Namık Kemal, Midilli Sürgünü mü, Valisi mi?

1877 Temmuz?unda, akşamın geç bir vakti, dönemin emniyet müdürü ziyaretine geldi. Gecelik entarisi içinde onu karşılayan şaire, ?Efendi, kabahatiniz affolundu. Size 5000 kuruş aylık tahsis edildi? dedi. Ama emniyet müdürünün istediği bir şey vardı: Namık Kemal İstanbul?u terk edip Midilli adasında ikamet etmeliydi. Midilli?ye doğru yapılan gemi seyahati, başına gelen ne ilk sürgündü ne de son olacaktı.

1840 yılında doğan Namık Kemal, 14 yaşında bir defter dolusu şiire sahiptir. 25?ine geldiğinde adı, meşhur şair ve yazar imzaları arasındaki yerini çoktan almıştır. Tasvir gazetesinin, Yeni Osmanlılar Cemiyeti?nin en faal kişilerinden biridir. Üstelik dönemin muhalefet partisi niteliğindeki Tercüme Bürosu?nda çalışmaktadır.

Gazetelerdeki yazılardan rahatsız olan yönetim, onu İstanbul?dan uzaklaştırma işlemlerine başlar. Erzurum?a görevli gitmeyi reddeden şair, Paris?e kaçar. Oradan Londra?ya geçerek Hürriyet adındaki gazeteyi çıkarır. Londra?da Karl Marx?la aynı sokakta oturdukları halde, hiç söz etmemiş olmasından, onu tanımadığı anlaşılıyor. Namık Kemal Londra?dayken toplumsal hayat kadar tiyatro ve gösterileri de takip eder. Edebiyat alanında en büyük hayranlığı Victor Hugo ve Shakespeare eserlerinedir ve ömrü boyunca pek değişmez.

30 yaşında tekrar İstanbul?a çağrılır. Bunun en önemli nedeni, ülke yönetiminin kısa zaman aralıklarıyla el değiştirmesi, son derece kaygan bir yapının olmasıdır sanırım. İbret gazetesini çıkarır. Bu gazetedeki yazılarının hoşnutsuz sonucu olarak Gelibolu Valiliği?ne gönderilir. Diyojen ve Hadika gazetelerine yazmaya devam eder. O sıralar yazdığı Vatan Yahut Silistre oyunu, Güllü Agop tiyatro topluluğu tarafından sahnelenir. Oyun izleyicilerde büyük bir heyecan yaratır. Elbette birkaç gün içinde İbret kapatılır ve Namık Kemal Magosa?ya sürgüne gönderilir. Gemiye bindiğinde, oyunun coşturduğu halkın yanında olacağını düşünse de gelen giden olmaz. Yol boyunca Fransız ulusal marşı La Marseillaise?i söylediği duyulur. İslam Bey ve Zekiye?nin aşklarını ve Rus işgalindeki Silistre için verdikleri savaşı anlatan oyun ve Namık Kemal?in yazdığı diğer oyunlar, Güllü Agop tarafından isim verilmeden oynanır.

Üç yıl süren sürgün, tahta Abdülhamit?in geçmesi ve Birinci Meşrutiyet?in ilanı ile son bulur. Ünlü Vatan Kasidesi yayınlanır; Namık Kemal, hazırlanacak olan Anayasa komisyonuna seçilir. Bir toplantıda söylediği ?iki defa vaki olan şeyin üçüncüsü de olur? sözü ile dönem padişahını kastettiği ileri sürülünce Midilli sürgünü başlamış olur.
Namık Kemal Midilli?de bulunduğu sırada tarihi eserler yazar. Biri Celalettin Harzemşah adlı bir oyun, diğeri Cezmi adlı bir romandır. Cezmi, Sadrazam Sokullu döneminde geçtiği için, ilk tarihi roman olarak kabul edilir. Doğrusunu söylemek gerekirse, Midilli adasından yazdığı mektupları okumak bana daha ilginç geldi. Kuzey Ege?nin göbeğine yerleşmiş bu adaya ilişkin olarak eski zamanlardan, üstelik de dönemin ünlü bir edebiyat adamı tarafından neler aktarılacaktı acaba? Namık Kemal?in kendi dilinden Midilli?deki evine doğru yaklaşalım: ?Oturduğum ev kibirli aşık gibi, aşağı meyli güç hissolunur bir yokuş üzerinde, önü oldukça geniş bir vasi (geniş) meydan, meydanın arkasında cadde var, iki yanına iki sıra zeytun ağacı dikilmiş. O latif renkleri dalgalana dalgalana aşağı doğru aktıkça? Cezayirli Hasan Paşa köşkünün iki tarafını aşağıdan iki liman kucaklamış, iki cihetine yukarıdan iki dağ kanat germiş? Limanın ortasına kadar giden Midilli şehrinden başka birbirine yakın köyler arasında nefis bahçeli ala köşkler var? Burası cennetten ayrılmış da adam olanları istikbal için yeryüzüne inmiş zannolunacak kadar güzel bir yer. Yalnız bir fenalık var, ahlakımı bozacak. Meğer devlete hiç hizmet vermeden maaş almak ne tatlı şey imiş.?
Midilli adı, adanın merkezi olan Mitilini?den gelir. Adanın eski Yunan?dan gelen adı Lesbos?dur ve ünlü kadın şair Sappho?nun adası olarak bilinir. Namık Kemal?in mektuplarında Sappho?nun hiç adının geçmemesinden onu da tanımadığını anlıyoruz. Ailesinden çoğunlukla kızına yazar mektuplarını, edebiyat dünyasında ise Teodor Kasap ve Abdülhak Hamit adlarına daha sık rastlanır. 2 yıl, 5 ay süren Midilli sürgününü tamamlayan Namık Kemal için daha sonra yeni bir dönem başlayacaktır. Yaklaşık beş yıl sürecek olan Midilli Valiliği dönemi. Doğu toplumlarında yaşayanların hiç yadırgamadığı bir durumla karşı karşıyayız aslında. Bugün de, önemli devlet görevlerinde olan kişileri birden bire cezaevlerinde görmüyor muyuz?

Vali Kemal?in neler yaptığını, yazdığı mektuplardan yakinen izliyoruz. İşe adadaki tütün kaçakçılarını yakalayarak başlıyor. Yazdığı raporda; ilkokulların açılması, yatılı sınıfların olması, adanın yapısına uygun olarak gemi kaptanları ile sabun işçileri yetiştirecek sanayi mektepleri kurulması, ilköğretimin zorunlu olması gibi konuları ele alıyor. Bu konuda, oluşturulan bir derneğin yardımıyla da olsa büyük bir başarı kazanılıyor. İki olan okul sayısı, on beş kız ve erkek okuluna yükseliyor.

Başına gelen talihsiz bir olayda, adanın Yunan ve İtalyan balıkçıları arasında çıkan anlaşmazlığın şikayete dönüşmesi sonucunda, birkaç ay görevden uzaklaştırılıyor. Payitahtın koruması ve kollaması üzerinde olarak, Abdülhamit?ten iki tane devlet nişanı alıyor. Güllü Agop?un adaya gelip temsil vermesine ön ayak oluyor. Midilli?ye İstanbul?dan horoz getirttiğini, içkiye Londra ve Magosa?da alıştığını, soğuktan korunmak için yakılar taktığını, yemeğe düşkünlüğünü, bayram namazına çıkmamak için Yunan köylerinde kaldığını, normal kıyafet yerine gecelik ile çalışmayı tercih ettiğini ve gündelik hayatına ilişkin diğer ayrıntıları Midilli?den gönderdiği mektuplardan öğreniyoruz.

Sonunda hakkında yapılan şikâyetler yüzleri aşınca, Rodos Valisi ile yer değiştiriyor. Ardından Sakız Adası Valiliği?ne getirilen Namık Kemal, burada 48 yaşında hayatını kaybediyor.

Tanzimat?tan bugüne şöhreti kaybolmayan Namık Kemal?in, olmayan iki şeyi memlekete getiren kişi olduğunu söylüyor Ahmet Hamdi Tanpınar; biri kamuoyu, diğeri edebiyat. ?O, yaşadığı cemiyete kendi meseleleriyle meşgul olmayı öğretmişti? diye ekliyor. Kimi zaman sürgündeki bir yazar olarak, kimi zaman sürgün olduğu mekânın valisi olarak, birbirine taban tabana zıt iki mevkiden bunları öğretme çabası ve bugünkü karşılıkları üzerine yeniden kafa yormamız isabetli olacaktır diye düşünüyorum.

NÜKHET EREN
http://birgun.net/, 10 Ağustos 2014

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir