Lizbon Limanında.. – Alkan Darcan

Çimenlerin nemi avuçlarımda, başımın üzerinde dönüp duran martıları izliyorum.
Ne Şirket-i Hayriye vapurları, ne simit bilir martılar, hiç biri yok oysa. Martılar denizle, ben onlarla konuşuyorum. Ne kadar da değişik hikayeler anlatıyorlar, boğazın martılarından?

Uzaklara yelken açan gemiler yok artık, pervane köpüklerine el sallıyorum, kaşif olmadıklarını bile bile?

Cebelitarık görmüş bir martı, kahkahalarla gülüyor benim salladığım bu ele!

Kaşiflere el sallanan bu limanda, kimlerin elleri havada kalmıştır, gözündeki yaşlarla diye düşünerek, geçiyorum, ayak uçlarıma basarak o yıllardan. Vasco de Gama çok kızıyor bana.
Rüzgar uzakların kokusunu bana, benim kokumu uzaklara taşırken, anlıyorum?
Anlıyorum, bu manzaraya bakıp da keşfetmeyi istemek neden.

Atlayıp denize birden, kulaç üstüne kulaçla, bilinmeyen yerler bulayım diyorum zira deli gibi merak ediyor insan, görünmeyen uzaklarda neler olup bittiğini.

Biliyorum, o yıllarda yaşamış olsaydım eğer, Porto şaraplarının meşe sandıklarından bir sal yapar, bırakırdım kendimi rüzgara.
Elbet çok uzağa gidemezdim ama, tarih beni anımsardı belki, kahkahalarla da olsa!

Ben yine de boğazı anlattım dilim döndüğünce martılara?Şehir hatları vapurlarının onlarda dolaşan vapurlara benzemediğini, insanların bazen, sadece martılara simit atmak için bile bindiğini vapurlara.
En çok bu kısma şaşırarak dinlediler ve alıştığım çocuk coşkusuyla, çığlık çığlığa anlattılar duymayanlara.
İçlerinden biri, sanırım yeni katılmıştı sohbete, ne kadar uzak olduğunu öğrenince, olanca gücüyle bağırarak, ?burada kalmalıyız? dedi, ?çok uzakta o şehir??
Oysa ataları, nice kaşifleri yolcu etmişti bu sularda,
pek çoğu geriye dönmeyen denizcileri?

Uzaklardan kulağıma gelen fado müziği, hüzünlü bir tat bıraktı yüreğimde önce ama sonra değişiveren ritmi, hüznümü, coşkuya çevirdi, tıpkı bu topraklarda yaşamanın doğal akışı gibi. Ondandır dedim, martıların bu kadar delişmen olması, bu kadar inişli çıkışlı yaşaması, coşkuyu ve hüznü.

Veda vakti geldiğinde, ayağa kalkıp, son bir kez baktım uzaklara. Göz alabildiğince denize, göz alabildiğince uzağa?
Derin bir nefes oldu kaçtı içimden, uzakların sıkıntısı ve keşfetmek için değil, para kazanmak için denize açılan denizcilere baktım, yüreğim sızlayarak.

İçindeki o keşfetme isteği ölmemiş olabilecek insanların varlığını düşündüm sonra,
gülümsedim.
Limandan ayrılırken, umudum bırakmamıştı hala peşimi, sevindim!
Ve hemen yanımda duran can simidini alıp, fırlattım denize,
elbet bir kaşifi kurtarır diye.

Alkan Darcan
27/Ekim/08
Lizbon/Portekiz

Bir yorum

  1. Belem Kulesi’ne son bir bakış atan kaşif denizciler ucu bucağı olmayan bir yola çıkarlar bu limandan, aşlarını, özlemlerini geride bırakıp…Denizcilerin hayatını anlatan Fado ne güzel dinlenir değil mi bir şarap eşliğinde?Güzeldir Lizbon.. Acılar, sevinçler, özlemlerle..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir