Masumiyetin Yitirilişi Ve Tarihin Çocuk Gözleri? – Canan Koçak

Altı yaşında bir çocuk, çevresinde gelişen olaylardan hangisini anlar, kavrar yada yorumlar? Soyut ve mantıklı düşünemez elbette, ama doğru olan bir şey vardır, o da bazı şeyleri somutlaştırmaya başladığı ve artık duyguları ile düşünebildiğidir. Oyun çağının birçok özelliğini taşısa da, okula gidebilecek yeterliliğe sahip olduğu genel kabul gören özelliklerinden biridir. Hayal dünyası, varsa yoksa hayal dünyası, kız yada erkek hiç fark etmez, çocuğu yönlendiren temel belirleyenlerden en önde gidenidir. Çocuklar hiç kuşkusuz, Dünya?yı her birimizden çok daha farklı algılamakta ve olup bitenlere bambaşka bir çerçeveden bakmaktadır.
Çok uzağa gitmeye gerek yok, Dünya tarihini düşünün. Yaşanan savaşlar, katliamlar ve çekilen onlarca acı. Peki içinde olmadığımızı düşündüğümüz, uzaktan bir film gibi izlediğimiz yada roman gibi okuduğumuz böylesi günlerin küçük tanıklarını, yani çocukları hiç düşündünüz mü? İşte Nancy Huston böylesi bir akıl yürütme ile tam dört neslin hikayesini, sadece altı yaşında olan ve her biri birbirinin akrabası olan büyük bir aile ile yaklaşık yetmiş yıllık bir tarihe ayna tutuyor. Bildiğimizi zannettiğimiz, fakat bilmediğimiz, şaşırtıcı ve bir o kadar da sarsıcı olan, yaşanan tarihin sırlarını açığa çıkarıyor.

2004?den Geriye 1982, 1962, 1944 ve Kırılan Fay Hatları?

?Kumda yatan Iraklı askerlerin cesetlerine bayılıyorum, tam bir slayt gösterisi?Onların etrafında ayakta durup seyreden Amerikalı askerler şöyle der gibi: Eh ucuz kurtulduk??
Roman, 2004 yılında altı yaşında Amerikalı ?Sol? isimli bir çocuğun çevreyi gözlemleyerek anlattıklarıyla başlar. ?Sol? bilgisayar başından kalkmamakta ve sürekli şiddet içerikli oyunlar oynamaktadır. Babası Randall Irak savaşına maddi destek sağlayan bir şirkette çalışmaktadır. ?Sol?, anne ve babasını masum oyunlar oynuyormuş gibi kandırabilecek kadar zeki ve uyanık davranmaktadır. Adeta 21.Yüzyıl çocuklarının bireyciliğini, bencilliğini ve yalnızlığını tüm tavırlarıyla özetlemektedir. O dönem yaşanmakta olan Irak savaşı ve televizyon ekranlarından izlenmekte olan katliamlar ?Sol?un gözlerinden anlatılırken, sanki ölen insanlar sadece bir bilgisayar oyununun parçaları gibidir. Mekanikleşen ve duyarsızlaşan Dünya, yakın geçmişimizden yola çıkılarak, altı yaşındaki bir çocukla, fakat düşünceleriyle bilinen çocuk masumiyetini çoktan yitirmiş olan ?Sol?le anlatılır.

?Neredeydin? Seni her yerde aradık bile demediler?ölüm böyle bir şey herhalde dedim kendi kendime: Hayat sensiz devam ediyor rahatça.?
2004?ten geriye doğru gidilir ve söz sırası 80?lerin altı yaşında ki çocuğu, Sol?un babası Randall?dadır. Randall?ın çocukluğunun geçtiği yer İsrail?dir. Bugün dahi çatışmaların devam ettiği, Filistin-İsrail savaşına değinilerek, halklar arasında ortaya çıkan gerilimden söz edilir.Tarafsız olunamayan, ille de bir taraf tutmanın zorunluluğu ile hareket eden, taraf olunmazsa ölünebileceğin gerçekliği ile yaşayan insanların savaşıdır anlatılan. Masumiyetini yitirmemiş, soran gözlerle Filistin?li bir kızı severek, düşmanlığın anlamsızlığını anlatır Randall.

?Çünkü insanlara aptal olmayı öğretmek zeki olmayı öğretmekten daha kolaydır. Mesela insanlara bütün sorunlarının Yahudilerden kaynaklandığı söylenirse, içleri rahat eder çünkü anlaması kolaydır. Hakikat insanların çoğuna göre çok fazla karmaşıktır.?
1960?lar Sadie, yani Randall?ın annesi ve sonrasında 1940?lar ve Krıstına, yani Sadie?nin annesi yada adı geçen herkesin anneannesi ile izi sürülen tarih, nihayetinde Nazi katliamına dek uzanıyor. Alman askerlerinin savaştan kaynaklanan kayıplarını telafi etmek için buldukları inanılmaz çözümler, bu kadarı da olmaz dedirtecek kadar şaşırtıcı gerçekler.
Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Buralı, oralı yada şuralı olduğumuza emin miyiz? Soy ağacını çıkarır kimileri, yine de halklar birbirine o kadar çok geçmiştir ki, işin içinden çıkamayız bazen, nereli olduğumuz yada nereden geldiğimizin de bir önemi yoktur aslında ve kuşkusuz insan olabilmek, kazanılan değerlerin en zorudur.

Canan Koçak

Yazarın Diğer Yazıları

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Kant’ın Dünyası – Manfred Geier

Next Story

Sensiz Her Şey Renksiz / Mektuplar 1952-1973 – Abidin Dino, Güzin Dino

Latest from Canan Koçak

Go toTop