Yaramaz Çocukları İlaçlamayınPsikiyatrik hastalıklar hızla yayılıyor. Hatta dönem dönem bazı hastalıklar moda oluyor. Depresyon, manik depresif, bipolar bozukluk, panik atak gibi hastalık adları günlük dile girdi bile.

Eğer hayatınızda bir çocuk varsa dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, disleksi, öğrenme güçlüğü, otizm gibi tanıların da ne kadar yaygınlaştığını fark edersiniz. Peki bu sorunlar gerçekten bu kadar yaygınlaştı mı, yoksa bir “aşırı tanılama” sorunuyla mı karşı karşıyayız? Bu sorunun yanıtını verebilmek gerçekten önemli, çünkü yukarıda sayılan tanılardan herhangi birinin konulduğu çocukların önemli bir bölümü oldukça ağır, bağımlılık yapma riski bulunan ve yan etkileri tam olarak saptanmamış ilaçlarla “tedavi” ediliyorlar.

“Antidepresan Tuzağı” kitabının da yazarı olan Psikiyatrist Dr. Mutluhan İzmir “Yaramaz Çocukları İlaçlamayın” adlı son çalışmasında ilaç endüstrisi, tanılama ve tedavi arasındaki ilişkiye değiniyor. Özellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna odaklanan İzmir, yirmi yıl öncesine kadar çok ender rastlanan bir hastalık olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun (DEHB), günümüzde her 7-8 çocuktan birinde rastlanır hale geldiğinin altını çiziyor. Üstelik DEHB tanısı otizm ve disleksiden farklı olarak klinik gözleme dayalı olarak konuluyor. Dolayısıyla bu tanılamada nesnel ölçütlerden söz etmek çok zor. Psikiyatrist Dr. Mutluhan İzmir ilaç endüstrisinin de etkisiyle tanılamalarda kullanılan nesnel ölçütlerin nasıl değişebileceğini, sermaye ve modern tıp arasında kurulan çıkar ilişkilerini doktorları daha fazla ilaç reçetelemeye nasıl ittiğini ve bu durumun modern tıbba olan güveni sarsabileceğini örneklerle açıklıyor.

DEHB semptomlarının ortaya çıkmasına sebep olabilecek diğer etkenlere değinen yazar, en belirgin semptom olan dikkat eksikliğinin herkeste zaman zaman ortaya çıkabileceğine işaret ediyor. Günümüzde kullanım yaşı oldukça aşağı çekilmiş olan televizyon, akıllı telefon gibi teknolojik aletler yaydıkları ışıklarla kullanıcısının uyku kalitesini düşürüyor ve bunun bir sonucu da dikkat eksikliği oluyor.

Mutluhan İzmir, beyin işlevlerimizin duygulardan bağımsız işlemediğini ve duygusal durum ile bu işlevlerin sağlığı konusuna değiniyor. Aile yaşantısının etkisiyle, yeterli disiplinden yoksun yetişen çocuklarda da yine aşırı hareketlilik, kurallara uymakta ve güdülerini kontrol etmekte zorlanma, bunların sonucu olarak da dikkat eksikliği görülebileceğini belirtiyor.

Hastalık tanımlarının genişletilmesi sonucu ortaya çıkan aşırı tanılama ve ilaç endüstrisi bir araya gelince dikkati artırdığı, konsantrasyonu güçlendirdiği söylenen ilaçlar DEHB tedavisinde kullanılmaya başlandı. Psikiyatrist Dr. Mutluhan İzmir’e göre doktorlar tarafından tehlikesiz olduğu belirtilerek reçetelenen bu uyarıcı ilaçlar oldukça ciddi yan etkilere sahip. En büyük tehlike ise bağımlılık yapma riskleri. Uzun vadede ise ilgi ve dikkat kaybı, cinsel işlev bozukluğu, öğrenme güçlüğü bu yan etkilerden sadece bazıları. İzmir, bu ilaçlar üzerinde çalışmaların halen sürdüğünü ve yaratacakları tahribatın tam olarak bilinemediğini söylüyor. Mutluhan İzmir şöyle devam ediyor; “DEHB hastalığının, bipolar hastalıkla birlikte görülmesindeki sıklık ve DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların bipolar hastalığın mani dönemini alevlendirmeleri, dikkat eksikliğini ve içe kapanıklığı tedavi ediyoruz derken hastayı kontrolsüz bir tabloya sokmamıza ve zarar vermemize neden olabilecektir. Yani kaş yapalım derken göz çıkarma olasılığımız büyüktür.”

Bu noktada aşırı tanılama ve hastalıkların tanılanmasını sağlayan ölçeklerin genişletilmesi konusuna geri dönmekte fayda var. İlacın gerçekten ona ihtiyaç duymayan bir beden için zehir olduğunu söyleyen İzmir, çevresel faktörlerin etkisiyle, dikkat artırma egzersizleri, sosyal uyumu artırma çalışmalarına başvurmaksızın pek çok çocuğun bu bağımlılık yapan zehirlere maruz bırakıldığının altını çiziyor. Oysa yaşanan dikkat sorununun pekâlâ ilgi ve merak eksikliğinden kaynaklanabileceğini belirten yazar, bugün masa başında oturup ders çalışabilmesi için ilaca maruz bırakılan pek çok çocuğun eğitim sistemi ve toplumsal kültürümüzde zaten var olan aşırı korumacı tutumun kurbanı olabileceğini belirtiyor.

Psikiyatrist Dr. Mutluhan İzmir’in ortaya koyduğu perspektif bize sayısı hızla artan DEHB tanısı almış çocukların tıbbi bir sorunun yanısıra toplumsal bir sorunu işaret ettiğini gösteriyor; “sorunlu” çocuk karşısında bir an önce çözüm yaratacak mucize bir ilaca başvurmak isteyen eğitimci ve ebeveynler, böyle bir çocuğun varlığını tolere edemeyen, çocukların ilgi ve meraklarını uyandırmaktansa katı disiplinle ilerlemeyi ezber edinmiş bir eğitim sistemi, kozmetik tıbbın yarattığı mucize ilaçlar arzusu, ilaç endüstrisinin bilimle kurduğu sıkı bağlar dolayısıyla daha çok ilaç yazmaya yönlendirilen hekimler.

Tüm bu sorunlar yumağında bir neslin hatırı sayılır bir kısmı geri dönüşü olmayan ya da ilerleyen yaşlarında daha fazla ilaca ihtiyaç duymalarına yol açacak bir tedavi yöntemine maruz bırakılmakta. Oysa Dr. Mutluhan İzmir’e göre; “Bizim ve çocuklarımızın geleceğini kurtaracak olanın gerçek bilgi, gerçek bilim ve gerçek iletişim olduğunu unutmamak olduğunu aklımızdan çıkarmayarak, çocuğu kurtarabilmek için önce toplumu kurtarmanın gerekli olduğunu bilmek gerekir. Sorun sadece kendi çocuğumuzu değil, onun içinde yasayacağı toplumu oluşturacak çocukların tümünü kurtarmak sorunudur.”

“Yaramaz Çocukları İlaçlamayın!”, Prof. Mutluhan İzmir, 112 s., Hayykitap, 2016

Melisa Ceren Hasmaden

Kaynak: Remzi Yayınevi Kitap Gazetesi Sayı: 128 – Ağustos 2016

TANITIM BÜLTENİ
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, günümüzde sıkça duyduğumuz bir hastalık! Çocukların % 14’ü bu hastalıktan ve tedavisinde kullanılan ilaçlardan muzdarip! Muzdarip, çünkü bu hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar, küçücük çocuklarda ‘büyük’ yan etkilere sebep olabiliyor. Durum böyle olunca, vicdanlı hekimlerin ve anne babaların aklına birçok soru geliyor…

• 20 yıl öncesine kadar çok ender rastlanan bir hastalık olan ‘Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’ günümüzde nasıl her 7-8 çocuktan birinde rastlanır hale geldi?
• Konulan tanılar ne kadar doğru? Tanı konulma sıklığında bir abartı var mı?
• Psikiyatrlar bu tanıyı koyarken gerçekten özenli davranıyorlar mı? Nesnel kriterleri dikkate alıyorlar mı?
• Bu hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçların söylendiği gibi bağımlılık yapmadığı doğru mu? Yapmıyorlarsa neden kırmızı reçete ile satılıyorlar?
• Bağımlılık yaptıkları konusundaki kuşkuların yüksek olduğu bu ilaçların gereksiz yere kullanımı hangi riskleri beraberinde getiriyor?
• İlaçlar dışında çocuklara yardımcı olabileceğimiz ‘yan etkisiz’ seçenekler neler?

Antidepresan Tuzağı kitabının da yazarı olan Psikiyatrist Dr. Mutluhan İzmir, tüm dünyada güncel olan bu soruları, yapılan son çalışmaların ışığında sizler için yanıtlıyor.

Ülkemizde de büyüyen bir sorun haline gelen Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu hastalığının teşhisi ve tedavisi ile ilgili merak ettiğiniz her şeyi vicdanlı bir hekimin kaleminden okuyacaksınız. ‘Vicdanlı’ sıfatı önemli çünkü belki de çocuğunuzun hayatını o kelime kurtaracak!

Bu kitabın türünde daha fazla kelepir kitaba ulaşmak için kullanabileceğiniz yer: indirimli kitaplar

Previous Story

Stendhal’ın ölümsüzlüğü

Next Story

Emir ve İdam. Hoşnut Cellat

Latest from Eğitim

ÖDEV ve SORUMLULUK BİLİNCİ – Nejdet Evren

Ev ödevi olarak bilinen eğitim/öğretimin bir parçası haline gelmiş uygulamanın sorumluluk bilincine etkileri, çocukların kişisel ve psikolojik gelişmelerine ne denli katkı sağladığı, aynı öğrenimdeki
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ