Aslında Kâğıt Ev’i yazmak için farklı bir giriş düşünüyordum, taki bu sabah yaşadığım olaya kadar.Sevdiğim kitaplar bana her zaman farklı sürprizler hazırladı.Bu sürprizler;bazen kitaba başlarken ya da kitabı bitirip onun hakkında düşünüp araştırma yaparken karşıma çıktı.Kâğıt Ev tam da böyle oldu: Onu bitirip onun hakkında araştırma yaparken karşıma çıktı. Bende yarattığı derin hüznü, gündelik bir dille anlatma içerisine girmemin sebebi,içimde yaşattığı burukluk ve derime kazıdığı kederdir.

Sipariş ettiğim kitaplar birkaç gün önce geldi, aralarında Kâğıt Ev de vardı. Hangisini önce okumalıyım diye düşünürken, bu kitapta karar kıldım.Sabah,ıslatırken yağmur dışarıyı,kitabı önce kahve ardından bir bardak çay eşliğinde bir solukta okudum.Kapağını inanılmaz güzellikte bulmuştum ve kapağı hazırlayan Cem Ersavcı’ya ulaşıp onu tebrik etmek istedim; fakat motosikletiyle geçirdiği trafik kazası sebebiyle aramızdan ayrıldığını öğrendim.Onun ismini şuana kadar hiç duymamış olmanın eksikliği altında ezildim.Ve okuduğum haberle kalbimde doğan hüzne eşlik etmeye başladı yağmur.Sevgili Cem’in bir sözü ile ona teşekkür ederek başlamak istedim yazıma.

‘arkada çok güzel bir dünya var’
Işıklar içinde uyu Cem Ersavcı

“Bazı insanlar kitap okumaz, bazıları okur ve kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte yaşar.”

Arjantinli yazar Carlos Maria Dominguez’in, yayımlandığı her ülkede ilgi uyandıran romanı “Kâğıt Ev”i, Peter Sis’in çizimleri, Seda Ersavcı’nın çevirisi, Cem Ersavcı’nın kapak fotoğrafı ile Jaguar Kitap bizlerle buluşturdu.

“Bir kitap sizin kaderinizi değiştirebilir,bir insan da bir kitabın kaderini değiştirebilir.”

“1998 ilkbaharında Bluma Lennon, Soho’daki bir kitapçıdan EmilyDickinson’ın Şiirler’inin eski bir baskısını aldı ve ilk köşebaşında, tam da ikinci şiiri okumaya başladığında bir arabanın altında kaldı.”diye başlıyor ve bitene kadar yakanızdan düşmüyor kitap.Aslında işin aslı kitap bittikten sonra başlıyor: kitap boyunca yaşadıklarınız ve size hissettirdikleri dönmeye başlıyor etrafınızda, özellikle kitaplar ve onları yazanlar ile aranız iyi ise…Bir şiir ya da bir metin yüzünden bir insanın hayatını kaybetmesi soğuk bir esinti yaratıyor yüzünüzde, betiniz benziniz atıyor sanki.Kitaba ara verip o sahneyi canlandırıyorsunuz gözünüzde. O birkaç saniyelik aradan sonra başka bir benlikle kitaba devam ediyorsunuz.Bir kitap yüzünden hayatını kaybeden bir insan.

Hikaye tam da burada başlıyor;kitap tutkunu olan Carlos Brauer’in ve onun -bir edebiyat profesörü olan- Bruma Lennon’la gizemli ilişkisi ile bu ilişkinin gün yüzüne çıkmasına sebep olan Joseph Conrad.

“Şu kitabı okudu hayatı değişti,bu kitabı okuyunca anlayacaksın,o kitabı bir oku da bak bakalım bir daha eskisi gibi bakabiliyor musun…” vb.bilgelik taslayan,yol gösteren cümleler ile karşılaşmışızdır her zaman.
Peki, bir insanın bir kitabın kaderini değiştirdiği, ona etten kemikten bir vücut bürüdüğü yahut tam tersi o kitabı bir yaşam alanına çevirdiğine hiç rastladınız mı?

Kitapların nasıl sıralanacağı konusunda endişeniz oldu mu hiç?Sevdiğiniz yazar/şairleri bir tarafa veya aynı renkli kitapları yahut konularına göre sınıflandırdığınız kitaplar olmuştur muhakkak.İşte Kağıt Ev tam da böyle bir konu eşliğinde giden ama bir yandan da edebiyat yönünden size yol gösteren,gösterirken de örnek vermekten çekinmeyen bir kitap.Tıpkı kitaptaki CarlosBrauer’in edebiyat-kitap tutkusunun hastalıklı boyutu gibi… Kitaplarını sıralarkenkavgalı yazarları yan yana koymadığı, Borges ile GarciaLorca’yı yan yana koymaya cesaret edemediği, Shakespeare’in yanına Marlow’u koyamadığı gibi.
Brauer takıntılı bir kitapsever, kitapların üzerine not alıyor, kenarlarını kıvırıyor ve onlarda izler bırakıyor… Bunları yaparken şu cümle ile kendini savunuyor:
“Elime geçen her kitapla sevişiyorum ve onlarda bir iz bırakamazsam orgazm da olamıyorum.”
Banyodaki kitapları zarar görmesin diye soğuk suyla duş almaya başlayan,kurduğu ilişkilerkitaplar uğruna bozulan, evini dev bir kütüphaneye dönüştüren ve bu uğurda çokça para harcayan, bir zaman sonra kitapları evine sığmayan daha sonra elektriği suyu olmayan hasır çatılı bir eve taşınan adamın öyküsü.

“İnşa edilen bir kütüphane yaratılan bir hayat demektir, yığılmış kitaplar toplamı değildir asla.”

Birçoğunuza bu kitap aşkı trajik bir son gibi gelebilir ama gördüğümüz ve yaşatılan “son”lardan çok daha onur verici bir son olduğunu söyleyebilirim.

“Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur.”

Kitap okumanın, onu sevip sahiplenmenin nasıl güzel bir hastalık olduğu kitapta vurgulanan en önemli cümlelerden biridir.Kitap sevenler ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır. Bir yolculuk esnasında kitabını yanına alanlar,kitabı ıslandığında üzüntü duyanlar ya da çalındığında öfkeye kapılanlar, ilk baskı tutkunları ya da sayfa kokusunu içine çekip huzur bulanlar…Gösteriş severleri buna katmıyorum; kitabı vitrininde fotoğraflayanlar ya da kapağını bile açmadan sosyal paylaşım sitelerinde yanında kahve veya buna benzer aksesuar ile süsleyip paylaşanlardan hele hiç. Özellikle kopyala yapıştır tarzı paylaşım yapan insanları bu sınıfın ne köşesine ne kenarına dâhil etmiyorum.

Kitapta sanki bir odanın içinde bir konuşmaya şahit oluyorsunuz çoğu zaman, daha çok yakın bir arkadaşınızla kitaplardan, yazarlardan ve tutkunu olunan edebiyattan konuşuyormuş gibi bir hava içine giriyorsunuz ve yazarın size sunduğu edebiyat bilgisinden yararlanırken sürekli kafanızda bir soru var: Bluma ile Carlos arasında nasıl bir ilişki geçti, nasıl bir son beni bekliyor, diye merak yüksek dozda aklınıza işlemeye başlıyor.

Kâğıt Ev, Seda Ersavcı’nın akıcı çevirisiyle Türkçe’ye kazandırılan, Peter Sis’in çizimleri ve Cem Ersavcı’nınkitaba sarılan muazzam kapak fotoğrafı ile kitaplığınızda bulunması gereken bir roman.

Onur Köybaşı

Kağıt Ev
Carlos Maria Dominguez
Çeviren: Seda Ersavcı- 94 s.
Jaguar kitap

Previous Story

Yaşar Kemal’in Sonsuz Yürüyüşü – Zafer Köse

Next Story

Jean Paul Sartre da Özgürlük Metafiziği – Mert Sarı

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ