Mehmed Uzun’un “Ruhun Gökkuşağı” Adlı Biyografi Kitabına Dair – Nejdet Evren

Anlatının yalın/içten/duru dili ile gök-kuşağının yedi rengine atılan bir imzadır ?Ruhun Gökkuşağı?; renklerin evrensel dilidir ruhu beş-yönden kuşatan ve Kavafis?ten soluklanarak başlar;

? Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın;
Aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir
şey umma…?

Uzaklar vardır yaşanır; ruhun sığdırılamadığı uzaklar…Sevgiliye seslenilir gibi seslenilir; iz-i düşer kağıda. Ekelöf?ün dizeleriyle;

?Uzaklarda bir ülkeden yazıyorum sana

Uzaklarda bir ülke
Herhangi bir yakınlığın olmadığı
Oraya gelindiğinde bulunan
Sadece uzaklarda bir ülke…?

Dilin, kültürün, coğrafyaların farklılaştığı uzak diyarlarda var-olabilmenin, yalnızlığın yabancılıkla yoğrulduğu yer/zaman diliminde sürgünde filizlenmenin; yerelden çıkarak evrensel dili/anlatıyı/rengi yakalayıp gök-kuşağına işleyebilmenin uzanımında ?Ruhun Gökkuşağı? yazarın kendisi ile yaptığı uzun soluklu sohbetinin, kültürler/tarihler/coğrafyalar arasındaki diyalogudur.

İnsanın kendisine yaptığı yolculuk, belki de en taraflı/öznel görünen bir yolculuk sanılabilir. Ne ki, yolculuğa çıkan kişi evrensel bir ruh arayıcısı ise, bu öznelliğin en çok farkında olan kişi durumundadır ve bu nedenle öznellikten uzaklaşarak, kendisine karşı acımasız eleştiriyi yöneltir. Ruhunu gökkuşağında görmek isteyen Uzun?un çığlığı gecede yankılanır.

Giden gelebilir mi?

?ben, ben değilim artık…? dediğinde hemen sormak gerekiyor, öyle ise, içimdeki kim? ?ben? ini yargılayan, irdeleyen, aşmaya çalışan, o-na dıştan bakan ve tüm öteki denilenleri ?ben?inde toplayan evrensel bir ruhun motifleri gizlidir gökkuşağında…

menteşeleri yerinden sökerken rüzgar
vakit tamam dedi bilge kişi ve yolcuya
gideceği yönünü gösterdi…

Biyografisinde Mehmed Uzun söz/anlatı ve uzantısı yazıya vurgu yaparken ?…Yazı, insanlık tarihinde bir devrim, bir dönüm noktasıydı, duyguyu, düşünceyi, tekniği, bilimi geliştiren, zenginleştiren yepyeni bir keşif, yepyeni bir gelenekti…? diye tanım koyarken, gökkuşağını ise şöyle tanımlamaktadır; ?…Dedemin kuşaktan kuşağa geçen o gökkuşağı, seslere göre biçimlenmiş harflerin, duygu ve düşünceye şekil vermiş yazının, sınırların, mekanın, zamanın ötesinde sözü, anlatıyı, edebiyatı, felsefeyi, bilimi, mantığı, tarihi, özcesi uygarlığa ilişkin her şeyi etkilemiş, zenginleştirmiş, dün-bugün-yarın arasında organik bir ilişki kurmuş o göz kamaştıran, o anlaşılması olanaksız muazzam bir gücü olan yazının çok renkli bir dünyasıydı; gökkuşağı, yazılmış renkli söz ve anlatıydı?…

Kuşaktan kuşağa aktarılan bir resim ki, dilin ve rengin anlatısı ve yerelden evrensele uzanan ayrı bir gök-kuşağının ruhuna vücut verecekti. Acılar/yokluklar/inkar ve yok-sayılmalara karşın uçurumlara şelale gibi dökülen ırmaklaşmış bir ruh doğacaktı bu resimden; Mehmed Uzun; ?Ruhun Gökkuşağı?…

Yazan: Nejdet Evren
Batı, 13 Ekim 2009

Kitabın Künyesi
Ruhun Gökkuşağı
Mehmed Uzun
İthaki Yayınları
Basım Tarihi: Mart 2005
Sayfa Sayısı: 391

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir