Kaka / İsmi Lazım Değilin Doğal Tarihi – Nicola Daveis

Nicola Davies’in sıradışı çocuk kitabı “Poo: A Natural History of the Unmentionable”, “Kaka: ‘İsmi Lazım Değil’in Doğal Tarihi” ismiyle Can Çocuk’un Meraklı Kitaplar serisinden çıktı. Nicola Davies’in Neal Layton tarafından resimlenen kitabını, Egem Atik Türkçe’ye çevirdi. “Kaka: ‘İsmi Lazım Değil’in Doğal Tarihi”, kaka hakkında bilgi verme ağırlıklı bir doğa-çevre kitabı. Hayvanlar ve doğa arasındaki ilişkiyi, besin zincirini, vahşi doğayı ve en önemlisi geri dönüşüm kavramını son derece sade, çok fazla didaktik olmadan, eğlenceli bir dille anlatıyor. “Kaka, büyük olasılıkla dünyadaki en faydalı şey. Onun ne işe yaradığını, nereye karıştığını, kaka sayesinde neler öğrenebileceğinizi ve çok daha fazlasını bu capcanlı, eğlenceli doğal tarih kitabında bulacaksınız.”

Bir ‘Ayıp’ Bunları Nasıl Yapabilir? – Aslı Tohumcu
(17/09/2010 tarihli Radikal Kitap Eki)

Sonunda bu da oldu. Kaka hakkında bir çocuk kitabı yayımlandı memleketimizde. Kapakta koca koca harflerle yazılmış adı: ‘Kaka’. Bir de altbaşlığı var tabii ki, ‘İsmi Lazım Değil’in Doğal Tarihi’. İnsana kaka bahsinin kesinlikle gözardı edilmeyecek bir bahis olduğunu matrak bir dille öykülüyor.

Bakmayın bu yazılarda böylesine fırlama davrandığıma, çocukluğumda yasakların bini bir para eden bir memlekette yaşardım. (Maksadım şikâyet değil kesinlikle, yeri geldi diye söylüyorum.) Öyle canımın her istediğini yapamazdım. Sonracıma? Bazı kelimeleri kullanmak bile ?kati? bir şekilde yasaklanmıştı annem tarafından. Yasağı delmenin cezası yasağın hangi ortamda, kimlerin yanında delindiğine göre değişirdi, ama cezalar çok fenaydı diyebilirim, çoook. Yasak kelimeler ise şunlardı (affınıza sığınarak sıralıyorum): Sümük, Bok, Tatak, Kaka, Osuruk.
Bugün bu sayfada, bu kelimelerden birini (ama ne yazık ki sadece birini) tanıtım yazarı olarak ?görevim gereği? telaffuz edebilmekten tuhaf bir mutlulukla karışık bir ?özgürleşme? hissi duyuyorum. Kaka, Kaka, Kaka, Kaka, Kaka ve elbette, peşi sıra okkalı bir kahkaha!
Sonunda bu da oldu. Kaka hakkında bir çocuk kitabı yayımlandı memleketimizde. Kapakta koca koca harflerle yazılmış adı: Kaka. Bir de altbaşlığı var tabii ki, ?İsmi Lazım Değil?in Doğal Tarihi?. Altbaşlık bile tek başına meseleye nasıl yaklaşıldığını özetliyor aslında. Sağlıklı her bireyin günde en az bir defa yaptığı, vücudun çerçöpten arınmasını sağlayan bir eylem nasıl oluyor da ayıp kabul ediliyor, anlamam mümkün değil. Aileye yeni bir birey katıldığında kakasını koklamak, yapıp yapmadığını ya da günde kaç kez yaptığını, neden uzaylı kakası gibi yeşil ve üçgen veya tavşan kakasına benzer küçük, kahverengi boncuklar şeklinde olduğunu konuşmak, o minnoş yutmaması gereken bir şey yuttuğunda o şey tekrar dışarı çıkana kadar kakasını karıştırmak zoruna kalmak neden normal sayılıyor da, bir yetişkinin ?Kakam geldi?, ?Şu kadar gündür kakamı yapamıyorum?, ?Kakam üç gündür pek bir lop? türü cümleler kurması ayıp sayılıyor? Şu yaşıma geldim, yine de çözemedim gitti yetişkinlerin dünyasını, ahlak anlayışını.

Yetişkinler bu konuda utangaç
Zaten kitap da hepimizin bildiği az önceki saptamamı doğrularcasına, ?Yetişkinler bu konuda utangaçlar? cümlesiyle açılıyor. Kitabın çok şey vaat ettiğinin, hatta vaatlerinin yetişkinleri de kapsadığının bir ispatı bu cümle aynı zamanda.
Her hayvanın kendine özgü bir kaka türü olduğunu belirten kitapta, çok büyük ya da cıvık olanlar dışında epeyce bir hayvanın kakasına çizimlerle örnek verilmiş (Bir fare kakasını rahatlıkla bir boncukla karıştırabilir, bir suaygırının kakasında boğulabileceğiniz düşüncesiyle kendi kendinizi yok yere korkutabilirsiniz).
Kaka türlerini, kakanın ne işe yaradığının ve neden bu kadar farklı türde kaka olduğunun, etçillerle otçullar arasındaki dışkılama farklarının açıklandığı bölüm izliyor. Her türden farklı yiyecekle beslenen hayvanların aynı kakayı yapmasını beklemek saçma kaçardı zaten. Ancak kakanın farklı biçimlerinin olmasının bir nedeni de suymuş, bunu da öğreniyoruz kitaptan. Kanla beslenen yarasaların (kanın büyük kısmı su olduğundan) cıvık, susuz yaşayabilen develerin kuru kara yapması gibi? Kaka türleri arasında farklılık göstermeyen tek şeyse renkmiş; biraraya gelen yiyeceklerin renklerinin karışması, sindirim sırasında yiyeceklerin bazılarının renklerinin bozulup grileşmesi ve vücudun kan hücrelerinin dışarı attığı ölü kan hücrelerinin kahverengi kalıntılarıymış buna sebep. İnsan merak etmeden duramıyor; sindirim sisteminde farklı türden bir prodüksiyona gidilseydi ve kakalar da renk renk olsaydı, insanların konuya yaklaşımı değişir miydi acaba? Ne yazık ki bu sorunun yanıtını asla öğrenemeyeceğim!

Tüm bu kakaya ne oluyor?
Peki ya kakanın çözdüğü sorunlara, bir hayvanın kakasının kurtardığı hayatlara, kendi türü için kılavuz değeri taşımasına ya da bir iletişim aracı olarak hizmet etmesine ne demeli! Bir ayıp bütün bunları nasıl yapabilir? Tavşancıkların yediklerinden alabilecekleri bütün besini almak için kakalarını daha dumanı tüterken yediklerini, bebek kuşların etrafında bir astar olan derli toplu bir kaka yaptıklarını, kuşların da yavrularını yuvada tek başına bıraktıkları belli olmasın diye çanta görevi gören bu astarı alıp uzak bir yere bıraktıklarını, örneğin köstebeklerin toplu tuvaletlerinin yabancı köstebekler için bir sınır işlevi gördüğünü, bir kakayı hafifçe koklayan bir hayvanın kakayı yapanın kim olduğunu, yaşını, cinsiyetini, çete lideri mi ayaktakımından mı olduğunu, dişiyse hamile olup olmadığını anlayabildiğini, avcıların (avcıdan kasıt avcı hayvanlar elbet) avları gibi kokmak uğruna avlarının kakalarını yediklerini, tembel hayvanların bu sayede iletişimi koparmadıklarını, suaygırlarının kakalarının kokusunu takip ederek eve dönüş yolunu bulduklarını düşününce ve öğrenince, insan doğadaki birçok eylem gibi kaka yapmaya da hayranlık beslemeden geçemiyor.
?Tüm bu kakaya ne oluyor?? sorusu bu hayranlığa bir parça tedirginlik bulaştırıyor tabii. Sorunun cevabı, neyse ki: ?bir sürü şey!? Kırkayaklar örneğin, yumurtaları için hazırladıkları yuvaları kakalarından yapıyorlar, bazı akkarıncalar kendi kakalarını bahçe kurmak için kullanıyor, ama boğazımıza kadar dışkıya batmamış olmamızın esas nedeni, bir hayvanın kakasının bir diğerinin öğle yemeği olması. İşte size ilginç bir örnek; Avustralya?daki bokböcekleri büyük miktardaki inek tezeğiyle başa çıkamayınca ülkeyi sinekler sarıyor. Avustralya bu sineklerden, büyük ölçekli kakalara alışkın bokböceği ithaliyle kurtulunca, çiftçiler bu hayvanların öneminin unutulmaması için Cootaburra kentinin dışındaki bir tepeye altı katlı apartman büyüklüğünde bir bokböceği heykeli yapıyorlar!
Postacı Kakalar, Kaka Dedektifleri, Fosil Kaka ve Kakayla İlgili Diğer Şeyler başlıklı bölümlerle sürüyor ?ismi lazım değil?in tarihsel, ilginç ve eğlenceli serüveni.
İnsana kaka bahsinin kesinlikle gözardı edilmeyecek bir bahis olduğunu matrak bir dille öykülüyor Nicolas Davies. Herhalde Davies yazarken müthiş bir zevk almasa, kitap da bu derece keyif vermezdi okuyana. İnsan sadece, çizimler için saha araştırması yapmak zorunda kalan çizer Neal Layton?a acıyor. İş hayatının da böyle ?kaka? yanları var, neyleyelim!
Ben ayıp sözler konusunda annemin büyük başarısızlığı olmaya devam ediyorum, bakalım Kaka kitabı bizim çocuklarımızın başarı ya da başarısızlık konusundaki ahvalini ne şekilde belirleyecek! Bu faideli eseri cümle okuyucuya tavsiye ederek, annemden uzak bir köşeye cufluyorum?

Kitabın Künyesi
Kaka / İsmi Lazım Değilin Doğal Tarihi
(Poo-A Natural History of the Unmentionable)
Nicola Daveis
Çeviren: Egem Atik
Resimleyen: Nicolas Daveis
Can Yayınları
2010
61 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir