Haziran Direnişi’ni bir de Marx’dan ve Lenin’den okuyalım – M. Deniz Schulze

Haziran?ın somut kazanımlar elde edemediği, eğer somut kazanımlar elde edilseydi bugün Türkiye solunun bambaşka bir konumda olacağı belirtiliyor. Eksik, ama doğru bir çözümleme mi? Yoksa beklenti mi? Aslında sorunun kendisi Haziran?a ilişkin ister nesnel-öznel, isterse emek-sermaye çelişkisi esas alınarak yola çıkılsın, bu direnişin üzerinden atlanılamayacağına dair bir ön varsayıma dayanır. Fakat varsayımdan ziyade gerçekliğe uzanan Marksist yaklaşımı esas aldığımızı iddia ediyorsak öncelikle en baştaki belirlemeye dönmeliyiz. Bu tür bir dönüş yalnızca tarihin genel çizgisini hesaba katamaz. Aynı zamanda kendi geçmişini ve bugün üzerinde var olmaya devam ettiği çizgiyi, şimdiyi de anlamlandırmalıdır.

Elbette, Haziran?ı hele hele somut kazanımlarını ele alacaksak, ?teoriye dönme? gibi bir ihtiyaçtan yola çıkılması gerekmiyor. Yani yukarıda ifade edilen belirlemenin (geçmiş-şimdi-gelecek) kendisi teorik bir ?yaklaşım denemesi? perspektifinden yola çıkmamalı. Bu yüzden yola çıktığımız gerçeklik zemini, varsayımların kapsamının teoriye ya da pratiğe dâhil olup olmamasına göre değişiklik göstereceği ikili bir zemin. Zeminin bileşenlerini ise önem sırasına göre örgüt, siyaset ve teori oluşturmakta. Doğru, eğer ele alınan konu itibariyle yapılmak istenen ?tanıtım yazısı? yazmak değil de Haziran?ın sola dayattığı sorumluluklara ilişkin öznel bir pay çıkartmaksa kuşkusuz soyutlamalar yapmak, mevcut soyutlamaları derinleştirmek gerekecek. Ama soyutlamalarımız teorik ortalamacılıktan uzaklaşmanın gerekçesi olmayacak.
Engels?in tanımladığı şekilde ?bilimler arası bir disiplin? olan modern materyalizmin temeli teorik analize değil gerçekliğin algılanış biçimine dayanır. Ayrıca bilimsel teoride olduğu gibi ?bilimler arası? bir teoride de teorinin kendisini ilerletmek amaçlanmaz. Marksist-Leninist teori biraz da bu yüzden analizleri bir sonuca vardırabildiği yani gerçekliği dönüştürebildiği, hedefler koyabildiği ve bu hedefleri somutlayabildiği ölçüde gündelik faaliyetlere kılavuzluk eder. Gerisi Marx?ın veya Lenin?in söylediklerinden uzaklaşmamak adına ?bir adım ileri iki adım geri? gitmek, ülkemizin gerçeklerinden başlamak ve bu gerçeklere göre hedefler koymaktansa ?Marx şöyle olamazdı?, ?Lenin şunu demedi? demek olur.

Bu bakımdan soyutlamalarımızı Lenin?in Goethe?den sıkça alıntıladığı şekliyle ?teori ağacı?nın grisine bakarak değil, mekânsal ölçeğinin dışına çıkıldığı ölçüde ?Gezi ağacının yeşili?ne odaklanarak yapacağız.

Somut ilk olarak teori içerisinde mi pratik içerisinde mi ortaya çıkar?

Bunun cevaplamak için yüzümüzü teoriye dönmeliyiz. Hem de teoriye dönme ?biz nerede hata yaptık?? diyenlerin eğilimi ola gelmişken! Endişelenmeyin teoriye dönmeyeceğiz, yüzümüzü teoriye döneceğiz. Üstelik ?biz nerede hata yaptık?? diyenlerin dönemi sona ereli bir 30 yıl kadar oldu?

Yüzümüzü teoriye dönmeliyiz ama aynı zamanda ?tepenin ardı?na bakabilmeliyiz. Çünkü somut durumun somut tahlili ilkesi, somut tahlil maddi bir gerçekliğe dönüştüğü ölçüde, yani tahlili yapanın (kolektif öznenin) yüzünü pratiğe dönmesi süresince diyalektiktir. ?Feuerbach Üzerine Tezler?e dönecek olursak Marx bunu şu şekilde tanımlamıştı: ?Nesnel [gegenständliche] hakikatin insan düşüncesine atfedilip atfedilmeyeceği sorunu -bir teori sorunu değil, pratik bir sorundur. İnsan, hakikati, yani düşüncesinin gerçekliğini ve gücünü, bu dünyaya aitliğini [Disseitigkeit] pratikte kanıtlamalıdır. Pratikten yalıtılmış düşüncenin gerçekliği ya da gerçeksizliği konusundaki tartışma, tamamıyla skolastik bir sorundur? .

O halde ihtiyaçlarını özünde sınıflar arasında süren bir mücadelenin somut kazanımlarına göre belirleyenlerin Lenin?in ?devrimci teori olmadan, devrimci pratik olmaz? tanımlamasının yerine ?devrimci teori, devrimci pratik olmadan olmaz? demesi gerekmez mi? Evrenselleştirilmemesi ve her iki tanımın da tarihin tek bir özgün anına indirgenmemesi şartıyla, evet. Haziran bizi buna mecbur ettiği için, evet.

Althusser?in Marksist teorinin ya da ?felsefe?nin sınıflar mücadelesinin ideolojik arenasında gerçekleşen bir mücadele biçimi olduğu görüşünün 1968?in Fransa?sının nesnelliği ile ilgisi şu an için konu dışı. Bizim için önemli olan tez şudur: teori ? yığınları? sardığında ?maddi bir güç durumuna? gelir. Ayrıca devrimci teorinin devrimci pratikle biçimlenmesi gerekliliğine vurgu ?teoriye dönme? yanılgısında olduğu gibi ?teoriyi uygulama? safsatasından da kurtulmak için gereklidir. Tekrar edilmesi lazım: devrimci pratiğin öne çıkarılması içinden geçilen dönemin özgünlüğüyle dahası teorinin ilişkisini kurması gereken nesnellikle ilgilidir. Yoksa Mao?ya atıf yapacak olursak ?çok fazla kitap okumayın. Marksist kitaplar okuyun, bir düzine okumanız yeter? denilmemektedir.
Burada Lenin?in ?devrimci teori olmadan, devrimci hareket olmaz ? tezinin konjonktürel olduğunun hatırlanması lazım. Devrimci teori, Lenin?e göre, ?pratik eylemin en dar biçimlerine delicesine bir kapılmayla el ele gittiği bir zamanda? hareketin sağlıklı gelişebilmesi için nesnel bir öneme sahiptir. Bu nesnel konumun öznel gerekçeleri de vardır: RSDİP?in ?oluşum sürecinde olması, özelliklerinin daha yeni belirlenmeye başlaması ve hareketi doğru yolundan saptırma tehdidinde bulunan devrimci düşüncenin öteki eğilimleriyle? henüz hesaplaşılmamış olması.

Nesnel gereklilikler ise bu eğilimlerin Rusya?nın özgün kapitalizm koşullarında küçük burjuvaziyi siyasetsiz bırakıp işçi sınıfının yanına itmesi, burjuva sınıfların kendi çıkarlarını işçi sınıfının ?çıkarları? ile ?genel? çıkarlar haline dönüştürmek istemesi, tüm bu eğilimlerin parti içinde oportünizme yol açması idi. Yani dikkatli olunması gerekiyordu, dikkatli olunmazsa ?Bir Adım İleri iki Adım Geri? ayrıntılı bir şekilde özetlendiği gibi, bir çuval incir berbat edilebilirdi. Lenin?in Ne Yapmalı?da geçen yukarıdaki sözünün hemen devamında henüz tam olarak formüle edilmemiş olsa da, uluslar arası pratik gelişmelerin dayattığı görevlerin (eşitsiz gelişim, zayıf halka, öncülük) Rus devrimcileri tarafından henüz anlaşılmamış olmasının da payı olduğunu söylemeliyiz. Yani teori henüz hedefini açık-seçik ortaya koyamamış, kılavuzluk işlevini kazanamamıştır. Ancak bu sefer ilk sıralamada teori, siyaset, örgüt gelmektedir. Lenin açısından çelişik gibi görünmesine rağmen durum ve kendi politik biyografisi buna işaret etmektedir.
Ama Lenin açısından Marx?ın teorisini eylemin saf belirlenimi altına girmekten çıkaran çizgi, teorinin ve teoriyle beslenen öznenin şekillendiği ortam hakkında sınırlara, programa ve ilkelere sahip olmasıydı. Onu ?kılavuz? değil de kılavuz haline getiren buydu.

Devrimci teorinin Haziran?la etkileşim sorunu
Peki, Marksist-Leninist teori Haziran?la neden etkileşmekte zorlandı? Baştaki soruya benzer şekilde sorunun kendisi de Haziran?a dair bir şeyler fısıldıyor. Hatta bu soru, Haziran?ın kazandırdıklarına ilişkin de ilk ve en önemli delili sağlar. Türkiye solunun hala bütün unsurlarıyla birlikte Haziran?a işaret etme sebeplerinden bir tanesi bu kazanımın hala somutluğa oturtulamamış olmasındandır. Üstelik bu ?kaotik? durum bir tehlikeye de yol açar: yeni bir Haziran?ı eski Haziran?la karşılamak.
Yukarıda teorinin ele alınış biçimindeki formülasyonun pratiğe yönelik yaklaşımında yatan olası eksikliklerine değinmeye çalıştık. Haziran Direnişi en başta örgütsel ve siyasal pratikten yola çıkmayı gerektiriyor. Fakat bunun için teorinin yani siyasete ve örgüte bakış biçimimizin teorik olarak ?kılavuzluk?tan çıkarılması gerekiyor. Marx buna Aufhebung (içererek aşma) demektedir. Yazının ilk bölümünü şu soruyla sonlandıralım: Somut kazanımların eksik olduğu tespiti, Haziran Direnişi?ne dair bir çeşit (üst) beklentiden kaynaklanıyor olamaz mı?

M. Deniz Schulze
deniz.schulze@gmail.com

(1)Feuerbach Üzerine Tezler: https://www.marxists.org/turkce/m-e/1845/tezler.htm
(2)https://www.marxists.org/reference/archive/althusser/1968/philosophy-as-weapon.htm
(3)Marx(1997): 201
(4)https://www.marxists.org/reference/archive/mao/selected-works/volume-9/mswv9_14.htm
(5)Lenin (1981): 34.
(6)A.g.y: 35

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir