Kitap Kıyımının Evrensel Tarihi – Fernando Báez

Kitap Kıyımının Evrensel Tarihi, trajik bir hikâyenin izini sürüyor. Venezuela Milli Kütüphanesi?nin Müdürü Fenando Báez, Heinrich Heine?nin ?Kitapların yakıldığı yerde insanlar da yakılır? cümlesiyle başlayan bu ilginç ve ürkütücü araştırmasında Sümer tabletlerinden, 2003?te Irak Milli Kütüphanesi?ndeki elyazmaları ve sanat eserlerinin yok edilişine kadar uzanan bir yelpazede kitap kıyımını ele alıyor. Bu kıyımın cahillikten değil, toplumsal belleği ve tarihi yok etmek üzere bile isteye yapıldığını gözler önüne seriyor.

Kitap, İskenderiye Kütüphanesi?nin yakılışından kaybolan büyük Yunan klasiklerine, 13. yüzyılda Bağdat?ı işgal ettiği sırada dönemin kültür başkenti kentteki kütüphaneleri yakıp yıkan Moğol hükümdarı Hulagu?dan Avrupalı fatihlere eşlik eden misyonerlerin Aztek ve Maya kodekslerini yakışlarına, Herculanum?un yanmış papirüslerine, Engizisyon?un akıl dışı uygulamalarına, D.H. Lawrence?tan James Joyce ve Salman Rushdi?ye çeşitli yazarlara uygulanan sansürlere, kısacası insanlığın düşünce özgürlüğü konusundaki ayıplarla dolu utanç verici tarihine ışık tutuyor.

Kitap kıyımı, her çağın barbarlığı – Celal Üster
(07/11/2008 tarihli Radikal Kitap Eki)
Eski Yunan?ın en büyük tragedya yazarlarından Sophokles?in 120?den fazla oyunundan yalnızca yedisi günümüze ulaşmış. Yine Eski Yunan?ın ünlü kadın ozanı Sappho?nun yazdığı şiirlerin 9 cilt tuttuğu söylenir, ama bugüne erişen yalnızca iki uzun şiiri var, 19. yüzyıl sonunda bulunan papirüs yazmalarındaki şiirleri bölük pörçük. Ama kâğıdın ömrü ne kadar ki? Bırakın birkaç yüzyıl önceyi, 50-60 yıllık kimi kitapların sayfaları adamın elinde un ufak olmuyor mu? Sonra, dijital kayıtların gerçek ömrünün kaç yıl olduğunu biliyor muyuz?
Kitap, yok olmaya açık olduğu kadar yok edilmeye de açık bir nesne. Venezuela Ulusal Kütüphanesi?nin müdürü Fernando Báez?in, Kitap Kıyımının Evrensel Tarihi adlı kitabında dediği gibi, kitap tarih boyunca ?hem tutuşturan, hem de tutuşan? bir nesne olmuş: Hem içeriği ona karşı olanları öfkeden tutuşturmuş, hem de fiziksel olarak kolayca tutuşturulabilmiş.
Báez?in, Eski Sümer?den günümüz Irak?ına, kitapların yok oluşunun ve yok edilişinin tarihini anlatan çalışmasını okuduğumuzda, ülkeleri istila edenlerin halkları yok ederken onların kitaplarını da yok ettiklerini görüyoruz. Örneğin, Moğol hükümdarı Hulagu?nun, 13. yüzyılda Bağdat?ı işgal etmekle kalmadığını, o dönemde İslam?ın dinsel ve kültürel başkenti olan bu kenti yakıp yıkarken çok eski kütüphaneleri de ortadan kaldırdığını görüyoruz. Orta ve Güney Amerika?yı fethe çıkan Avrupalı fatihlere eşlik eden misyonerlerin, Aztek ve Mayaların kodekslerini yaktıkları da bilinmiyor mu?
Báez, kitabında, tarihle yetinmiyor. Çok yakın zamanlara getiriyor incelemesini. Sözgelimi, 1992 Ağustosunda Sırp komutan Ratko Mladic?in özel buyruğuyla, Sarajevo?daki Bosna-Hersek Ulusal Kütüphanesi?nin üç gün boyunca yangın bombalarıyla nasıl bombalandığını ayrıntılarıyla anlatıyor. Báez, böylesi saldırganların aslında sapkın bir biçimde de olsa- kitabın değerini çok iyi kavradıklarını, fethedilen ülkenin tüm bir yazılı geçmişi yerle bir edilmedikçe fetihin asla tamamlanmış olmayacağını çok iyi bildiklerini vurguluyor.
Çin imparatoru Qin Shi Huang ise, kitap kıyımını istila ettiği bir ülkede değil, kendi ülkesinde gerçekleştirmiş: İÖ 213 yılında tarım, tıp ve kehanetle ilgili elyazmaları dışındaki tüm elyazmalarını sistemli bir biçimde yok ettirmiş. Tarihin en büyük kitap kıyımlarından birinin de İskenderiye?de meydan geldiğini; antik çağın ünlü İskenderiye Kütüphanesi?nin, İS 3. yüzyılın sonunda Aurelianus döneminde çıkan bir iç savaşta yerle bir olduğunu, Serapis Tapınağı?nda bulunan bölümün de 391?de Hıristiyanlarca yok edildiğini unutmak olası mı?
Báez?in kitabını okurken, ister istemez, Ray Bradbury?nin 1951?de yayımlanan Fahrenheit 451 adlı bilimkurgu romanını ve François Truffaut?nun 1966?da bu romandan sinemaya uyarladığı filmi anımsıyorum; kitapların görüldüğü yerde yakıldığı bir toplumda, her biri bir kitabı belleğine kazıyarak ?kitap-insan? olan insanları. Her kitap bir insan, daha doğrusu her okunuşta bir başka insan değil mi zaten?
Bazıları kitap toplar, koleksiyonunu yapar kitapların; bazıları da kitap toplatır, kitap yakar, yok eder kitapları. Kitap toplatmanın yasadaki adı ?zoralım?dır, adı üstünde…


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir