Dışarıda Deli Dalgalar” ülkemiz hapishanelerindeki siyasi tutuklularla dayanışmak amacıyla 2008 yılında oluşturulmuş bir vatandaş inisiyatifi. İçimizden herhangi bir “deli”nin fikri olarak doğmuş bir gönüllü çalışması.

Biz “Dışarıdaki Deli Dalgalar”, dışarıdan “içeriye” gönderdiğimiz kitaplarla, mektuplarla deliler buluşmasını çoğaltıp, duvarlarda çatlaklar oluşturmaya başlayınca, “içeriden” de o çatlaklar içinden sızan su damlacıkları, çoğala çoğala “kıyıya vuran dalgalar” olmaya başladı.
“Dışarıdaki delilerin” çektiği fotoğrafları “içerideki delilere” yolladık, Onlar da bu fotoğraflara öyküler yazdı. Yazılan öyküler birikti ve kıyıya vurmaya başladı. Ve hapsedildiklerinde bile düşlerini, umutlarını, gülüşlerini yitirmeyen özgür dalgalar, dışarıdaki delilerin de rüzgarıyla kıyılarımıza bıraktı öykülerini. Böylece şu an elinizde tuttuğunuz “Kıyıya Vuran Dalgalar” kitabı oluştu.
Bu öykü kitabı, her türden delilik “içeriye” kapatılmışken, itiraz parmaklarımız hala havada anlamı taşır. Ve dışarıdaki deli dalgalarla, kıyıya vuran dalgalar buluşana kadar da havada olmaya devam edecek.
 Kıyıya vuran özgür ruhların ve deli düşlerin eşlik ettiği keyifli okumalar?(Tanıtım Yazısı)

Dışardaki dalgalar – Betül Tarıman
(24/08/2012 tarihli Radikal Kitap)
Bundan dokuz ya da on yıl kadar önceydi. O sıralar Kastamonu?da bulunmaktaydım. Zorunlu hizmetimi yapmak için geldiğim bu kent bana çok şeyler öğretecek, adeta bir okul görevini üstlenecekti. Tarihi, kültürel değerleri olan bu kentte daha önce kimler yaşamış, kimler kentin sokaklarında yürümüş, çeşmelerinden su içmişti? İlk birkaç yıl araştırmakla geçti. Bir zamanlar Oğuz Atay?ın, Necatigil?in, Rıfat Ilgaz?ın gezindiği sokaklarda bende gezindim. Tarihi saat kulesi ya da kalesinden kente bakıp soluklandım. Ama kafamın içinde dolaştırıp durduğum ne yapabilirim düşüncesi hep vardı. Bu düşünce beni rahatsız edip duruyordu. Bir süre önce Kastamonu?nun Cide ilçesinde Rıfat Ilgaz adına bir şiir yarışması düzenlenmiş, daha sonra kim bilir hangi sebeplerle son bulmuştu. Bu yarışma, bu kez Kastamonu?da düzenlenebilirdi. Ama nasıl? Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi?nin mahalleleri ve muhtarlıkları güçlendirme projesi kapsamında gerçekleştirdiği çalışma, bana bu imkânı bir süre sonra sağlayacaktı. Girişimlerde bulunduk. Tam beş yıl boyunca sevgili Aydın Ilgaz?ın da desteği ile gençlere yönelik düzenlediğimiz şiir yarışması sürdü, bu yarışmada ödül alan gençler edebiyat dergilerinde ürünlerini yayımladılar, yayımlamayı sürdürüyorlar. İşte tam da burada aklıma o sıralarda siyasi suçtan cezaevinde yatmakta olan Sibel Öz geliyor. Benim adıma içerden gelen bir mektup? Mahalle evi adresine? Konyalı konağına? Sibel ile iki yıl boyunca birbirimizin yüzünü görmeden mektuplaştık. Ardından o cezaevinden çıktı, sesini duydum.

Onun içerde yatarken kaleme aldığı öyküleri var. Bu öyküler ?En Çok Seni Bekledim? adıyla kitaplaştı. Hapishaneden Öyküler ( Metis, 2005), Hapiste Yazmak ( Kanat, 2006) adlı kitaplarda öykü ve yazıları bulunmaktadır. Yakın bir zamanda da Sibel Öz?ün editörlüğünde NotaBene Yayınları tarafından Kıyıya Vuran Dalgalar adlı kitap yayımlandı. F Tipi Öykülerin yer aldığı kitaba öyküleri ile Dilek Öz, Sami Özbil, Murat Saat, Edip Yalçınkaya, Naif Bal, Diyadin Turhan, Nibel Genç, Mustafa Ağcakaya, Sibel Öz katkı sunmuşlar. Kitaba öyküleri ile katkı sunanların öz geçmişlerine bakıldığında her birinin sanatın bazı dalları ile ilgilendikleri ya da öykülerini bir edebiyat dergisinde yayımladıkları, ödül aldıkları, kitaplarının olduğu göze çarpmakta. Ayrıca kitapta Murat Yazar, Paşa İrmek ve Seda Öz?ün fotoğrafları da yer almakta. Dışarıda çekilen fotoğraflar içerdekiler tarafından öykülenmiş. Her fotoğraftan farklı bir öykü çıkmış. Her biri anlamlı ve bir o kadar da iç acıtıcı.

Hapishaneden öyküler

Kitabı elimize aldığımızda, önsözde yer alan, ?Biz bir zamanlar adına ?hapishane? denen duvarların ardında günleri aylara, ayları yıllara ekleyerek kalmış ve şimdi demir parmaklıkların ardından nefes alıp veren bir grup ?deli?, demir parmaklıkların ardında hiç kalmamış, hatta yanından bile geçmemiş başka ?delilerle? buluşup kocaman bir ?dalga? haline geldik ve ismimize dışarıda deli dalgalar? dedik. Sözleri dikkati çekiyor. Sayfaları çevirdikçe aklıma onunla iki yıl boyunca yaptığım yazışmalar geliyor. Bunlar benim için değerli. O mektupları hâlâ saklıyorum. Ara sıra çekmeceyi çekip mektupları dışarı çıkarttığım da oluyor. Çünkü şimdilerde bir yazar kimliği ile karşımıza çıkan Sibel Öz?ün yazarlık serüveninin bir kısmına dışarıdan ben tanık oldum. Dışarıda yaşayan biri olarak, içerde yatan birini anlamaya çalıştım.

Sibel Öz?ün editörlüğünde NotaBene Yayınları tarafından yayına hazırlanmış bu kitap önemli. Çünkü tecride karşı toplumsal duyarlılığı geliştirmeyi bir o kadar da dışarıdakileri birbiriyle dayanıştırarak kardeşlik, arkadaşlık kültürü oluşturmayı hedefleyen bir kitap bu. Bir buluşma deneyimi bu öyküler.

Zindanda Açan Çiçekler: İçerideki Deli Dalgalar – Adil Okay

Edebiyat deyince aklımıza önce roman, öykü ve şiir gelir. Sonra da akımlar. Klasik, modern, realist, sürrealist, dadacı v.d? Ve bu akımların ülkemiz edebiyatına yansımaları olan 1. Ve 2. Yeni, Garip akımı, Toplumsal gerçekçilik, İmgeci gerçekçilik v.b. Bir de alt başlıklar olarak: Politik edebiyattan, Hapishane Edebiyatından, 12 Mart romanından, 12 Eylül edebiyatından söz edebiliriz. Hangi akımdan yazarsa yazsın yazar ?şair, yaşadığı dönemin tanığı ve vicdanıdır deriz. Ya da öyle olmasını umarız. Bu saptama neo-liberalizm döneminde türeyen eklektik bir akım olan post-modernizme kadar bir gerçeklikti. Ancak 12 Eylül faşist darbesinden sonra yaratılan korku ikliminde ve aynı süreçte gelişen post-modern zamanlarda ?edebiyat? önemli ölçüde kamunun vicdanı olmaktan çıktı. Neo-liberalizmin sanatı ve sanatçıyı ?piyasa? yapmasından etkilenen yazarlar, eserlerinden gerçekliği ve insanı çıkardılar. Bu duruma direnen ve toplumcu çizgiyle -estetiği de ihmal etmeden- üretmeye devam eden yazar ve şairlerimiz halen var. İyi ki de var. Ancak fincancı katırlarını ürküten, ?kral çıplak? diyen çocukları sevmeyen zebaniler, onları zindanlara doldurmaya devam ediyor. Onlar da o zor koşullarda, F tiplerinde bile düşmana inat üretmeye ve bize ışık vermeye devam ediyorlar.

İşte bu gün elime geçen öykü kitabı onlardan biri: ?Kıyıya Vuran Dalgalar.? 9 Öyküden oluşan kitabın yazarları (biri hariç o da yeni çıkmış) halen içeride. Öncelikle ?Dışarıda Deli Dalgalar? grubuna teşekkür ediyorum, bu kitabı hazırladıkları için. Dışarıda Deli Dalgalar da ne ki? diye soranlara bir not düşeyim. Bu grup 5 yıl kadar önce ülkemiz hapishanelerindeki siyasi tutulularla dayanışmak amacıyla kurulmuş bir vatandaş inisiyatifi. Daha birkaç ay önce çılgınca bir işe giriştiler ve zindanlara 10 bin kitap yollama hedefini önlerine koydular. Kapı kapı gezip kitap topladılar ve mapuslara ulaştırdılar. Ve yıllardır bitmeyen mektuplaşmalar, dayanışmalar? grubun en son üretimi bu öykü kitabı olmuş. Hepsi 90’lı yıllardan beri hapishanede olan 11 öykünün yazarlarının isimleri şöyle: Dilek Öz, Sami Özbil, Murat Saat, Edip Yalçınkaya, Naif Bal, Diyadin Turhan, Nibel Genç, Mustafa Ağcakaya ve kendisi aynı kuşaktan olsa da şu an “dışarıda” olan Sibel Öz.

Kitabı hazırlayan Sibel Öz, öyküler ve yazarları hakkında şunları yazıyor: ?İçeriden” hayata bakış, belki her zaman merak konusu. Ancak öyküler, hayatın kıyısından değil, tam içinden yazılmış. Yazarları ununu eleyip eleğini asmış olmadıklarından öyküler de hala hayatla hesaplaşmakta ve bu nedenle gerçek anlamda yaşayan figürlerle örülmüş.? (1)

Öyküleri okuduğumuzda Sibel Öz?e hak veriyoruz. Elbette içeride üretilenler bir kitaba sığmaz. Daha geçen ay sonlanan 2. Yılmaz Güney Kültür ve Sanat festivali şiir seçkisinde jüride yer almış, içeriden mapusların yolladığı yüzlerce şiiri beğenerek okumuştum. İçlerinden ödül alanlar da oldu. Öykü yarışmasında da beğeni toplayan, ödül alan öyküler vardı. Yine halen zindanda olan Uluslar arası jüriler tarafından ödüllendirilmiş karikatüristler de var.

?Kitabın ilk öyküsü, Sami Özbil’in ?Eksik Bir Şey? adlı öyküsü. “Eksik Bir Şey, aslında siyasi tutsakların bu kitapta ve bu kitapla söylemek istediklerini de özetliyor. ?Hayatta biz eksiğiz? diyor doksan kuşağı. Seksen sonrası baskı ortamında toplumun en ufak demokratik kıpırdanışına izin vermemek adına katledilen, işkencelerden geçirilen, kaybedilen doksan kuşağından hayatta kalan ve eli kalem tutanlar, hayata borçlu oldukları hikayeleri anlatmışlar kitapta.? (2)

Örneğin ben 1980 öncesi zindanı tanıyan, F tiplerini yaşamayan eski bir mahpusum. İçerideki yazarlardan Mircan Karaali?nin, ?Gorki?nin Gitarı? ile Sami Özbil?in ?Soluk Soluğa? adlı romanlarındaki F tipleri betimlemelerinden çok şey öğrendim. F tipleriyle ilgili yazdığım bir yazıda: ?F tipi denilen hücreleri, ölüm odalarına? benzetmiştim de bana yazıştığım mahpus arkadaşlar karşı çıkmışlardı. ?Biz demişlerdi F tiplerinde de düşmana inat yaşıyor ve üretiyoruz.? Ben de bu söylemimi düzeltmiştim.

Kapitalizm belki maske değiştirdi ama onun insanlığa ve doğaya saldırısı ve tahribatı hala sürüyor. Savaşlar, işgaller, sömürü, daha çok kâr için doğanın katledilmesi sürüyor. Umut ve ütopya sorunu başladı. İnsanlarda ?başka bir dünya mümkün? diyecek umut ve ütopya kalmadı. Bu umudu ve ütopyayı besleyenler de azınlığa düştü. Ve onların da birçoğu zindanda. O nedenle şimdilerde, ?hâlâ mı toplumcu edebiyat? diye burun kıvıran ?eleştirmenler? çoğaldı. ?Sanat, politika dışı – tarafsız olmalıdır?, diye vaaz verenler çoğaldı. Oysa bizzat onlar politika yapıyor. Kapitalizmi, var olan sistemi savunarak politika yapıyorlar. Her baskı döneminde egemenlerin kalemşorları olan yazar ve sanatçılar olmuştur. Bu dönem biraz çoğalmış görünüyorlar hepsi o kadar. Ama dışarıdan olduğu gibi içeriden de itiraz sesleri geliyor. ?Biz varız ve yaşıyoruz? diye haykıran insanların sesleri. İşte o seslerden bazıları ?Kıyıya Vuran Dalgalar?da toplanmış: O sesler, ?Eksik Bir Şey?, ?Kanaat, Tevekkül ve Karıncalar?, ?Kar Yangını?, ?Elhamdüllilah Çok Şükür?, ?Herkes Gitmişti?, ?Ben Annem ve Komşu Kadın?, ?Herkes Gibi?, “Leylak Sokak”, “Meryem’in Oyuncakları”, “Bir Dilim Güneş”, “Kırmızı Şapkalı Kadın” adlı öyküler aracılığıyla içeriden dışarıya dalga dalga taşıyor? Zindanların, F tipi hücrelerin demirlerini, duvarlarını yarıyor ve bize ulaşıyor.

Sahi biz artık doğum günlerinde veya misafirliğe giderken kitap armağan etmeyi unutmaya başladık değil mi? İşte size fırsat, davetlere icap ederken eliniz boş gidemezsiniz ya. İki adet ?Kıyıya Vuran Dalgalar? alın. Biri sizin için, diğeri hediye edilmek üzere. Tamam ?imkanı olmayan? bir tane alsın. Okusun sonra armağan etsin.

Burcu Ballıktaş?tan bir alıntıyla bitiriyorum: ?Sizin de özgürlüğü elinden alınanlar adına bir itirazınız varsa alın bu kitabı, okuyun derim… Ve hatta daha da güzeli okuduktan sonra siz de bir delilik yapıp içeriye postalarsınız, fena mı olur??

Notlar
(1)Sibel Öz, Etkin Haber Ajansı / 25 Nisan 2012 Çarşamba
(2)A.G.Y.

Kitabın Künyesi
Kıyıya Vuran Dalgalar
(F Tipi Öyküler)
Tasarım: Canis Başsüllü
Kapak Fotoğrafı: Merve Çolak, Sevinç Koçak Yıldız
Hazırlayan: Sibel Öz
Editör: Bülent Yıldız
Nota Bene Yayınları / Edebiyat Dizisi
Nisan 2012
144 sayfa

Previous Story

Turquetto – Metin Arditi

Next Story

Stefan Zweig’in Son Günleri – Laurent Seksik

Latest from Öykü Kitapları

Trevor’ın çok şey anlatan son öyküleri

William Trevor’ın geçen günlerde yayımlanan ‘Son Öyküler’ kitabı Yağmurdan Sonra’da olduğu gibi yalnız insanların umutsuzluklarını, hayal kırıklıklarını, terk edilmiş kadınların deneyimlerini, kendini dışlanmış hisseden

Boş Kentin Masalı – Ergün Doğan

Bu hikâye aslında bir kentin var oluş ve yok oluş hikâyesidir. O nedenle bu hikâyeyi kadınıyla çocuğuyla, otuyla böceğiyle ve kurduyla kuşuyla bütün bir

Önce Ekmek – Orhan Kemal

Orhan Kemal´in 1968 yılında yazdığı ve 1969 yılında hem Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü hem de Sait Faik Hikaye Armağanı kazanan kitabı Önce Ekmek,

Uyku – Orhan Kemal

Türkiye edebiyatının en özgün ve gerçekçi yazarlarından Orhan Kemal, yazdığı roman, oyun ve öykülerin hepsinde yoksul, hayatla mücadele etmek zorunda olan ama umudunu, yaşama
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ