Herman Hesse’nin “Narziss ve Goldmund” romanı için bir inceleme – Gürcan Çiçek

“Narziss ve Goldmund, kişilikleri ve dünya görüşleri çok farklı iki insan arasındaki sıradışı dostluk eksesinde, yaşam, ölüm, sanat, us, aşk, tutku ve cinselliğin izini sürüyor. Bir yanda bilge Narziss, öte yanda sanatçı Goldmund; ikisi de kendi yolunda, ?kendini gerçekleştirme? yolunda mükemmel?e ulaşmaya çabalasa da, mükemmel?e karşıt yönlerden yaklaşmayı başarabiliyorlar ancak. Karşıtlıkların iki insanı birbirinden koparmadığı, tersine, birbirini bütünlemelerini sağladığı bu roman, ortaçağda geçmesine karşın güncelliğini hep koruyacak, bugün olduğu gibi yarın da çağdaş dünyaya önemli mesajlar vermeye devam edecek.” Kitap Arkası Yazısı

Herman Hesse

Afa yayınlarından çıkan kitabını okuduğumda 17 yaşımdaydım ve o zaman Hesse?nin kitap kapakları harikaydı fakat yıllar sonra tekrar basılan bu kitabın yeni kapak resmini hiç beğenmediğimden buraya koymayı uygun bulmadım ve bu yüzden Hesse?nin konuya uygun yukarıdaki fotoğrafını koymuş bulunmaktayım?
Öncelikle belirtmem gerekir ki yukarıdaki kitabın arka kapak yazısında Hesse?nin bu eseriyle ilgili bazı düşüncelere kesinlikle katılmıyorum ! Narziss ve Goldmund birbirlerine karşıt değil aksine birbirlerinden ayrı ama sonu aynı olan yollardadırlar. Ayrı ayrı iki kişi gibi görünen karakterler aslında Hesse?nin kendi içinde yaşadığı o derin çelişkinin dışavurumudur. Bilgi yolunda ilerleyen her insanın yaşamının bir yerinde düşebileceği bir çelişkidir bu : Akıl ? Sezgi. Narziss gerçeğe ulaşmada akıl ve sağduyuyu iken Goldmund sezgi ve tutkudur. Olayın şaşırtıcı yanı Hesse gibi biri nasıl olurda bu ikisini sentezleyemez ama bir başka açıdan bakıldığında da şunu görürüz o bu sentezi istedi mi ? Benim kişisel görüşüm hayır bunu yapabileceğini çok iyi bildiği halde aksine bunu yapmadı. Hesse bana göre şeylerin özünü görmüş ve bir mum gibi etrafını aydınlatarak tükenmiş kendisine salt özlemi ayırmıştır. Onun bu tutkusu karşısında hayranlıkla eğilmemek elde değil? Onun bu acıları snatsal yaratımında katalizör etkisi görüp o acılarla beslenerek yaratmış ve kendini gerçekleştirmiştir. Bu noktada Goldmund bana Van Gogh?un düştüğü tuzağa düşmemiş hali gibi gelir?
Goldmund bir heykelraş maskesiyle insanoğlunun tüm hislerini ve bu hislerin bedenene nasıl yansıdığının mükemmel şekilde gözlemlemektedir ve bir yerde dehşet içinde acı çeken bir kadının yüzündeki ifade ile mutluluğun doruğunda -orgazm esnasında- bir kadının yüz ifadesinin aynı olduğunu yakalamıştır. Narziss ise insan ruhunun doğal eğilimine göre kendi yolunu çizmesi gerektiği ve bunda doğru-yanlış olmadığını sonuçta eğilim ne yönde olursa olsun tek yanlışın bu eğilime uymamak olduğunu farketmiştir. Ve Goldmund? a ?eğer manastırdan kaçıp bir sanatçı olmasaydın senin gibi eğilimler taşıyıp da bunu gerçekleştirmeyen pek çok keşiş gibi gizemciliğin ağına düşecektin ? demiştir. Hesse?ye göre gizemcilik ucu bucağı olmayan sonsuz bir ortamdır bir yol değildir.
Romanın başındaki manastırın önündeki kestane ağacı tasviri muhteşemdir ki Hesse?nin edebi gücü üslubu tartışılmaz üst boyuttadır. Hesse bu yönüyle Goldmund?dur. Hesse normal yaşamında ortaçağ karanlığında Narziss?in manastırına sığınmış yaşarken romanlarıyla Goldmund olur ve dünyanın tüm zevklerinin kucağına kendini atar. Onun gönlüdür Goldmund ki hikayenin sonunda bunu iyice hissettirir, coşkuya kapılır ve ölürken Narziss? e ?benim bir annem var ama senin annen yok ve sen Narziss bu durumda nasıl ölebileceksin !? diyerek içindeki Narziss?e öldürücü darbeyi vurur. Ölüm bu noktada Hesse?nin gördüğü gibi yaşamın karşıtı değil kişinin öz karşıtıdır. Herkes ölecektir ama mesele ölebilmektir ışıklar içinde ölüme kucağını açabilmekte. Her yol gibi tüm yollar uçurumda son bulacak ve o uçuruma kolarını açarak atlayabilmektedir huşu içinde kendini sonsuzluğa bırakabilmekte. Bunu Goldmund yapmıştır, Narziss?in varabileceği nihai nokta ancak huşusuz, sızlanmamadan, sessiz bir kabulleniş olacaktır ki bu da erdemdir.
Narziss erdemdir,itaattir,çalışkanlıktır,özveridir,saygıdır,sağduyudur,iradedir? Goldmund ise tüm bunların karşısında tutkulu bir aşktır?
Hesse?nin diğer eserleri gibi otobiyografik bir eserdir her ne kadar hikayenin geçtiği çağ ortaçağ veba salgını olsa da bu esere bir ortaçağ romanı asla denemez,hiç alakası yok, tıpkı bir başka otobiyografik eseri ?Sidharta? nın budist külliyatına sokulamayacağı gibi. Avrupa ortaçağı bu noktada Hesse?nin genel kurgusuyla ilintilidir. Hesse kendi karanlık ortaçağındadır ve gelecek aydınlığın tohumları da yine o karanlığın içindedir. Veba salgını Hesse?nin tüm yaşamı boyunca yakasını bırakmayan ruhsal fiziksel ızdıraplarıdır.
Goldmund yaşamının en önemli eserlerini verdiği yaşlılık döneminde neden manastıra dönmüştür ? Manastır onun başladığı yerdir ve kaçıp gittiği hapishanedir ama aynı hapishane yaşlılığında onun sığınağı olmuştur? Ne olabilirdi eğer manastıra gitmeseydi ? Gününü gün ederek yaşadığı için sonunda şanslı ise başını sokabileceği bir kulübe bulur ve boğaz tokluğuna yaşayarak ölümü bekler ya da manastıra dönene kadar yaptığı gibi şehir şehir dolaşır ama bu kez insanları cezbedebileceği bir gençliği olmadığı için kuvvetle muhtemel bir dilenci olurdu. ama hayır manastırda aldığı latince ve din eğitimini kullanarak belki latince dersleri falan verebilirdi 🙂
Sonuçta her ihtimalle manstıra dönmeseydi o sürdürdüğü yaşamı daha fazla sürdüremezdi ve yerüzüne çıkmayı bekleyen o muhteşem heykeller çıkamazdı onun ellerinden?

Gürcan ÇİÇEK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir