Şükran Kurdakul, topluma yoğun bir yurt ve insan sevgisiyle bakan, siyasal ve toplumsal mücadelede söz ve sorumluluk sahibi olan kavgacı ozanların izini sürüyor. O yüzden de ona baktığımızda bir yandan Tevfik Fikret’i, Nazım Hikmet’i bir yandan da Namık Kemal’i görürüz.
Yazar, Namık Kemal?in sanatçı kişiliğinin nasıl oluştuğunu, kimlerden etkilendiğini ve yaşadığı olayların kendisini neleri yazmaya yönelttiğini, değişik kaynaklardan Namık Kemal ile ilgili yazılar, şiirler ve eleştiriler alınarak hazırlanan kitap, Namık Kemal okurları için oldukça güzel bir eser.

“Şükran Kurdakul’un Namık Kemal’i, Namık Kemal üstüne bugüne değin bilmediğim şeyleri gösterdi, öğretti bana.” Melih Cevdet Anday

“Bütün yönleriyle, bütün açılardan görülmüş ünlü ozanımız. Yan tutmayan tam bir bilim soğukkanlığı ile yazılmış.” Fazıl Hüsnü Dağlarca

“Namık Kemal adlı bu yeni yayında da Şükran Kurdakul yeni yöntemler denemiş. Kanımca, Şükran Kurdakul’un bu yeni kitabı kendi boyutları içinde okurlarını Namık Kemal’le ilgili genel bilgilere sahip kılmaktadır. Bu bakımdan yazarı kutlanmalıdır.”
Yusuf Çokutsöken

Kitabın Özeti :

Namık Kemal’in Yaşamı:

Namık Kemal, 21 ARALIK 1840?ta Tekirdağ?da doğdu. Müneccimbaşı Mustafa Asım ile Fatma Zehra Hanım?ın oğludur. Sekiz yaşındayken annesinin ölümü üzerine dedesi Abdüllatif Paşa?nın yanına alındı. Bir yıl İstanbul?da Beyazıt ve Valide rüştiyelerinde okudu (1849). Rumeli ve Anadolu?nun çeşitli merkezlerinde görevler alan dedesiyle birlikte dolaşır. Kars?ta bulundukları yıllar (1851-1854) müderris ve şair Seyyit Mehmet Hamit Efendi tarafından yetiştirildi. Bir yıl sonra İstanbul?a döndü. Burada Arapça ve Farsça öğrenimi gördü. Bir süre sonra kaymakamlık görevi verilen dedesiyle birlikte Sofya?ya gitti (15 Mayıs 1855).

Sofya?da geçirdiği iki yıl Namık Kemal?e yeni öğrenim olanakları kazandırmış, Fransızca?ya ve ilk şiir denemelerine bu şehirde başlamıştır. 1857?de İstanbul?a gelen Namık Kemal bir süre sonra Tercüme Odası?na girdi ve hem edebiyat, hem düşün adamı kişiliğinin oluşması yolunda kendisine çok şey kazandıran bir ortam içinde yetişme olanakları buldu, Fransızcasını ilerletti.

Öte yandan dönemin düşün ve sanat adamlarının toplantılarına katılmaya başlamış, aralarında Leskofça?lı Galip, Hersekli Arif Hikmet, Şeyh Osman Şems gibi ünlü şairlerinde bulunduğu Encümen-i Şûra çevresindeki kişilerle tanışmıştı. Şinasi ile yakınlık kurması ona 1862?den itibaren Tasvir-i Efkâr?da yazma olanağı sağladı. Adı dönemin reformcu olarak bilinen aydınları arasında duyulmaya başladı.

?Yeni Osmanlılar? adlı gizli örgütün İstanbul?daki ilk toplantısına katıldığı zaman (Haziran 1865) Namık Kemal 25 yaşında bir gençti. Tasfir-i Efkar ve Ali Suavi?nin çıkardığı Muhbir (1866) gazetelerinde, ?Yeni Osmanlılar Cemiyeti?nin gizli toplantılarında alınan kararlar doğrultusunda yapılan yayın, özellikle Ali Suavi?nin ?Millet Meclisi Usulü?nden söz açan yazısı Bab-I Ali?yi baskıya yöneltti. Çok geçmeden gazete kapatıldı. Namık Kemal Erzurum vali muavinliğine atanarak İstanbul?dan uzaklaştırıldı. Bu evrede Padişah Abdülaziz?e karşı olanlardan Mısırlı Hidiv ailesinden Prens Mustafa Fazıl Paşa, Namık Kemal ve Ziya Paşayı Paris?e çağırdı. Bu çağrı üzerine Namık Kemal ve Ziya Paşa Paris?e kaçtılar (17 Mayıs 1867). Bir süre sonra orada toplanan dokuz ihtilalci, Paşanın başkanlığında ?Yeni Osmanlılar Cemiyeti?nin ilk yönetim kurulunu meydana getirdiler.

Paris?te uzun süre sürekli olarak Muhbir (31 Ağustos) gazetesine yazıyor, bir yandan da felsefe, edebiyat, hukuk, toplum bilim alanlarında kendisini eğitmeye, dönemin bilim adamlarıyla tanışarak onlardan yararlanmaya çalışıyordu. Bir süre sonra Ali Suavi ile görüş ayrılığına düşünce Ziya Paşa ile birlikte Londra?ya geçen Namık Kemal, orada çıkardıkları Hürriyet gazetesinde (29 Haziran 1868) yazmaya başladı. Bu gazetedeki yazıları 64.sayıya kadar sürdü.

Namık Kemal?in İstanbul?a döndükten sonra uzun süre Sadrazam Ali Paşanın ölümüne kadar (7 Eylül 1871) sustuğu söylenebilir. Sadrazamın ölümünden sonra, önce birkaç arkadaşıyla birlikte ?İstikbal? adlı bir gazete çıkarmak istediyse de hükümet izin vermeyince ?Hadika? gazetesinde ve Teodar Kasap?ın yayımladığı Türkçe ilk güldürü dergisi olarak bilinen Diyojen?de yazmaya başladı. Bu derginin de kapatılması üzerine arkadaşlarıyla Aleksan Sarrafyan adlı Ermeni?nin sahibi olduğu ?İbret? gazetesini kiraladılar. Ne var ki, 13 Haziran 1872?de başlayan bu yayın, 9 Temmuz 1872 günü hükümetçe yasaklandı. Namık Kemal de Gelibolu mutasarrıflığına atanarak İstanbul?dan uzaklaştırıldı. Kısa süre sonra görevinden azledilerek dönüşü serbest bırakıldı (25 Aralık 1872). Bu tarihten sonra bazı yazılarından seçmeleri ?Evrak-ı Perişan? adlı kitapta toplayıp yayınlama isteğine ise izin verilmedi.

V.Murat?ın tahta getirlemesinden hemen sonra çıkarılan af sonucu öteki sürgünlerle birlikte İstanbul?a dönen (7 Haziran 1876) Namık Kemal?e Şura-yı Devlette ve Kanun-i Esasiyi hazırlayacak kurulda görev verilde.

Bu arada V.Murat?ın sinir hastalığı artmış, Mithat Paşa ve arkadaşları Şehzade II.Abdülhamit?i (Meşrutiyetin ilanına engel olmayacağı üzerine söz alarak) tahta çıkardılar (31 Ağustos 1876). Çok geçmeden, II.Abdülhamit Mebuslar Meclisi açıldığı gün Sadrazam Mithat Paşa ile Devlet Şurası üyesi Namık Kemal?i tutuklamaktan çekinmedi. Namık Kemal maaşı ödenmek koşuluyla Midilli adasına sürgün edildi (1877). İki yıl sonra (Avrupa?ya kaçması ihtimali göz önünde tutularak) bâlâ rütbesiyle mutasarrıflık verildi.

Beş yıl süren (1879-1884) Midilli?deki yaşamında Namık Kemal?in kendisini tamamen Osmanlı Tarihi?ni yazmaya verdiği söylenebilir. Ama ne var ki, beş yıllık emeğine konan yasak onu çok sarstı. Ölümünden az önce Midilli?den Rodos?a (1884), oradan da Sakız?a (1888) atanmıştı. Manevi güçsüzlüğü arttıkça, yakalandığı zatürreye karşı koyma gücünü bulamadı. Kısa süren hastalık sonucu öldü. Ölümden sonra naşı Bolayır?a Tevfik Fikret?in çizdiği mezara taşındı.

Dünya Görüşü:

Daha Avrupa?ya kaçmadan önce Tasvir-i Efkar gazetesinin yönetiminden tek başına sorumlu olmak Namık Kemal?i çeşitli toplumsal sorunlara eğilmek zorunda bırakmıştı. İlk bilgilenme evresinin bu çok sınırlı olanakları içinde gittiği Fransa?da felsede, edebiyat, toplum bilim, hukuk ve ekonomi öğrenmeye çalıştı. Emil Acollas?ın derslerinde Thomas Hobbes (1566-1674), John Lock (1634-1704), Jean ? Jack Rousseau (1712 ? 78) gibi 1789 Fransız Devrimi?nin kuramcıları sayılan düşün adamlarının öğretilerini izledi. Aydınlanma felsefesinin ilkelerini tanıma olanağı buldu. Fransa?ya gittiği zaman XIX.yy.ikinci yarısına damgasını basan bu olayları kimi yazılarında ancak güncel yorumlarla değerlendirebilen Namık Kemal?in sosyalist düşünce adamlarının öğretilerinden yoksun bulunduğunu söyleyebiliriz. Rousseau?nun ?Doğal Haklar? ve ?Toplumsal Sözleşme? haklarına ilişkin düşüncelerini ?şeriat? ilkeleriyle uzlaştırmaya çalışmış, Hürriyet gazetesinde yayımladığı makalelerinde özgürlük, eşitlik, bireyin hakları ve görevleri, devletin egemenlik hakkı, meşrutiyet gibi sorunlara değinmiştir. Dine dayalı meşrutiyet yönetimi istediklerini belirten Namık Kemal, Osmanlı devleti?nin dayandığı dinsel ilkeler ve kurumlar bozulacak olursa devletin varlığının tehlikeye düşeceğini ifade ederek yakın arkadaşı Kânipaşazade Sezai Bey?in Paris?te yayımladığı kitabı, (Hukuk-u Umumiye) yasaların kökenini laik ve toplumsal esaslara bağladığı gerekçesiyle eleştirir. Geleneksel kurumlara güvence vermeye çalıştıktan sonra meclislerin, kuruluşların işleyişleri, yetki ve sorumlulukları üzerinde durur. Özellikle batı uygarlığının gösterdiği gelişmelerin altını çizerek, bilimsel kurumların uygulama alanına girmesinden sonraki ilerlemeleri anlatmaktadır. Fabrika, şirket ve Müslüman Bankası gibi kuruluşların olmadığından yakınmaktadır. Namık Kemal?in değişik evrelerde, ?ıslahatçılıktan devrimciliğe kadar? uzanan çizgilerde değişik kimlikler gösterdiğidir.

Prof.Niyazi Berkes onun bu evrelerini saptarken Yeni Osmanlılar Cemiyeti?nin çalışmalarından umudu keserek İstanbul?a döndüğü zaman şu amaçlara bağlandığını anlatır.

1. Avrupa?da gördüklerini anlatmak,

2. Ülkesinde ilerlemeye engel gördüğü noktaları saptamak,

3. İlerleme hedeflerini göstermek,

4. Bunun için nelerin düzeltilmesi gerektiğini ve reformun hangi araçlarla yapılacağını araştırmak.

Düzenin siyasal ve ekonomik planda eleştirisi? Burjuvalaşma sürecinin ilk aşamalarında, özgürlük şairinin, yeni sınıfın ideologlarından biri olarak düşün tarihimize katkısı böyle özetlenebilir.

Sanatçı Kişiliği:

A. Şiirleri: Namık Kemal şiire ?nazire? (benzek) lerle başlamıştır. İlk etkisinde kaldığı şair Leskofçalı Galip?tir. Çoğu şiirinde çağdaşı şairlerden esinlenerek yazılmış izlenimi veren dizeler bolca vardı. Encümen-i Şuara?nın toplantılarına katıldığı dönemin ürünleri olan bu şiirleri kişiliğini arama çabaları içinde durmadan yazan genç bir şairin ilk denemelerine sayanlar çokluktadır. Namık Kemal?in şiirlerinde özellikle vatan, hürriyet, esaret, kavga, mücadele, zulüm vb.sözcüklere yer vermesi edebiyat tarihçelerinin üzerinde durdukları yönüdür. Bu kavramlar bir bakıma onun şiirinin temeli sayılır.

B. Romanlar: Namık Kemal?in ilk romanı ?İntibah? 1876 tarihini taşır. İntibah, roman sanatının ana kuralları göz önünde tutularak yazılmıştır. Kahramanların duygusal davranışlarının çok ağır bastığı görülen İntibah?ta, kişiler olağanüstülük yarışına çıkmış gibidirler. Çoğu araştırmacılar Namık Kemal?i romantizm akımının etkisi altında görürler. Öteki romanı, iki cilt tasarladığı Cezmi?dir. III.Murat zamanında geçen tarihsel bir romandır. Gerçekleşmesini istediği ?İslam Birliği? ülküsünü işlemeye çalışır.

C. Tiyatrolar: Gelibolu?dan İstanbul?a döndüğünde Osmanlı tiyatrosu?nu geliştirmek amacıyla oluşturulan kurulda görev aldı. Böylece tiyatro ile daha yakından ilişki kurma olanağı buldu. Çok geçmeden yazılarında ileri sürdüğü düşüncelere bağlı kalarak ?Vatan yahut Silistre? oyununu yazdı; sahneye konmasını sağladı. Daha sonra da Gülnihal, Akif Bey, Zavallı Çocuk, Celaleddin Harzemşah ve Kara Bela oyunları ile sahne edebiyatımızın öncüleri arasına katıldı.

D. Yazıları: Dönemin en verimli kalemlerinden biri olan Namık Kemal?in yayımladığı yazıların sayıları 500?den fazladır. Bunlar özellikle, 1863-1873 yılları arasında Tasvir-i Efkar, Muhbir, Hürriyet, Basiret, İbret, Hadika, İttahat, Sadakat, Diyojen ve Vakit gazetelerinde çıkmıştır. Yazılarını şöyle sınıflandırmak mümkündür.

1. Siyasal Yazılar: Avrupa?nın siyasal sorunları ve Osmanlı İmparatorluğu dış politikasını konu alanlar. Osmanlı İmparatorluğunun iç sorunlarını tartışan yazılar.

2. Toplumsal Sorunları Konu Alan Yazılar : Birey ve toplumsal sorunlar Ekonomik sorunlar, hukuk ve yönetim Şehir sorunları.

3. Edebiyat, Dil, Sanat ve Genel Kültür Sorunlarını Konu Alan Yazılar.

E. Eleştirmeleri: Namık Kemal?in eleştiri yazıları üç türde toplanabilir.

1. Edebiyatın genel sorunları üzerindeki yazıları (Mukaddeme-i Celal, İntibah, Bahar-ı Daniş)

2. Dönemin edebiyat yaşamındaki yapıtlarla ilgili eleştirmeleri (Tahrib-ı Harabat, Takip, İrfan Paşa?ya Mektup, Mes Prions Muahezesi)

3. Mektupları Özellikle Abdülhak Hamit?e mektupları edebiyatın değişik sorunları üzerinde yazılmış makaleler niteliğindedir.

Şükran Kurdakul’un Yaşam Öyküsü
23 Mart 1927?de İstanbul?da doğdu. Ertesi yıl babası, Kurtuluş Savaşı komutanlarından Kıdemli Binbaşı Mehmet Salih Bey (Şehremini) öldü. İlkokulda başladığı öğrenimini İzmir Karşıyaka Ortaokulu ve Lisesi?nde (şimdi Namık Kemal Lisesi) sürdürdü. Şiirleri, çocuk denilebilecek yaşlarda, Tomurcuk (1943) ve Zevklerin ve Hülyaların Şiirleri (1944) başlıklı kitaplarında toplandı.

Lise öğrencisiyken, Türkiye Emekçi ve Köylü Partisi?nin Denizli örgütünü kurma girişiminden dolayı, TCK?nın 142. maddesine aykırı eylemde bulunma savıyla tutuklandı (Aralık 1946). Dört buçuk ay Denizli Cezaevi?nde kaldı ve beş aya mahkûm edildi. Yargılanması sürerken Yargıtay?ın ?telgraf emri? üzerine (Mayıs 1947), Milli Eğitim Bakanlığı kararıyla liseden çıkarıldı. Bir süre Belediye Encümen Kalemi?nde daktiloculuk yaptıktan sonra askere gitti (1948). Maraş?taki ?Sürgün Alayı?nda askerliğini tamamladıktan (1950) sonra İstanbul?a yerleşti. Bir süre Beşiktaş Noterliği?nde ve Ziraat Bankası Bahçekapı Şubesi?nde memurluk yaptı. Bir yandan da arkadaşlarıyla birlikte on beş günde bir çıkan Yeryüzü (15 Ekim 1951 / 15 Mart 1952) ve yine on beş günlük Beraber (1 Eylül 1952 / 1 Ocak 1953) dergilerini yayımladı.Yeryüzü dergisinin 1 Kasım 1951 günlü ikinci sayısında yer alan ?Milli Kurtuluş Şarkısı? başlıklı şiiri nedeniyle, yine TCK?nın 142. maddesine aykırılık savıyla yargılanıp aklandıysa da çok geçmeden Türkiye Komünist Partisi üyesi olduğu öne sürülerek tutuklandı (26 Eylül 1953). İki yıllık tutukluluk dönemi ?68 günü ?hücre hapsi? olmak üzere? Harbiye Cezaevi?nde geçti. Mahkemenin verdiği iki yıllık hapis cezası süresini tamamlayarak 26 Eylül 1955?te serbest bırakıldı; Yargıtay?ın bozma kararının ardından bu davadan da aklandı.

1956?da yayımlanan üçüncü şiir kitabı Giderayak toplatıldı; 142. maddeye aykırılık savıyla mahkemeye verildi. Ancak dava, zamanaşımı süresi içinde açılmadığından, ilk duruşmada düştü. Kurdakul bu yıllarda (1956-?60) Tan gazetesi ile Yeni Gazete?de ve Varlık Yayınevi?nde düzeltmenlik yaparak geçimini sağladı. 1958?de Yelken dergisini yönetmeye başladı ve bu görevi 1960?a kadar sürdü. 1957?de kitapçı dükkânı olarak kurulan Ataç Kitabevi?ni zamanla yayınevine dönüştürdü. Bu yayınevi adına Ataç (1962) ve Eylem (1964) dergilerini yayımladı.Genişçe bir edebiyat ve düşün yelpazesinin ürünlerine yer veren dergiler ve yayınevi, kültür yaşamımızın öncü yayın kuruluşlarından oldu. Kurdakul bir yandan da 1963-?69 arasında Türkiye İşçi Partisi?nde ?aktif? bir üye olarak çalıştı; bir süre Balıkesir il başkanlığı yaptı.

Kurdakul?un 1969?da yayımlanan Halk Orduları adlı kitabı da TCK?nın 312. maddesine aykırılık gerekçesiyle yargılanıp mahkum edildi. Dava Yargıtay aşamasındayken çıkan af yasası, şairin hapse girmesini engelledi.

1969?da politik yaşamına son veren Kurdakul, bu tarihten sonra edebiyat alanındaki çalışmalarına ağırlık verdi.Bir yandan da yazar örgütlerinde yönetici olarak çalıştı. 1961?de Türk Edebiyatçılar Birliği?nin yönetim kuruluna seçilmiş; 1964 sonrasında iki dönem bu kuruluşun genel sekreterliğini üstlenmişti. 1977?de Türkiye Yazarlar Sendikası?nın yönetim kuruluna girdi ve ikinci başkanlığa getirildi. 12 Mart 1980 sonrasında açılan TYS davasında arkadaşlarıyla birlikte yargılandı, aklandı. 1988?de PEN Yazarlar Derneği?nin kurucular kurulunda yer aldı; 1989-1991?de ikinci başkanlığında, 1991-1997 yıllarında başkanlığında bulundu.

Eserleri
Şiir:
Tomurcuk (1943)
Zevklerin ve Hülyaların Şiirleri (1944)
Giderayak (1956)
Nice Kaygılardan Sonra (1963)
İzmir?in İçinde Amerikan Neferi (1965)
Halk Orduları (1969)
Acılar Dönemi (1977)
Bir Yürekten Bir Yaşamdan (1982)
Ökselerin Yöresinde (1984)
Ölümsüzlerle (1985)
İhtiyar Yüzyıla (1997)

Öykü
Tanığın Biri 1970,
Beyaz Yakalılar 1972,
Kurtuluştan Sonra 1973,
Onların Çocukları 1974,
Öyküler (dört kitabından seçmeler) 1989
(öykülerin toplu basımı hazırlanıyor)

Oyun:
Zindandaki Şair (Tek Kişilik Oyun) 1990

Çeşitli
İçe Kapanış (Baudelaire?den derlenmiş şiirler) 1959,
Toplum İçin Şiirler (Derleme ?Ömür Candaş?la) 1966
Nâzım?ın Bilinmeyen Mektupları 1986
Nâzım?dan Armağan
(Derleme ?Kıymet Coşkun ve Öner Yağcı ile) 1990

İnceleme Araştırma:
Sosyalist Açıdan Türk-İş Yargılanıyor (Derleme, İnceleme ?Şaban Yıldız?la) 1976
Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (1971)
Çağdaş Türk Edebiyatı Meşrutiyet Dönemi (1976)
Namık Kemal (1977)
Çağdaş Türk Edebiyatı Cumhuriyet Dönemi (1987)
Şairce Düşünmek (1990)

Ödülleri:
Nevzat Üstün Şiir Ödülü, 1983.
(Bir Yürekten Bir Yaşamdan adlı kitabı için.)

Makedonya Yazarlar Birliği?nin ?Edebiyat Yasası Ödülü?, 1999. (Şiire katkıları için.)

Filistin Yazarlar Birliği?nin Barış Ödülü, 1998

Armağan
Bunca yol çok ışık birikti avuçlarımda
Senin olsun
Esinlen sevgi dokuyan ellerimden
Bunca yıl şiirin, kardeşliğin, kavganın
Has bahçelerinde yarattım bu gerçeği.
Sabrım senin olsun.
Aşkım senin olsun.

Acıların sütüyle büyüttüğüm umutlar
Mahpushane avlularında boy verdi,
Dolunay menekşelendi kirli kara camlarda.
Her görüşte vurulduğumuz ana evren
Özgürlüğe boyadi saksımdaki çiçeği
Senin olsun.

Biz ki acılar döneminden
Ellerimizi kirletmeden geçtik.
Direncim senin olsun,
Sevgim senin olsun.

Al Beni Sevecenliğine
Ben sevdayım, al beni sevecenliğine
Ben gülüm, dallarına aşıla beni
Çocuğum ben, göğsünde büyüt,
Umudum, ben düşüncende geliştir.

Acıyım, gerçeği ararsan bende,
İnancım, coşkuyu yaşarsan bende…

Şükran Kurdakul

Previous Story

Honore de Balzac ‘ın Hayatı

Next Story

Matematik ‘yaramaz’dır! Akıl yürütme, mantık ve matematik; Ahmet Doğan

Latest from Biyografi Kitapları

Sait Faik’in Dünyası – Afşar Timuçin

Edebiyatımızın yapı taşlarını düşündüğümüzde ilk akla gelen kişilerden biri de Sait Faik’dir. Öykü sanatının bu büyük ustası gerçek bir insancı ve kılı kırk yaran

Deniz Gezmiş’i Anlatan 5 Kitap

Bizim Deniz – Mare Nostrum En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de Devrim O, onun en güzel yüz metresini koştu En sekmez luverin namlusundan fırlayarak
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ