İnsanlar; neyin değerli, neyin onurlu, neyin gerçek olduğu gibi soruların yanıtlarını bulmak için fiyat listesine bakmaktadırlar

Katı Olan Her Şey BuharlaşıyorNihilizm sorunu Marx’ın, bir satırında şöyle ortaya çıkar: “Burjuvazi her türlü kişisel onur ve saygınlığı değişim değeri içinde eritti; insanların uğruna savaştığı tüm özgürlüklerin yerine ilkesiz bir tek özgürlüğü koydu: serbest ticaret.”!

Burada ilk önemli nokta piyasanın modern insanların iç yaşamları üzerindeki müthiş etkisidir:
İnsanlar sadece ekonomik soruların değil, metafizik soruların -neyin değerli, neyin onurlu, hatta neyin gerçek olduğu gibi soruların- yanıtlarını bulmak için de fiyat listesine bakmaktadırlar.

Marx’ın diğer değerlerin değişim değeri içinde “çözündüğünü” söylerken vurguladığı nokta, burjuva toplumunun eski değer yapılarını silmeyip massetmiş olduğudur. Eski tarz onur ve saygınlık ölmemiş; bilakis piyasayla bütünleşmiş, üstlerine fiyat etiketleri konmuş, emtia niteliğiyle yeni bir yaşama kavuşmuşlardır. Bu yüzden, akla gelebilecek her türden insan davranışı ekonomik açıdân mümkün, “değerli” olduğu andan itibaren ahlaki açıdan kabul edilebilir hale gelir; kazanç sağladıktan sonra her şey uyar. Modern nihilizm budur işte. Dostoyevski, Nietzsche ve 20. yüzyıldaki ardılları bu derdin kaynağını bilimde, rasyonalizmde, Tanrı’nın ölümünde göreceklerdir. Marx ise bunun temelinin çok daha somut ve dünyevi olduğunu söyler: burjuva ekonomik düzeninin -İnsanî değerimizi piyasa fiyatımıza, ne eksik ne fazla bu fiyata eşit gören ve bizleri, fiyatımızı olabildiğince yükseltmek için genişlemeye zorlayan düzenin- sıradan gündelik işleyişinin bir parçasıdır bu.

Marx, burjuva nihilizminin hayat verdiği yıkıcı zorbalıklardan rahatsızdır, ama bunun içinde kendini aşma yönünde gizli bir eğilim barındığına inanmaktadır. Bu eğilimin kaynağı paradoksal olsa da “ilkesiz” serbest ticaret ilkesidir. Marx, burjuvazinin bu ilkeye -yani, dolaşımdaki emtianın sürekli, sınırsız akışına, piyasa değerlerinin sürekli başkalaşımına- gerçekten inandığı kanısındadır. Burjuva sınıfı mensuplarının sahiden serbest piyasa taraftan olduğu doğruysa, yeni ürünlerin piyasaya girmesini desteklemek zorundadırlar. Bu da tam bir burjuva toplumunun gerçekten açık bir toplum, sadece ekonomik bakımdan değil, politik ve kültürel açıdan da açık; insanların serbestçe alış veriş yapıp, nesneler kadar düşünceler, örgütler, yasa ve siyasalar arasında da en iyisini bulmaya çalışabileceği bir toplum olduğu anlamına gelir. İlkesiz ticaret ilkesi burjuvaziyi, bütün işadamlarınca kullanılan temel hakkı, çekebildikleri kadar müşteriye mallarını sunma, kâr etme ve satmaya çalışma hakkını komünistlere de tanımaya zorlayacaktır.

Böylece, Marx’ın deyimiyle “bilgi alanında serbest rekabet sayesinde -Manifesto gibi- en yıkıcı yapıtlar ve düşüncelere bile, satabildiği surece serbestlik tanıması zorunlu olacaktır. Marx devrim ve komünizm fikirlerinin kitlelere ulaşabildikten sonra satılacağından ve “muazzam çoğunluğun özbilinçli, bağımsız hareketi” olan komünizm yolunu açacağından emindir. Bu yüzden uzun vadede nihilizmine tahammül edebilir çünkü onu aktif ve dinamik bir nihilizm, Nietzsche nin daha sonra güçlülüğün nihilizmi* diyeceği türden bir şey gibi görmektedir. Nihilistik itki ve enerjileriyle harekete geçen burjuvazi devrimci nemesis’in akacağı siyasal ve kültürel kapıları açacaktır.

Bu diyalektik bazı sorunlar doğurur. Bunlardan ilki burjuvazinin gerek ekonomide, gerekse siyaset ve kültürde serbest ticaret ilkesine ne kadar bağlı olduğuyla ilgili. Gerçekte, burjuva tarihi bu ilkeye uymaktan çok çiğneme konusunda da örneklerle dolu. Burjuva sınıfının mensuptan, özellikle güçlü olanları, genellikle piyasayı kısıtlamak, denetlemek hükmetmek için çabalamışlardır. Hatta serbest piyasa güzellemeleri sürüp giderken, bir yandan da yüzyıllardır yaratıcı enerjilerinin büyük bir kısmını bunu başarabilecek düzenlemeler -tekeller, holdingler, karteller ve birleşmeler, korunmacı gümrükler fiyat denetimleri açık ya da gizli devlet sübvansiyonlar- için harcamışlardır. Dahası serbest ticarete sahiden inanan küçük bir azınlık içinde bile bu serbest rekabeti eşyalar kadar düşünceler alanına yaymak isteyen iyice azdır. Wilheim von Humboldt, J, S. Mili, yüksek yargıçlar Holmes, Bnindcis, Douglas ve Black burjuva toplumunda ancak cılız, kısıtlanmış ve en fazlasıyla marjinal sesler olarak kalmışlardır Burjuvazinin genellikle yaptığı, muhalefetteyken özgürlüğe övgüler düzüp iktidara geçince bastırmaktır. Marx burada burjuva ideologlarının söylediklerini ciddiye almak, para ve güç sahibi insanların gerçekte neler yaptıklarını unutmak gibi bir tehlikeyle -Marx açısından hiç de umulmayan bir tehlikeyle- karşı karşıyadır. Bu ciddi bir sorundur, zira burjuva mensupları gerçekte özgürlüğü zerrece takmıyorlarsa, denetimleri altındaki toplumları yeni düşüncelere kapalı tutacaklar ve komünizmin kök salması daha da zor olacaktır. Marx, onların ilerleme ve yeniliğe duydukları ihtiyaç yüzünden toplumlarını en dehşete kapıldıkları düşüncelere bile açmaya zorlanacaklarını söyleyebilir. Ne var ki o ünlü kurnazlıkları sayesinde yepyeni keşiflerle engelleyebilirler bunu.

Marx’in tek tek burjuvaları rekabetin, bütün olarak burjuva toplumunu da değişmenin risklerinden koruyacak, karşılıklı dayatılmış serbest piyasa diyalektiğinde bir diğer sorun da burjuva toplumuyla en radikal karşıtları arasındaki garip çakışmada yatıyor İlkesiz serbest ticaret ilkesi bu toplumu radikal değişim hareketlerine açık bir hale getirmekte, Kapitalizmin düşmanları da işlerini yaparken birçok özgürlükten yararlanabilirler okuyabilir, yazabilir, biraraya gelebilir, örgütlenebilir, gösteri, grev yapabilir, seçebilirler. Ama hareket etme serbestliği, onların hareketini de bir işletmecininkine dönüştürür ve birden kendilerini paradoksal devrim tacirleri ve satıcıları rolünde bulabilirler ki, sonuçta devrim de ister istemez diğer her şey gibi bir meta halini alır, Marx, bu toplumsal rolün ikirciminden pek rahatsız gibi görünmüyor. Belki de bunun kemikleşemeden eskiyeceğini, devrimci işletmecinin de kendi hızlı başarısıyla işin dışına atılacağını düşünüyordu. Bir asır sonra, devrim pazarlama işinin de her satış işi gibi aynı suistimal, hile ve düzenlere, bile bile kendini aldatmalara açık olabildiğini görüyoruz.

Son olarak, satıcıların vaatlerine ilişkin kuşkularımız Marx’ın eserindeki vaatlerden birini daha sorgulamaya götürüyor bizi: komünizmin, kapitalizmin sağladığı özgürlükleri sürdürüp derinleştirmekle birlikte bizleri burjuva nihilizminin dehşetlerinden de kurtaracağı vaadini. Burjuva toplumu, gerçekten Marx’ın düşündüğü gibi bir girdapsa, bütün akıntıların tek bir yöne, barışçıl uyum ve bütünleşmeye doğru gideceğini nereden biliyor? Her bireyin ve herkesin özgürce gelişimini amaçlayan bir toplumun da kendine özgü nihilizm çeşitleri geliştirebileceğini tahayyül etmek mümkün. Hatta, bir komünist nihilizm, daha çekici ve ilginç olmakla birlikte, burjuva selefinden çok daha sarsıcı ve parçalayıcı da olabilir; çünkü kapitalizm modern hayatın sonsuz imkânlarını en alt çizgide durdururken Marx’ın komünizmi, özgürleşmiş benliği sınırsız insani uzamlara yollayabilir.

Marshall Berman
(sayfa 156 – 160)

Kitabın Künyesi
Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor
Marshall Berman
İletişim
11 / 1994
463 Sayfa

Previous Story

Kuyucaklı Yusuf – Sabahattin Ali

Next Story

Devlet benim – L’État, c’est moi – Fransa Kralı XIV. Louis

Latest from Marshall Berman

Saraya karşı bulvar – Marshall Berman

I. Nikolas devrinde Petersburg: Saraya karşı bulvar Aralıkçıların ezilmesiyle başlayıp Sivastopol’daki askeri fiyaskoyla son bulan l. Nikolas’ın saltanatı (1825-1855) modern Rusya tarihinin en karanlık

Marksizmle Maceram – Marshall Berman

Birinci Dünya Savaşı?ndan önce Almanya?nın Bavyera kentinde Coburg adlı bir işçi mahallesinde başgösteren verem salgınında onlarca kişi hayatını kaybeder. Çaresiz kalan hekimlerin ellerinden gelen
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ