Masallara bir de bu gözle bakın!

Italo Calvino?nun ülkesinin masallarını derlemesi azımsanacak bir iş değil tabii ki. Ama okuduğumuz bu masallar da, edebiyatın içinde savaş söylemini körüklüyor, barıştan uzaklaşan toplumlara dönüşümü kolaylaştırıyorlar.

Yengeç Prens, Yapı Kredi Yayınları?ndan çıkan, Italo Calvino?nun derlediği, İtalyan masallarının yer aldığı bu haftaki konuk kitabımızın adı. Çikolata ve benim İtalyan çocuk edebiyatı yazınına ve çizimlerine düşkün oluşumuz bizi bu kitap konusunda bir hayli heyecanlandırdı. Bir de Calvino?nun derlemiş olması her şeyin üstünde bizleri mutlu ediyor tabii ki. Sevdiğimiz yazarlardan biridir Calvino ve böyle bir işe kalkışıp ülkesinin masallarını derlemesi de azımsanacak bir iş değildir tabii ki…

Bir kez daha hayran oluyoruz Calvino?ya. İtalya?nın tüm kokuları sindi üzerimize, hikâyeleri içimize sindire sindire seyre başlıyoruz.

İçinde bize yakın olmayan pek çok detayla karşılaşacağımızı bildiğimiz halde masal okumayı her zaman çok severiz. YKY?nin bu güzelim kitabı hakkıyla basması da bize büyük bir mutluluk verdi. Pek çok yayıncı kitabın tadını tuzunu bozmaktan çekinmezken, Yengeç Prens ve diğer İtalyan hikâyeler karşımızda lezzetli bir basımla duruyor.

İtalyan çocuk edebiyatına düşkünlüğümüzden bahsederken özellikle yazılı eserlerden söz ettiğimizin altını çizmek isteriz. Sözlü edebiyat eserlerinde aynı tadı almanın çocuk edebiyatı düşünüldüğünde, zorlayıcı yönleri olduğunu göz önünde bulundurmakta fayda var. Tıpkı bizim masallarımızda olduğu gibi. Harika bir akış, muhteşem bir hikâye sonunda birinin başının kesilmesi ya da gavurun başının vurulmasını buyuran bir padişahın sözleriyle sona erdiğinde, Çikolata ve benim olduğu gibi tüm çocuk edebiyatı düşkünlerinin de kanı donar. Barışçıl söylemden uzak bir anlayış nefes almamızı zorlaştırmaktadır. Birinin öldürülmesiyle, ayrımcı bir bakış açısının ürkütücü ürünlerinden biri olan ?gavur? sözcüğü, edebiyattaki savaş söylemini türetme konusunda yarış halindedirler ki bu bizleri huzursuz eder. Hikâyenin sözünü unutmaya çalışıp kurgusuna, yaratanların harikulâde hayal dünyalarına odaklanır, masalımızı, destanımızı ya da türkümüzü dinlemeyi tamamlamaya çalışırız. Elbette bu durum sadece bizim bulunduğumuz coğrafya için
geçerli değil.

Kırmızı Başlıklı Kız konusunda da bu noktaya düşeriz, Hansel ve Gratel?de de. Tıpkı Dede Korkut Masalları?nda ve hepimizin bildiği daha pek çok masalda olduğu gibi.

Bunları neden mi söylüyoruz? Yengeç Prens?i okuduğumuz için elbette. Emanuele Luzzati?nin hayran kalınacak dünyasıyla resimlediği, Meryem Mine Çilingiroğlu?nun özenle çevirdiği bu kitap, sadece İtalyan çocuk edebiyatını değil İtalyan kültürünü ve İtalya?yı, İtalyancayı çok seven beni bile ipten bir köprünün üzerinde bıraktı.

Kitapta Toscano?dan tutun da, Venedik, Abruzzi, Trentino ve daha pek çok gittiğim, gitmediğim ama gittiysem muhakkak hayran kaldığım yerlerin masalları var. Altı bölüme toplanan masalların bölüm isimleri şöyle: Atlı Masalları, Deniz Masalları, Efsunlu Masallar, Efsunlu Hayvan Masalları, Efsunlu Eşya Masalları, Efsunlu Kız Masalları.

Masalların hemen hepsinin hikâye kurgusu etkileyici. İtalya kokusu burnunuza doluyor, bilmediklerinizi öğrendikçe şaşırıyorsunuz.

Ejderhanın yedi başının biri tarafından ve yedi dilinin bir diğeri tarafından kesilmesi, kardeşlerinin prensesle aynı yatakta yattığını duyan ve kıskançlıktan öfkeye kapılan ağabeyin kılıcını çekip kardeşlerini öldürmesi, çakıyla üç yılan başının kesilmesi, kadının varlığının söz konusu olmaması ve erkek dünyanın söyleminin her daim gözümüzün içine sokulması, şeytanın ahırında kaldığı için insan yiyen bir atın varlığı… İspanya Kralı ve oğullarını öldürmenin paralelinde giden milliyetçilik ?ki bu milliyetçi unsurları tıpkı kadına bakıştaki gibi sıkça görüyoruz masallarımızın içinde- savaş kazanma isteği, savaşı devam ettirme biçimleri, barışı hiç mi hiç tercih etmek istemeyen yüzlerce karakter, martıya vurmak, ahtapota dönüşünce kürek darbeleriyle öldürmek, ertesi gün olup biteni fark ettiğinde saçlarını bir bir yolan ve başında bir tek saç teli kalmayınca kendi başını koparan ve ölen bir Köpek- Majeste, kötü kalpli iki abla ve akrebin kule gibi yüksek bir odun yığınında yakılması, kendi hayatını kurtarmak pahasına ejderhaya yemesi için verilen bir kardeş, aldığı işi başaramayacak birilerinin kellelerinin uçması…

Lafı uzatmak istemeyiz. Bunlara benzer pek çok söylem var ki okuduğumuz bu masallar da, edebiyatın içinde savaş söylemini körüklüyor, barıştan uzaklaşan toplumlara dönüşümü kolaylaştırıyorlar. Edebiyatın elbette barış ya da savaşı desteklemek gibi bir görevi yoktur ancak çocuk edebiyatında bugünden bakılınca kanımızı donduran söylemler bu masalların içinde elini kolunu sallaya sallaya gezmektedir. O günün şartları içinde olağan karşılandıklarından, birinin ölümüne sevinilip üzerine edilen ?Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine? sözleri parendeler atmaktadır.

Çikolata ve ben, sevdiğimiz bir yazarın, sevdiğimiz topraklar üzerindeki hayranlık duyulacak çalışmasından, güzellikleri unutmadan ancak bizi rahatsız eden yönlerini de ortaya koyarak bahsetmeyi gerekli gördük bu hafta.

Yengeç Prens?i, masalları incelemek isteyenlerin en kısa zamanda okuması ve o günün İtalya topraklarında dolanabilmeleri dileğiyle…

GÖRKEM YELTAN
22.08.2014 , http://kitap.radikal.com.tr/

YENGEÇ PRENS
Italo Calvino
Resimleyen: Emanuele Luzzati
Çeviren: Meryem Mine Çilingiroğlu
Yapı Kredi Yayınları
2014, 256 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir