Kapitalist sistemin ilk büyük krizi; 1873-96 Uzun Bunalım’ın hikayesi

1848-73 arasında Avrupa ekonomisi eşi görülmemiş bir ekonomik büyüme yaşadı. Britanya’nın pamuklu mallar ihracatı, 1850-60 arasını kapsayan 10 yıllık sürede daha önceki 30 yılın toplamı kadar büyüme gösterdi.

Belçika’nın demir ihracatı 1851-57 arasında ikiye katlandı. Sonuçta, 1800-40 döneminde ancak iki katına çıkan dünya ticareti 1850-70 arasında %250’den daha fazla büyüdü. 1850’de Avrupa’da yalnızca 23.335 km demiryolu varken, 1870’de bu sayı 102.000 km’ye çıkmıştı. Britanya buharlı gemilerinin taşıdıkları tonaj, 1850-80 arasında 16 kat arttı –dünyanın geri kalanından kat fazla.

Tüm endeksler yükselişte idi. 1840’ların ticari depresyonu ile devrimci kaynaşmasından sonra yeni bir güven, büyüme ve sonsuz fırsatlar çağı doğuyormuş gibi gözüküyordu. Eric Hobsbawm, 1845-75’e “Sermaye Çağı” der. Çöküntü geldiği zaman, aynı şekilde şok edici oldu. Mayıs 1873’te Viyana Borsası’nın çökmesi, para arzının daralmasıyla birlikte bir dizi banka iflasına neden oldu. Panik hızla yayıldı. Almanya’da spekülatif balonu patlatan Bethel Henry Strousberg’in demiryolu imparatorluğunun çökmesiydi. Daha sonraki 4 yılda Alman şirketlerinin hisse senetleri %60 değer kaybetti.

Eylül 1873’te, demiryollarında önemli yatırımı bulunan, Amerika’nın önde gelen bankalarından Jay Cooke & Company iflas etti. Bu iflas paniği tetikleyerek 98 bankanın, 89 demiryolu şirketinin ve 18.000 kadar başka işletmenin batmasına yol açtı. 1876’ya gelindiğinde her yedi Amerikalıdan biri işsiz kalmıştı.

Ne olmuştu? Bu soruya iki düzeyde yanıt verilebilir. İlk elde mesele, Avrupa ile Amerika’nın hızla büyüyen ekonomileri fazla sermayeye boğulmuş olmasıydı; bunlar spekülatif yatırımlara yönelerek varlık değerlerini şişiriyordu. Bunda siyaset rol oynamıştı.

Fransa-Prusya Savaşı’nda Bismarck’ın zafer kazanması, birleşik Alman devletinin yaratılması ve Fransa’dan gelen tazminat ödemeleri, Almanya’da insanı çabucak zengin yapan spekülatif patlamanın üzerine benzin döktü. Amerikan İç Savaşı’nda Birliğin zaferi ve 1865-77 Yeniden İnşa döneminin devlet destekli kapitalizmi, ABD’de de benzer bir etki yapmıştı. Hem Avrupa’da hem de ABD’de, siyasi birliğin sağlanması ve demiryolu patlaması piyasanın coşmasına katkıda bulundu.

Ama finansal çöküntüyü sürüncemeli bir düşüşe çevirecek daha derin etkenler iş başındaydı. Kapitalizm plansızdır. Genişleme sırasında kapitalistler kârlı işletmelere yatırım yapmak için birbirleriyle yarışırlar ama eğer çok fazla kapitalist aynı sanayiyi tercih ederse, sonuçta aşırı kapasite ve mallarla hizmetler satılamadığında iflas dalgası ortaya çıkar.

İşçi sınıfının sınırlı alım gücü, genişlemenin istikrarsızlığını iyice şiddetlendirir. Kapitalistler ücretleri en aza indirip kârları olabildiğince artırmayı amaçladığından işçiler, emekleriyle ürettikleri tüm mal ve hizmetleri satın alacak gelirden yoksundurlar. Aşırı üretim ve eksik tüketim, her kapitalist krizin ikiz özellikleridir. Finans piyasası balonları ve çöküşleri, daha geniş ekonomi sisteminin derinlerde yatan işleyiş bozukluğu bağlamında meydana gelir hep.

Kârlar ve fiyatlar, 1873’ten sonra tepetaklak aşağı gitti. Birçok küçük ve orta ölçekli firmadan oluşan bir dünyada daralan piyasalarda rekabetin şiddetlenmesi, fiyatlarda ve kâr marjlarında sert düşüşlere yol açtı. 1873-96 Uzun Bunalımı’nın ayırt edici özelliği enflasyon değil deflasyon idi.

1850-73 ile 1873-90 yılları karşılaştırıldığında büyüme hızla geriledi –yıllık olarak Almanya’da %4,3’ten %2,9’a, ABD’de %6,2’den %4,7’ye ve Britanya’da %3,0’dan %1,7’ye. Bu demek oluyordu ki 1930’ların Büyük Bunalım’ının aksine Uzun Bunalım görece yavaş ve yüzeyseldi. Birçok firma iyi iş yaptı ve birçok işçinin hayat standardı yükseldi; bunun bir sebebi ücretlerinin fiyatlara paralel düşmemesiydi. Kimyasal maddeler ve elektrikli ürünler gibi yeni sanayiler süratle serpildi. Yeni sermaye birikimi merkezleri, “dünyanın eski atölyeleri”nin önüne geçti. Ama tarımsal fiyatlar bir kuşak boyunca düşük kaldı ve kitlesel işsizlik kalıcılaştı. Dünya kapitalizmi, liberal iktisatçı John Maynard Keynes’in daha sonra “eksik istihdam dengesi” dediği duruma yerleşti. Sistemin her zaman büyümediği ortaya çıktı. Piyasa kendi kendini düzeltemiyordu. “Gizli el”in sürekli büyüme kadar sürekli durgunluk getirmesi de muhtemeldi.

Engels, 1886’da manzarayı inceleyerek dünyanın “sürekli ve kronik bir depresyonun umutsuzluk batağında” olduğu sonucuna varmıştı. Bunun ölçütü, işsizlerin kötü haliydi: “Birbirini izleyen her kış, şu soruyu yeniden gündeme getiriyor: ‘İşsizleri ne yapmalı?’ Ama işsizlerin sayısı yıldan yıla kabarırken, ortada bu soruya cevap verecek hiç kimse yok; biz, işsizlerin sabırlarını yitirerek kaderlerini kendi ellerine alacakları anı neredeyse hesaplayabilecek durumdayız.”

Burjuvazi, kapitalist sistemin ilk büyük krizine nasıl tepki gösterdi? Üç eğilimi tespit edebiliriz. Birincisi, sermayenin hızla merkezîleşmesi ve yoğunlaşması söz konusuydu. Küçük ve orta ölçekli şirketler duvara tosladı, piyasalar dev şirketlerin hâkimiyetine girdi ve bu şirketler de fiyatlarla kârları koruyacak şekilde rekabeti yönetmenin bir yolu olarak tröstler ya da karteller şeklinde yeniden yapılanma yoluna gittiler. Devlet ihalelerine ve banka kredilerine fazlasıyla bel bağlayan sanayi devleri, devlet, finans kapital ve sanayi sermayesi arasında sıkı bir rabıta yarattı. “Klasik kapitalizm”, günümüzde Marksist yorumcuların “tekelci sermaye”, “devlet kapitalizmi” ya da “finans kapitalizmi” dedikleri şeye yöneliyordu: Aslında aynı anda üçü birdendi. Sürecin en ileri olduğu Almanya ile ABD artık Britanya’nın önüne geçerek dünyanın önde gelen ekonomik süper güçleri haline geliyordu.

Yeni kapitalizmin temel bir özelliği korumacılıktı. Britanya yalnız başına serbest ticarete bağlı kalmaya devam etti. 1914’te ithal ürünlerden alınan ortalama gümrük vergisi Almanya’da %13, Avusturya-Macaristan’da %18, Fransa’da %20, Rusya’da %38 ve ABD’de (1897’deki %57’lik şaşırtıcı düzeyinden gerileyerek) %30 idi.

İkinci eğilim sömürgecilikti. Süper güçler, ucuz hammadde, tutsak piyasalar ve yeni yatırım mahreçleri arayışıyla “azgelişmiş” dünyanın büyük kısmını jeopolitik savaş alanına çevirdiler. Uzak Doğu, Orta Asya, Ortadoğu, Afrika ve Balkanlar’da sömürgeci düşmanlıklar patlak verdi. 1876’da Afrika’nın sadece %10’u Avrupa’nın yönetimi altındaydı. 1900’e gelindiğinde %90’dan fazlası sömürgeleştirilmişti.

Demiryolları bir kez daha olayların merkezindeydi. Avrupa’da piyasa doymuş olduğundan dünyanın dört bir yanında demiryolları inşa edildi. Almanya, Avusturya-Macaristan, Balkanlar ve Osmanlı İmparatorluğu’nu birbirine bağlaması düşünülen Berlin-Bağdat demiryolu ünlü bir örnektir. Bu hat, önemi giderek artan Ortadoğu’da Britanya ile Fransa’nın çıkarlarına doğrudan tehditti.

Korumacılık ve sömürgecilik rekabetçiydi. Bu, Uzun Bunalım’ın üçüncü sonucunu açıklar: Süper güçler arasında gerilimin tırmanması ve artan silah harcamaları. Kendi başına ekonomik etkisi olan bu gelişme, belli başlı kapitalist devletler içindeki yeniden düzenlenmiş güç ilişkisinin parçası haline geldi: Hükümetler, generaller ve silah üreticileri, sonradan “askerî-sınai kompleks” denilecek yapının içinde birbirleriyle bağlantılı oldular. Örneğin 1870’li ve 1880’li yıllarda istikrarlı seyreden Britanya’nın askerî harcamaları, 1887’de 32 milyon sterlin iken 1914’te 77 milyon sterline yükseldi. Britanyalı yöneticiler, Avrupa genelinde gözlenen silahlanma yarışına, özellikle de büyüyen Alman donanması tehdidine yanıt veriyorlardı. 1890’ların ortalarında 90 milyon mark olan Alman donanması harcamaları, 1914’te 400 milyon marka yükseldi. Savaş gemisi 7’den 29’a çıkan Alman filosunun gerisinde kalmamak için Britanya filosu 1899’da 29 olan savaş gemisi sayısını 1914’te 49’a çıkardı.

Uzun Bunalım, tıpkı Büyük Bunalım gibi artan askerî harcamalarla sona erdirildi. Devletin silah ihaleleri sayesinde Britanya’daki Armstrong-Whitworth gibi şirketler dev işletmelere dönüştü. Şirket, tüm makine işçilerinin %40’ını çalıştırdığı Tyneside şehrine hâkim oldu. Çoğaltan etkisi oldukça büyüktü. 1.500 kadar küçük firma Armstrong-Whitworth’un doğrudan taşeronluğunu yaparken, binlerce firma da 200.000 kişilik büyüyen sanayi şehrinin gereksinim duyduğu mal ve hizmetleri temin ediyordu.

Uzun Bunalım, yeni bir emperyalist kapitalizm biçimi yarattı –böylelikle de I. Dünya Savaşı’na geri sayımı başlattı.

Neil Faulkner

Marksist Dünya Tarihi
Çeviri: Tuncel Öncel
Birinci Basım: Haziran 2014
Yordam Kitap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir