Kayıp Kütüphaneler – James Raven “Yaşasın Kitaplar… Yaşasın Kitaplıklar”

Kütüphane… Kitapların hem memleketi hem de mezarı… Tarih, kütüphanelerin yağmalandığı, kitapların yandığı, sulara gömüldüğü veya savaş ganimeti olarak at arabaları ile taşındığı sahnelerle dolu.
Tarihin derinlikleri insanlar için olduğu kadar, kitaplar, dolayısıyla dilbilim için de acı verici. Kitapların tahrip edilmesinin köklü bir tarihi var maalesef. İnsanoğlunun yakıp yıkma serüveni milattan önceye kadar uzanıyor. Henüz kitaplar ortada yokken tabletleri yok etmekle başlıyor her şey. M.Ö. 614-612 yıllarında Asur İmparatorluğu?nu devirmek amacıyla birleşen Babil ve Mede müttefik orduları, bir imparatorluğu ortadan kaldırırken Asur şehirlerindeki kütüphaneleri de yerle bir etmişti. Böyle bir yıkım Asur İmparatorluğu?nun politik ölümünün gerçekleşmesinden çok öte bir şeydi. Bu, aynı zamanda, kuzey Mezopotamya?daki çivi yazısı sistemiyle taşınmakta olan geleneğin ve o bölgedeki çivi yazısı okuryazarlığının aşağı yukarı tamamen sona ermesine yol açtı. Milattan öncesinden diğer bir örnek ise İskenderiye Kütüphanesi.
İskenderiye Kütüphanesi?nin yok edilişi yüzyıllardır insanlığın en büyük utançlarından biri olarak hâlâ akıllardan silinmedi. MÖ III. yüzyılda kurulmuş olan kütüphane, insanlık tarihinde meydana getirilmiş olan en önemli eserlerden biriydi. Eski kaynaklar, burada 900 bin cilt el yazması eserin toplandığını kaydeder. Hıristiyanlar tarafından yok edildiği söylenen kütüphanenin yakılışı konusundaki varsayımlar hâlâ devam ediyor. Ama bu, dünyanın eski çağlarına ait pek çok değerli bilginin bir daha elde edilmeyecek şekilde ortadan kalktığı gerçeğini değiştirmiyor.
Geçmişin puslu sayfaları arasında kütüphaneleri ve kitapları yok etmemiş imparatorluk, krallık ya da devlet bulmak neredeyse imkânsız. 1526 yılında Osmanlı?nın Macar ordusunu Mohaç meydanında yenmesi ve Kanuni Sultan Süleyman?ın şehre girmesiyle bir kütüphane daha yok olacaktır. Belgrad?a giren Osmanlılar, kraliyet sarayını yağmalarken kütüphanesini de es geçmedi. Osmanlı askerleri kitapların değerli yaldız ve mineleri sökmüş kimilerini de Sultan için kurtardı. Bunlar Süleyman?ın kafilesiyle İstanbul?a götürüldü ve saraya teslim edildi. Burada bazıları Sultan tarafından, ziyarette bulunan büyükelçilere hediye olarak verildi, bazıları da çalındı veya pazarlarda satıldı.
1940?larda ise Hitler?in tüm Avrupa?ya yayılan yıkıcılığı devreye girdi. 1940 ile 1945 yılları arasında Alman ordularına eşlik eden Hitler?in ilk işbirlikçisi Alfred Rosenberg?in birimleri Paris ve Amsterdam?dan Roma ve Selanik?e kadar çok çeşitli kütüphaneyi talan etti. O yıllarda Varşova?da bir Yahudi okulunun müdürü, günlüğüne şunları yazmıştı:
Kitap halkının itibarı çalındı
?Çokkültürlü bir ulustan, ?Kitap Halkı?ndan bahsediyoruz… Almanya tımarhaneye döndü-kitaplar için deliriyor. Ne derseniz deyin, böyle insanlardan korkarım! Yağmalamanın bir ideolojiye, esas olarak ruhani olan bir dünya görüşüne dayandırıldığı yerde, güç ve metanet eşit olamaz. Böyle bir ulus yok olmaz. Naziler sadece maddi eşyalarımızı değil, aynı zamanda ?Kitap Halkı? olarak iyi itibarımızı da çalmıştır.?
Hafızalardaki en taze yok oluş ise kuşkusuz Bağdat Kütüphanesi?nin küle dönmesi. 2003 yılının Nisan ayında Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin Irak?a yaptığı saldırı, hayatları sonlandırmakla kalmayıp bir ülkenin kültürel mirasının büyük bir kısmının yok olmasına sebep oldu. Amerikan birliklerinin Bağdat?a girmesinden kırk sekiz saat sonra Ulusal Kütüphane ile Dini Bağışlar Bakanlığı?ndaki kütüphane enkaz haline geldi. Musul?daki üniversite kütüphanesi ise tamamen yıkıldı. Irak?ın eski kraliyet arşivlerinden Osmanlı Tarihi dokümanlarına kadar paha biçilmez birçok eserler gökyüzüne yükselen küllerin bir parçası oldu. Irak?ın yakılan kütüphaneler ile hafızasını kaybetmesinden on yıl önce Saraybosna aynı acıyla baş başaydı. 1992?de Saraybosna?daki 19. yüzyıl Mağribî tarzında inşa edilmiş nehir kıyısındaki Ulusal ve Üniversite Kütüphanesi bombalandı. Basılı ve elyazması, bir milyondan fazla kitap tahrip edildi. Yangından önce kütüphanenin 155 bini nadir basma ve yazma eserden oluşan 1.5 milyon ciltlik bir koleksiyonu vardı. Nehrin karşı kıyısındaki Sırp mevzilerinden atılan bombalarla ateşe verilen kütüphane üç gün boyunca yandı. Ülkenin ulusal arşivleri, Bosna?da yayımlanan kitap ve dergilerin nüshaları, Saraybosna Üniversitesi koleksiyonları da burada muhafaza ediliyordu. Ulusal Kütüphane?nin yakılmasından üç ay önce Güneydoğu Avrupa?nın en büyük İslam ve Musevi elyazmaları ve Osmanlı belgeleri koleksiyonuna sahip olan Saraybosna Şarkiyat Enstitüsü fosforlu bomba saldırısına uğramış ve yakılmıştı. Kayıplar arasında Arapça, Farsça, İbranice ve Arap harfleriyle yazılan Bosna Slavcası 5 bin 263 adet ciltli elyazması, Bosna?nın 5 yüzyıllık tarihinin birincil kaynakları olan 7 bin Osmanlı belgesi, 19. yüzyıl kadastro kayıtları koleksiyonu bulunuyordu.
Savaş ve yağmacılık dışında doğal afetler sonucunda da kitaplara mezar olmuş birçok kütüphane bulunuyor. Eylül 1923?deki Büyük Kanto depremi, Tokyo Kraliyet Üniversitesi?nde bulunan, 19. yüzyıldaki kırsal Japonya?nın hemen hemen bütün kayıtları dahil 700 binden fazla cildin yanmasına neden oldu. 1943?de Lima?da çıkan büyük yangın Peru Ulusal Kütüphanesi?ni tamamen yok etti, birçoğu İspanyol fethi ile ilgili 40 bin el yazması ve 100 bin cilt kaybedildi. St. Petersburg?daki Bilim Akademisi?nin kitaplığındaki 300 bin kadar kitabı yok eden ve üç buçuk milyondan fazla kitabın hasar görmesine neden olan 1988 Şubat?ındaki yangının ise son yıllarda yaşanan en büyük kütüphane felaketi olduğunu söyleyebiliriz.
Tarih gösteriyor ki, ?kaybolan? kütüphaneler beraberinde kültürleri ve toplumların hafızalarını da götürüyor .

KAYIP KÜTÜPHANELER / James Raven
Çeviren: Dilek Cenkçiler
Bileşim Yayınevi, 2007 , 336 sayfa

Doğan Hızlan, 16 Kasım 2006 Tarihli Hürriyet Gazetesi / ?Kayıp kütüphanelerin hüznü? adlı yazı
BİN bir emekle biriktirilen özel kitaplıkların yok olması beni hüzünlendirir. İnsanların ölümlülüğüne karşılık kitapların ölümsüzlüğü kuralını yalanlayan bir harekettir yok ediş.
Peki ya genel kütüphanelerin, insanlığın belleğinin kaybolup gitmesi. Yakılması, yıkılması…
James Raven’ın derlediği Kayıp Kütüphaneler -Antikiteden Günümüze Yok Olan Koleksiyonlar kitabını okurken düşünüyorum bunları. Yok olan kütüphanelere bir mersiyedir bu yazı.
Raven’ın kitabın başındaki Giriş: Kayıpların Yarattığı Sarsıntı başlıklı yazısı bana savaşların neden lanetlenmesi gerektiğinin en azından kültürel gerekçesini sundu.
Kitabın içindekiler listesinden birkaçını okuduğunuzda, benim gibi bütün kitap severlerin, kültürel mirasların önemini bilenlerin üzüleceğinden kuşkum yok:
“Eski Mezopotamya’nın Kayıp Kütüphaneleri, Corvina Kütüphanesi ve Kaybolan Macar Kraliyet Arşivi, ‘El Yazmaları Kelebekler Gibi Uçuşuyordu’: Onaltıncı Yüzyılda İngiliz Kütüphanesinin Dağılması.”

Yukarıdaki her kayıp kitap, insanlığın cahil kalmasına, özgürlüğünün kısıtlanmasına, doğruları öğrenememesine, araştırma yapamamasına, tarihi öğrenememesine nedendir.
* * *
YUKARIDA sözünü ettiğim girişten aşağıda okuyacağınız bir bölüm, yakın tarihteki kültürel barbarlığın nasıl bir insanlık hazinesini yok ettiğinin delilleridir:

“2003 yılının Nisan’ında Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin Irak’a yaptığı saldırı, sadece binerce sivil ve askeri hayata mal olmakla kalmamış, aynı zamanda, ülkenin maddi mirasının büyük bir bölümünün yıkılışı ile ilgili detaylı raporların da ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Amerikan birliklerinin Bağdat’a girmesinden hemen sonraki 48 saat içinde, Ulusal Kütüphane ile Dini Bağışlar Bakanlığı’ndaki kütüphanenin enkaz haline geldiği ve yağmacıların Ulusal Müze’de bulunan 170.000’ten fazla eseri kaçırdığı iddiaları ortaya çıktı, Musul’daki Üniversite Kütüphanesi ise tamamen yakılmıştı.
Bu trajedinin yorumlanması, anında ve problemli bir şekilde siyasi olmuştu.”

Çoğumuzun belleğinde hálá televizyonlardaki görüntülerin izleri var. O eşyanın harap edilmesi, kitapların hoyratça yırtılması.
* * *
KAYIP KÜTÜPHANELER’i okursanız bundan böyle kitabı yok edenlerle mücadeleye adarsınız kendinizi.

Tanıtım Yazısı
?İlk Çağdan Bugüne Kadar Büyük Kitap Koleksiyonlarının Yok Oluşu Yazıyı icat ettiğinden bu yana, insanlar, yazmışlar ve yazdıklarını biriktirmişler. Tarihe düşülen bu yazılı kayıtlar, koleksiyonlarda giderek büyümüş. Kütüphaneleri de, medeniyetlerin en önemli göstergeleri olmuş. İskenderiye?yi dünyanın her yanında ve tarihin uzun bir diliminden bu yana insanlar, harap edilen, kayıp kütüphanesi ile tanımış. Mezopotamya?da, kayıp medeniyetlerle birlikte, koca koca taş tabletler kayıplara karışmış, yok olmuş… Mısır?da, Anadolu?da kütüphaneleri ile ünlü Bergama?da, Efes?te, depremler, yangınlar, savaşlar, medeniyetlerle birlikte kütüphaneleri de silmiş süpürmüş. Hani yangınlarda, depremlerde, doğadan gelen büyük felaketlerde kaybolan kütüphaneler karşısında, ancak elden ne gelir duygusuyla dertlenirken; savaşlarda bilerek kastederek yakılan, kül edilen kütüphaneler karşısında üzülmenin yanında bir öfke de sarıyor insanı. Sezar?ın ordusuyla yakılan İskenderiye Kütüphanesi, Haçlı saldırısıyla yok edilen Cordoba Kütüphanesi, Rönesans sonrası yok edilen Manastır Kütüphaneleri ve değerli kitaplar; Vilna?da ortadan kaldırılan İbrani Kütüphanesi… Sonra günümüzde Saray Bosna?da Sırp saldırılarıyla ortadan kaldırılan Üniversite Kütüphanesi, Afganistan?da Afgan Mücahitlerce yok edilmeye çalışılan tabletler, Irak?ta Musul?da ABD saldırısı ardından yağmalanan Ulusal Müze ve Ulusal Kütüphane. Ve “Medeni” ülkelerin medeniyete kayıtsızlığı… Kitap işte tüm bu kayıp kütüphanelerin, medeniyetlerin peşinde koşuyor. Bunların hikayelerini anlatıyor. Ve son bölüm Truffaut?nun, “Fahrenheit 451” ile bitiyor. Toplumda istikrar adına, bireyleri geçmişlerinden, kültürel birikimlerinden kopartmaya çalışan rejime direnen insanların, tek direnme biçimi kitap okumak, kitap saklamak, kitap biriktirmek… Yaşasın Kitaplar… Yaşasın Kitaplıklar…?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir