Nazım Hikmet olmasaydı Necip Fazıl komünist olurdu

15 Ocak, Nazım Hikmet’in doğum günüydü; 113 yaşına bastı. Bu vesileyle Nazım Hikmet’in bugünün moda ismi Necip Fazıl Kısakürek ile ilişkisini yazmak istiyorum. Yıldızları neden hiç barışmadı? Necip Fazıl’ın soldan sağa savrulmasının keskin bir sol düşmanlığının sebebi Nazım Hikmet kıskançlığı mıydı? Tesadüflerle dolu benzerliklerine şaşıracaksınız…

Tespit:
Büyük şair Can Yücel, hiçbir büyüklüğe tahammülü olmayan Necip Fazıl‘ın “tek kalma” ve “en büyük olma” adına, siyasal fikir tercihinde Nazım Hikmet’in etkisinin olduğunu düşünür ve şöyle derdi:
“Nazım Hikmet ortaya çıkmasaydı, Türkiye’nin en büyük komünisti Necip Fazıl olurdu!”
Bu derece bir kıskançlığın nasıl oluştuğunu anlamamız için tarihin sayfalarını geriye doğru çevirmemiz gerekiyor…
Nazım Hikmet, ailesinin para sıkıntısı çekmesi nedeniyle önce Galatasaray Sultanisi ve Nişantaşı Sultanisi’ne, ardından da 1917’de Heybeliada Bahriye Mektebi’ne yazdırıldı.
Bu okulda, gittiği hiçbir okula uyum sağlamaması nedeniyle (Fransız Frerler Mektebi, Amerikan Koleji gibi) beş okul değiştiren Necip Fazıl’la tanıştı. Necip Fazıl alt sınıftaydı…
Necip Fazıl’ın annesi, hayatta en sevdiğiydi. Annesi bir gün okula ziyarete geldiğinde görüşme izni vermediler. Sadece uzaktan göre bildi annesini, çok incindi ve ağladı.
O günü hiç unutmadı ve duygularını dizelere döktü. “Şair” olduğunu düşünüyordu…
Bir gün Nazım Hikmet’e “şair” dendiğini duydu.
Öğretmenleri Yahya Kemal‘in, Nazım Hikmet’in şiirlerine karşı gösterdiği ilgi, Necip Fazıl’ın içinde kıskançlık duygularının gelişmesine neden oldu.
O dönemde… Güzel Sanatlar Birliği Genel Sekreteri olan yazar Peyami Safa, bir akşam, Nazım Hikmet’ten ve Necip Fazıl’dan şiir okumalarını istedi. Nazım şiir dinletisinde, dakikalarca alkışlandı. Necip Fazıl’ın okuduğu “Kaldırımlar” şiiri pek ilgi görmedi ve az alkış aldı.
O gece, Necip Fazıl, kesin olarak Nazım Hikmet’e düşman kesildi.
Dost meclislerinde yan yana geldiklerinde de bir iki kere şiir üzerine tartışmaları oldu.
O zamanlar… Sınıflar arasında münasebet yasaktı. Yahya Kemal’in de desteği ile okulda dergi hazırlıkları başladı. Nazım Hikmet’in, elle yazdığı tek nüshalık bir dergi çıkardığını öğrenen Necip Fazıl hemen “Nihal” adını verdiği bir dergi çıkardı.
Nazım Hikmet ile Necip Fazıl’ın şiirleri aynı sayfada, Nisan 1928 tarihli Akbaba dergisinin ilavesinde yan yana yayınlandı. Nazım’ın şiirinin adı “Benim Gönlüm”, Necip Fazıl’ın şiirinin adı ise “Deniz Kenarında” idi. Necip Fazıl, Nazım ile yan yana yayımlanan bu şiirini hiçbir kitabına almadı!..
Nazım Hikmet, 1962’de Kahire’de Asya-Afrika Yazarlar Birliği Kongresi gibi yerlerde yaptığı Türk şiiriyle ilgili konuşmalarda Necip Fazıl’ın adını hiç anmadı.
Necip Fazıl’ın şiirleri hakkında iğneleyici sözler sarf etti. Örneğin, İlhan Berk’in şiirini överken, Necip Fazıl’la mukayese etti. “İlhan Berk’in şiirleri Necip Fazıl Bey’in yazıları kadar kuvvetli…”
Nazım Hikmet’in “Putları Yıkıyoruz” kampanyasında hedef aldığı şairler arasında, Abdülhak Hamit, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Haşim gibi şairler yanında Necip
Fazıl da vardı.
Necip Fazıl için şunu yazdı: “Sen eskinin yenisisin ve en iyisisin. Ama eskisin.”
Necip Fazıl ise Nazım’a, “Yeni olmayı, yeninin en gerisi olmayı, eskinin en iyisi olmaya tercih ederdi” diye yanıt verdi.
Nazım Hikmet’in ilk şiirlerinde mistik; gençlik döneminde “Dikkat”, “Kırk Haramilerin Esiri”, “Yaralı Hayalet” gibi şiirlerinde milliyetçi dizeler vardı.
Necip Fazıl ilk dönemlerinde, “Bir akşam bir ateş duyup içimde; kadın kadın diye
içimi oydum; Başıma bir soğuk yer istedim de; alnımı mermerin üstüne koydum”
gibi erotik şiirler yazardı. “Mastürbasyon Şairi” diyenler vardı…
Necip Fazıl, çocukluğunda yazdığı bir şiiri için Nazım Hikmet hakkında şöyle yazdı: “ ‘Ben de Müridinim İşte Mevlana’ diye şiirleri var. Nazım bir satıhtır, bir profondör (derinlik) değildir; bir derinlik değildir ama nakışları olan bir satıhtır, sanatkar denebilir. Hafızlığın kıymetini ifade için, yine İslam’dan çalıyor meseleyi, ‘Hafız-ı Kapital olmak istiyorum’ diyor… Zavallı ‘yanık kafa’, bir şiir nefesi olan adam… Konuşma tarzı… İfade tarzı… Onda kuvvetli tarafları olduğunu inkara imkan yok.”
Necip Fazıl, Nazım bu dünyadan göçtükten sonra bile hep aleyhinde yazmayı sürdürdü.
Necip Fazıl’ı keskin görüşlü yapan Nazım Hikmet kıskançlığı mıydı?
Şu yazdıklarının altında bu gerçek var sanki…

“NAZIM HİKMET’E İLK VE SON HİTAP”

Ta­rih: 11 Ni­san 1936
Ne­cip Fa­zıl, Na­zım Hik­met hak­kın­da ağır bir ya­zı ka­le­me al­dı:
“Nâ­zım Hik­met!
Na­fi­le ça­ba­lı­yor­sun.
Sa­na kız­mı­yo­rum. Kız­ma­ya­ca­ğım…
Fa­kat gö­rü­yo­rum ki her ha­re­ke­tim, se­nin­le hiç de alâ­ka­dar ol­ma­dı­ğı hal­de, ci­ğe­ri­ne neş­ter gi­bi sap­la­nı­yor, se­ni de­li­le­rin par­mak­lı­ğı gi­bi bir azap çer­çe­ve­si­ne hap­se­di­yor ve ba­şı­nın üs­tün­de ip var­mış gi­bi ku­dur­tu­yor.
Se­nin bu ha­li­ni se­zer sez­mez ar­tık sa­na kız­mı­yo­rum. Mer­ha­met edi­yo­rum.
San­ma ki ben öf­ke ka­bi­li­ye­ti­ni kay­bet­miş bir ada­mım. İn­san ba­şıy­la fa­re ka­fa­sı­nı bir­bi­rin­den ayı­ran tek has­sa, ben­ce fi­kir öf­ke­si­dir.
Bir hiç için öl­çü­süz öf­ke­ler du­ya­cak ka­dar alın­gan ve has­sas bir mi­zaç ta­şı­dı­ğı­mı sen de bi­lir­sin. Fa­kat bu öf­ke, iyi kö­tü bir kud­re­ti, bir şah­si­ye­ti, bir me­su­li­ye­ti kal­mış in­san­la­ra ve ha­di­se­le­re kar­şı­dır. Sen ma­zur­sun.
O ka­dar yal­nız­sın ki, et­ra­fın­da bir sü­rü (na­mı müs­te­ar)dan baş­ka kim­se yok.
O ka­dar ko­nu­şul­mu­yor­sun ki, is­min­den an­cak ken­di (na­mı müs­te­ar)la­rın bah­se­di­yor.
Es­ki­den her­ke­sin di­lin­de bir prob­lem gi­bi ge­zin­me­yi ter­cih eder ve bir de­di­ko­du­ya, bir an­ke­te doğ­ru­dan doğ­ru­ya iş­ti­rak et­me­yi Gre­ta Gar­bo es­ra­rı­na ay­kı­rı bu­lur­dun.
Şim­di bir yer­de an­ket ol­du mu, kıy­me­ti ve se­vi­ye­si ne­dir, hiç dü­şün­me­den, ka­pı­sı önün­de aç bii­lâç bek­le­şen ye­di se­kiz ki­şi­nin ba­şı­na en ev­vel sen ge­çi­yor­sun ve sı­ra­nı kay­bet­me­mek için kim bi­lir ne­le­re baş vu­ru­yor­sun? Fık­ra­la­rın baş sa­hi­fe­ler­den mo­da sa­hi­fe­le­ri­ne atı­lı­yor, ge­ne ya­zı­yor­sun. Ha­tır­lan­mak şar­tı ile ne ha­ka­ret­le­re ra­zı de­ğil­sin? Tü­kü­rü­ğü bi­le uzun za­man gı­da edin­din. Şim­di o da yok.
Bir za­man­lar, şi­ir­le­rin­de (kıl­lı ve ka­lın) ol­du­ğu­nu ilan et­ti­ğin sa­rı­şın ve pem­be en­sen­den, şu­nun bu­nun to­kat iz­le­ri bi­le uç­muş. Za­man se­ni de­ğil, yüz ka­ra­la­rı­nı bi­le gö­tür­müş. Ne ha­zin bir man­za­ran var. Ak­şam­la­rı, Be­yoğ­lu so­kak­la­rın­da, yüz­le­rin­de ka­lın bir du­vak, ayak­la­rın­da bir çift si­yah bot, el­le­rin­de kö­pek baş­lı bir şem­si­ye, ağır ağır ge­çen sa­bık Rum aşüf­te­le­ri bi­le se­nin ka­dar mer­ha­me­te şa­yan de­ğil­dir. Ar­tık nef­ret ver­mi­yor­sun. Za­ma­nın ha­in­li­ği önün­de in­san­la­rı te­fek­kür ve mer­ha­me­te ça­ğı­rı­yor­sun…
İş­te açık­ça söy­lü­yo­rum: Ben se­nin kâ­bu­sun, ge­ce­le­ri uy­ku­na gi­ren uma­cın, her an yok­lu­ğu­nu his­set­ti­ren şey­ta­nı­nım.
Çek­ti­ğin yok­luk ıs­tı­ra­bı­na hür­me­ten, sa­na vak­ti­yle ver­me­di­ğim şe­re­fi ve­ri­yo­rum. Se­nin­le ilk ve son de­fa ola­rak ko­nu­şu­yo­rum. Fa­kat hep­si bu ka­dar. De­di­ğim gi­bi sen, ben­ce ar­tık ma­zur­sun. Se­ni af­fe­di­yo­rum, ve ne yap­san af­fe­de­ce­ğim. Bu vaa­de gü­ve­ne­rek is­te­di­ği­ni yap! Sa­kın bu fır­sa­tı kul­lan­ma­maz­lık et­me!
Yal­nız bil ki, sön­müş ve pör­sü­müş hü­vi­ye­ti­ne, o ka­dar muh­taç ol­du­ğun ve el­de et­mek için ne ya­pa­ca­ğı­nı bi­le­me­di­ğin ha­ya­tı nef­he­de­mi­ye­ce­ğim (ne­fes ve­re­me­ye­ce­ğim.)
Ölü di­rilt­mek ve müf­lis kur­tar­mak­tan âci­zim.
Fa­kat sa­na kar­şı hiç­bir tak­ti­ği kal­ma­mış ada­mın, bü­tün bir sa­mi­mi­yet ve açık­lık­la içi­ni tas­fi­ye et­me­si­ne rağ­men söy­le­ye­bi­le­ce­ği her şey ve sırf sa­na hi­tap et­mek­le dü­şe­bi­le­ce­ği ba­ya­ğı­lık bu­ra­da top­tan ve ebe­di­yen ni­ha­ye­te eri­yor.
İş­te gö­rüp gö­re­ce­ğin rah­met!”
Ko­nuy­la il­gi­si yok ama…
Bil­di­ği­niz gi­bi Re­cep Tay­yip Er­do­ğa­n’­ın “rol mo­del­le­rin­de­n” bi­ri Ne­cip Fa­zıl…
Yu­ka­rı­da­ki ya­zı­yı oku­yun­ca Er­do­ğa­n’­ın di­li­nin ka­ba­lı­ğı­nı an­lı­yor­su­nuz…

ŞAŞIRTAN BENZERLİKLERİ

– Nazım Hikmet 15 Ocak 1902’de Selanik’te doğdu. Ahmet Necip (Fazıl), 26 Mayıs 1904’te İstanbul’da doğdu. İkisi de varlıklı ailenin çocuklarıydı. Nazım 1963‘te, Necip Fazıl 1983‘te öldü.
– Nazım Hikmet adını; dedesi Mehmet Nazım Paşa‘dan ve babası Hamburg konsolosu Hikmet Bey‘den aldı. Ahmet Necip ise; dedesinin babası hakim Ahmet Necip Efendi (ve sonra Ahmet’i bırakıp aldığı Fazıl ismini, hakim babası Fazıl Bey’den) aldı.
– Nazım Hikmet dünyaya gözünü tasavvuf (Mevlevi) dünyasında açtı. Necip Fazıl dünyaya gözünü tasavvuf (Nakşibendi) dünyası içindeyken kapattı.
– Nazım Hikmet de Necip Fazıl da, şiire ve sigaraya, genç yaşlarda başladılar. Necip Fazıl’daki kumar ve uyuşturucu alışkanlığı Nazım’da yoktu.
– Nazım Hikmet 15 yaşındayken, anne babası ayrıldı; babası başka bir kadınla evlendi. Necip Fazıl 13 yaşındayken, anne babası ayrıldı; babası başka bir kadınla evlendi.
– Nazım Hikmet’in biri öz, beş çocuğu vardı. Necip Fazıl da beş çocuk babasıydı.
– Nazım Hikmet ailenin tek erkek çocuğuydu; bir kız kardeşi vardı. Necip Fazıl da ailenin tek erkek çocuğuydu ve bir kız kardeşi vardı.
– İkisi de Bahriye Mektebi’ni bitiremedi.
– Kurtuluş Savaşı’nda Nazım Ankara’ya, Necip Fazıl Erzurum’a dayısının yanına gitti.
– Nazım Hikmet 11 kez yargılandı; toplamda 14 yıl 4 ay hapis yattı. Necip Fazıl da 11 kez yargılandı ama 3 yıl 8 ay 3 gün hapis yattı.
– Nazım Hikmet de, Necip Fazıl da, Babıali’de gazetecilik yaptı. Her ikisi de 1928’de Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarıydı.
– Nazım Hikmet, Resmi Ay dergisinde, “Putları Yıkıyoruz” dizisini başlattı. Yıllar sonra Necip Fazıl ise Büyük Doğu dergisinde, “Sahte Kahramanlar” dizisini yazdı.
– Nazım Hikmet; Orhan Selim ve Mümtaz Orhan gibi müstear adlar kullandı. Necip Fazıl da; Ahmet Abdulbaki, Neslihan Kısakürek gibi takma isimlerle yazdı.
– Nazım Hikmet’in şiirleri yasaklandı. Necip Fazıl’ın şiirleri hiç yasaklanmadı.
– İkisi de şiir dışında, birçok alanda ürün verir. Nazım Hikmet, tiyatro, resim, senaryo, roman, hikaye gibi edebiyatın birçok alanda üretir. Necip Fazıl ise tiyatro, hikaye, roman gibi yazınsal türlerin yanı sıra özellikle klasik müziğe büyük ilgi gösterdi.
– Nazım Hikmet, sinema açısından Necip Fazıl’la mukayese edilemeyecek kadar ileride idi. Necip Fazıl ise tiyatro alanındaki yetkinliği ile Nazım Hikmet’ten oldukça ileride idi. Buna rağmen Nazım Hikmet’in 21, Necip Fazıl’ın ise 15 tiyatro eseri vardı.
– Nazım Hikmet ile Necip Fazıl’ın ortak noktası Muhsin Ertuğrul idi. İki şairi de oyun yazmaya yönelten Muhsin Ertuğrul’du ve Muhsin Ertuğrul ikisinin de oyunlarını sahneledi ama Necip Fazıl’ın oyunlarında rol aldı. Necip Fazıl yıllar sonra Muhsin
Ertuğrul hakkında “komünist” diye yazılar yazdı!
– Nazım Hikmet, Moskova’da siyaset bilimi ve ekonomi öğrenimi gördü. Fransızca ve Rusça biliyordu. Necip Fazıl, Fransa Sorbonne’de felsefe öğrenimi gördü. İngilizce ve Fransızca biliyordu.
– Nazım Hikmet ile Peyami Safa, birbirlerine kitap, şiir ithaf edebilecek kadar yakındır; sonra, adına kitap yazılacak bir kavgaya tutuştular. Necip Fazıl ile Peyami Safa’nın ilişkisi de bir iyi bir kötü olarak sürdü.
– Gazeteci Ahmet Emin Yalman, Nazım Hikmet’in hapishaneden kurtarılması için çaba gösterdi. Necip Fazıl, gazeteci Ahmet Emin Yalman’ın suikast davasında azmettirici olarak hapse girdi.
– Nazım Hikmet’in de Necip Fazıl’ın da, kendi seslerinden şiir kasetleri var. Şiirlerinin yanında her ikisinin de ses tonları zayıftı.
– Nazım’ın şiirleri 78 dile, Necip Fazıl’ın ise; 3 dile (Almanca, İngilizce ve Fransızca) çevrildi. Nazım Hikmet dünya şairi oldu. Necip Fazıl kendi topraklarına sıkışıp kaldı.
– Nazım Hikmet “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” romanında; Necip Fazıl ise “Aynadaki Yalan” romanında hayatlarını yazdı.

Soner Yalçın
18 Ocak 2015 http://sozcu.com.tr/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir