Siyasi ekolojinin önemli düşünürlerinden André Gorz, kapitalizmin, kaynakları akıldışı kullanması yüzünden dünyanın yıkıma doğru gidişini eleştiren tavrıyla bilinir. Gorz?un elimizdeki çalışması da, yine benzer bir eleştiriden hareketle, gün geçtikçe maddilikten çıkan ve sanal alemin içinde dönüp dolaşan paranın aldığı yeni biçimleri irdeliyor. Düşünür, bu yeni yapıda sermayenin nasıl ele avuca sığmaz bir nitelik kazandığını ve böylece insanı nasıl kendine esir hale getirdiğini gözler önüne seriyor; ayrıca bu yeni yapıdan kurtulmak ve dolayısıyla insanı yeniden özneleştirmek için neler yapılabileceği konusunda önerilerde bulunuyor.

Tanıtım Yazısı
Maddesiz iktisat çağının ana çatışma hedefi, “insanın bütün güçlerinin, önceden saptanmış hiçbir ölçü dikkate alınmadan, mevcut halleriyle gelişimi”dir. Bilgiye, kültüre evrensel ve sınırsız erişim hakkıdır. Sermayenin bilgiyi ve kültürü onlara sahip çıkıp araçsallaştırmasına izin vermemektir.

Hayata hüzünlü olduğu kadar anlamlı bir veda busesi kondurarak 2007 yı-lında aramızdan ayrılan André Gorz, 20. yüzyılın düşünce tarihinde önemli bir yere sahip, birçok eseri Türkçe’ye kazandırılmış ve dünya meseleleri üzerine hemen her tartışmada referans alınan düşünürlerden biridir. Gorz neredeyse bütün eserlerinde kapitalizmin geçirdiği evrimi titizlikle analiz etmiş, onun insanlık dışı doğasını sergilemek ve çelişkilerini, çatlaklarını göstermek suretiyle 21. yüzyıla ışık tutmaya çalışmıştır.

Sermayenin önemli oranda maddilikten çıkarak sanal âlemin içinde dönüşüyor ve dolaşıyor olduğu gerçeğinden hareketle, sermayeyi ve bilimi yeniden ele alan Gorz, ele avuca sığmaz güçleriyle paranın nasıl yeni biçimlerde her yere yayıldığını, yeni ittifaklara girdiğini, insanı nasıl kendi süreçlerine esir kıldığını irdeliyor Maddesiz’de.

Her ne kadar karanlık bir tablo gibi görünse de, Gorz’un asıl farkı da bu noktada ortaya çıkıyor ve değerli düşünür, büyük bir başarıyla bu “umutsuz” sürecin çatlaklarında insanın yeniden kendini özneleştirme ve hayatına sahip çıkma imkânlarını gösteriyor bize. Sermayenin bilimden bağımsızlaşması mümkün olamasa da, bilimin kapitalizmden özgürleşme perspektifi olduğunu ve bunun da önümüze yeni bir mücadele alanı olarak açıldığını anlatıyor.

Son Mektup insan André Gorz’un dünyaya gönül gözünden son bir bakışıysa, Maddesiz de dünyaya dair son bir umut mesajıdır.

Çalışmanın hayatımızda ne işi var? – Kaya Genç
(http://sabitfikir.com/elestiri/calismanin-hayatimizda-ne-isi-var)
Metroda uzun zamandır görmediğiniz bir dostunuzla karşılaştınız, kıyafetleri, yüz hatları ve ayakta dikilirkenki duruşu ne kadar da değişmiş, şaşırdınız: yıllardır bir ofiste, üzeri dosya dağlarıyla örtülü bir masanın arkasında yarı kısık gözleriyle bir köstebek gibi çalışıyordu, canının sıkıldığını söylüyordu bazen ama iş hayatı böyledir, akşamları kendisini eğlendirecek şeyleri bulmaya hâlâ gücü vardı, meğer o işten ayrılmış, artık ?kendi kendinin patronu? olmuş. İşinden, ofisinden, masasından ayrılana geçmiş olsun demek adettendir, ancak bu iki sözcüğü duyar duymaz sağ eliyle omzunuza iki defa pat pat vurduğunu fark ediyorsunuz, üstelik çok da mutlu olduğunu söylüyor.

Birer kahve içmek için birlikte yürümeye başladığınızda cebinden çıkardığı telefonu karıştırdığını fark ediyorsunuz ama zaten bu aralar herkes telefonlarını böyle okşuyor sürekli: karşılıklı oturup sohbet etmeye koyulduğunuzda yeni bir ofiste çalışıp çalışmadığını sormaya niyetleniyorsunuz ama belli ki çalışıyor, birlikte oturduğunuz anın içinde de o çalışmasına devam ediyor, bakışları çalışmayan birininkilere benzemiyor. Oysa siz onun ruhunu kurtarmak için işinden ayrıldığını varsaymıştınız, şimdi kurtulmuş bir ruhtan çok artık kurtarılmayı umursamayan birine benziyor. Andre Gorz, arkadaşınızın da dahil olduğu bu insan grubunu ?kitap yazan gazeteciler, sanat eseri yaratan grafikçiler, hacker olarak serbest yazılım geliştirerek maharetlerini sergileyen bilgisayarcılar… hepsi de kendi onurunu kurtarmanın, ?ruhunu kurtarmanın? yolunu aramaktadır? diyerek tarif ediyor. Ancak içine girdikleri, içine girdiğimiz kurtuluş mücadelesinin sonunda ancak kendi kendimizin girişimcileri olabiliyoruz. Foucault bunu ?öznellik pratikleri/öznellik teknikleri? diyerek açıklıyordu: Antik çağdan bu yana ?ruhumuzu kurtarmak? için attığımız adımlar, öznelliğimizi inşa etmek üzerine kurulu olduğunda, aslında ruhumuz geri döndürülemez bir biçimde kurtarılamaz hale geliyor. Gorz kendi kendinin girişimcisi olmanın bir alternatif, kaçış yolu veya son çare değil, sistem tarafından zaten özendirilen bir seçenek olduğunu söylüyor. ?Her faaliyet bir business olabilmelidir; ?kişinin kendisiyle ve başkalarıyla ilişkisi özellikle mali tarzda tahayyül edilecektir.?? Daha sonra Pierre Levy?den alıntılıyor: ?Herkes sürekli olarak her konuda business yapmakla meşgul olacak: cinsellik, evlilik, üreme, sağlık, güzellik, kimlik, bilgi, ilişkiler, fikirler. Ne zaman çalışıp ne zaman çalışmadığımızı çok iyi bilmiyoruz. Sürekli olarak her türlü business?la meşgul olacağız. Ücretliler bile bireysel girişimci olacak, kendi kariyerlerini küçük bir işletmeyi yönetir gibi yönetecekler: kendilerini yeniliklere hazır hale getirecekler. Kişinin kendisi bir işletme olacak. Ne aile kalacak ne de ulus.?

Taslağı yeni çizilmiş bir dönem

Gorz metalaşmanın maddesizleşmesiyle ilgileniyor: kendini satma eyleminin yaşamın bütün alanlarına yayıldığı toplum tahayyülü, geleceğe değil, halihazırda içinde yaşadığımız ?bilgi toplumu?na ait. Sahip olduğunuz bilginin niteliği ve işlevinin şekillendirdiği bir ölçek içinde, toplumsal konumuzun maddi gerçekliği de belirlenmiş oluyor. Gorz bilişim sektöründe çalışanlara, özellikle de yazılımcılara büyük bir dikkat gösteriyor: emek ve sabit maddi sermayenin önemini kaybettiği bir dönemde markalaşma, sayısal ortamdaki temsil ve erişilebilirlik, peşinden koşulan yeni özellikler olarak öne çıkıyor. Gorz, Naomi Klein?ın No Logo?sundan faydalanan bölümlerde yalnızca emeğin değil, şirketlerin de maddi niteliklerini yitirdiklerini, Nike?ın ünlü ?swoosh? logosunun veya Apple?ın ısırılmış elmasının üzerinde bulundukları nesnelere nasıl doğaüstü bir nitelik ve güvenilirlik kazandırabildiğini tartışıyor. ?Maddesiz? sermayenin 1990?larda başlayan büyük yükselişi 2008 kriziyle sona ermiş gibi görünmekle birlikte artık çalışan sınıflar ?maddesiz? üretimi içselleştirdikleri için aslında taslağı yeni çizilmiş bir dönemin eşiğinde duruyor da olabiliriz pekâlâ.

Ne istiyoruz? ?Çalışmamak? yanıtının yerini gittikçe artan oranda ?verimli çalışmak? alıyor, ?bir işe yaramak? veya ?ofiste bütün gün boş boş oturmamak.? Ancak uzun zamandır görmediğiniz eski dostunuzun da size anlatabileceği gibi, maddesiz kapitalizmin çağında çalışma ve verimlilik kavramları birer libidinal ekonomi kavramına dönüşmüş durumda. Aklımız bize, çalışırken hesabına çalıştığımızı düşündüğümüz kişi olan kendimizin bir fikir olarak kime çalıştığı üzerine düşünmemiz gerektiğini söylerken buna direnç gösteren çalışma ve verimlilik arzumuz ancak kendimizi bir fikir olarak kendi kendimize kurduğumuz takdirde kendimizin gerçekten de özgür ve son kertede kendimiz olabileceğini söylüyor. Çalışarak kendim olmaya çalıştığımda kendim olmaktan çıkıyorum, ruhumu kurtarmayı amaçlayarak şimdiki yaşantıma tövbe ettiğimde kurduğum yaşam çok daha yoğun biçimde günaha (?çalışmaya?) bulaşmış oluyor, bu durumda ?çalışmayı? en maddesiz şeymiş gibi görünen öznelliğime yöneltebilirim, bu da beni bir öznellik arkeoloğu yapar, benliğimden kazıdıklarım maddesiz bir sistemin nasıl kurulduğunu bana söyleyebilir belki. Ama tabii bunları arkadaşıma söylemedim, zaten onunla kahve içip konuşmaya dalınca saatin kaç olduğunu unutmuş, işe geç kalmışım.

Kitabın Künyesi
Maddesiz
(Bilgi, Değer ve Sermaye)
Orjinal isim: L’ımmaterıel
Andre Gorz
Çeviren: Işık Ergüden
Ayrıntı Yayınları / İnceleme Dizisi
İstanbul, Eylül 2011, 1. Basım
111 sayfa

Previous Story

Şovenizme Karşı Van Halkıyla Dayanışmaya!

Next Story

Bu Şehir Güzelse Senin Yüzünden (Nazım Hikmet’ten Vera Tulyakova’ya Kartpostallar) – Nazım Hikmet Ran

Latest from Felsefe

Nietzsche

FRIEDRICH NIETZSCHE: Felsefede “Akıl”

Felsefede “Akıl” 1 Soruyorlar bana, nedir filozoflardaki bütün bu alerji diye?… Sözgelimi tarih duygusu eksiklikleri, oluşun düşünülmesine bile duyduktan nefret, Mısırcılıkları.[17] Bir davayı tarihsellikten
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ