Kökünü Arayan Çınar – Ahmet Sırrı Özbek

“Kökünü Arayan Çınar” adlı bu kitaptaki öyküler, 50 yıllık bir zaman dilimi içinde (1937-1987) acının coğrafyasından sürgüne gönderilerek yok edilmeye çalışılan, hep var oldukları halde, hiç yokmuş gibi gösterilen, onca zulme, haksızlığa ve adaletsizliğe muhatap olan, onca acılar yaşayan, yok sayılan mazlumların yitik hayatlarından birer kesit sunmakta. (Tanıtım Yazısı)

Hatırlıyor musun ey Fırat! – İsmet Demirdöğen
(25/02/2011 tarihli Radikal Kitap Eki)
Bizimkilerin bir bölümü ?Menfi? derlerdi kendilerine, doğdukları topraklardan sökülüp atılmalarını anlatırken. Daha mı az acı verirdi bu tanımlama, yoksa üzerlerinde odaklanan sorgucu bakışlardan mı kaçarlardı böyle diyerek bilmiyorum. Ancak kim bilir belki de baharın, yeni taze başlangıcın simgesi filizlere haksızlık etmek istemezlerdi.
Bir değil birkaç kez yerlerinden yurtlarından edilmiş Dersimli?lerin tercihi sanırım filizleri kirletmemek için ?menfi? demek oldu. Ancak Sırrı Özbek, anı-öykü kitabında o kelimeyi sert, soğuk ve parçalayan etkisiyle çarpıyor suratımıza, kaçıncı kez? Sürgün? O soğuk kelime bir isim olabilir mi? Olur!
Egemenlerin, darbecilerin iktidarlarını göstermek için başvurdukları bu silah, Aşkabad?da bir Kürt kızının, Sivas yolunda bir kamyon kasasında açlıktan donarak ölen bebeğin adı olur? Soğukluğunu yitirir bir başkaldırının simgesine dönüşür.

Kürtlere sığınan Ermeni
Muhsin Kızılkaya?nın önsözünde belirttiği gibi bir ?tanıklık edebiyatı? türü ilk kitabı ?Kökünü Arayan Çınar?da Ahmet Sırrı Özbek, ?mıntıka-i memnu?da yaşadıklarını ve başka dünyalarda başka insanların kendi yasak bölgelerinde yaşadıklarını birinci ağızdan aktarımla sunuyor.
Kitap sizi katliamdan ve sürgünden kurtulmak için Kürtlere sığınan Ermeni Kayene ile tanıştırıyor. Adlarını gizleseler de kaderlerinden kaçamayan Kayenelerle.. Köyleri yakılan ve sürgün edilen Kürtlerle birlikte mücadelesini, haklarında çıkarılan fermanlara inat oğullarına Ferman adını koymalarını, Ferman?ın sürgün edildikleri Çorum?da Kuran kursundan ?gavur? diye kovuluşunu içinizde bir sızı bırakarak taşıyor bugüne?
Aşkabad?da konakladığı otelde çalışan bir kadının adının Sürgün olmasından yola çıkarak bulduğu Nahçıvan sürgünlerinin ?ki onlar da Kürttürler ? hayatta kalabilmek için çektiklerini ve o kıza neden Sürgün adını koyduklarını anlattırıyor Ape Nadir?e..
Ve kardeşlerinin bile bilmediği kendi Sürgün?üne geliyor sıra? Henüz dokuz yaşındayken çıkarıldığı sürgün yolunda çektiklerine, 1960 darbesinden sonra Sivas Sürgünleri?nin arasına katılışlarına…
Kayene?nin, Ape Nadir?in sürgününden farksızdır yaşadıkları? Korku ve endişeyle izledikleri ve bir anlam veremedikleri Başçavuş?un zulmüyle başlıyor dokuz yaşındaki Ahmet ile en küçüğü üç yaşında olan iki erkek ve bir kız kardeşinin ve bir de aralarına yeni katılacak ancak babasının kokusunu bile bilemeyeceği bebeğin sürgünü.
Bir kış günü çıktıkları Sivas Kampı yolunda gecenin ayazında kamyon kasasında açlıktan ve soğuktan ölen kardeşine Sürgün adını verip yeni hayatlarına başlıyor Ahmet.
Bir türlü dokuz diyemediği için adı ?dokkız Ahmet?e çıkan Ahmet?in, sürgün çocuğu olarak alaya alınmasına direnişi bir yerde tükenecektir. Tükeniyor da. Ancak bunun cezası da linçtir? Linçten kaçabilmeleri için bu kez sürgünden sürgüne yola çıkarlar…
Ahmet, kendi sürgünü bittiğinde bu kez yüzyıllardır birlikte yaşadıkları kadim dostları Süryanilerin sürgününe tanıklık eder. Ama onları sürgüne yollayan bu kez ?mahalle baskısı?dır. Kıbrıs gerekçeli toplumsal linç kampanyasının kurbanı Süryanileri yıllar sonra İsveç?te bulur Özbek. Ortaya toprağını özleyen ve adına köyünde bir mezar taşı dikilmesini isteyen Xaço Dayı?nın sizi yüreğinizden yakalayıp savuran öyküsü çıkar. Gözyaşlarını silerken, Nâzım Hikmet?in vasiyetinden etkilenmiş gibi döktüğü vasiyetinde, Anadolu?da bir çınar ağacının dibine gömülmekten umudunu kesmiştir Xaço Dayı. Hiç olmazsa öldüğünde Süryani Kilisesinde bir mum yakılmasını ve dua edilmesini ister, bir de Kilisenin arkasındaki Gavur Mezarlığında kimsesiz bir mezara kendi adının yazılı olduğu bir taş konulmasını… Bu anlatılar o çetelenin çıkarılması için önemli bir katkı, diğer tanıklara bir çağrı, hiç olmamış ya da hiç yaşanmamış gibi kabul edilen olayların unutturulmaması ve insanlık tarihini araştıranlara sunulması için de değerli bir kaynak?.

Kitabın Künyesi
Kökünü Arayan Çınar
Ahmet Sırrı Özbek
Belge Yayınları
Ocak 2011
200 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir