Gamze Yücesan-Özdemir?in ?çağrı merkezleri? üzerine yaptığı çalışma önemli bir boşluğu dolduruyor.

Köstebek, devrimci hareketlerin en ünlü metaforudur. Köstebek, yıllarca görünmeden yer altında ilerler ve bir gün mutlaka toprağın üzerine çıkar. Devrimci hareketler de, yıllarca için için kurar kendini, yeraltında ilerler, bağlantıları kurar ve bir gün mutlaka egemenleri sarsacak şekilde sahneye çıkar. Yönetici sınıf, köstebeği yani devrimci hareketleri ancak sahneye çıktığında görür ve çoğu zaman da şaşırır çünkü köstebek yeraltında olduğu sürece ?her şeyin yolunda? olduğunu düşünürler; proleterlerin sömürü ve baskıya uysallıkla boyun eğdiğini zannederler.

Oysa, ?işte sürpriz? gibi ortaya çıkan köstebek yıllardır yer altında ?inatla? yolculuğunu sürdürmektedir. Köstebek, bu anlamda çekirgenin tam karşıtıdır. Çekirge metaforu, şans eseri gelen ?ballı durumları? anlatır; hani derler ya, çekirge bir sıçrar iki sıçrar ama üçüncüsünde yakalanır. Köstebek metaforu ise, şans eseri değil, inatla atılan adımları anlatır ve çekirgenin tam tersi bir atasözünü icat etmemizi sağlayabilir: Köstebek bir çıkmaz, iki çıkmaz, üçüncüsünde mutlaka çıkar.

?Üçüncü bin yılın fabrikaları çağrı merkezleri? üzerine yaptığı çalışmada Gamze Yücesan-Özdemir, çok önemli bir kavram çerçevesi çiziyor İnatçı Köstebek?te. Yeni üretim ilişkilerini, üretim içindeki ilişkileri ve yeni emek rejimini büyük bir açıklıkla ortaya seriyor. Bizler Marx?tan beri biliyoruz ki kimse tarihi boş bir zeminde yapmaz; tarih, verili koşullar içinde yapılır. O halde hangi nesnel koşullarda olduğumuzu sormak, köstebeğin hangi rotayı izlediğini ya da izleyeceğini sormakla eşdeğer bir sorudur; yazar böyle bir soruyu sormaktadır. Soru garip gelebilir çoğu kişiye, öyle ya, insanlar hangi koşullarda olduklarını bilmiyorlar mıdır? Elbette biliyorlardır, fakat bildikleri daha çok kendi öznel durumlarıdır- yani yoksulluk, geçim derdi, depresyon gibi- ayrıca proleterlerin nesnel durumları hem ideolojik aygıtlar hem de akademik çalışmalar tarafından ?çarpıtılmakta?, proleterlerin yaşadığı somut sömürü koşullarının getirdiği ?yoksulluk? onların ?kendi başarısızlıkları? olarak lanse edilmektedir. Öyle ya, egemenlerin ideolojisine göre, ?çalışan kazanır? eğer kazanamazsan ?tembellik? yapıyorsundur, dolayısıyla kimseyi suçlamadan kendi suçunu üstlenmeli ve daha çok boyun eğerek çalışmalısın.

Evet, proleter…
Fakat bizim bu masallara artık karnımız tok. Gamze Yücesan-Özdemir?in alan çalışmasına dayanan sıkı kavram çerçevesi yıllardır süren kafa karışıklarını gideriyor. Bu çalışma, 90?lı yıllardan beri en önemli işi, ekonomik güç ilişkilerini, tahakkümü ve sömürü düzenini verili kabul ederek, bunları hiç tartışmadan sadece ?kültürel? boyutu gören akademik ve/veya ideolojik söylemleri yerle bir ediyor. Bilişsel emek, bilgi işçileri, yeni orta sınıf gibi tanımlamaların dayandığı temelleri sarsarak, çağrı merkezi çalışanlarını ?proleter? olarak nitelendiriyor. Bu yeni proleterler, mavi yakalı ve kol emeğine dayanan bir iş yapmıyorlar, fakat bu onların proleter olmasını değiştirmyor çünkü beyaz yakanın, ?duygusal ve duygulanımsal emeğin? proleterleştiridiği bir dönemin içinden geçiyoruz.

Sadece İstanbul?da değil, Türkiye?nin ?taşra?sına da yayılan çağrı merkezlerinde görüşme yapan Yücesan- Özdemir?in bu çalışması emek çalışmalarına yeni bir boyut katıyor. Anaakım emek çalışmalarını derinden eleştiren bu çalışma, sadece akademik bir katkı olarak değerlendirilemez- ama akademik olarak da çok derinlikli olduğunu belirtmeliyiz; emek çalışmalarının bilinen tüm isimleriyle hem eleştirel hem de onları bir adım ileriye taşıyan üretici bir tartışma yapıyor. Bu kitap, ayağını yere vurarak yer altında yolculuk eden köstebeğe işaret gönderiyor çünkü biliyor ki inatçı köstebek bir gün mutlaka yeryüzüne çıkacak.

GÖKSUN YAZICI
22.08.2014 http://kitap.radikal.com.tr/

İNATÇI KÖSTEBEK,
Gamze Yücesan-Özdemir,
Yordam Kitap,
2014, 304 sayfa

Previous Story

Tekinsiz ormanlarda dolaşan bir anlatıcı Hande Koçak ile söyleşi

Next Story

Julio F. Cortazar yüz yaşında!

Latest from İnceleme

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ