Irmak Zileli: İktidarla iyi geçinme algısı yerleştiriliyor

Yazar Irmak Zileli, İleri Haber’in ?Edebiyat’a devlet teşviği? dosyasına verdiği yanıtta; ?Burada temel sorun şu; hükümet vatandaşın ödediği vergilerle oluşturulmuş bir devlet fonunu meşrebine uygun biçimde işletmiş oluyor. Böylece ‘iktidarla iyi geçinirsen bu senin de çıkarınadır’ algısını yerleştirmiş oluyor? dedi. Zileli’nin soruşturmamıza verdiği yanıtlar şöyle:

– Sizce devlet, edebiyatçıları ücret karşılığında desteklemeli midir?

Elbette desteklemelidir. Sorun devletin sanatçıya maddi destekte bulunmasında değil, bu desteği bağladığı kurallarda. Devletin görevleri arasında telif hakkı, korsan basım ve haksız rekabete yol açan her türlü sorunu gidermenin yanında, edebiyatçının özgürce yazabileceği ortam ve koşulları sağlamak da vardır. Sizin ?ücret? ifadesini kullanmanız hali hazırdaki durumu ironik bir biçimde deşifre ediyor aslında. Çünkü var olan ?destek yönetmeliği? yazarı gerçekten de, devletin ?ücretli çalışanı?na dönüştürüyor. Devlet edebiyata fon ayırmalı. Bu fonun kullanılabileceği sayısız alan var, kütüphaneler kurmaktan yazar evleri açmaya, üniversitelerde yazı atölyelerini desteklemeye kadar. Buna ek olarak yazara maddi destekte de bulunulmalıdır ama ?kişilere kaynak aktarma? amacıyla değil, edebiyatı geliştirmek için. Öyle olursa hiçbirimizin aklına ?ücret? kelimesini kullanmak gelmez zaten.

– Siz kültür bakanlığı’nın edebiyat eserlerini destek projesine başvurur muydunuz?
Bu koşullar içinde hayır. Eserin yaratım süresinden konusuna dek her şeyin yazar dışında başkaları tarafından belirlendiği koşullarda hayalimdeki metni yazamam. Devletin yönetmeliğinde yazarın eserini ?bir yıl içinde tamamlama yükümlülüğü? yer alıyor. Böyle bir zaman sınırlaması yazarı ister istemez bir an önce sonuca ulaşmaya zorlar. Bu da eser üzerinde yeterli emeği ve özeni göstermeyi engelliyebilir. Yazmak, önce yazarın kendisi için bir serüven. Metninin peşinden gitmek ve kendini onun aklına teslim etmek, yazara uçsuz bucaksız bir keşif olanağı sunar. Bu keşifler sayesinde biz okurlar da haz alırız. O dinamik süreç yazmayı değil yalnızca, okurluğu da yaratıcı bir eyleme dönüştürür. Konu sınırlaması koyduğunuz anda yazma eylemi bir serüven olmaktan çıkar. Keşfedilecek hiçbir şey kalmaz. Sonu önceden belirlenmiş ve değiştirilemez şekilde kontrata bağlanmış bir yolculuktan yaratıcı sonuçlar bekleyemezsiniz. ?Yazar olmanın? kısa yollarını aramak yerine yazmanın uzun macerasına gönül koyanlar bu koşullarda bir devlet desteğini ne yapsın?

-Sizce edebiyatçının özgünlüğüne ve yazma özgürlüğüne bir müdahale olarak yorumlanabilir mi?
Yukarıda söylediklerim sanırım bu sorunun yanıtı oldu?

– Edebiyat eserlerini destek projesi verili hükümetin kültür ve edebiyat alanına bir müdahalesi olarak okunabilir mi?
Doğrudan bir müdahale gibi görünmese de, evet. İktidarların sanatı ve sanatçıyı yönlendirme konusunda denediği yollar sayısız. Bu uygulama da ?kendi cephesinde? yer almış ya da yer alabilecek yazarları destekleyerek onları kendine bağlama çabası olarak görülebilir. Kuşkusuz esere doğrudan bir müdahalede bulunulmuyor ama hükümet devlet aygıtını ve iktidar gücünü kendi çıkarları doğrultusunda kullanmış oluyor. Destek fonu oluşturuyor, sonra bunu gönlünden geçene aktarmak üzere başkalarını elemek için sistem kuruyor. Burada temel sorun şu; hükümet vatandaşın ödediği vergilerle oluşturulmuş bir devlet fonunu meşrebine uygun biçimde işletmiş oluyor. Böylece ?iktidarla iyi geçinirsen bu senin de çıkarınadır? algısını yerleştirmiş oluyor.
(http://ilerihaber.org/, 06-09-2014)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir