Laz Kapital 1 – Yılmaz Okumuş ?Karl Marx Trabzon?da doğsaydı”

?Karl Marx Trabzon?da doğsaydı? fikrinden yola çıkarak kitap yazan mizahçı ve senaryo yazarı Yılmaz Okumuş?un Laz Kapital?i fıkra tadında yazılardan oluşuyor.
Gırgır, Nankör, Hıbır, Ustura ve Küstah gibi mizah dergileri ile İnce İnce Yasemince, Kaygısızlar, Baskül Alise ve Tatlı Kaçıklar gibi dizilerin senaryo yazarı olarak tanınan Yılmaz Okumuş, ?Laz Kapital? kitabında, hayatın farklı alanlarından konuları, Karadeniz?in kendine özgü şivesi ve düşünce tarzıyla ele aldı.
“Merhaba, haçan son zamanlarda kulağıma “Laz Marks’un söyledikleri artık hikaye oldi, tarihin sonu celdi, ideoloji falan kalmadi gibi sözler geliyi… Ula Petrus tıpalari, ula dolar manyaklari, ula pilaza kadavralari, ula sermaye kutavlari, ula pili bitmiş küresel enteller, ula Amerikan bezleri, ula kilçiğuna siçtiğumun vicdansizlari, haçan bi pokun bittiğu yoktur, asıl şimdi başlayi..
Emperyalizum Karşusinda İlk Yariyi Yenuk Kapattuk!
Bizum Sementa Recep vardur, iyi uşaktur. Geçenlerde yekten dedi ki, ?Laz Marks emice, sen böyle konişiyisun ama kimsenun daha iyi bir dünya münya ipleduği yok. Nasil olacak bu işler?? Uşağum dedum, mütareke basini gibi konişma, bu sana gösterilen gerçek. Bir de, gerçek olan gerçek var. Körfez Savaşı?ndaki petrole bulanmış karabatağı bile ?Saddam yapti? diye yutturdilar size uşağum.
Tamam, kabul etmek lazım, Emperyalizum karşusinda ilk yarıyı yenuk kapattuk.
Şimdi soyunma odasında yaralarumuzi sarayiruz.
Şimdi ikinci yariya çikacağuz. Ara tiransferde kadroya Çavez’i ve Maradona’yi da kattuk. Kadromuz fena değildur, yürekten oynarsak bunlarla başa çikabiluruz. Ula biraz Çanakkale’yi, Settülbahir’i hatırlayun ula. İstersenuz sahaya Bandırma adlı bir vapurla çikun.Baktum bizum Sementa Recep’un yüzi güleyi, ?Ne cüzel anlattun Laz Marks emice?? dedi.Eşşeğun önde gideni, maç kurgusuyla anlatmasaydum dinlemezdun ama
Oysa maça, Emperyalizum?i kendi sahasina hapsederek başlamiştuk. Vilademir?un attuği
golle 1-0 öne geçtuk. Derken Mustafa Kemal ilk anti emperyalist kontratakta muhteşem bir golle farki ikiye çikardi. Emperyalizum, Çinli?nun attuği golle dağilmişti. Kademe anlayişi kalmamişti, elini kolini sallayan Emperyalizum?un ceza sahasina gireyidi. Cezayirli Ben Bella 4., Vietnamli Ho da 5. goli atmişidi. Efendum hızlı geçeceğum, ilk yarinun sonlarina doğri sikor 9 – 0 olmişidi. Ama ne oldiysa ondan sonra oldi. Emperyalizum birden 8 yabanciyla oynamaya başladi. Değil 9 kusurli hareket, 99 kusurli hareketi birden yapmaya başladi. Ne FİFA?yi ne de UEFA?yi dinleyidi. Uşaklarun suratina taban girmek mi istersun, yerde yatana kramponiyla basmak mi?.. Her türlü pisluk bunlarda. Maçun hakemine bakayiruz, müdahale etsun diye. Orali bile değil. ?Ben bir şey görmedum? deyi. Sanırum Cem Papila?nun dedesiydi.
Neyse, ilk yariyi 17 ? 9 yenuk kapaduk ve sürünerek soyinma odasina girduk. Herçes yerlerde, inleyen inleyene. Bazilarumuz, ?2. yariya çikmayalum, bu Emperyalizum bizi kovaya çevirecek?, ?Büyüklüğünü kabul edup secdeye varalum, elini öpelum. Belki bize aciyup birkaç gol eksuk atar, belki bizi aralarina alurlar? deyi. Ula bu kadar büyütmeyun cözünüzde da!.. Bunlarun bilduği tek şey silah sanayidur. Kuçucuk bir Katrina Kasırgasıyla eli ayağina dolandi. Bütün askerlerini dünyayi işgal etmek içun dört bir yana gönderduği içun, yaralilari kurtaracak helikopter bile bulamadi.
Unutmayun, ?Emperyalizum uçmaz, medyadaki müritleri uçurur?
Şimdi ikinci yariya çikacağuz. Ara tiransferde kadroya Çavez?i ve Maradona?yi da kattuk. Kadromuz fena değildur, yürekten oynarsak bunlarla başa çikabiluruz. Ula biraz Çanakkale?yi, Settülbahir?i hatırlayun ula. İstersenuz sahaya Bandırma adlı bir vapurla çikun.
Baktum bizum Sementa Recep?un yüzi güleyi, ?Ne cüzel anlattun Laz Marks emice?? dedi.
Eşşeğun önde gideni, maç kurgusuyla anlatmasaydum dinlemezdun ama.

Meta

Kapitalizum üretilen herşeyi değişume sokup mallaşturur, metalaşturur. Resim, edebiyat, muzik, güzelluk alinup satilan bir metadur. Bizzat insanlarun kendileri meta haline gelmiştur.

Bizum Kivirzivir Resul böyle deduğimi duymiş hemen alelacele Tirabizon Sigorta Hastanesi?ne gidup bir film çekturmiş.

Filmi gösterup ?Laz Mark emice, hani meta haline celmiştuk, hiçbir tarafumda meta filan çikmadi. Korkuttun beni.? deyi. Ula koyayim o kafaya bi odun. Hazir gitmişken bir tane de beyin filmi çektursaydun bari.

İki uci metali deynek

Efendum meta iki yönlidur. Kullanum değeri ve değişum değeri vardur. Baluk Pazari?nun orada bizum uşaklari bir araya toplayup buni örneklerle açuklamak istedum. Foter Osman?i koni mankeni yaptum. Ula Foter Osman, 20 kilo hamsin var tamam mi? Tamam Laz marks emice. ?Şimdi buni 20 metre kumaşla değişturmek isteyisun.? Ula bu dingil tutturdi ?Ben değişturmem, hamsimi kimseye vermem? Ula eşşeğun önde gideni, haburaya size Laz Kapital?un can damari olan bir koniyi, değişum değerini açuklayacağum, bu tutturmiş değişturmem diye. Bizum örnek yatti tabi. Keşke hamsi örneği vermeseydum.

Laz Kapital?un dili

Pazar ekonomisinun kategorilerinun hepsi, sanki insan ilişkilerinun doğal temelleriymiş gibi sorgulanmaksizun kabul edilmiş cörünürler. Meta, para, ucret, sermaye, kâr, ve benzeri kavramlar, insanlarun anlamaduklari ve kontrollerinde olmayan ekonomik bir surecin kafalardaki yari – mistik yansimalaridur. Bunlari deşifre etmek içun mükemmel bir bilimsel analiz zorunludur deyup Laz Kapital?i yazdum. Fakat kullanduğum dil günlük dilden uzak ve ekonomik terimlerle doli ağir bir dil oldi. Şimdi bizum uşaklar önümi kesup ?Laz Marks emice, bir iki kere Laz Kapital?i okumaya kalktuk, beynumuz duman oldi. Haboyle tek satirluk cümlelerle, bir sipor yazarinun sadeluğiyle anlatamaz misun?? deyiler. Ula o daha zordur. Ziya Şencül ve Kazim Kanat gibi yazmaya kalkarsam benum beynum duman olur. En eyisi bilenler bilmeyenlere anlatsun uşağum.

Baluk ve hamsi paradoksi

Efendum bizum uşaklara sinirlenince metanun değişum ve kullanum değerini anlatamadum. Gene 20 kilo hamsiyi örnek vereceğum, fakat bu sefer Foter Osman denen bilim düşmani ve hamsi manyaği yoktur örneğumuzde.

20 kilo hamsiyi oturup afiyetle yersanuz bu metanun kullanum değeridur. Yok eğer ?Cötümde donum yok, hamsi yemek benum neyume?? deyup 20 kilo hamsiyi 20 metre kumaşla değişturursanuz bu da metanun değişum değerini oluşturur. Eğer 20 kilo balukla? özür dilerum hamsiyle, 20 metre kumaşi değişturebileyisan bunun sebebi şudur; ?meta?nun içinde donmiş emek vardur. İdris uşağum, derin donduriciya koymana gerek yok, kendi içinde vardur zaten. 20 kilo hamsi yakalamak içun ne kadar balukçi Cemal emeği (insan emeği) gerekiyisa, 20 metre kumaşun üretimi içun da ayni miktar emek gereklidur.

Demek ki değerun özi insan evladinun emeğidur. Emeğun miktari değerun miktarini tayin eder. 12 saatluk bir işle üretilen değer, 6 saatte üretilen değerun iki mislidur.
Şimdi diyebilursunuz ki, ?Bulaşuk Ahmet?un eli yavaştur, ağir iş çikarur… Bu tembel tenekenun 12 saatiyle Netceğuk Hasan?un 12 saati ayni midur?? Değildur. Bizum ölçi alduğumuz Ahmet ? Mehmet ? Nobre gibi işini hile hurdayla yapanlar değildur. Ortalama bir iştur. Bu iş daima eşittur ve buna sosyal iş denur.

Kapitalizum ve Hopdeduks

Efendum tahmin edeceğunuz gibi, metayla – metayi değişturmek içun 20 kilo hamsiyi sirtuna vurup, çarşu pazar gezinmek berbat bir iştur. Haydi 20 kilo hamsiyi taşidun, ya 20 tane beyuk kütüğün varsa. Ula kütüğü nasil taşiyacaksun? Kütüğün değişim değerini hayata geçurmek, Asteruks ve Hopdeduks dişindaki insan evladi içun imkansuzdur. Uzatmiyayim, soninda bütün metalarun yerine geçecek ortak bir değişum değeri bulundi; para. Böylece o zamana kadar sirtinda 20 kilo hamsiyle, 40 kilo tuzla gezinmekte olan insanluk beyuk bir zahmetten kurtulmiştur. Bakunuz, bel ve sirt ağrilari, disk kaymasi paranun bulunmasindan sonra giderek azalmiştur. Ta ki hali saha denen lanet buluşa kadar.

Hali Saha Manifestosi

Hali saha deyince burada bir paragraf açacağum. Bu melun icat, kapitalizumun insan evladinun başina sarduği en beyuk belalardan biridur. Geçen gün gençluğumde epey bir top oynaduğumi (sol açuk) bilen bizum Sementa Recep ?Laz Marks emice bu hafta hali saha maçumuz var, sen da gelsana? dedi. Ula etma uşağum, bu yaştan sonra ne hali sahasi derken bir baktum sahadayim. Uşaklar genç ama benum da beynum genç. Fakat topa beynunle vuramayisun tabi. Beynun sana röveşata yapmani emredeyi, fakat vücut hali sahanun kafeteryasinda oturup çay içmekten yana. Teori ve pratik arasinda bu kadar gidup gelince olan oldi. ?Kitirt!? diye bir ses duydum. Belumun röntgenine bakan doktora, ?röveşata yapmaya kalktum? demedum tabi.

Doktor uşak da kitaplarumi okumiş, bana sevgi ve saygi duyan bir kardeşumuz. Çay toplarken oldi dedum. Fakat betonun üzerine incecuk halifleksi atup ?Sportmen Hali Saha Tesisleri? yazan zihniyetun peşini birakmayacağum. Laz Kapital?den sonraki en kapsamli eserum olacak olan Hali Saha 1, Hali Saha 2, Hali Saha 3 adli kitaplarumda bu aldatmacayi en ince ayrintisina kadar anlatup, kapitalist zihniyetun ipluğuni bir kez daha pazara çikaracağum.
En devrimci eylem doğriyi söylemektur.

Yalan soyleyen Fenerli olsun.

Baluk pazarinda hamsi bakayidum, bizum Netceğuk Hasan yanuma geldi. Nasilsun ula Netceğuk Hasan, dedum. Bu biraz sikintili, ?Laz Marks emice, artuk bana Netceğuk Hasan dema, adumi değuşturdum? dedi. İsmune ne oldi ula? ?Artuk Kiymalipide Hasan diyeceksunuz bana. Netceğuk Hasan?i attum, Kiymalipide Hasan oldum.?

Meğer Karadenuz Pidecisi Hüseyin, reklam içun bu divanenun ismini 1 yilluğina satun almiş. Kafe Kirovn Galatasaray, Kola Turka Peşuktaş, Fortis Türkiye Kupasi, Turksel Super Lig gibi.
Efendum sermaye böyle bir şeydur. 100 yilluk tarihuni marihuni dinlemez, 10 yilluk sömuriyle birikturduği sermayeyle, gelup isminun önine konar. Senin olan her şeyi alup satmak ister. Mezardaki atıl duran bir altun diş bile sermayeyi rahatsuz eder. O güzelum altun kaplama diş yerinden sökülmeli, değişume girmeli, alinup satilmalidur. Öli bile olsan değerun, alinabilitenle ve satılabilitenle ölçülur. (Bakunuz; Alinabilite ve satilabilite yasalari. Sayfa 136 / Adem Simit)

Cicili bicili kapitalizum

Burjuvazi, üstunluği ele geçurduği her yerde, bütun feodal, ataerçil, romantuk ilişkilere son verdi. İnsan ile insan arasinda, çiplak çikardan, katı “nakit ödeme”den başka hiç bir bağ birakmadi. Çek bile kabul etmemektedur ander kaybana. Kişisel değeri, değişum değerine indurgedi, ve sayisuz özcürluğun yerine, o tek insafsuz özcürluği, ticaret özcürluğuni koydi.

Kendilerini parça parça satmak zorinda olan bizum uşaklar, bütun oteki ticaret nesneleri gibi, bir metadurlar, ha işgücuni satmiş ha isminun önini-arkasini. Netceğuk Hasan boyle yaparak, iktisadi yasalara, piyasanun kurallarina uymiş ve hayirli bir vatandaş olmiştur. Çünki kapitalizumde her insan diğerini, yeni bir özveriye, yeni bir bağimliluk içine sokmaya ve bunun sonuci iktisadi yıkıma götürmek üzere, yeni bir gereksunme yaratmaya zorlar.

Sordum bizum Netceğuk Hasan?a, Pideci Huseyin?un vereceği parayla yeni çikan kamerali cep telefonlarindan alacakmiş. Yahu gören de Tokyo Borsasi?nda oynayan Japon işadami zanneder bu kolotiyi. Ula bütun gün fiti fiti oyun oynayup, otun bokun resmini çekeyisunuz, senun neyine cep telefoni. Kapitalizum, içinde rengarenk şekerlerun doli olduği beyuk bir şekerci dükkani gibidur. Bizum kro ? manyon kadar bile zekasi olmayan insan evladumuz da bu şekerci dükkanina girmiş küçucuk uşaklarun tepkilerini vermekte ve çildurmiş gibi şekerlere hücum etmektedur.

Efendum, kendisine kapitalizumun dayattuği metalari bir sure sonra gerçek ihtiyaçlariymiş gibi algilayan uşaklar hemen bir başkasini bu tuzağa düşurmek içun çabalara girmektedur.

Herkes kendi bencil gereksunmesinun doyumuni bulmak içun, öteki insanlari egemenluk altina alan bir güç yaratma peşinde koşmaktadur. Her yeni ürün, bu karşilukli aldatma ve karşilukli soyguni daha da pekişturur. Her ürün, ötekinun parasinun çekilmeye çalişulduği bir yemdur.

Aşırı Fortislemenun soni

Kapitalizum insanun zaaflarini kollar, hasta isteklerini uyandurur, besler, büyutur. Kapitalist ilişkilere girtlağina kadar batmiş kişilere dikkatli bakun; narkoz yemiş gibidurler, gözleri haboyle buzhanede beklemiş hamsi gibi mattur. Ağir kapitalist narkoz yüzinden kendisinun olmayan bir hayati, hiçbir zaman yaşamak istemeyeceği bir hayati yaşamak zorinda kalur.

Son söz niyetine; bunca ihtişamina ve güçli görünmesina rağmen emperyalist – kapitalizum hala bir kovboy kasabasi dekori gibidur. Ön taraftan bakinca bar, salon, kasabanun şerifinun ofisi her bir şey tastamam. Ama biraz yaklaşup içine girince; arka tarafi yok. Meğer koskoca kasaba bir panoymiş. Efendum mesele bu dekori yikacak, yurekli ellerde ve halklardadur. Gerisi laf-i güzaf. “

Laz Kapital-2
Piyasa ekonomisi Fadime ekonomisi gibidur

Bizum Gudukli Zeki merakli uşaktur. Geçenlerde kafasina takilmiş, Laz Marks emice dedi, bu bet muncurli holding ekonomistleri, ?Pilanli ve pirogramli ekonomi küme düşmiştur. Piyasa ekonomisi tek gerçektur’ deyiler. Ben işun içinden çikamadum, dedi.

Uşağum, bizum bi Karabaş varidi. Post-moderin bi kutav idi. (Kutav: Çöpek) Hangi kapiya bağlarsan, bir günde yeni sahibine alişur ve onun nami hesabina afkururdi. (Afkurmak: Havlamak) Bunlarun yaptuği iş da budur. Bu çürumiş soygun sistemini temize çikarmak içun durduklari holdingun kapisinda afkurmaktadurlar.

Piyasa ekonomisi Fadime ekonomisi gibidur. Bizum Fadime para görmesun, hemen çar çur eder. Yaruni düşunmez. Bunlarun uretumi da tuketumi da anti demokratuk ve istifçidur. Tüketicilerun bilinçli olarak ifade ettukleri gereksinumlerini ve önceluklerini hesaba katmazlar. Özel mülçiyetun egemen olduği bir rejimde meta uretumi, anarşi içinde yapilur. Haçan boyle bir rejumde, ureticilere uretilmesi gereken metalarun cinsini cibilliyetini ve miktarini gösterecek hiçbir organ yoktur. Bakunuz; geçen sene Peşuktaş’ta 15 tane sitoper, 9 tane kaleci ve 56 tane da top toplayici çocuk varidi. Niçun, çunki piyasa kurallarini işleten yoneticiler, geline altun takar gibi takuma oyinci takti. 15 tane bilezuk gelini üzmez ama 15 tane sitoper takumi ne hale geturdi gördunuz.

Uretimde rekabet ve anarşi, özel mülçiyet üzerine kurilan meta uretiminun yasasidur. Her üretici pazara sürduği metanun satişindan, mümkun olan en yüksek kari sağlamaya çalişur. Ama uretici, ureteceği metadan ne kadar talep edileceğini önceden doğri olarak kesturemez. Bilduği yalnuzca, o metaya talebun geçen sefer yüksek olduğidur ve o metadan olabilduğince çok uretmeye çalişur. Fakat diğer üreticiler de ayni şekilde hareket edince, talebi büyük ölçüde aşan miktarda mal uretilmiş olur ve ureticiler sezoni Fener gibi kupasuz kapatur.
Örnek verelum: Foter Osman bir milyon dolara sahip bulunmaktadur. Para oyle yattuği yerde büyumez, sermayeye dönişmez. Para dolaşuma girmelidur. Foter Osman para sahibi dostlarina danişur, sorup sorişturur. Bizum koloti kafali Foter Osman parasini nereye yaturmalidur? En soninda bulur. Hamsi işleme fabrikasi kuracaktur.

Çünki hamsi satişi geçen sene çok eyi gitmişidi ve epey bir insan taka yükiyle para kazanmişidi. Foter Osman hemen hamsi işleme fabrikasini kurar. Ula işe bak!.. Ayni fikir Patapat Süleyman’un da aklina gelmiştur, hatta Kanser Şaban’un da. Ve hepsi ayni anda hamsi işleme fabrikasi kurar.

Gayri Safi Milli Hamsi

Alti ay sonra Tirabizon’da bir süri hamsi işleme fabrikasi kurulmiştur. Depolar hamsi sitoklariyla dolmiştur. Her yerde tabelalar, reklamlar, afişler; Trabizonsipor’un formasindan, Avni Aker Sitadi’nun saha içi reklamlarina kadar her yer hamsidur.

Ve fabrikalar tam randumanla çalişmasini sürdurmektedurler.
Ortaya çikan bu durumi ne Foter Osman, ne Patapat Süleyman, ne de Kanser Şaban önceden görebilmiştur. Halk artuk hamsi satun almaz olmiştur. Foter Osman fiyatlari 2 ytl, Patapat 2,5 ytl, Kanser Şaban da 3 ytl düşurur. Buni gören Foter Osman 4 ytl indurerek işlenmiş hamsiyi zararina satmaya başlar. İşler daha da kötileşur. Piyasa hamsiye doymiştur artuk.

Ve birdenbire, sitop! Patapat Süleyman fabrikasinun faaliyetine son, çalişturduği iki bin işçiye de yol vermiştur. Ertesi gün Kanser Şaban’un fabrikasi da kapanur. Kisa bir süre sonra da Foter Osman topi atar. Binlerce işçi boşta kalmıştır.

Aradan bir iki yıl geçer. Hamsi furyasi unutulmiştur. Halk yeniden hamsi satun almaya koşar. Balukhaneler boşalur. Bütün hamsiler tükenur. Ula ilaç içun, bir tane hamsi yoktur. Fiyatlar yükselmektedur. Bu sefer Foter Osman yoktur ama bu tatlı işe Kivirzivir Resul girişmiştur. Ama aynı fikir, başka zeki ve becerukli insanlarun aklina da gelur; Maraz Ali, Yanuk Necati ve Kavara Behçet da hamsi işleme fabrikasi kurmiştur. Ve tarih yinelenur.

Kapitalist rekabet, kimi ureticiyi yikıma ve kimi ureticiyi ortadan silinup kaybolmaya ve diğer bazilarini da zenginluğe göturur.

Kapitalizumde ureticiler, kendi üretumlerini başka işletmelerle ve tüketicilerle uyumli hale geturemezler. Anarşi işte buradadur, yani plansuz, duzensiz bir üretim yapilmasindadur.

Daha fazla kar elde etme uğrina, ureticiler arasinda yürutilen rekabet ve savaşum, uretimdeki anarşiyi şiddetlendurmektedur.

Vada ya da Akses Paçisi

Günumuzun tüketicisi da bir acayiptur. Kiredi kartini övunerek taşimaktadur. Misal bizum Kivirivir Resul. Bu arahana kafalinun 3 tane kiredi karti vardur, üçüni da haboyle gömleğinun cebine koyup, beyuk bir havayla cümle aleme göstermektedur. Sanki İstiklal Savaşi Madalyasi taşiyayi. Ula koloti kafali, bu kiredi karti deduğun nane nedur? Veresiye defterinun evrim geçurmiş halidur. Akses paçisinun (Paçi : Kiz) peşine takilup, olmayan parayi harcarsan, yulari kapitalizume kapturursun. Ondan sonra da finans oligarşisi seni vadalayup durur.

Eskiden, bakkala veresiye yazdurmak içun kimsenun olmaduği bir ani kollardun. Herkez çiktuktan sonra mahçupça bakkala girer, alişverişuni veresiye defterine yazdururdun.

Peçiii, neden şimdi göğsuni gere gere kredi kartuni kullanayisun?

Bu, param yok, veresiye yazdurayirum anlamina gelmeyi mi?

Ama avradini kestuğumun kapitalizumi kiredi kartini bir prestij göstergesi haline geturmiştur. Bir insanun cebinde 5 tane kiredi karti varsa, aslinda beş ayri veresiye defteriyle gezeyi demektur. Gururlanmak bir yana, dövünmesi gerekurken buni bir pokmiş gibi göstereyisun.

Anliyacağunuz; üretimdeki anarşiyi aynen tüketicilere da sirayet ettirmişlerdur.

Onlar pilansuz pirogramsuz üreturken, bizum vada kurbani tüketicumuz da ota boka saldurup, tüketum anarşisi yaratmaktadur.

Yarattuklari anarşiyi bir başka anarşiyle çözmeğe çalişmaktadurlar; pilansuz pirogramsuz üretime, pilansuz pirogramsuz tüketim.

Yani senun anlayacağun Gudukli Zeki uşağum, kapitalizum, bütün masalari hileli olan bir kumarhane gibidur. Soninda kaybeden kesinlukle halktur, tüketicidur.

Unutma, piyasa onlarun piyasasidur, senun değil.

Bol bol taze hamsi ye, fosfori eksuk etma uşağum. “Laz Marks Emice

Peşuktaş?i yenersak Fener?i da yenmiş sayiluruk.

Yali Kiraathanesi’ne girduğumde bizum uşaklar hararetli hararetli tartişiyidiler. Telefon Ahmet, “Haçan bu hafta Peşuktaş’i yenersak, Feneri da yenmiş sayiluruk.” görüşini savunurken Annaymisun Nihat ise “Ula ne alakasi var, Peşuktaş’i yenersak sadece Peşuktaş’i yenmiş oluruk daa!” deyup karşi çikayidi. Telefon Ahmet beni görince sevindi, “Aha Laz Marks emiceye soralum.” dedi. Pilita İsmail’in verduği çaya tek şekerumi atup kariştururken Telefon Ahmet, “Senun kitaplarundan birinde okumişidum; Karşutlar kendileri olarak kalmaz, ha boyle birbirine dönişur. Bir şey yalnuz kendisi değildur, ayni zamanda kendisinun karşuti olan başka bir şeydur, çünki her şey ayni zamanda hem kendini, hem da karşutini içerur. Bir siperm, bir yumurtadan içeri girduğinde yeni bir yaşami başlatur ama ayni zamanda bir ölümün de temelini atar. Yani yaşam, karşuti olan ölüme dönüşmiştur. Haçan Peşuktaş ezeli rakibi, yani karşuti Fener’i yenerek Fener’e dönişmiştur. Fener da Peşuktaş’a dönişmiştur. Demek ki biz da Peşuktaş’i yenersak Fener’i da yenmiş oluruz.”

Güler misun ağlar misun? Ula eşşeğun önde gidenleri, başka bir şey içun benum yazduklarumi okumazsunuz. Fener’i yenmek içun gösterduğunuz çabayi, sizi perişan eden habu köhne düzeni değişturmek içun da göstersanuza.

Laz Marksist Sözlük

Emisyon : İlk kez oligarşuk site devletinde kullanilmiş, latince bir kelimedur. Vücuttaki kani iliklerine kadar emmek anlamina gelur. Bir işçinun emilme hacmine “emisyon hacmi” denur.

Dört nala enflasyon : Vatandaşi ellerinden enflasyon canavarinun arkasina bağlayup, canavari dörtnala koşturmaya denur.

Tröst : Şirketlerin tek yönetim altında birleşip, hammadde kaynaklarını ve işletmeleri kontrol etmelerine höst denir. Bu terim zamanla ‘tröst’e dönüşmüştür. Bazı dillerde, “Yuuh ayu, boşan da semeruni ye.” şeklinde kullanilmaktadur.

Tediye : Türk sermayesinin yarattığı bir terimdir. Sermayeyi kediye yükleyup, kendi bankasini soyanlarun sevduği bir terimdur.
Uşağun adini koyalum; Yattara mi Devrim mi?

Kainat İbrahim epeyidur işsuz idi. Toplumsal üretime emeğiyle katilamayinca, bari uşak üreterek katilayim dedi ve bi uşak daha dünyaya geturdi. Kainat İbrahim’un bu 3. uşaği oldi. Bir anlamda hat ? trik yapti. Neysa, bu tutturdi, “Bu haftaki Tirabizonsipor ? Fener maçinda Fener’e goli kim atarsa uşağa onun adini koyacağum.” Ula etma İbrahim, ya maç sifir sifir berabere biterse, uşağa Sifir adini mi vereceksun? Ya Fener kendi kalesine gol atarsa? Tirabizon’da bir tane Lusiyano’nun dolaşmasi ne kadar sağlukli olur. Daha da kötusi, top hakeme çarpup Fener’un kalesine girersa kuçucuk uşağa Kuddusi Muftioğli mi diyeceksun? İnsan öz evladina buni yapar mi?

Biz böyle latifeler yapup Kainat İbrahim’le şakalaşurken Takalar Birluği Başkani Patapat Süleyman kahveye girdi. Bu ruhuna sermaye kaçmiş koloti kafali, Kainat İbrahim’i tebrik edeceğine başladi buna verup verişturmağa, “Yok efendum sizun neyunuze yeni bir uşak dünyaya geturmek, ula zaten geçinmekte zorlanayisunuz niçun bir tane daha doğurdunuz.”

Malthus’un 2006 versiyoni olan Patapat Süleyman akli sira, “Daha az uşak yaparsan, daha az sömürülursun.” demeye getureyi.

Ne ka uşak o ka köfte

Baktum kahve halkindan bazilari da buni onaylayi. “Hee, kari koca kendi kendumuza kit kanaat da olsa geçinup gideyiruz. Eğer bir uşağumuz olmazsa maaşumuz ikumuze yeter.”

Hiç soylemeye gerek yok ki, bu egemen siniflarun yutturmacasindan başka bir şey değildur. Bu hedef sapturmaktur, sömürüyi gizlemektur…

Sen üç çocuk yerine hiç çocuk yapinca kapitalizum seni pas geçmez. Gene tepene biner.

Ula güzel evladum, niçun burjuvazinun ağzindan konişayisunuz? Onlara göre, ülkemiz sınırli olanaklara sahip bir ülkedur. Bu olanaklarun, artan nüfus karşusinda yetersuz kalmasi ve yoksulluğun artmasi kaçinilmazdur. Bu nedenle, herkes “bakabileceği kadar” uşağa sahip olursa, sınırli olanaklar herkese yetecektur.

Patapat Suleyman burjuvazinun ağzindan aktarmali olarak bizum uşaklara şunu söyleyi; “Şu anda elune geçen ayluk ücretle ancak kendi karnuni doyurabilursun. Yeni bir uşak yaparak kenduni yoksulluğa mahkum edeyisun. Geçum sikintisi çekmenun nedeni, bizzat kendunsun. Kafani ve şeyuni kullan, uşak yapma.”

Bu tür kıçı açukta kalmiş teoriler, demokratuk devrimlerden korkan burjuvazinun işine yaramaktadur.

Yoksul kitlelerun ayaklanmasi karşusinda beyük korkiya kapilan burjuvazi, bir taşla kuş katliami yapmaktadur. Hem ideolojik ve polituk bir salduri araci ele geçurmekte, hem da
insan evladinun daha mutli ve daha özgur koşullarda yaşayacaği bir toplumun var olabileceğini perdelemektedur.

Yüz elli yildur söyleyiruk, sizun sömürulmenuzun nedeni uşak yapmak filan değildur. Emperyalistlerle bütunleşmiş yerli tekelci burjuvazi ve onlarla işbirluği yapan beyuk tefeci -bezirgan ve toprak ağalaridur. Yukaridan aşağiya, soldan sağa, tersten-düzden nasil okursan oku, bu değişmez.

Ula Kainat İbrahim dedum, Fener’e goli kim atarsa atsun, ister Yattara ister Fatih Tekke… Sen uşağun adini inadina Devrim koy.

Sermaye tutulmasi

Sermaye tutulmasi, demokrasi ile halkun arasina sermayenun girmesi demektur.

Halk elini demokrasiye atacakken araya sermaye girer. Oligarşik dikta tam tutulmayi sağlar ve demokrasiyle halkun bağlantisini koparur. Çünki halkun iktidari paylaştuği bir sistemde, sermaye ve gelir dağilumindaki uçurum sorgulanabilur. Bu, sermayenun sevmeduği 9 kusurli demokrasiden biridur. Tam, halkali ve parçali olmak üzere üç tip sermaye tutulmasi vardur. Tam tutulmanun gerçekleşebilmesi içun sermayenun artuk kitleleri yönetemez olmasi gerekmektedur. Bu durumda sermaye, tutulmayi gerçekleşturmek içun tanka, topa ve tufeğe başvurur. Sermaye, demokrasiyi tamamen örter ve tam tutulma gerçekleşur. Bazen sermaye karlarının düştuğuni hisseder ve yedek iktidari oyina sokmak ister. Bunun içun tanka topa gerek duymaz. Demokrasinun tamami örtülmez, sadece bir kismi örtulur ve halkali tutulma oluşur. Bazen da sermaye demokrasiye ölümi gösterur ve sitmaya razi eder. Buna da parçali tutulma deyiruk.

Egemen siniflar demokrasiyi bir lüks olarak görurler. Çünki demokraside, nüfusun çoğunluğinun deduği olur ve işçiler – köyliler nüfusun beyuk bir çoğunluğuni olişturur. Bu açidan onlar, göstermeluk bir demokrasiden bile çekinurler. Ancak insanluğun tarihsel olarak ilerlemesi ve bilinçlenmesi karşusinda, kitlelerun demokratuk istemlerini uzun sure baski altinda tutamayacaklari açuktur.

Efendum sermaye tutulmasi çıplak gözle ve isli camla görülemez. İnsanluk ve demokrasi tarihini eyi bilmek ve ruh sağluğuni korumiş olmak gerekur.

Kapitalizum Sağluğa Zararlidur

Geçen gün bizum Sementa Recep’le Yali Kiraathanesi’nde çay içeyiruk. Uşağun cani ha bu kredi kartlarindan çok yanmiş. “Laz Marks emice”, dedi “Haçan ben bu kapitalizumi birakmak isteyirum ama bir türli beceremeyirum.”

Uşağum dedum, bu sadece senun sorunun değil, bütün insanluğun sorunidur. Milyarlarca kişi bu ander kaybana zikkumun zararini bile bile yaşayi. Dile kolay, 300 yilluk bir tiryakiluk bu.

Kapitalizumi birakmak isteyisan ilk önce kuvvetli bir iradeye sahip olacaksun. Oyle layt kapitalizumle, azaltmayla olmaz. Biraktun mi kökten birakacaksun.

Tabi sen bu birakma mücadelesini verurken, bankalarun, borsalarun, holdinglerun ve kredi kartlarinun üzerine “Kapitalizum sağluğa zararlidur, kapitalizum kansere, damar tikanukluğina, iktidarsuzluğa, kalp krizine ya da felç geçurmenuze neden olur, kapitalizum insani öldurur, hatta bebeklere bile zarar verur” diye yazmak lazimdur. Burada Selçuk Alagöz’e de çok iş düşeyi, ilkokul çağindaki kuçuk uşaklari toplayup, “Kapitalizum avcilariyuz biiiz, kapitalizum kapitalizum!..” diye bir şarki söylemesi gerekur.

Hoş celdun bebek, soyilma sirasi sende

Sementa Recep gensori onergesi yemiş Unakitan gibi yuzume bakayi, belli ki bağlantiyi kuramadi. Recep uşağum anlatayim dedum, kapitalizum bebeklere zarar verur; çünki her yeni doğan bebek IMF’ye, Dünya Bankasi’na, emperyalizume borçli doğayi. Peçii, bu bebekler beyuduği zaman hiç sormayacak mi, “Ula ortalukta çağdaş eğitum verilen okul, hastalaninca gideceğum hastane, mezun olinca çalişacağum bir iş göremeyirum, bu paralari ne pok yemağa harcadunuz?”

Hoş celdun bebek!.. Japon Prensi Mikasa bile öğrendi, öğrenme sirasi sende. O merak ettuğun 100 milyarlarca dolari bankaci ? ticaret burjuvasi ? politikaci şeytan üçgeninde iç ettiler evladum. Bu paralar normal bir halk iktidarinda yol, su ve elektrik olarak geri dönebilecekken sadece elektrik olarak geri döndi. Oni da bizum solci uşaklara verdiler. Yalnuz bu elektirik konusinda haklarini yemeyelum, devletun vatandaşa bu kadar cömert davranduği az görulmiştur. Bizum Erdoğdi mahallesindeki sebil-ül hayrat çeşmenun suyi gibi elektirik verdiler. Senun aklun şimdi “kapitalizum insani iktidarsuz yapar” mevzusina takilmiştur. Açukliyayim. Bir düşun, bu kadar strese can mi dayanur? Uiy kredi kartinun faizi gelmiş, uuy işten çikartilacak 10 kişinun içinde ben var miyim, eyvaah buzdolabinun senedini ödeyemedum, ula cep telefoninun faturasi, uşaklarun okul masrafi, evun kirasi derken vucuttaki kanun tamami bu sitrese harcanur ve halvet olmak içun sungersi dokiya bir damla aganigiluk kan kalmaz.

Efendum şimdi kapitalizumun içindeki zehirli maddeleri inceleyelum

Nikotin : Kapitalizumun içindeki bağimliluğa yol açan tehlikeli bir maddedur. Medyada ve reklam sektörinde çok kulllanilur. İnsan evladini durduk yere, “3. kattan tepe usti yere atlayun, çok eyidur, şoyle yararlidur böyle faydalidur. Bakun herkes atlayi, atlamazsanuz ‘out’ olursunuz” deyup, fiştuklarlar. Gaza geturup atlattuktan sonra da “Tepe üsti yere atlamanuza engel olacak müthiş buluş” diye yeni bir şey kakalamaya çalişurlar. İnsan evladi tepeüstü düşmenun etkisiyle biraz Avarelleşur ve bu kisir döngüye bağimli olur.
Konsorsiyum : Tekelci kapitalizumun kartel ve tiröst aşamalarindan sonra ulaştuği en gelişmiş tekel biçumidur. İdris uşağum mel mel bakma, anlatacağum. Şimdi balukçi Cemal’un Tirabizon’da ne kadar taka varsa satun alduğuni farz edelum. Şehrun yiyeceği butun hamsiyi bu koloti tutacaktur. Cemal her turli rekabeti ortadan kaldurup, fiyatlari dileduği gibi belirleme gücine ulaşmiştur artuk. “Hamsinun kilosi 500 lira, işunuza gelursa.” derse ne yapacaksun? İnsan havasuz, susuz durabilur ama hamsisuz durabilur mi?

Karbonmonoksit (egzoz gazı) : “Tren komünist bir icattur, komünizmi haturlatiyi” diyecek kadar yayuk ağizli yöneticiler gördi bu ülke. Efendum işbirlukçi sermaye ne istedi, montaj araba sanayi mi? Daya arabayi, döşe yollari. Böylece kapitalizum, 3 tarafi denizlerle çevrili ülkemuzun 4 tarafini karbonmonoksitle çevirmiş ve alayumuzi karbonmonoksit manyaği yapmiştur.
Faşizum : Kapitalizumun içinde çok miktarda bulunan zararli maddelerun başinda faşizum gelur. Faşizum uluslar arasinda düşmanluk yaratur ve ulusal önyargilari pekişturur, cinayet niteluğindeki dış politikalarla ulkeler arasinda savaşlar çikarur. Milyonlarca insanun ölumine yol açar. Filitreli faşizum ve filitresuz faşizum modelleri vardur.

Naftalin (güve kovucu) : Kapitalizum bütün insani erdemleri, adetleri, aluşkanluklari “Bunlarun modasi geçti, dinozorluğun luzumi yok” deyup naftalinler ve sanduğa kaldurur.

Metanol : Kapitalizum insan evladina, bu kadar çile çekmesine rağmen metin olmasini ve sesini çikarmamasini öğut verur. Fazla miktarda alinan metanol yüzinden, başkasina ve kendune yapilan haksuzluğa alduriş etmezsun. Aşuri dozda alinmasi halinde ise, “Madem çile çekmem kaçinilmaz oldi, bari keyif alayim” deyup sabah sabah göbek atmaya başlarsun.

Toluen (tiner) : Kapitalizumun içindeki en can acitici zehirli maddedur. Selülozik kapitalizum ve sentetik kapitalizm diye iki ayri çeşidi vardur. Kapitalizumun ekonomik olarak ezduği ve çaresuz biraktuği insan, kuçucuk evladini sokağa terk eder. Ondan sonrasini siz kirmizi işukta arabanuz durduğinda göreyisunuz. Göreyisunuz ama o kuçucuk uşaklardan korkup, kapilarunuzi içeriden kilitleyisunuz, hatta gözlerunuzi onlardan kaçurayisunuz. Niçun? Hadi bu bebeler tiner çekeyi, siz ne çekeyisunuz ki kafanuzi devekuşi gibi arabanuza gömeyisunuz? Size bir eyi, bir köti haberum var, bir; vicdanunuz pit pit da olsa atayi. İki; yerun dibine da girsenuz bu tablodaki sorumluluğunuz değişmeeez.

Tavuklar bile firarda
Kapitalizum sadece insana ve doğaya değil, hayvanlara bile zarar vermektedur. Misal; tavuklar. Aç gözli kapitalizum tarafindan, halk otobusi gibi kalabaluk çiftluklerde sıkış tıkış yaşatilan, doğal olmayan yemlerle beslenilen, kısacik omürleri boyinca inanilmaz derecede sitirese maruz birakilan tavuklar, enfeksiyon ve salgun hastaluklarina çok çabuk kapilmaktadur. Çaresuzluk içindeki tavuk aleminun 3’te 2’sinun psikolojisi bozuktur.

Sementa Recep iki çay daha söylerken ben devam ettum. İnsan evladini para, pul, kariyer ve sitatü peşinde koşturan kapitalizum “En güçli sen olmazsan, altta kalup ezilursan Kobayluk Ligi’ne küme düşersun” diye tehdit etmektedur. Tek kurtuluş yoli olarak bize, birbirumuzun gözini oymayi biraktuği içun, haliyle yapmaduğumuz rezilluk kalmayi tabi.

Baktum bizum Sementa Recep kredi kartini izmarit gibi küllükte ezmeye başladi. “Aha sana soz vereyirum Laz Marks emice, habu ander kaybana kapitalizumi birakayirum.” Uşağum dedum, pasif kullanici bile olmaman lazim. Yoksa gene zararini görursun.

Mühim olan geyiğun muhabbetini yapmak değil, geyiği yakalamaktur. 1968 / Çayeli

Diyalektuk materyalizume göre Fener yakinda gidicidur

Efendum geçen gun Yali Kiraathanesi’nde bizum uşaklarla laflayiduk. Bunlara doğanun, durgun ve hareketsuz, durağan ve değişmezluk içinde olmaduğini, hep bi şeyun doğduğini ve geliştuğini, bazi şeylerun da parçalanup öldüğuni, sürekli bir hareket ve değişme, sürekli bir yenilenme ve gelişme halinde olduğuni anlatiyirum.

Bizum Annaymisun Nihat, Netceğuk Hasan ve Bulaşuk Ahmet ha boyle ilgisuz bir ifadeyle yuzume bakayi.

Ula dedum, bunlarun dikkatini çekecek daha çarpici bir ornek vereyim.

Diyalektuk yönteme göre, o anda kalici gibi görünen şey, daha o andan başliyarak ölmeye yüz tutar. Tipki Fener gibi… Yali Kiraathanesi ha boyle bir uğuldadi. “Nee Fener mi?” dediler. He da Fener gibi. Fener da ha bu doğanun bir ürüni değil midur? “Oyle midur?” Ula koloti kafalilar, Fener uzayda mi kuruldi. Ha bu ülçenun takumi değil midur? “Heee oyle olmasina oyledur.”

Tüm doğa, en küçuğinden en beyuğine, bir kum tanesinden güneşe, canli en ilkel hücreden insana, Pendiksipor’dan Fener’e sürekli bir varoliş ve yok oliş, sonsuz bir hareçet ve değişme içindedur. Doğadaki her şeyde olduği gibi Fener da ortadan kalkmak ve yokolmak zorindadur. Genç olan yaşlanur; bugün yaşayan yarun ölür.

Diyalektuk, şeylerun sonsuz olmaduklarini, bir son ile, bir ölümle tamamlanan bir başlangiçları, bir olgunluklari, bir yaşliluklari ve ölümi olduğuni öğretur. Nur içinde yatsunlar.

Fener’un 1907’de kurulduğini, bu yil 100. yilini kutlayacağini göz öninde bulundurursak, yakinda gidici olduğuni söyleyebiluruz. Diyalektiğun yasalari Fener içun da işleyecek ve Fener evrim geçirup kendi karşıtina dönişecektur.

Netceğuk Hasan ha boyle bir irkildi. “Laz Marks emice, gelecek sene işumuz daha da zor desene” dedi. Niçun ula, gene ne sivriluk düşündün, dedum. “Fener’un karşiti Cimbom değil midur? Demek ki Fener Cimbom’a dönuşecek ve önumuzdeki yil Fener – Cimbom karmasina karşu oynayacağuz. Boki yeduk.”

Tam Netceğuk Hasan’i cevaplayacaktum ki bizum Pilita İsmail araya girdi, “Haçan bu diyalektuk materyalizume göre Fener’un gidici olduğindan bu kadar eminsek, ne diye çaba harcayiruk? Birakalum güni gelince kendisi gitsun daa” dedi. Bizum uşaklardan böyle bir sori bekleyidum, çayumdan bir yudum alup, “Uşağum” dedum, “Fenersuz toplumi doğurtmak içun, bir ebe gerekecektur. Tirabizon Sigorta Hastane’ndeki ebe Nurgül hanumdan bahsetmeyirum. Kaduni rahatsuz etmayun. Bu devrimci dönüşümi gerçekleşturmek içun dişaridan yardumci bir güç gerekmektedur. Ne var ki, işler bu kadar basit değildur. Bu dönüşümi erkene alabilecek ya da gecikturebilecek insanlarun roli unutulmamalidur. Bakunuz; Şenol Cüneş, Ali Kemal Denuzci, Ahmet Suat Özyazici, Ozkan Sumer, Hami Mandiralı vs… Gecikturenlere bir tane ornek vereceğum; Ali Şen ve Cem Papila… Tüü, bir tane dedum ama iki tane ornek verdum.”

Bir İnciluz, bi Amerikali, bi Laz

“Bir İnciluz, bir Amerikali ve bir Laz trende gideyimiş?” diye başlayan kaç tane fikra dinlemişsunuzdur kimbilur. Fakat fikra bittukten sonra bu insanlar ne yapayiler diye hiç duşundunuz mi? Bunlarun sivildeki hayatlari ders niteluğindedur.
Efendum fikradaki lazun adi Dursun’dur. Maçkali’dur.

Dursun ve diğerlerinun fikradaki rollerinden kaç para alduklarina bir bakalum. Çünki sömüri hemen burada başlamaktadur. Amerikali Coni bu kisa rol içun 1 milyon dolar, İnciluz Roni 750 bin avro alurken, bizum Dursun “eşit işe eşit ücreti”i bir baluk adi zannettuği içun, “Yemek içmek sizden” diyerek, fikrada karun tokluğina oynamayi kabul etmiştur.

Aradaki fark nereden doğmaktadur? Sanayi devriminden geçmiş olan emperyalist ? kapitalist ülkelerdeki yönetumler de bizum gibi oligarşiktur. Ancak bu ülkelerdeki oligarşi, kilâsik burjuva demokrasisini ve özcürluklerini belli ölçülerde sinirlayabilmekte fakat özine dokunamamaktadur. Coni o ulkelerdeki emekçi hareketlerinun geçmiş kazanumlari sayesinde iyi bir ücret alabilmektedur.

Maçka yollari taşli
Dursun’a gelince, Tirabizon’da “Ekmek, iş, özgürluk” diye yürüyen uşaklarun kafasina kaldurum taşi atarken, aslinda kendi kafasina attuğuni bilememektedur. İdris uşağum, bu, Hüseyin Cimşir’un kendi kalesine gol atmasi gibi bir şeydur.

Peki Coni bizum Dursun’dan daha mi zekidur? Değildur. Coni, ülkesi ABD’nun Vietnam’a, Şili’ye, Nikaragua’ya, Panama’ya, Irak’a demokrasi ihraç edup, karşuluğinda para alduğini zannetmektedur. (Bakunuz; Medya zortlatmasi.) Daha bir sene önceye kadar dünyayi öküzün boynuzlari arasında bileyidi, hatta Nevada Çölü’nde yapilan nükleer denemeler sırasındaki sarsintilari “öküz hareket etti” diye yorumlamişidi. Şimdi çok şükür doğriyi öğrendi; dünyayi Buş’un boynuzlari arasinda zannedeyi.

Coni böyle andaval olmasa ve Amerika’nun en gelişmiş emperyalist aygit olduğuni, 3. Dünya’yi yağmalayup açuk pazar haline geturmeye çaliştuğuni, yağmaya izin vermeyenleri işgal ettuğuni ve kendi kişisel zenginluğinde bile bu yağmanun payinun olduğuni idrak etsa ne olur? Kuçucuk bir vicdani varsa karşu çikar değil mi? Fakat o dakikada finans oligarşusi tarafindan sistem dişi edilur. İdris uşağum sana şöyle anlatacağum; Hani, Hulusi Kentmen bir deste parayi Ediz Hun’un suratina çarpup, “Birak kizumun peşini” der ya. Finans oligarşusi “adami parayla dövmek” gibi birşeydur.

Banka sermayesi ile sanayi sermayesinin iç içe geçmesiyle oluşan bu güçlü sermayeyi elinde bulunduran zümre, Coni’nun kaderini baştan belirlemiştur. Yaşayacaği hayatun şeklini şemalini, sigorta sistemi ve banka kredisiyle çizmiştur. Coni eğer sistemi tehdit etmezse açluktan ölmeyeceğini ve bizum Dursun’dan daha iyi yaşayacağini bilmektedur.

Lazun biri gene bir gün…

Aynı şeyleri bir da bizum Dursun içun duşunun. “Gelecek korkusi olmadan, ander kaybana piyasanuzun çarklari arasinda ezilmeden, insanca bir hayat yaşamak isteyirum ula!..” dese ne olur? Bizum Dursun Coni kadar şansli değildur. Onun payina oligarşuk dikta düşmektedur. İdris uşağum buni da şöyle anlatayim, Hulusi Kentmen, kizinun peşini birakmasini isteduği Ediz Hun’un suratina bu sefer bir deste para değil, ha boyle koca bir sopayla vurur.

Bizum gibi geri – birakturulmiş ülkelerdeki oligarşinun yapisi, oligarşuk dikta şeklini almaktadur. Çunki ülkedeki kapitalizum, kendi iç dinamiği ile değil, yukaridan aşağiya gelişturulmiştur. Kökli bir geleneği olmaduği içun, zora girduği her an proletaryanun ve emekçi halkun demokratuk hak ve özgürluklerini rahatlukla rafa kaldurmaktadur.

Efendum bu gayri insani sistemun raf ömri geçmiştur. Hala devam etmesi gerçek hayattaki Coni ve Dursunlar yüzündendur. Ula İdris, gülme uşağum. Fikra değil, gerçek bu!..”

Kitapta Laz Marks?ın yazılarının yanısıra, Feridun Engels, Mustafa Kemal, Tonyalı hoca ile asistanı Süleyman, Dersimli Marks, Hakan Şükür, Mustafa Topaloğlu ve Süleyman Demirel gibi otoritelerin Laz Kapital hakkında düşünceleri yer alıyor.

Kitabın Künyesi
Laz Kapital 1
Yazar : Yılmaz Okumuş
Yayıncı : O2 Yayınevi
Basım Tarihi : 2010-8
Sayfa Sayısı : 168

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Makar Çudra – Maksim Gorki. Bilim aklın şiiridir; şiir de yüreğin bilimidir.

Next Story

Azap Yolları 1- 2- 3 / Aleksey Tolstoy

Latest from Mizah

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ