nazım_hikmetNâzım Hikmet’in yolu 1955 yılında Budapeşte’ye düşer…Bunu fırsat bilen kent radyosu Türkçe Yayınlar Servisi’nin edebiyat programına konuk eder şairi. Söyleşinin başında “sık sık” okuduğu kitaplardan söz açan Nâzım Hikmet’e spiker şu soruyu yöneltir: “Acaba bu sık seyahatleriniz esnasında yanınızda bu kitaplardan bulundurabiliyor musunuz? Bize bu kitaplardan bahsetseniz çok iyi olur.”
Yolculuk için hazırlanan bir bavulda insanın asla vazgeçemeyeceği eşyaları bulunur: Diş fırçası, pijamaları, iç çamaşırları, çorap, tıraş takımı… Bavulun ağır olması istenmez. Ki, bu yüzden içine koyulacak her şeyin iyisi seçilir. İşte, Nâzım Hikmet’in spikere verdiği yanıt: “Şimdi size söyleyeyim, mesela benim bavulumda neler var. Bir defa tabii Orhan Veli var. Öyle sanıyorum ki Orhan Veli bizim en güzel şairlerimizden biri. Çok genç öldü, yazık oldu. Ama ölümsüz…”

10 Kasım 1950 gecesi birkaç günlüğüne geldiği Ankara’nın karanlık bir sokağında yürürken belediyenin kazdığı bir çukura düşer Orhan Veli. Başından yaralanan şair iki gün sonra geldiği İstanbul’da ağrı ve sızılarından şikayet ediyordu. 14 Kasım salı günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalaşır ve kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesinde saat 23:20’de İstanbul martılarını öksüz bırakır!.. Doktorlar, alkol zehirlenmesi teşhisi koydukları Orhan Veli’ye otopsi yapınca gerçek ortaya çıkar: Ankara’daki kazada beyin damarlarından biri çatlayan şair beyin kanaması geçirerek ölmüştür. Tarifsiz kederler içindeki şairin cebinden bir diş fırçasına sarılı “Aşk Resmi Geçidi” adlı şiiri çıkar. Bir adı da “kalleş” olan ölümün, Orhan Veli’ye aşk için ayağa kalkıp selam durduğu bir resmi geçitte suikast düzenlediği polis raporuna girmemiş olsa da, Sunay Akın tarafından Şiir Cumhuriyeti’ne kaydedilir..

Orhan Veli’nin ölümü üzerine şair dostu Halim Şefik”Otopsi” adlı şiiri yazar. Orhan Veli’ye “ağıt” olan bu şiir de hastanenin dosyaları arasında yer almasa da, Şiir Cumhuriyeti’nde asıl otopsi raporu olarak kabullenilir:

Morgta açılınca kafatası
Doktor beyler beyin gördüler
İndirince ten kafesine neşteri
Doktor beyler yürek gördüler
Yürekte ne gördüler dersiniz
Yürekte memleket gördüler
Dünya gördüler
Bir de dost gördüler
Ama bu işte doktor beyler
Doğrusu geç kaldılar
Çok geç kaldılar.

Günümüzde bile birçok insan Orhan Veli’nin şiirini tanımakta geç, çok geç kalmaktadır. Yazdıkları şiirimizin yüzünde bir sivilce olmaktan öteye gidemeyen kimi şairler “sivil şiir” lafını ağız¬larına dolamış olsalar da, bunu başaran Orhan Veli’nin ta kendisidir. Cemal Süreya’ya kulak veriyoruz:”Orhan Veli’nin kavgası edebiyatımızın en büyük kavgasıdır, buna inanıyorum. Bu kavganın yurdumuzdaki bütün şiir köklerini büyük büyük ırgalayan bir işlevi oldu. Irmağın yatağını daha doğal bir vadiye indirdi. Şiire kasket giydirdi, sivilleştirdi onu.”

Orhan Veli’nin cenazesi 17 Kasım 1950’de kaldırılır. Oturup, türkü tutturmayı çok sevdiği Rumeli Hisarı’na gömülen şairin mezar projesini Abidin Dino hazırlamıştır. Nevzat Kemal tarafından gerçekleştirilen projenin üstündeki “ORHAN VELİ, 1914-1950” yazısını ise Prof. Emin Barın yazmıştır.

Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat… Orhan Veli’nin en yakın iki şair arkadaşı. Ama, birisinin yüreği onun mezarını görmeye bile dayanamaz.

Rumelihisarı’nda Orhan’ın mezarı
Ne gittim ne gördüm gitmek de istemem
Taze ekmek bir parça beyaz peynir
Şimdi olsa şuracıkta rakı içer
Denize mi bakar kim bilir

Yukardaki dizelerin sahibi Orhan Veli’nin 13 yaşındayken tanıdığı Oktay Rifat’tır. Ki, Orhan Veli’nini ölümü üzerine yazdığı bir şiiri de şöyle bitirir: “Gel gel kardeşim Orhan / Benim ellerimi al / Benim gözlerimi kullan”…

Budapeşte radyosunun spikeri, Nazım Hikmet’ten, yanında taşıdığı Orhan Veli kitabından şiir okumasını rica eder…Nazım, “Hay hay! Hemen başlayalım” diyerek Orhan Veli’den”çok sevdiği” bir şiir okur:

Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok biliyorum;
Yok, benim de yok ama…
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!

Şiiri okuyan Nâzım’ın memleket özlemiyle dolu dudaklarından şunlar dökülür: “Ne güzel Türkçe. Sonra nasıl İstanbul!.. Nasıl İstanbul kızı!..”

Nâzım Hikmet, radyo programında Orhan Veli’nin “Sereserpe” şiirinin ardından sırasıyla “Delikli Şiir”, “Vatan İçin” ve “Cevap” adlı şiirleri okuduktan sonra söyleşinin ilkgününde Orhan Veli’den son olarak “Gelirli Şiir”i okur…Ama, Gelirli Şiir’i okumadan önce şunları söyler:

“Bir tane daha okuyayım. Doyum olmuyor ki…”

Sunay Akın
(İstanbul’un Nazım Planı, Sunay Akın, Çınar Yayınları, 8.Basım, sayfa 134, 135, 136)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Akılla Bir Konuşmam Oldu – Ömer Hayyam (seslendiren: Fazıl Say – Serenad Bağcan)

Next Story

Emeğin Sanatı e-dergi – M. Şehmus Güzel

Latest from Biyografiler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ