Külrengi yalnızlıklar içinde bir aydın: Ahmet Cemal – Öznur Özkaya

Benim için sırf Canetti?yi ve Bachman?ı çevirdiği için bir eli, Benjamin?i ve Kafka?yı çevirdiği için de diğer eli defalarca öpülesi bir insan olan Ahmet Cemal, gerçek bir edebiyatçı ve öğretmen olarak öğrencilerine yaptığı bir konuşmada ?İnsan hayatında bazı değerler ön planda olmalıdır. İnsan, bunları fazlasıyla gözetmeli, fakat bunların içinde para olmamalı. Eğer ki sizler ileride sanatla iştigal edip bu işten büyük paralar kazanmayı hedefliyorsanız şimdiden bu yoldan sapın. Sanata benzemeyen ama sanat zannedilen abukluklara bulaşırsanız size elbet kimse kızmaz, kızamaz. Yeter ki o yaptığınızın sanat olmadığını ve girdiğiniz yoldan dönemeyeceğinizi bilin ve bunu insanlara açıklayın.? sözleriyle hayata ve sanata bakış açısını dile getirmiştir.

Akademisyenlik yaptığı yıllarda daha ilk dersinde ?Devam zorunluluğu yoktur, arkadaşlar.? demesine karşın sınıfının hınca hınç dolduğu, dersini almayan öğrencilerin bile o derse misafir olduğu, bir süre önce NHKM?de de ?Eleştirel Düşünce? ve ?Estetik ve Sanat? derslerini verdiği göz önünde tutulduğunda; öğrencilerine bilgi vermekten ziyade onların düşünme ve algı sınırlarını genişleten, sorularıyla sorgulamayı öğreten ve ?Düşünmenin verdiği huzursuzluğu yaşayıp hayata karşı sorumluluklarınızın farkına varın.? diyen gerçek bir aydındır A. Cemal. Ona göre ?? bu ülkede kendini içtenlikle aydın sayan her bireye düşen görev, yarının yetişkinleri olacak bugünün gençlerine, ellerine resmi otoriteler tarafından tutuşturulmuş ve ezberlemeleri öngörülmüş ?Hayat? adlı kitapların yanlışlarını, eksiklerini her fırsattan yararlanarak göstermek, kendi doğru ?Hayat? kitaplarının metinlerini hazırlayabilmeleri için onlara gerekli donanımların yolunu açabilmektir.? (Cemal 2014: 172)

Bizim ülkemizde ?aydın? olmak zordur. Tanımı kirletilen, içi boşaltılan, ancak hakkı verildiğinde gerçek bir olguya dönüşen bu kavramı sahiplenen kişi; meşru rejim bir diploma verdi diye rejimin ayıplarını söylemekten korkmamalıdır. Evet, bizim ülkemizde aydın olmak zordur. Çünkü aydın olmak demek yazdıklarından dolayı ürküttüğün insanların canını yakması, suikastlarla uğurlanmak, bir otelde alevlere boğulmak, okunduğundan şüphe duyulan sayfalar dolusu iddianameler sayesinde cezaevlerine konmak, üç kurşunla vurulup altı delik bir ayakkabıyla yerde yatmak yahut gencecik yaşında boynuna geçirilmiş düğümle hayata gözlerini yummak demektir. Yine de bizleri Ahmet Cemal?in deyimiyle ?orantısız cehaletten? kurtaracak kişiler aydınlardır ve unutulmamalıdır ki, ?Aydın, düşüncenin evrimini yadsımayan kişidir. Bu tanımın dışında kalanlar, birer aydın olarak eleştirilmeleri gerekenler değil, zaten aydın olamayanlardır ve düşüncenin evrimi bireyi tüm koşullanmışlıklarına karşın değişmeye zorladığı içindir ki, aydın olabilmek bunca güç bir iştir!? (Cemal 2014: 246-247)

Otuz yılı aşkın bir süredir nitelikli çevirileriyle bizleri dünya edebiyatının ustalarıyla tanıştıran, Yazko Çeviri?nin sayılarını sahaflarda aramama neden olan Ahmet Cemal, bir keresinde ?Artık şöyle gözlerden uzak, kül rengi, sessiz sedasız bir ölümü arzuluyorum.? dese de, bir paşa torunu olarak ihtişam içinde yaşamanın yollarını aramak yerine kendi güzel yolunu seçmiş, paraya daha çabuk dönüşebilecek kitaplar yerine uzun zaman alan ve fazla emek isteyen çevirileri tercih etmiş, hukuk fakültesinden uzaklaşarak kendini edebiyatın derin sularına bırakmıştır. Zaman zaman nitelikli bir aydın olmanın bedelini ödese de, ?Yetmişli yılların başında yayımlanan Goethe ve Schiller çevirileri, özgürlüğümün ilk adımları oldu.? (Cemal 2014: 37) cümlelerini sarf eden A. Cemal, doğruluktan, kendi ?Hayat? kitabından ve bu uğurda çizdiği yolundan şaşmamıştır.

?Onlar, ne yakma ne yıkma ne de yağmalama peşindeler. Onlar, hayatlarını kurgulamak, kendi iç yolculuklarını gerçekleştirmek için kitabı, yani DÜŞÜNMEYİ rehber edinmiş olan gençler. Ve bu nedenle de ?kimileri? için, ?kimilerinin? gözünde doğal olarak çok ama çok sakıncalılar.? (Cemal 2014: 122) diyerek Haziran Direnişini göğüsleyen, hiçbir kuşağın çiçeklerine benzemeyen, özgün, zeki, mizahı kuvvetli, pırıltılı ve umut veren gençlerimizi de kutsuyor Ahmet Cemal. Her fırsatta asosyal ve apolitik olduğu dile getirilen gençlerimizin tabiatla, yazıyla, kitapla, dostlukla nasıl kenetlendiğinin ve bu el ele verilerek gerçekleştirilen mücadelenin yarınlara taşınacağının altını çiziyor.

Geçtiğimiz Nisan?da yeni bir deneme kitabının çıkacağını duyduğumdan beri bekliyordum heyecanla. Beni bol bol düşündüren ve kapak resmini gördüğümde içimi cız ettiren ?Önce Şairleri Yaktılar? adı altında toplanan, kimileri daha evvel yayımlanmış olan denemeleri bizi düşlerimize layık olmaya davet ediyor; orantısız cehalete, Dinamo?nun da bir şiirinde söz ettiği ?küçümencik aydınların? gösterilerine, başımızı eğmeye çalışanlara karşı durup sorgulayan ve düşünen bir toplum yaratma çabamızdan vazgeçmememiz gerektiğini anımsatıyor. Yolsuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik kasırgasının başımızı döndürdüğü ülkemizde bezirgânlara, yandaşlarına, bilincini yitirmiş aydıncıklara inat ?Biz şu elimizde gördüğünüz kitaplardan vazgeçmedikçe, sizden korkup onları saklamaya kalkışmadıkça, onların bizi götüreceği aydınlığı tek aydınlanma saydıkça, inanın ki yenik düşenler hep sizler olacaksınız!? (Cemal 2014: 163) diyerek haykırışlarımıza ortak oluyor.

Öznur Özkaya
http://ilerihaber.org/, 20-08-2014

Previous Story

Batı Kanonu – Harold Bloom

Next Story

?İnsan, artık gölgesi yoksa, üstünden nasıl atlar?? Ahmet Cemal

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ