Karanlığın İçinde Aydınlık Yüzler, ?Ölülerimiz Konuşuyor? bir kitap başlığıdır. Bu kitap herhangi bir kitap da değildir.
Bu kitabın tanıtıma da ihtiyacı yok: Çünkü kendi kendine ve kendini anlatarak konuşuyor. Konuşanların her birini tek tek ve ortaklaşa tanıyoruz. Evet, konuşanlar onlardır.
Onlar da bizi/bizleri tanıyorlar. Onlar babamız, anamız, teyze, dayı, amca ve kirvemizdir (« kirvem hallerimi aynen böyle yaz rivayet sanılır belki. Gülmemeler değil domdom kurşunu paramparça ağzımdaki »). Onlar kardeşimiz, bacımız, yeğenimiz, yoldaşımız, yol arkadaşımızdır. Her biriyle bir demli çay içmiş, bir simidi kardeşçe bölüşmüş, çaputtan topla futbol oynamışızdır. Güneşe bakarak ağız ve gönül dolusu gülmüş, gösteri ve yürüyüşlerde kol kola yürümüşüzdür. Biz onlarız, onlar biz.

Ve bu kitap kardeşlerim, konuşan, yüksek sesle konuşan bir kitaptır. Sır dolu cümlelerle. Ser verip sır vermeyenlerin dilidir bu. Her dil bilen, bu dilden anlamaz. Bu bizim dilimizdir. Bizden olanlar anlar ve anlatırlar. Evet, ser verip sır vermeyenler konuşuyorlar. Bizim mahallenin, tarihimizin ve coğrafyamızın çocuklarıdır bunlar. Biz onları tanıyoruz, onlar da bizleri. Her biri her anlamıyla sınıfımızın, toplumumuzun en cesurları, en yiğitleri, en korkusuzlarıdır. Onlar konuşurlar ve biz onları dinleriz. İzleriz. Yürüdükleri yol çünkü bizim yolumuzdur. Konuşanlar sırlarını bizlerle paylaşanlardır. Bizim çocuklarımız, kardeşlerimiz ve büyüklerimizdirler. Ustalarımızdırlar.

Gelin kulak kabartalım. Can kulağıyla dinleyelim. Tanısak da bilmek için okumalıyız. Daha iyi öğrenmek, daha iyi anlamak için. Unutmayın lütfen: Bütünlemede bize de aynı sorular sorulacak. Ve emin olun kardeşlerim bu kez sınıfı geçmek lazım. Onun için kulaklarımızı konuşanların seslerine açalım. Gözlerimizi gözlerine dikelim.

Bu kitabın yazarı bildiğimiz, tanıdığımız ve daha çok tanımamız gereken bir dostumuz, bir yoldaşımız, bir yol arkadaşımızdır: Adı Adil?dir, soyadı Okay. Kod adlarını saymıyorum. Ölümle kaç kez köşe kapmaca oynadığını da yazmıyorum. Ölümü, bir kez Adana?da, ikinci kez yine Adana?da, sonra Lübnan?da ve Filistin halkının davasını savunma mevzilerinde kaç kez suya götürüp susuz getirdiğini de yazmıyorum. Ama o bizi ölülerimizle buluşturuyor. Ölülerimizi konuşturuyor. Kendisi de konuşuyor. Anıları ve şiirleriyle. Adil çünkü hem şairdir hem de yazar.

Adil?in babası devrimci Süleyman Okay?dır. Kirvesi «Kızıl Yalçın» yani Yalçın Ergönül?dür: Davamızı Hatay topraklarına nakış gibi işleyen iki yazar ve şair.

Avukatı, evet Adil?i bin bir kez savunmuş adam, Halil Güllüoğlu?dur. Onları unutmadı Adil, hem kendi yazdıklarıyla, hem de onların yazdıklarıyla alıp getirdi ve bizimle konuşturuyor. Onlar konuşuyorlar biz dinliyoruz. Ve öğreniyoruz.

Kitabımızda yas tutmak yazılı değildir. Onlar konuşurken bizimle yürümeyi sürdürüyorlar. Aramıza Müntecep Kesici katılıyor. Kemal Altun, İmam Ateş, Kemal Çelik, bilgelerin bilgesi Musa Anter, katılıyor. Behice Boran da: Çocuklar diyor, « Sosyolojiyi ihmal etmeyin !» Doktor Hikmet Kıvılcımlı yürüyor bizimle. Saçları rüzgarda ışıl ışıl yürüyor Kıvılcımlı. Bedrettin Cömert, Metin Göktepe, Uğur Kaymaz: Gençler ve çocuklar kalkıyorlar ve yürüyorlar. Yürüyüş kolumuz, yürüdükçe çoğalıyor. Mustafa Suphi, Hrant Dink?le yan yana geliyor, yüzlerini Karadeniz?e çeviriyorlar. Evet kuzeye doğru bakıyorlar. Kuzeye doğru. Süleyman Yeter, işçi sınıfının sesiyle koşarak geliyor, ön saflarda yerini alıyor. İlhan Erdost anlatıyor, biz dinliyoruz. Üzülüyoruz ama durmuyoruz. Yürüyoruz hep birlikte.

Ölülerimiz konuşuyor, biz dinliyor ve öğreniyoruz. Onların konuşmalarına, onların seslerine bizimkiler de katılıyor, böylece tarihimizi sahipleniyoruz. Yolumuzu hep birlikte yürüyoruz. Kazanılacak zaferlerin müjdesini bize onlar veriyorlar. Evet, işte: «Biz yaşadığı cehennemi, cennete çevirmeye talip insanlar»ız diyorlar.

Arzularını gerçekleştirmek ve zaferleri kazanmak bize kalıyor. Bu da az şey sayılmamalı ve iş kolayından alınmamalı. Ve artık kardeşlerim, bir gün de onlara ?şu zaferi de biz kazandık? haberini ulaştırmalıyız diyorum. Tez elden. Bu defa bütünlemede mutlaka sınıfı geçmemiz lazım. « Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz» ama. Bu meseleyi de halletmeliyiz. Derslerimize iyi çalışırsak, bize anlatılanları dinlemesini bilirsek ve yazılanları okumasını, her derdin çaresini de buluruz mutlaka. O zaman işte bayrağımızı surlara dikebiliriz. Dikebiliriz evet. O zaman…

Adil Okay tiyatro oyununu yazmakla yetinmedi, onun sahneye konulması için de gece gündüz çabaladı ve başardı: Adil?e, böylesine bir sohbetler çağlayanını Mersin ve Adana başta on sekiz kentte tiyatro oyunu biçiminde sunması, emeği geçen oyuncu, yönetmen ve bütün çalışanlara da gösterdikleri başarı vesilesiyle bravo borçluyuz.
Yazan: Prof Dr. M. Şehmus Güzel

Kitabın Künyesi
Karanlığın İçinde Aydınlık Yüzler – “Ölülerimiz Konuşuyor”
Yazar: Ail Okay
Yayınevi: Ütopya Yayınları
Baskı Tarihi: Şubat 2010
Sayfa Sayısı: 94 sayfa

Previous Story

Mutlu Anlar – Ceylan Koryürek

Next Story

Yeşil Kız – Pınar Selek

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ