Kemal Özer İçin Anı Fotoğrafları – Simge Özer Pınarbaşı

Kemal Özer, Nâzım Hikmet?ten günümüze uzanan sosyalist gerçekçi şiir geleneğinin önemli bir temsilcisiydi. Sözcüğün tam anlamıyla bir işçi sınıfı şairiydi. Sivas kıyımını konu alan Temmuz İçin Yaralı Semah?ın ardından 1970 yılı 15-16 Haziranında yaşanan büyük işçi direnişinin şiirini yazarken ve daha bir dizi proje üzerinde çalışırken 30 Haziran 2009?da aramızdan ayrıldı. Şairin sağlığında tasarlanıp 75. yaşında kendisine armağan edilmesi planlanan bu kitap, beklenmedik ölümü nedeniyle, Kemal Özer?in yokluğunda yayınlanıyor.
Kemal Özer?in kızı Simge Özer Pınarbaşı tarafından hazırlanan kitapta Kemal Özer?in hayatı, şiirinin gelişim çizgisi ve belli başlı özellikleri, dergiciliği, yayıncılığı, dostlarının tanıklıklarına başvurularak anlatılıyor.
Kitapta Doğan Hızlan, Özdemir İnce, Ülkü Tamer, Sennur Sezer, Cengiz Gündoğdu, Afşar Timuçin, Ataol Behramoğlu ve B. Sadık Albayrak?ın Kemal Özer’in ardından kaleme aldıkları yazılar ile Adnan Özyalçıner, Refik Durbaş, Mustafa Bayram Mısır, Burcu Turan, Hüseyin Duygu, Turgay Fişekçi, Peter Poulsen ve Mustafa Özmen’in Kemal Özer’in şiiri üzerine değerlendirmelerine yer veriliyor. Simge Özer?in bölüm sonlarında yer alan anıları ise Kemal Özer?i daha yakından tanımamızı sağlıyor.
Kemal Özer anılarını elindeki ve belleğindeki fotoğraflara bakarak yazmaya başlamıştı ama bitiremedi. Onun ardından dostları bu anı fotoğraflarını kendi objektiflerinden bakarak yazdılar. Bu kitap onların belleğindeki anı fotoğraflarından oluşuyor… Bu nedenle kitaba Kemal Özer İçin Anı Fotoğrafları adını verdik.

Bir dizenin peşinde – Sennur Sezer
(08/04/2011 tarihli Radikal Kitap)
Kemal Özer, 50 Kuşağı?nın adını lise öğrencisiyken öğrendiğim şairlerinden. İstanbul Kız Lisesi?ndeki bir sınıf arkadaşım o sıra sevdiği ya da nişanlı olduğu Günseli?nin kız kardeşiydi. Tek tük şiirlerini elden alıp okuma şansım oluyordu bu yüzden. Sonra nasıl oluyor, hatırlamıyorum tanışıyoruz. Bir gün Cağaloğlu dolmuşlarının orada karşılaşıyoruz ve yedek subay öğretmenlik, baba olmak, şiirlere dergilerde yer verilişiyle ilgili uzun bir söyleşiye girişiyoruz. Daha doğrusu, o söylüyor ben dinliyorum. Çünkü Kemal Özer oldukça konuşkan. Onun bu yanını keşfetmek içinse iyi dinleyici olmak yeterli. Edebiyat dünyasındaki en eski ve iyi arkadaşlarından Adnan Özyalçıner ile ortak yanlarından biri bu. (Özer ile Özyalçıner o kadar iyi arkadaşlar ki Seçilmiş Hikâyeler?e öykülerini aynı zarfta yolluyorlar. Kemal o ara şiir kadar öykü de yazıyor. Salim Şengil de, yaptığı bir şakaya göre, adı uzun olanın boyunun da uzun olduğu tahmininde bulunuyor.)
Kemal Özer?in ailesiyle ilgili bütün bildiklerim onun anlattıklarıyla sınırlı. Daha doğrusu annesi ve kızıyla ilgili bildiklerim. Çünkü Günseli ile ilgili bildirisi ?Seni Anmakla Artıyorum? şiirinde yer almıştı: ?korkak değilim umutsuz değilim bundan böyle/ değiştirdim sana yaraşmayan günlerimi verdiklerinle/ sana yaraşmayan ne varsa bir bir çıkarıp attım/ yeller esiyor şimdi o büyük karanlığımın yerinde.? Bu şiirin bir dizesinin alyanslarının üstünde yer aldığı da söylenirdi.

Tamamlanamayan bir proje
Kemal?in bu şiirdeki ?ülkemi bir bakışta bağladın güzelliğine? dizesindeki benzetme ikinci aşkı ve evliliğindeki bir şiirinde de yer alacaktır: ?Yan yana iki ülke gibiyiz seninle,/ ayın önünden geçen bulut/ önce seni karanlıkta bırakır sonra beni.? Georgina?nın İngiliz kökenli olduğunun şöyle bir anımsanması bile Kemal Özer?in şiir benzetmelerinde gerçekçilikten caymadığını gösterir. O hiç caymadığı estetik kaygıların bir ayağının gerçeğe kök salmasını isterdi.
Adnan Özyalçıner?le evlendikten sonra da Kemal Özer?in ailesiyle ?evcek? görüştüğümüzden söz edilemez, Adnan ile Kemal iyi arkadaşlıklarını Cumhuriyet?te sürdürüyorlar nasılsa. Birbirine zıt görünüşteki bu ikilinin gazete dışındaki ortak/ek gece çalışmalarında, siyasal bir derginin son düzeltileri gibi, sabahlara kadar süren sıkıcı nöbetlerde uyumamak için birbirlerine ya da çevreye yaptıkları şakalar ortaoyunu metinlerini hatırlatıyor: Makaleleri lehçe ile okumak, ünlü şiirleri lehçe taklitleri ile yinelemek, gece açık olduğu bilinen telefonlara (mesela diş doktorlarına) şarkılı telefonlar etmek (Doktor civanım, diş doktoru civanım, ah çok yanıyor canım)… İkisinden de ilk bakışta umulmayacak ?sululuklar?.
50 Kuşağı ve a?cılar diye anılan grup içinde Kemal Özer?in İstanbul Erkek Lisesi?nden arkadaşı yalnızca Adnan Özyalçıner değil. Ancak onunla elli yıllık arkadaşlığı o kadar önemli olmalı ki, bu yıldönümünü Mehmet Esatoğlu?nun girişimiyle Çerkezköy?de kutluyor. Bir arkadaşlığın 50. yılının kutlanışına ilk (ve belki de son) kez tanık oluyorum.
Aynı liseyi ve edebiyat öğretmenini (Salim Rıza Kırkpınar) paylaştığı grupta Konur Ertop, Doğan Hızlan, Önay Sözer, Ergin Günçe de var. Ancak ülkenin gündemi yalnız ikisini aynı yönde keskin çizgilerle etkiliyor. Anlatımlarında daha net bir söyleyişi seçiyorlar. Bu seçim Kemal Özer?in daha önceki dönemine bir özeleştiri yöneltmesine de yol açıyor. Özer, Dünya?daki politik şiir yazan şairlerin yalnızca sosyalist ülkelerde olmadığıyla ilgili bir kanıtlama/çeviri çalışmasına başlıyor. Aramızdaki konuşmalarda bu projenin adı :Ayın Karanlık Yüzü. Erik Stinus, Nielsen Hav gibi iki Danimarkalı şairi tanımamıza yol açan bu proje tamamlanamadı.

Kahkahaları bakışlarında gizliydi
Kemal Özer?le konuşmalarımızda evlerimize değiniyoruz. Annesinin profesyonel yardım isteyen hastalığı içten içe hırpalıyor onu. Şimdi Ana- Oğul şiirini okurken ?bu şiirin ne kadar çalışıldığının izleri de, sözcüklerin ek yerleri de belli değil? diye düşünüyorum. Bir ana için yazmak kolay değildir. İnsan anasının kimselere benzemediğine inanır. Öyle anlatmak ister onu. Hastalığının ilk dönemlerinde belli yaşların hastalarının özelliği konusunda bir-iki şey söylemiştim. Avutmak için değil, ipucu olsun diye. Bu sözlerim daha da üzmüştü onu. İki cümle söyledi çünkü benim söylediklerime yanıt diye: ?Bir şey istemiyor. Öte dünya inancı da yok.? Nasıl avutabilecekti ki onu?
Oysa şiir yazıldığı kişinin gerçeğinden yola çıkıp nasıl herkesin olabilmiş: ?Oğul bakıyor/yürümeyi bile göze alamayan yaşlı anaya/adım atsın diye koluna giriyor/ve düşünüyor yıllar öncesini o anda: ?Onun gibiydim bir zamanlar/ ayaklarım güvensiz titrek…/ Beklerdim uzatsın diye kollarını/ esirgesin beni yürümeye başlarken…?/ Aynı ürpertili bekleyiş, aynı sevecen dayanışma/ yer değiştiriyor şimdi ikisi arasında.?
Kemal Özer?in şakacı, çocuksu kişiliğini düşünüyorum, kızı Simge Özer Pınarbaşı?nın hazırladığı ?Kemal Özer İçin Anı Fotoğrafları?nı okurken. Bir buz tabakasının altında akan nehir gibi biriydi o. Kahkahaları bakışlarına gizlenmiş biri.

Cümlesi bitmemiş gibi
Acıları dışında hemen her şeyi konuşurdu arkadaşlarıyla. İlk eşinden ayrıldıktan sonra kızının onunla dargın kalışı üstüne hemen hiç konuşmadık. Yalnız bir sefer, torunuyla tanıştıktan epey sonra, baba-kız dargınlığını yaşamış biriyle konuşmak istediğini söylemişti. Benim bu duyguyu yaşamakta olduğumu biliyor mu sorusuyla baktım galiba yüzüne. Cümlesi bitmemiş gibi sürdürdü, ?Bu konuda yazılmış yazıları okumak isterim.?
O, yalnız kızı Simge?yi anlamaya çalışmıyordu. Bütün yazdıklarında olduğu gibi Simge?yle ilgili yazacaklarında da yanlış yapmamak istiyordu.
Kemal Özer, ?İnsanın dağılan yüreğini bir dizeyle birleştirmek için? yazıyordu. Durmadan parçalanmasına çalışılan dünyada mum ışığını dalgalandıran bomba ıslıklarının durduğu gün yokluğu belli olacak bir adamdır Kemal Özer.
Şimdiden özlüyorum onu.

Kitabın Künyesi
Kemal Özer İçin Anı Fotoğrafları
Simge Özer Pınarbaşı
Yordam Kitap / Anı Dizisi
Kapak Tasarım : Savaş Çekiç
Baskı : 1. Baskı, Mart 2011, İstanbul
Sayfa Sayısı : 240

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir