterinden çıkarıp, bilen kişilerin, aslında hiç kimsenin her şeyi bilmediğini ve hiç kimsenin her şeyden habersiz biçimde cahil olmadığını çocuklara duyumsatıyor. Çocuklar için yazılmış, anı-öykü türündeki bazı kitapların eğlendirici olmaktan uzak, yayınevlerinin kabul etmediği, yazarın kendi olanaklarıyla bastırıp dağıttığı, kötü resimli kitaplar olduğunu biliyoruz. Türkan Saylan’ın anı- öykülerini niçin bu denli sevdiğimi düşünürken şu noktaya vardım: Bu öykülerde anılar var ama geçmiş zamana bağlılık, yakınma yok. ‘Ah o günler’ neredeler’ hızla uzaklaşıp gittiler’ ‘ iletisinin çocuğu bunaltacağını ve okuma eyleminden uzaklaştıracağını çok iyi bilen Saylan, geçmişi içtenlikli bir dil, arı-duru bir Türkçe ile çocuklara anlatıyor. Öykülerinde bireyi anlatırken insani, zavallı, zayıf, acınası, umutlu, umutsuz haliyle, kötülüğüyle, iyiliğiyle, bir bütün olarak ele alıp işliyor. Onun kahramanları, toplumsal koşullardan etkilenen, kimi zaman uyumsuzluğa düşen ama umuda yelken açmış bireyler. Çocuk okur, kahramanlarla özdeşim kurarken, çevresiyle ve yaşadığı dönemin sorunsallarıyla bütünleştirebiliyor. Böylece, çocuk okurun anı-öykülerle bağ kurması hiç de zor olmuyor. ‘Nilüfer, yoksulluğu yenemeyen ailesiyle büyük kentin varoşuna göçtüğünde üç yaşlarındaydı, ama bebekliğini geçirdiği o güzel topraklarda gördüğü her şeyi, kokladığı her kokuyu belleğinde taşıyor, sık sık oraların rüyasını görüyordu’ (s.41).Kahramanlarını çok da farklı çevrelerden seçmemiş Türkan Saylan. ‘Ayakkabı Boyayan Çocuklar’ öyküsü, doğudan İstanbul’a gelmiş, akrabalarının ayarladığı bir bodrum katına yerleşen bir aile ile tanıştırıyor okuru. ‘Aliye’nin Öyküsü’, ‘ Çocuk Silah ve Bebek’, ‘Nilüfer’ köyden kente göç etmiş çocukların yaşamına büyüteç tutuyor. Hayvanlar ve Çocuklar, toplumcu gerçekçi bir anlatımın başarılı örneklerinden biri.Her şeyin gitgide magazinleştiği ‘hız’ çağında, hem geçmiş tarihi anlamak, hem de geçmiş ile bugün arasında bir bağ kurabilmek açısından ışıklı bir uğrak Hayvanlar ve Çocuklar.
Mavisel Yener
www.maviselyener.com
Cumhuriyet / Kitap, 23 Ekim 2008

Size yazdığım bu on öykü, gözlemci kişiliğimle beynime kazınan gerçek olaylardan oluşmaktadır. Çoğu, kendi yorumlarımı da içermektedir. Bu nedenle bu öykülerin, salt çocuk yaştakilerce değil, gençler, özellikle de genç anne babalarca da okunmasını dilerim.İnternet çocuklarını kitap okumaya özendirmek kolay değil. Belki zamanla onlar kendileri, kitap okumakla internetten ileti göndermenin ya da oradaki hazır bilgiye ulaşmanın farklı yerlere konması ve dengeli bir ?okuma? eylemi yaratılması gereğini duyacak ve gerçekleştireceklerdir.Sizlere, şairin dediği gibi, ?Ses bayrağımız? olan güzel Türkçemizi, noktalama işaretleriyle birlikte en doğru ve öz biçimde kullanmanızı öneriyor, bol bol okumanızı ve aklınızdan geçen, yüreğinizden fışkıran her gözlem ve yorumunuzu yazmanızı, yazmanın mutluluğuna erişmenizi diliyorum. Prof. Dr. Türkan Saylan

Kitabın Künyesi
Hayvanlar ve Çocuklar
Türkan Saylan
Resimleyen: Fusun İyicil
Özyürek Yayınevi
80 sayfa, 2008

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir