“Oidipus kompleksi”nin kaynak kitabı: Kral Oidipus – Sophokles

Yunanlı trajedi şairi Sophokles (MÖ. 496- MÖ.406), Antik Yunan’ın Eshilos ve Evripides ile beraber 3 büyük trajedya yazarlarından biridir. Suda’ya göre 123 oyun yazmıştır; ve Dionisos Festivali isimli drama yarışmasında da en fazla ödül alan (24 tane) yazardır. Tragedyayı daha da geliştirmiştir. Sophokles’in eserlerinde insanlar alınyazılarına boyun eğmezler, sürekli mücadele ederler. Onun eserlerinde seyirci baştan sona merak duygusu yaşar.

Kral Oidipus (Oidipus Tyrannos) adlı eser, yazıldığı yıl tam olarak bilinmese de kimi kaynaklara göre İ.Ö. 430-425’li yıllardır.
Oyun perdelere ayrılmadan, başından sonuna kadar aralıksız oynanır. Belli bölümlere ayrılmış olmakla beraber, tam bir bütün teşkil eder. Konuşmalar; kafiyesiz mısralar şeklinde yazılmıştır. 1530 mısra tutan eserin iç yapısı şöyle kurulmuştur:
1.Prologos: Başlangıç, konuya giriş. Aristo’nun tarifine göre, Koro’nun ortaya çıkmasından önceki bölümdür. İlk tragedia?larda Prologos yoktu; Koro?nun ortaya çıkmasından önce, bir kişi tarafından uzunca bir ?tirade? şeklinde söylenirdi. Prologos bittikten sonra Koro gelir, oyunun sonuna kadar sahneden ayrılmaz (Bu bölüm, Kral Oidipus?ta, kahramanın saray önünde görünmesiyle başlar, Kreon?un Delphoi?den haberler getirmesi, Oidipus?un Laios?u öldüren adamı bulup ortaya çıkarmayı vadetmesi üzerine, saray önünde toplanmış olan halkın Rahip ile birlikte çıkıp gitmeleriyle biter).
2.Epeisadion?lar: Koro parçaları arasındaki bölümler (Oidipus?da bunların sayısı dörttür:
a.Oidipus ile Kâhin Teiresias arasında geçen sahne.
b.Kendini savunmak isteyen Krean ile Oidipus arasındaki seri tartışma; kraliçe İokaste?nin gelip onları yatıştırmaya çalışması; Kreon?un çıkıp gitmesi; İokaste ile Oidipus?un şüphelerinin artması; Laios öldürüldüğü sırada kaçıp kurtulan tek adamını bulup getirmesini İokaste?den istemesi.
c.Korint hos?tan gelen habercinin Polybos?un öldüğünü bildirmesi; Palybos ile Merope?nin Oidipus?un öz babası ve anası olmadığını, çocukken kendisini nasıl bir çobandan alıp onlara verdiğini anlatması; Oidipus?un o çobanı bulup getirmelerini istemesi üzerine, bundan vazgeçmesi için İokaste?nin yalvarması; sözünü dinletememesi üzerine de, birden çıkıp gitmesi;
ç.Laios?un eski kölesi çobanın gelmesi, her şeyi söylemek zorunda kalması; hakikati anladıktan sonra, büyük bir ümitsizlik içinde, Oidipus?un saraya girmesi.
3.Exodos: Eserin sonu (Saraydan gelen bir habercinin içeride olup biten tüyler ürpertici olayları anlatması; gözlerini kör eden Oidipus?un görünmesi; biraz sonra da Kreon?un gelmesi; Oidipus ile çocukları arasında geçen sahne; Krean ile konuşması; nihayet, istemeye istemeye saraya girmesi, Koro başının sözleri üzerine tragedia?nın sona ermesi).
Kral Oidipus, Maarif Vekâleti?nin ilk defa 1941 yılında çıkarmaya başladığı ?Dünya Edebiyatından Tercümeler? koleksiyonunun ?Yunan Klasikleri? serisinde ilk eser olarak basılmıştır. Eser doğrudan doğruya Yunanca?dan değil, Fransızca ve İngilizce metinlere başvurularak Bedrettin Tuncel tarafından çevrilmiştir.
Olay, Thebai şehrinde, Oidipus?un sarayının önünde geçmektedir. Saray kapılarının yanında, basamaklarla yükselen sunaklar vardır. Oyun boyunca dekor değişimi yoktur.
Oyunun yazıldığı dönemde Atina demokrasiyle yönetilmekteydi. Aynı zamanda Yunan seyircisi sahne üzerinde izlediği tanrıların öfkesini, kan davalarını gerçek yaşantıda da yaşamaktaydı. Antik Yunan Uygarlığı?nın İ.Ö.V ve IV.. yüzyıllarını kapsayan klasik çağı sanat ve kültür açısından en parlak dönemi olmuştur. Bu dönemde sanatın her dalında gelişim görülür. En büyük tragedya ve komedya eserleri de bu dönemde yazılmıştır . Tragedya ve komedya, klasik biçimini İ.Ö.V. yüzyılda almış, yazılan oyunlar açık hava tiyatrolarında düzenlenen şenliklerde Atina vatandaşlarından oluşan seyirci topluluklarına sunulmuştur. Aynı zamanda Dionysos şenliklerinde Peisistratus tarafından tragedya yarışmaları başlatılmış, zamanla komedya türü de yarışmalarda yer almaya başlamıştır. Bu yüzyılda Aiskhylos, Sophokles, Euripides gibi tragedya, Aristophanes gibi komedya yazarları yetişmiştir. Bu usta yazarların yapıtlarında ilkel törenlerden kalma büyü, sihir öğesinin yerini çağdaş düşünce almış, taklit tiyatrosal bir değer kazanmıştır.  (“Dünyanın en iyi gerilim hikayesi” Gabriel Garcia Marquez)

Ali Osman Yeten’in www.felsefeekibi.com’da yayınlanan OİDİPUS hakkında yazısı
Oidipus adlı mitoloji kahramanını iki aşamada ele alacağız. Birinci aşamada Oidipus mitini farklı kaynaklardan analiz ederek özetleyip; ikinci aşamada da Oidipus’un hayatı ile günümüz yaşam koşulları arasında bir yoruma ulaşmaya çalışacağız.
Thebai kentinin kurucusu Kadmos’un torunu Labdokos?un Laios adında bir oğlu vardır. Laios, Pelops?un oğlu Khrysippos?a, bu çok yakışıklı delikanlıya aşık olur.[4] Onu sürekli ayartmaya çalışır ama başarılı olamaz, şiddet yoluyla onu elde etmeye çalışır. Bunun üzerine Pelops Laios?u lanetlemiş, Labdakos soyunun kurumasını, yok olmasını dilemiştir. Labdakos adının anlamı ?topal?dır, Laios adının anlamı açık değildir hem bir halkın önderi hem de sakar anlamına gelebilir. Laios?un bütün işlerini sakarlıkla bozduğu bilinir. Taht, babası Labdakos, büyük babası Polydoros, büyük büyük babası Kadmos yoluyla doğrudan ona düşer, dolayısıyla Thebai tahtına oturması gereken kişi odur. Oysa o tahttan mahrumdur, uzaklaştırılmıştır. İktidardaki Lykos?un yerine Amphion ile Zetos geçerler. Onlar da ölürler Laios Thebai?ye döner ve hükümdar olur. İokaste ile evlenir. Laios ile İokaste?nin çocukları olmaz. Bu yüzden Laios Delphoi?ye giderek kahine danışır, kahin; ?bir oğlun olacak, seni öldürecek, annesiyle yatacak? der. İokaste kehaneti bilmemektedir. Laios?a bir oğlan çocuğu doğurayım da sevinsin diye düşünür. Laios?u sarhoş eder ve yatağına girer. Dokuz ay sonra bir oğlan çocuğu doğurur. İokaste sevinçlidir ancak Laios sinirlidir. Bunu nasıl yapabildim diye kendini yer bitirir. Sonra da aklına bir fikir gelir. Çocuğu ormanın derinliklerine bırakacaktır, orada da ?hayvanlar yer nasıl olsa? diye düşünür. Çocuğun ayaklarını kalın bir iple sıkıca bağlayıp Thebai?li bir sığırtmaca verir. Ormanın en derinlerine bırakmasını da sıkı sıkı tembihler. Sığırtmaç ormana doğru gitmeye başlar. Bu sırada karşıdan Korinth?li bir sığırtmaç gelmektedir. Thebaili çocuğa kıyamaz, ormana bırakmayıp Korinth?liye verir. Sonra da saraya geri döner.
Yıllar geçer, bir gün sarayda bir haber yayılır. Laios öldürülmüştür! Bir adam, Laios?un koruması olduğunu, Laios ve yanındaki adamlarının şehir dışındayken haydutlar tarafından öldürüldüğünü, kendisinin de ölümden zor kurtulduğunu söyler İokaste?ye. İokaste üzülür. Thebai zor günler geçirmektedir. Laios şehir dışındayken kadın başlı kartal kanatlı aslan gövdeli Sfenks adında bir yaratık şehir kapılarının önüne kurulmuştur. Şehre girmeye ve şehirden çıkmaya çalışanlara çok zor bir bilmece sormaktadır. Bilmeceyi doğru bileni bırakacaktır, ancak kimse doğru cevabı verememektedir. Bir gün, bir delikanlı Sfenks?in karşısına gelir. Sfenks bilmecesini sorar: ?Sabah dört, öğlen iki, akşam da üç ayaklı olan; doğa kanunlarına aykırı olarak ayakları en fazlayken en savunmasız, en azken de en güçlü olan yaratık nedir?? Delikanlı uzun uzun düşünür ve ?insan? der. Bunun üzerine sfenks kendini kayalıklardan aşağıya atar. O Thebai kentinde bir kurtarıcı olarak karşılanır.[5] Büyük sfenks tehlikesini ortadan kaldırdığı için ona karalık tacını takarlar, delikanlıya adını sorarlar.
?Adım Oidipus? der delikanlı ve hikayesini anlatmaya başlar; Oidipus, Korinth prensidir. Kral babası ve kraliçe annesi ile mutlu mesut yaşamaktadır. Ancak bir gün bir arkadaşı ona anne ve babasına hiç benzemediğini söyler. Oidipus?un içine bir kuşku girer. Kral ve kraliçenin gerçek oğlu olup olmadığı hakkında düşünür, kafası karışır. Delphoi tapınağının yolunu tutar. Delphoi tapınağına girer girmez kâhin onu kovar. Arkasından da onun lânetli olduğunu, babasını öldüreceğini ve annesi ile birleşip lânetli bir soy meydana getireceğini söyler. Oidipus anne ve babasını seviyordur. Ancak Delphoi tapınağının her kehaneti öyle ya da böyle yerine gelmiştir. O da anne babasına zarar vermemek için Korinth?den uzaklaşır. Bir yol ayrımına gelir. Kendisinin bulunduğu yol çok dar bir yoldur. Karşıdan da bir at arabası gelmektedir. Daracık yolda at arabası ile karşı karşıya gelirler. At arabasının başındaki adam Oidipus?a yoldan çekilmesi için bağırır. Oidipus zaten kâhinin söylediği sözler yüzünden sinirlidir. Karşısındaki ondan kibarca yol istese verecektir. Ancak birden sert bir şekilde bağırınca yerinde kalakalır. At arabasını süren adam sinirlenir, elindeki kamçıyı Oidipus?un başında (bazı kaynaklara göre omzuna) şaklatır. Bu bardağı taşıran son damladır. Oidipus atılır adamın üstüne, onu öldürene kadar döver. Sonra tanık kalmaması için yanındaki korumalarını da öldürür. At arabasının geldiği yola doğru gider, bir şehir bulmak amacıyla. Bulmuştur da. Ama kendisini insanlar değil kadın başlı bir aslan karşılamıştır. Oidipus hikayesini burada keser. Yaşlılar heyeti başkanı da Oidipus?a kral olduğu için İokaste ile evlenmesi gerektiğini söyler. İokaste de pek güzel bir kadındır. Oidipus?u ilk görüşünde ona âşık olmuştur. Oidipus da İokaste?yi beğenir. Evlenmeyi kabul eder. Yıllar geçer, Oidipus?un dört çocuğu olur İokaste?den. Polyneikes, Eteokles, Antigone, İsmene. Dört çocuğu ve sevgili karısı İokaste ile mutlu mutlu yaşamaktadır. Her şey yolundayken birden düzen değişir, yaşamın kaynakları bozulmuş, kurumuştur. Üstüne üstlük bütün halkın başına bir hastalık musallat olmuştur. İokaste?nin kardeşi Kreon bu hastalığın nedenini öğrenmek için Delphoi?ye bir temsilci gönderir. Kahin, Laios?un katilinin bulunup kentten sürülmedikçe bu hastalığın yok olmayacağını söylemiştir. Oidipus bunu duyunca herkesin içinde o katili bulup cezalandıracağına yemin etmiştir. Kimseden ses çıkmaz. Ancak Thebai?li bilici Teiresias Oidipus?a aptallık ettiğini söyler. Oidipus nedenini sorunca da söylemek istemez. Oidipus sinirlenir ve Teiresias?ın cinayette parmağı olduğunu, bu yüzden konuşmadığını söyler. Teiresias dayanamaz ve aradığın, lânetlediğin suçlu aslında kendinsin der. Oidipus bu sözler üzerine sinirlenir ve Teiresias?ı kovar. İokaste de Oidipus?a destek olmak için kâhinlerin her şeyi de bilmediklerini söyler. Oidipus ona neden bu fikre vardığını sorar. O da oğlan çocuklarının doğup ormana bırakılmasından bahseder. Kâhinlerin dediği gibi olmamıştır, Laios?u oğlu öldürmemiştir. Laios dar bir yolda haydutlar tarafından öldürülmüştür çünkü. Oidipus bu sözlerden sonra olayın ne zaman gerçekleştiğini sorar. İokaste de kendisinin gelmesinden biraz önce olduğunu söyler. Haberi de Laios?u öldürenlerin elinden zor kurtulan bir adamın ilettiğini ekler. Oidipus o adamı çağırtır. Ancak birden bir haberci gelir. Haberci Korinthlidir. Oidipus?a Korinth kralının öldüğünü ve tahta geçmesi gerektiğini söyler. Oidipus bunun üzerine rahatlar. Haberci neden böyle yaptığını sorunca da Delphoi kâhininin yanlış söylediğini anlatır. Sonuçta kralı o öldürmemiştir. Yani Oidipus?un babasını öldüreceği kehaneti yanlıştır. Haberci bunun üzerine onun gerçekte kralın oğlu olmadığını söyler. ?Boşuna kaçmışsın Korinthten, çünkü o senin gerçek baban değildi. Sen evlatlıksın. Seni krala ben verdim ellerimle. Oidipus adını da ayaklarının şiş olduğundan koydum? der. Oidipus ben senin oğlun muyum diye sorar haberciye. Haberci de oğlu olmadığını, kendisini Thebaili bir sığırtmaçtan aldığını söyler.
Oidipus ne olduğunun farkına varmamıştır ancak İokaste neler olduğunu (onun kemdi oğlu olduğunu) anlar. Ve saraya gidip kendini asar. Bu sırada Laios?u öldüren kişilerden kaçıp Thebai?ye dönen adam gelir. Korinthli sığırtmacı tanır ve kendisinin de eskiden sığırtmaç olduğunu söyler Oidipus?a. O hâlâ bir şey anlamamıştır. Ancak kurtulan adam ona Laios?un oğlu olduğunu söyler. Oidipus?un aklına Teiresias?ın sözleri gelir. Ağlayarak saraya, annesi İokaste?nin yanına gider. Ancak onun gerçekleri kendisinden önce anlayıp kendini astığını görür ve bunun üzerine annesinin elbiselerindeki iğneleri çıkarır ve kendi gözlerini oyar, kör eder kendini.
Oidipus hikayesi burada bitmez, Labdakosoğullarının soyu Laios ile birlikte bitmeliydi, Oidipus?un üstündeki lanet geçmişte çok gerilere, doğumundan öncesine gitmektedir. Hata onda değildir. Ama bu topallar, sakarlar soyunun temsil ettiği ağır diyeti, hakları olmadıkları halde dünyaya gelmiş olanlar adına o ödemiştir.
Oidipus kör olduktan sonra iki oğlu ona öyle kötü davranmıştırlar ki o da; kendi çocuklarını lanetlemiştir. Taht mücadelesi sonucu iki oğlu da aynı anda birbirlerini öldürürler.
?Oidipus neyi temsil eder? Laios?un üstüne yağan lanet Labdakos?un soyunu devam ettirecek herhangi bir doğumu yasaklıyordu. Oidipus doğmaması gerektiği halde dünyaya gelen bir kişidir. Doğumu zamansızdır. Doğduğunda da ölüme yargılıyken mucize eseri kurtulur.?[6]

YORUM
Sophokles?in Kral Odipus eserinde ve Oidipus ile ilgili diğer eserlerde ön plana çıkan anlayış ?KADER? anlayışıdır. Oidipus kaderini öğreniyor ve bir şekilde bundan kurtulmaya çalışıyor. Fakat ne yaparsa yapsın kaderinden kaçamıyor. Oidipus hem yazgısından kaçıyor, hem de onun üstüne ütüne gidiyor. Bir dedektif gibi geçmişi inceliyor, sorguluyor, kendi kendini köşeye sıkıştırıyor. Ve baştan söz verdiği gibi kendi kendini cezalandırıyor.
Oidipus mitinde ön plana çıkan bir başka kavram da ?ADALET?tir. Görüldüğü gbi olay örgüsü baştan sona adalet kavramı üzerine kurulmuştur. Yaptıklarının cezasını bir şekilde çeken yalnızca Oidipus değildir. Babası Laios ve iki oğlu da yaptıklarının cezasını çekmişlerdir. Buradan çıkarabileceğimiz ders; zalimler her zaman cezalarını çekerler. İnsanlara sorular sorup ardından onları acımasızca öldüren sfenks?te yaptıklarının cezasını çekmiştir. Fakat burada dikkatimizi çeken daha önemli bir nokta var; o da güç bakımından insandan kat kat üstün olan sfenksin insan aklı karşısındaki çaresizliği gözden kaçırılmaması gereken bir ayrıntıdır.
Oidipus?un karakter özelliklerini incelediğimizde; onun çabuk öfkelenen, aşırı alıngan, karşısındaki insana tepkisini çok keskin (sert) bir şekilde yansıtan biri olduğunu görüyoruz. Kendi aleyhine dahi olsa her şeyi bilmek isteyen bir ruh yapısı var, bir bilmece çözücü.
Günümüzde hala karşımıza çıkan bir başka etken de ?iktidar ve güç? için kardeşlerin birbirlerini öldürebilecek seviyeye gelmeleri. Ve yine günümüzde sıkça karşılaştığımız (hiç bitmeyen) bir başka olgu ?SAVAŞ?tır. Bundan 2000 yıl önce de çıkarlar uğruna savaşlar yapılıyordu, bugün de aynı şey mevcut ve korkarım ki gelecekte de böyle olmaya devam edecek.
Sophokles?in Kral Oidipus adlı eserinden çıkaracağımız bir başka özellik de; kral ile kraliçenin eşit haklara sahip olduğudur. Bu durumu günümüzle karşılaştırdığımızda ; şuan toplumsal cinsiyet açısından baktığımızda, eskiye oranla çok daha ileri bir durumda olduğumuzu söyleyemeyiz.
Dünyada bazı şeyler o kadar çabuk değişmiyor. Bir takım kavramlar aynen duruyor (adalet, savaş, barış vs?) bunların zamanla sadece şekilleri değişti. Örneğin Tragedya kavramı, iyice algılanamaz hale geldi. Çünkü ?trajik olay? bize iyice yabancılaşmış durumda. Çok yakınımızda bile olup bitse, çok uzağımızda duruyor. Bir sürü ?trajik olay?, ?güncel olay? haline geldi.

Oidipus Kompleksi
S.Freud?un bu mitostan esinlenerek ortaya koyduğu teorisidir. Bu teoriye göre: erkek çocuğun annesine karşı hissettiği aşk, kendine bir rakip olarak gördüğü babasından nefret etmesine yol açar. Bu düşmanlığın kökeninde güçsüz olan çocuğun, annesinin koruyuculuğunu, besleyiciliğini, sevgisini kaybetmeme çabası vardır.

[1] Evren Tanrılar İnsanlar s.139
[2] Eski Yunan Tragedyaları, Kral Oidipus, s.12
[3] Evren Tanrılar İnsanlar, s. 148
* Muğla Üniversitesi, Felsefe Bölümü Öğrencisi, 0601110054
[4] Evren Tanrılar İnsanlar s.139
[5] Eski Yunan Tragedyaları, Kral Oidipus, s.12
[6] Evren Tanrılar İnsanlar, s. 148

Kaynakça
VERNANT, Jean Pierre, Evren Tanrılar İnsanlar, 1. Baskı, Ankara, Dost Yayınları, 2001
SOFOKLES, Eski Yunan Tragedyaları Kral Oidipus, Çev. Güngör Dilmen, 1. Baskı, İstanbul, Mitos Boyut Tiyatro yayınları, 2002
BONNEFOY, Y ve S, Antik Dünya ve Geleneksel Toplumlarda Dinler ve Mitolojiler Sözlüğü 2. Cilt, Çev. Levent Yılmaz, Ankara, Dost yayınları, 2000
www.felsefeekibi.com

İlkçağ Yunan dünyasında sanat, gerçekliği aynen taklit etmekti (mimesis); çünkü dünya, gerçeklik, ona dıştan bir şey katılması gerekmeyecek kadar kusursuzdu. Yunan tanrıları da kendi sorunlarıyla boğuşan, bir anlamda yetkileri sınırlı güçlerdi ve bu kusursuz dünyada yolunda gitmeyen çok şey vardı. İnsan, “moira” denen üç kız kardeşin ördüğü “kaderin ağları” ile baş başa bırakılmıştı ve tanrılar bile dünya düzenini tehlikeye atmadan kadere müdahale edemezlerdi. Kral Oidipus’un, öz babasını öldürüp öz annesiyle evleneceğini bilen kâhin, Oidipus’u hayat yolunun değiştirilemezliğine inandırmaya çalışadursun, Sophokles bize, “kaderin kabul edilmesi’ni bir arınma, bir “aydınlığa kavuşma” olarak sunar. Psikanalizin en popüler “yorumlarından” biri olan “Ödipal evre” de, kişiliğin gelişmesinde kaçınılmaz bir “kader” basamağını oluşturur.Kader kapıyı çalınca…” Tanıtım Yazısı

Oidipus Efsanesi:

Efsaneye göre Kadmos’un dört kızı ve bir de Polydoros adında bir oğlu vardı. Polydoros, Nykteus ile evlenerek Labdakos’un babası olur. Labdakos’un da Laios adlı bir oğlu vardı.

Thebai krallığını Amphion ile Zethos, zorla ele geçirdikleri zaman Laios, şehrin kralı idi. İki kardeş krallığı ele alınca eski kralı sürgün ettiler. Fakat Amphion ile Zethos’un ölümünden sonra Laios sürgünden geri geldi, yine krallığı ele aldı. Tekrar tahtı ele geçiren kral; Kreon’un kızkardeşi İokaste ile evlendi. Bu evlenme sonunda hiç çocukları olmadığından Laios, karısını yanına alarak Apollon’a danışmak üzere Delphi’ye gitti. Çocukları olması için yalvardılar. Tanrı krala bir erkek çocuğu olacağını, fakat çocuğun büyüyünce kendisini öldürerek anası ile evleneceğini ve aileye felaket getireceğini haber verdi. (Başka bir efsanede kralın danıştığı kahinlerden biri lanetin habercisi olmuştur.) Gerçekten de çok geçmeden kraliçe Jokaste bir erkek çocuk doğurdu.

Bazı metinlerde, Laios’un Thebai’nin işgali sırasında yanına sığındığı Elide kralı Pelops’un oğluna aşık olur ve onu kaçırır. Amphion ve Zethos’un ölümüyle tekrar Thebai topraklarına dönen Laios, beraberinde Pelops’un lanetini de topraklarına taşımıştır. Bu ayrımla söylenebilir ki; Apollon’un Laios’a haber verdiği ve oğlu Oidipus tarafından işlenen günahın sonucu olan lanet, bazı metinlerde Laios’un Pelops’un oğlunu kaçırması nedeniyle doğmuştur.

Fakat Kral Laios, tüm soyuna felaket getirecek bu çocuğu istemedi. Bu noktada yine efsaneler farklılık göstermektedir. Bazılarına göre, Jokaste çocuğun ayak bileklerini delip birbirine bağlayarak (şişmiş-incinmiş ayak anlamındaki Oidipus adı buradan gelir) Kithaeron dağına bırakır. Diğer bir mite göre, bu görevi kralın görevlendirdiği biri üstlenmiştir. Bu vazifeyi alan adam, çocuğu Kithaeron dağına götürerek tek ayağından bir ağaca asar. Korinthos (Corinthe) kralının sürülerini güden çobanlar, bir ayağından asılmış bulunan bu yavrunun feryadını duyarak koştular. Onu kurtardılar ve krallarına götürdüler. Kraliçe, bulunan bu çocuğu görmek ister. Kendisinin çocuğu olmadığından bu çocuğu evlat edinir ve ona Oidipus adını koyar. Kral Polybos’un sarayında büyütülen bu çocuk kralı öz babası, kraliçeyi de öz annesi sanıyordu.

Yetişkin olduğunda evlat edinildiğine dair söylentiler duyar. Böylece Oidipus, doğumunun esrarını çözmek ister ve Delphi şehrine giden kutsal yolu tutar. Onun aslının ne olduğuna dair hiçbir şey söylememekle beraber Tanrı Apollon, ona babasını öldüreceğini ve annesiyle evleneceğini anlatır. Kendini Korinthos kralının öz evladı sanarak büyüyen Oidipus, bu felaketten sakınmak için kral ve kraliçenin yanına, yani saraya dönmez. Bazı metinlerde Tanrı Apollon’un rolünü yine kahin üstlenmektedir.

Phokis’e gitmek üzere yola çıkan Oidipus, Thebai yakınlarında tanımadığı biriyle kavga eder ve bu tartışma sonucu onu öldürür. Efsanenin farklı bir şeklinde ise iki yolun kavuştuğu bir noktada bir araba ile karşılaşır. Araba o kadar hızla yanından geçer ki tekerleklerden biri onun ayağını ezer. Bu dikkatsizliğe çok kızan ve canı yanan Oidipus, adamın arabacısına öldürücü bir darbe vurur. Adam, arabacısının öcünü almaya hazırlanırken, Oidipus tarafından öldürülür. Oidipus farkında olmamakla birlikte, çok daha sonra keşfedeceği gibi öz babası olan Thebai Kralı Laios’u öldürmüştür. Laios’un katlinden sonra taht Kraliçe Jokaste’nin kardeşi Kreon’a geçer. Bu kaza, Oidipus’u kendi lanetiyle yüz yüze getirecek olayların başlangıcıdır.

Bu arada Thebai yakınlarında Sphinks adında bir yaratık yaşıyordu. Bu, ülkeyi mahveden, göğsü, yüzü kadına, gövdesi aslana, kanatları bir kartala benzeyen bir yaratıktı. Thebai civarında; şehre gelen ana yola hakim bir kayanın üstünde yer tutan bu yaratık her geçene bir bilmece soruyor, çözemeyeni öldürüyordu. Kreon, bu felaketten vatandaşlarını kurtarana krallığını bağışlayacağını ve kardeşiyle evlendireceğini ilan etmişti.

Yaratık Oidipus’la karşılaşınca ona şu soruyu sordu: ” Sabahları dört, öğleleri üç, akşamları iki ayak üstünde yürüyen hayvan hangisidir?” Oidipus biraz düşünür ve yanıt verir: “İnsan. Çünkü insan sabahleyin, yani bebekken dört; öğleyin, yani erişkinken iki; akşam, yani yaşlılıkta üç ayak üstünde bastonladır”. Bilmecenin çözüldüğünü gören Sphinks, kayadan atlayıp intihar eder. Böylece Oidipus, kral olur ve annesi olduğundan habersiz, Jokaste ile evlenir. Dört çocukları olur: Eteokles ve Polyneikes, erkek; Antigone ve İsmene, kız idiler. Bu evlenmeden Tanrılar iğrenip Oidipus’tan öç almak istediler

Gerçekten o sıralarda Thebai bölgesinde anlaşılmaz bir afet kendini gösterdi. Toprağın yetiştirdiği meyveler daha çiçek halinde iken yandı, kavruldu. Doğurmak üzere olan hayvanlar ve gebe kadınlar vaktinden evvel yavrularını, çocuklarını düşürmeye başladılar. Ülke baştan başa bir felaket yaşıyordu. Bu tahammül edilmez belanın sebebini Tanrılara danıştılar. Tanrılar: bütün bu olaylara; Laios’un öldürülmesinin sebep olduğunu; bu felaketlerden; belalardan kurtulmanın tek çaresinin, suçluyu bulup cezalandırmak olduğunu

söyler. Bunun üzerine Oidipus, kralı öldürenin, yani Labdakos’un oğlunun katilinin aleyhinde, kin ve nefret dolu bir hitabede bulunur. Sonra hemen katilin kim olduğunu öğrenmek için meşhur bilge kahin Teiresiad’a gider. Kör ve çok ihtiyar olan kahini, gerçeği söylemeye zorlar.

Oidipus; babasını kendisinin öldürdüğünü ve annesiyle zina ettiğini öğrenince dünyanın en bahtsız, en iğrenç adamı sayılır. Annesi ve karısı Jokaste kendini asar. Oidipus, eliyle kendi gözlerini oyarak çıkarır ve bu uğursuz lanetli insan, Kreon tarafından kovulur..

Oidipus, kendi öz evlatlarının da hakaretine maruz kalır. Oidipus, bütün Tanrıların ve insanların, iğrendikleri bir zavallı idi. Bilmeden işlediği günahların acısını çeken kral şimdi artık kör bir dilenci olmuştu. Sadık Antigone, ihtiyar ve kör babasını bırakmaz. Bu yüzden Antigone, evlatların babalara karşı gösterdikleri fedakarlığın ve bağlılığın simgesi olarak kalır. Babasıyla tozlu yollarda dolaşmayı, dilenmeyi güzel bir delikanlı ile evlenmeye hatta krallık tacına bile tercih etti.

Nihayet kral Oidipus, kızı ile beraber Attika’ya gelir. Kolone kasabasına yakın, ölüm ve öç perileri olan huysuz Eumenid’ler ormanında sefil ve perişan bir halde can verir.Fakat Oidipus’un ölürken, lanet ettiği oğullarının başlarına felaket yağdırmakta gecikmedi.

Babalarının feci bir şekilde ölümünden sonra Eteokies ile Polyneikes sıra ile birer sene Thebai krallığı yapmaları hakkında bir anlaşmaya vardılar. İlk defa krallık tacını Eteokies aldı, fakat hükümdarlık tatlı geldiği için bir sene müddet geçince sözünde durmadı. Tahtı kardeşine bırakmadı. Bir olay çıkarmasın diye Thebai’yi terk etmeye zorlanan Polyneikes, Argos’a vardı ve oranın kralından haksız ve sözünde durmayan kardeşini zorla yola getirmek için yardım istedi. Yedi şef tarafından kumanda edilen muazzam bir ordu Argos’dan hareket ederek geldi, Thebai şehrinin göründüğü bir yere kamp kurdu. Yedi kapılı bu meşhur şehre zarar vermemek için son bir defa olarak Argoslular zorba krala bir elçi göndererek tahtı Polineikes’e bırakmasını istediler. Elçi bir sonuç alamadan dönünce savaş başladı. Çok uzun süren ve çok kanlı olan savaştan iki taraf da bıktı. Neticede Thebaililerle, Argoslular, krallık isteyen iki kardeşin başa baş vuruşmasına ve hangisinin kazanırsa onun kral olmasına karar verdiler Eteokles ile Polyneikes arasında müthiş bir mücadele başladı. Sonunda iki kardeş de bir biçimine getirip aynı zamanda mızraklarım birbirlerine saplayarak ikisi de öldü.

Oidipus’un iki oğlunun da bu şekilde ölümünden sonra Argoslular çekildi gittiler. Thebai’nin krallığı tekrar Kreon’a geçti. Kreon kral olur olmaz; yurdunu kahramanca müdafaa ettiğini ileri sürerek Eteokles’in naaşını özenle gömdürdü. Polyneikes’e gelince onun naaşını olduğu gibi bıraktı. Hakaret olsun diye ona hiç bir merasim yaptırmadı. Hatta onun için ağlayanları bile şiddetle cezalandıracağını ilan etti.Taç, taht peşinde koşarak, memleketi ateşe veren, bir çok kadınları kocasız, bir çok babaların evlatsız kalmasına sebep olan Polyneikes’in naaşı ile köpeklere ve yırtıcı kuşlara ziyafet çekildi. Fakat bu bahtsız prensin kız kardeşi Antigone, babasına koştuğu gibi kardeşinin naaşını da ihmal etmedi. Konulan yasağa rağmen, her şeyi göze alarak; zavallı kardeşinin cesedini gömdü. Bu dini bir vazife idi, Tanrıların emrini dinlemek, zalim bir kralın buyruğuna boyun eğmekten elbette daha önemliydi. Fakat bu vazifeyi yaparken muhafızlar tarafından görüldü; neticede din diri toprağa gömülmeye mahkum edildi. O da kapatıldığı karanlık yeraltı hücresinde kendisini astı.

Bir başka hikayeye göre, Oidipus kendini kör ettikten sonra, yerini Kreon’a bırakır. Antigone ve İsmene ile birlikte sürgüne gider. Atina yakınlarındaki Kolonos’ta ölen Oidipus’u toprak içine çeker bundan sonra Oidipus yörenin koruyucu kahramanı olur.
Kaynak: www.herkesetiyatro.com

Kral Oidipus
Yazar: Sophokles
Yayınevi: Bordo Siyah Yayınları

Previous Story

Nazım Hikmet – Bir Cezaevinde Tecritteki Adamın Mektupları (seslendiren: Mümtaz Sevinç)

Next Story

Tutunamayanlar’ın Yazarı Oğuz Atay’ın Bilinmeyen 11 Özelliği

Latest from Tiyatro oyunları

Sophokles’in en ünlü tragedyası; Antigone

Antigone, Sophokles’in en ünlü tragedyasıdır. *Sophokles’in ölümsüz eseri Antigone, Milattan Önce (M.Ö.) 442 yılında Eleusis şenliklerinde oynandı. Thebai Üçlemesi’nin son oyunu olmasına rağmen, ilk
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ