Dünya yüzlerce yıl boyunca, tüm ağırlığıyla kaplumbağanın sırtında kaldı. Sabır, inayet ve sadakat timsali, ağırkanlı bir bilge olduğunu kanıtlaması için dünyayı taşıması yeterli olmadı. İnsanlar farklı coğrafyalarda pek çok anlam yükledi ona. Çoğu zaman iyi addedilen cüsseli tosbağalar, kimi zaman kötücül bir dünyanın habercisi oldular.
Craig Stephenson, Kaplumbağalara Dair adlı kitabında bu ağır canlıyla olan kişisel meselesini, çağrışımlarla izlediği bir yoldan okura aktarıyor. Stephenson, Paris’te özel olarak çalışan Jungcu bir psikanalist. Dolayısıyla, kitabında aldığı akademik disiplinin etkilerini görmek mümkün. Kitap bir anlatım dili saptama çabasıyla (kararıyla) oluşturulan giriş bölümüyle başlıyor. ‘Kaplumbağa Beden’ , ‘Kafadaki Kaplumbağa’, ‘Çocuk ve Kaplumbağa’, ‘Tosbağa Dansı’, ‘Tosbağayı Öldürmek’ ve ‘Kaplumbağa Müziği’ başlıkları altında farklı kültürlerden söylencelerin iç içe geçtiği, alıntılarla ve anlatılarla beslenen bir tosbağa dünyası kuruyor yazar. Stephenson, kimi zaman nesnesiyle özdeşlik kuruyor, kimi zamansa onu bir fetiş objesi olarak yüceltiyor. Kişinin bu canlıya çeşitli nedenlerle zarar verdiği durumlara dair haklı nedenler arıyor yazar. Rüyalarından ve sanrılarından izler, kitapta yer verilen çizimlerinde ve anlatımlarında vücut buluyor.
?Simge olarak kaplumbağanın dikkate değer yanı, esrarengiz kabuğunun içinde hem
olumlu, hem olumsuz nitelikler barındırma potansiyelidir. Kaplumbağa hem kurtarıcı,
hem ölüm habercisi; hem gökyüzü, hem yeryüzü; hem erkek, hem dişi; hem yang,
hem yin?dir… Simgesel kaplumbağalar bu yüzden mi bazı kültürlerde kenara itilmiştir, saygıdan çok korku uyandırır??

Craig Stephenson?dan, simgelerin kılavuzluğunda, kendi içine, bilinçdışına, farklı kültürlere, kaplumbağa sırtında bir gezi. Jung?un kuramını ve yöntemini benimseyen bir analistin kaleminden, ?kaplumbağa?nın anlamını kendi zihninde arayışının hikayesi.

Kitabın Giriş Bölümü

İnsan benzerlikler kuran bir varlıktır ve her nesneyi ilişkileri açısından inceler. Varlıkların merkezinde yer alır ve her varlıktan kendisine bir ilişki ışını geçer. Ne insan bu nesnelerden ayrı anlaşılabilir, ne de nesneler insandan ayrı. Doğabilimdeki bütün olgular tek başına ele alındığında değersizdir; tek bir cinsiyet gibi kısırdır. Ama insanlık tarihiyle birleştirdiğinizde hayat kazanır. Görünür şeylerle insan düşüncesi arasındaki bu köklü çakışmadan ötürü, şiirde bütün manevi olgular doğal simgelerle gösterilir.
Emerson

Son günlerde, sır küpü bilinçdışının sınırındaki bir şeyi seçmeye çalışıyorum. Bu şey ?yaşlı deniz adamı Proteus gibi? sayısız şekle bürünüyor. Çoğu hayvan şekilleri; imgelemim hayvan şeklindeki yaratıklardan oluşan bir koleksiyonu barındırıyor. Ortaçağın minyatürlerle süslenmiş elyazmalarının sayfa kenarlarına çizilmiş hayal mahsulü hayvanlar gibi ufukta dolanıp duruyorlar. Şafak vakti kumsallarda ve ormanlarda gezen, ölülerin mezarlarında yatan köpekler var. Bazı günler benim yediğim, bazı günler sinsice izimi süren ayılar var. Bir de takdir ettiğim ve bu denemeyle saygımı sunmak istediğim kaplumbağalar ve tosbağalar1 var.
Bu amaç ifadesi, çözümleyici olmaktan çok sadakate ilişkinmiş izlenimi uyandırıyorsa eğer, sebebi, bunu yazma güdüsünün büyük ölçüde uygun bir sözel yaklaşım ya da sözler aracılığıyla canlı bir simgeyle bilinçli bir ilişki arayışından kaynaklanmış olmasıdır. İtalyan düşünür Giambattista Vico, dilin hâkim kullanımına bağlı olarak uygarlıkta üç aşama tanımlar: eğretilemeci, alegorik ve çözümlemeci. Simgelerin açımlanması ve açıklanması, zorunlu olarak alegori ve çözümleme kullanımlarıyla ilişkilidir: anlamlar atfedilir ve böylece belirlenen simge, doğrusal mantık yürütmeyle bir anlam birikimi edinir. Bu denemenin amacı açımlamak, açıklamak, değerlendirmek olacak. Bu bir şiir değil. Ama aynı zamanda şiirsel olması da gerekiyor belki, çünkü eğretileme, simgelerin oldukları gibi açığa çıkmasına, yankılanmasına ve yok olmasına daha fazla imkân tanıyan, daha yüklü, canlı bir dil kullanımıdır. ? ?Simge?, ?alegori? değildir, bir şeyi söylemenin başka bir yolu değildir sadece: dünyanın kendisinin sunduğu bir imgedir.? Burada kelimelerin üzerinde titizlikle duruyorsam bunun sebebi şu: Aksi takdirde, hayvanın, hikâyesinin anlatılmasından daha uzun ömürlü olması beklenebilir mi? Kaplumbağalar katledilecekse devam etmenin ne anlamı var?

Craig Stephenson’un Yaşam Öyküsü
Yazar, Paris’te özel olarak çalışan Jungcu bir analisttir. Kanada’da eğitimci olarak çalıştıktan sonra Zürih’teki C.G. Jung Enstitüsü’ne devam etti. Essex Üniversitesi’nde, Jung psikolojisindeki “sahiplik” kavramı ve süreci üzerine doktora tezi yazıyor. Yazıları The Ottowa Citizen, The Times Literary Supplement, Transcultural Psychiatry ve Harvest gibi dergilerde yayımlanan Stephenson’ın, 1992’de basılmış Countries of Invention adlı bir de edebiyat derlemesi vardır.

Çevirmen Roza Hakmen’in Yaşam Öyküsü
1956?da İzmir?de doğdu. İzmir Amerikan Kız Koleji?ni ve ODTÜ Ekonomi Bölümü?nü bitirdi.
Başlıca çevirileri arasında E. Hemingway, M. V. Llosa, O. Wilde, M. Duras, M. Proust, Cervantes?in yapıtları yer alıyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Burjuva Konağındaki Yastık Savaşları – Ayşe Duygu Şarman

Next Story

Hrant Dink Vakfı´ndan 2010 Ajandası

Latest from Psikoloji

Masallardaki Ruh – Carl Gustav Jung

Okuyucuma günümüz düşleriyle ilgili daha fazla örnek sunmak isterdim. Ama korkarım, düşlerin bireyselliği daha ayrıntılı tasvir edilmeyi, elimizdeki kısıtlı yerden de daha fazlasını gerektiriyor.
Go toTop