İtalo Calvino’nun sevdikleri

Öncelikle Stendhal’i severim, çünkü yalnızca onda bireysel ahlaki gerilim, tarihsel gerilim, yaşam atılımı bir bütün oluşturur: Romanın çizgisel gerilimidir bu.

Puşkin’i severim, çünkü berraklık, ironi ve ciddilik demektir.

Hemingway’i severim, çünkü yalınlık, abartısızlık, mutluluk arzusu, hüzün demektir.

Stevenson’u severim, çünkü sanki uçar.

Çehov’u severim, çünkü gittiğinden daha öteye gitmez.

Conrad’ı severim, çünkü derin sularda seyreder ve batmaz.

Tolstoy’u severim, çünkü kimi zaman “hah, şimdi anlıyorum nasıl yaptığını” duygusuna kapılırım, oysa bir şey anladığım yoktur.

Manzoni’yi severim, çünkü düne kadar nefret ediyordum.

Chesterton’u severim, çünkü Katolik Voltaire olmak istiyordu, ben de komünist Chesterton olmak istiyordum.

Flaubert’i severim, çünkü ondan sonra artık onun gibi yapmayı düşünemez insan.

“Altın Böcek”in Poe’sunu severim.

“Huckleberry Finn”in Twain’ini severim.

“Cengel Kitapları”nın Kipling’ini severim.

Nievo’yu severim, çünkü birçok kez yeniden okuyup ilk okumamda aldığım zevki aldım.

Jane Austen’ı severim, çünkü asla okumam, ama var olmasından memnunum.

Gogol’u severim, çünkü açıkça, kötülükle ve ölçüyle çarpıtır.

Dostoyevski’yi severim, çünkü tutarlılıkla, öfkeyle ve ölçüsüzce çarpıtır.

Balzac’ı severim, çünkü kâhindir.

Kafka’yı severim, çünkü gerçekçidir.

Maupassant’ı severim, çünkü yüzeyseldir.

Mansfield’i severim, çünkü zekidir.

Fitzgerald’ı severim, çünkü halinden memnun değildir.

Radiguet’yi severim, çünkü gençlik geri gelmez bir daha.

Svevo’yu severim, çünkü yaşlanmak da gerekir.

Bir de… Eğilim olarak her tür kitabı okurum; üstelik, profesyonel uğraşlarım arasında editörlük okumaları da var. Ama doğrudan işimle ilgili olmayan okumalara, hoşuma giden, şiirsel özü zengin, gerçek esin kaynağı olduklarına inandığım yazarlara olabildiğince daha çok zaman ayırmaya çalışırım.

19. yüzyılda, Paul Valéry’nin –denemeci Valéry’nin– kilit bir konumu vardır: Valéry, zihnin düzeniyle dünyanın karmaşıklığını karşı karşıya getirir. Bu çizgiye, içerik yoğunluğu artan sırayla olmak üzere Borges, Queneau, Nabokov ve Kawabata’yı yerleştireceğim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir