27 Ocak 1891 yılında Kiev’de dünyaya gelen İlya Grigoreviç Ehrenburg’un (Rusça: ????? ???????????? ?????????) geleceğinin nasıl bir yöne doğru evrileceği, daha doğrusu nasıl bir kişiliğe sahip olacağı çok küçük yaşlarda belli oldu. Rusya’nın tarihinde bir dönemin kapanıp bambaşka bir dönemin başlamasının ilk kıvılcımı sayılan 1905 öğrenci eylemlerine katıldı. O dönemler yakın arkadaşlarından biri olan Buharin’le birlikte ileride Bolşevik’leri oluşturacak bir gruba üye oldu. Devrimci eylemlere katılmak ve okulu boykot etmek suçlarıyla daha 17 yaşındayken tutuklandı ve sürgüne gönderildi. 1908’de, Paris’te başlayan sürgün hayatı tam dokuz yıl sürdü.

1917 yılında vatanına dönen Ehrenburg, Ekim Devrimi sırasında aktif mücadelenin içinde yer aldı. 29 yaşındayken gazetecilik yaşamındaki gelişim dönemini tamamlayarak olgunluk yıllarını yaşamaya başlamıştı. Sovyet basını için uzun süre dış basın muhabirliği yapan İlya Grigoreviç, ilk şiirlerinin büyük bölümünü yurdun uzakta olduğu yıllarda kaleme aldı. Ünlü şair Balmont’un etkilerini taşıyan şiirlerinde, Birinci Dünya Savaşı sırasında savaş muhabiri olarak görev yaptığı cephelerde edindiği izlenimler ile Rusya’nın kaderini değiştiren Ekim devrimi sırasında yaşadıklarını anlattı. İlk eserlerinden itibaren toplumsal ve siyasal öğeleri önplanda tuttu.

1920’li yıllara gelindiğinde İlya Grigoreviç, kapitalist düzenin insanlık dışı uygulamalarını yansıtan bir dizi roman yazmıştır. Kapitalist uygarlığın ikiyüzlülüğünü çarpıcı bir şekilde betimleyen yazar, egemen kesimlerin her türlü vicdani kaygıdan uzak, kazanç hırsını gözler önüne sermiştir. Dinamik anlatım tarzı, grotesk ve abartılı araçlar kullanarak yarattığı kendine özgü ‘telgraf üslubu’yla siyasal tutumunu birleştirmiş bir yazar olarak karşımıza çıkan Ehrenburg, 1930’lu yıllarda Sovyet Birliği’ndeki yaşamla daha da yakından ilgilenmiştir. Kutsnetsk yöresine yani Batı Sibirya’ya yaptığı yolculuklar sonucunda toplumcu düzene ilişkin tek yanlı tutumundan ve tasarımlarından kurtulmuştur. Nefes Nefese ve İkinci Gün adlı romanları devrim sonrası ilk beş yıllık plan çerçevesindeki havayı yansıtır. Söz konusu romanlar genç insanların bilinçlerinin gelişmesinde ortaya çıkan sorun ve çatışmaları olduğu kadar toplumcu etkinliklerin oluşturulması ile insanlararası yeni ilişkilerin kurulmasını da betimleyen yapıtlardır.

Ehrenburg İspanyol Özgürlük Savaşı’na gazeteci olarak katılmış, Büyük Anayurt Savaşı’nda ise gazeteci ve muhabir olarak çeşitli etkinliklerde bulunmuş; faşizme ve emperyalizme karşı tutkulu bir mücadele vermiştir. Düşmanın iç yüzünü çarpıcı çizgilerle ortaya çıkaran, sarsıcı etki yaratan makaleleriyle halkının moralinin yükselmesinde büyük rol oynamıştır. Birinci Dünya Savaşında olduğu gibi İkinci Dünya Savaşı’nın hüküm sürdüğü yıllarda da gözlemlerinden yola çıkarak bir dizi roman yazmıştır.

Gerek zorunlu gerekse isteyerek yurtdışında yaşaması ona çeşitli kazanımları da sağlamıştır. 1935’te Paris’te kültürün korunması amacıyla ilk kez düzenlenen Uluslararası Yazarlar Kongresi’nin oluşturulmasında yer alan Ehrenburg, aynı kongre tarafından oluşturulan kurulun üyeleri arasına katılmıştır.

Olgulara ilişkin bilgisi sayesinde, yapıtlarında tarihsel olayların geniş bir görünümünü sunan yazar, savaştan sonra Barış Konseyi üyeliğine seçilmiş ve bu kez barış için mücadele etmeye başlamıştır. Özellikle savaşın arka planında yatan ve çoğu kez kitlelerden saklanan nedenlerle yakından ilgilenir. Ehrenburg, savaş sonrası yıllarda ise emperyalist güç politikalarına merak sarmıştır. Yalnız savaş değil kültür, sanat ve edebiyat politikalarına da meraklı olan yazar Fransa Defteri ve Çehov’u Okurken adlı denemelerinde bu sorunları gündeme getirmiştir. Anılar adlı kitabında ise yabancı ülkelere ve savaş sırasında Sovyetlere ilişkin zengin gözlemlerini aktarır.
31 Ağustos 1967 yılında Moskova’da yaşama gözlerini yumdu. Gazetecilik ve roman çalışmaları dışında makale, gezi yazısı, anı ve öykü de yazan Ehrenburg ardında Paris Düşerken, Fırtına ve Dipten Gelen Dalga?dan oluşan üçleme dışında, çok sayıda eser bıraktı.Yazarın en büyük eseri sayılan bu üçleme 1936-1952 yılları arasında dünyanın politik durumuna ışık tutmaktadır.3’leme yanlızca Sovyetler Birliğinde 8.5 milyon basılmış ve 2 kez Stalin ödülü almıştır.
Eserleri
Romanları: Julio Jurenito (Noebyknovennye Pochozendiya, 1922), Jann Ney’in Aşkı (Lyubov Zanny Ney 1923), Nikolay Kurbova’nın Yaşamı ve Çöküşü (Zizu i gibel Nikolaya Munbova, 1923), Trös D. E (Trest D.E, 1923), V. Protocnom Pereulke (1927), Lasik Rayşvanec’in Fırtınalı Yaşamı (Burnaya zizu Lasika Raycvaneca, 1928),10 Loşadinych Sil (1929), Ediny Front (1930), Zamanın Vizesi (Viza Vremeni, 1930), Düş Fabrikası (Fabrika anov, 1930), Moskova Gözyaşlarına İnanmıyor (Moskva alezam ne verit, 1932) İkinci Gün (Den Vtoroy, 1933), Nefes Nefese (Ne pehevodya Dihaniya, 1935), Yetişkinler İçin Bir Kitap (Kniga dlya vzrslch 1936), Paris Düşerken (Padenia Pariza, 1941), Fırtına (Burya, 1947), Dipten Gelen Dalga (1952), Rvac (1952), Eşlerin Andı (Zagovor Ravnodusnych), Buzların Çözülüşü (Otepel, 1954)
Hikayeleri: Onüç Pipo (Trinadcat trubok, 1922),
Şiirleri: Rusya İçin Dua (Molitva o Rossiy, 1918),
Röportaj/Denemeler/Notlar: Savaşın Çehresi (Lik oyny, 1920), İnsanın İhtiyacı (Cto Çeloveku nado, 1937), Pazaryerindeki Aslan (Lev na ploscadi, 1947), Amerika’da (V Amerika, 1947), Barışa (Za mir, 1950), Yazarın İşine Dair (O Rabote Pisatelya, 1953), Fransa Defteri (Francuzskie Tetradi, 1959), Çehov’u Okurken (Perecitoyvaya Çeçhova, 1959),

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Karl Marx’ın Hayaleti – Donatien Mary, Ronan de Calan

Next Story

Bir Edebiyat Öğretmenin Dünyası – Süleyman Deveci

Latest from Biyografiler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ