Nâzım Hikmet’in Gerçek Yaşamı, Kemal Sülker

“Nazım hakkında inceleme, araştırma çalışmalarına 1943’te başlamıştım. Nazım’dan bilgi istemiştim. Nazım da bunu Kemal Tahir’e yazdığı bir mektupla bildirmiş, Kemal Tahir’in bana bilgi vermesini önermişti. Nazım’ın o mektubu, Kemal Tahir’le de mektuplaşıp arkadaşlık kurmamıza yardım etti. O tarihlerde başlayan araştırma, kitaplıklarda dergi ciltlerini karıştırma, yazılanları kopya etme, mahkeme dosyaları için bazı tanıdıklar arcılığıyla dosyaları günde bir iki saat okuya okuya konunun özetini alma, belgeleri ele geçirme çalışmalarını sürdürme, 1950 affından sonra Nazım’la yüz yüze sohbetler, anlatılılanları not etmeler, Nazım’ın dostları ile yakınlık kurarak bilgi edinmeler yıllarca sürdü. Tarihe ilk elde en önemli belgeleri, bilgileri verebildiğimizi sanarak çileli bir yaşamın başka bir bölümünü yazmak için Nazım’ın anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.” Kemal Sülker

Nazım Hikmet’den Kemal Sülker’e Mektup
17.2.944 Bursa

Kardeşim,

Mektubunuzu aldım, mektubunuz demek sıhhat haberiniz demektir, çoktandır ondan habersizdim, haber almış olunca sevindim…………………………………………………………

Çıkarmak istediğiniz öteki kitap hakkında – Malzeme bakımından – size hiç bir faydam dokunmayacak. Çünkü hakkımda iyi, kötü yazılan şeyleri toplamağı, biriktirmeği şimdiye kadar akıl etmedim, bundan sonra da akıl edeceğim yok galiba.. Ne yalan söyliyeyim, beni, yazıcı olarak, muayyen durumları olan profesyonel münekkitlerin, yazıcıların hakkımdaki fikirlerinden ziyade, okuyucu kütlemin tenkitleri ilgilendirir. Onların fikirlerini alabilseydim, onlar yazsalardı bu yazıları toplardım, biriktirirdim ve elbette ki bizim kafaları dört köşe profesyonellerimizden çok daha bana terbiye edici, yol gösterici faydaları dokunmuş olurdu. Bununla münekkidin rolünü inkâr ediyorum sanmayın. Bilâkis münekkide, ama meselâ Nurullah Ataca, yahud Peyami Safaya değil, münekkide, hatta isterse sosyal bakımdan düşman safında olan, sahici münekkide her yazıcının elbette ki ihtiyacı vardır.

Müsveddeleri bir kere de bana göstermek iyiliğinde bulunacağınızı söylüyorsunuz. Buna pek sevindim. şundan dolayı ki, hakkımda yazılmış bir kitapta beni en çok ilgilendiren şey, şahsım hakkında düşünceler değil, inandığım şeylerin doğru verilmiş olmasıdır.

Günler geçiyor. Hayattan memnunum, zaten ondan hiç bir vakit şikâyetçi olmadım. Hayattan korkmuyorum ki şikâyetçi olayım ve ondan ümidimi kendim için ve kendimden önce insanlarım, sevgilerim için hiç bir zaman kesmiş değilim ki şikâyet edeyim.

Gözlerinden öperim kardeşim. Sıhhatli, ümitli ve iyimser olmanızı dilerim.
Nâzım Hikmet

“Nâzım Hikmet artık konuşamaz, yazamaz, tartışamaz, resim yapamaz, mektup gönderemez. Ne hakkındaki yalanları okuyabilir, ne çirkin iddiaları duyabilir, ne de binler ve binlerle övgüyü, beğeniyi, hayranlığı öğrenebilir.

3 Haziran 1963 sabahı, gülen mavi gözleri açılmayacak şekilde kapandığı için Nâzım Hikmet son sözünü söylemiş bir büyük şair olarak onu sevenlerin gönüllerinde, onu anlatan kitaplarda, sanat dergilerinde ve anılarda yaşıyor. Nâzım açısından her şey bitmiştir, her şey sonuna gelmiştir. Bitmeyen, sonu gelmeyen tek şey, adının, yapıtlarının ölmezliğidir.

Nâzım Hikmet, sanat ve edebiyat dünyasına yaratıcı kişiliği ile çok şeyler kazandırdı. Yepyeni bir şiir dili getirdi. Pek çok insanı etkiledi, pek çok şairin yolunu çizdi, pek çok insanı yeniden oluşturdu; fikir ve güzel sanatlara, edebiyata, tiyatroya, sinemaya kazandırdı. Böylece, kendi deyimi ile ?her mil-i bahri?de (deniz milinde) dostları, düşmanları? oldu.

Dünyanın her köşesinde olduğu gibi Türkiye?mizde de çeşitli incelemeler, anılar, mektuplar, belgesel kitaplar yayınlandı. Bunların başında hiç kuşkusuz Vâlâ Nûreddin?in 1965?te yayınlanan Bu Dünyadan Nâzım Geçti başlıklı anılar kitabı geliyor. ?Tek görgü şahidi? olarak Nâzım?ın ?Anadolu?daki, Kafkasya?daki, Rusya?daki maceralı seyahatlerinde? yanında bulunan Vâ-Nû?nun bu anılar kitabı, yazarının da Nâzım?la ilgili olan pek çok yanını, tutumunu açıklıyor. Orhan Kemal?in Nâzım Hikmet?le Üç Buçuk Yıl adlı anı kitabı Bursa Cezaevi?ndeki ortak yaşamlarına, doğru ışıklar serpiyor. A. Kadir?in 1966?da yayımlanan 1938 Harp Okulu Olayı, Nâzım Hikmet?in suçsuz yere mahkûmiyetini ilk kez anlatan, çok sıcak bir dille yazılmış, gerçekleri dile getiren ve Nâzım Hikmet?in suçsuzluğu etrafında yeni bir kamuoyu oluşmasına olanak sağlayan ilk yapıt oldu. Bu ortamda biz de -mahkeme dışında- yalnız arşivimizde bulunan ve Nâzım Hikmet?in suçsuzluğunun açık kanıtları olan belgeleri, bazı olayları da anlatarak bir kitapta okurlara sunduk; Nâzım Hikmet Dosyası (Eylül 1967).

Gerek A. Kadir?in, gerekse bizim yapıtlarımız, Nâzım?ı suçlayan bir kitap hazırlanmasına yol açtı. Fuat Uluç 1967?de Nâzım Hikmet ve 1938 Harbokulu Olayı?nı yayınladı. Kitap, komünist olduğu temel alınarak Nâzım?ı suçluyor ve mahkum edilişini haklı göstermek istiyordu.

Zühtü Bayar?ın Nâzım Hikmet?in şiirlerinde dünya görüşü olarak diyalektik materyalizm?i belirtme amacı güden ve Nâzım Hikmet Üzerine başlığını taşıyan kitap bize Nâzım?dan yana bir genç eleştiriciyi tanıtıyordu. Bu sırada Hilmi Yücebaş Nâzım Hikmet Türk Basınında başlıklı bir kitap yayınladı. Bunda bazı dergilerde ve gazetelerde yer almış Nâzım?la ilgili yayınlar hiçbir sisteme bağlı olmaksızın ard arda dizilmişti. Bu arada bir kısım yazarlardan Nâzım?ın affına yardımcı olmak amacıyla hazırlamaları istenen ve bir kitaba konulmak üzere bir şair tarafından alınan özel yazılar matbaaya verilmişti, fakat 1945?te müsveddeler, matbaadan alınıp siyasi polis yetkililerine verilmişti. Hilmi Yücebaş bu matbaadan alınmış yazıların bir kısmına da Nâzım Hikmet Türk Basınında başlıklı kitabında yer vermiş. Bu bakımdan bu yapıt da dikkati çekici bir belge kitabı oldu.

1968?de gerçekten çok büyük değeri olan bir kitap Türk ve dünya sanat çevrelerine armağan edildi. Bu; Nâzım Hikmet?in Babıâli?den ve hapishaneden arkadaşı olan Kemal Tahir?e 1940-1950 yılları arasında Bursa Cezaevi?nden gönderilmiş bütün mektupları kronolojik olarak derleyen nefis bir kitaptı. Nâzım; Çankırı, Malatya, Çorum ve Nevşehir cezaevlerinde aynı davadan hüküm giyerek yattığı sıralarda Kemal Tahir?e yazmıştı bu mektupları. Bunlar; sanat, edebiyat, felsefe, politika, savaş, özel yaşamı, hastalığı, geleceğe dair düşünceleri, yaptığı işlerle ilgili çok içten yazılmış mektuplardı ve de çok büyük önemi vardı Nâzım?la ilgili araştırmalar yapacaklar için.

Biz de gene kuşaklarda uyanan Nâzım?a ilgiye bir katkıda bulunmak için Nâzım Hikmet?in Resimli Ay Dergisi?nde başlayan polemiklerini ve son olarak Peyami Safa ile yaptığı kalem savaşını belgelere dayanarak anlatan bir kitap hazırladık ve yayınladık; Nâzım Hikmet?in Polemikleri (Eylül 1958). Bursa Hapishanesi?nde Nâzım?ın ilgi duyarak ressam olmasını sağladığı İbrahim Balaban da Nâzım Hikmet?in Bursa Hapishanesi?ndeki yaşamını, kendi yaşamını ve öteki mahkûmlarla ilgili anılarını bol muhavereli bir kitapta okurlara sundu: Şair Baba ve Damdakiler. Bursa Cezaevi?nde geçen altı yılı aşkın bir beraberliğin verdiği gözlemler tatlı bir dille anlatılıyordu.

Nâzım Hikmet?in üvey çocuğu Memet Fuat, annesi Sayın Piraye Altunoğlu ile Nâzım Hikmet?in ortak sevgisiyle büyümüştü. Nâzım?la mektuplaşmış, hikâyelerini, çevirilerini baba bildiği Nâzım?a göndermişti. Nâzım, öz çocuğu gibi sevdiği Memet Fuat?a gönderdiği mektuplarda genç bir sanat yolcusuna ve eşinin oğluna değişik konularda görüşlerini, duygularını bildirmişti. Memet Fuat, tarihe saygılı bir sanatçı olarak bunları 1968?de Oğlum, Canım, Evladım başlığıyla yayınladı.

Nâzım?ın Babıâli?deki ilk patronu, Gazeteci ve Yazar M. Zekeriya Sertel aynı yıl Hatırladıklarım?ı yayınladı. Bunda Nâzım?ı nasıl tanıdığı ve Nâzım?ın ?Putları yıkıyoruz!? savaşı sade bir dille anlatılıyordu. Geçmişe ait anılar tatlı bir üslûpla veriliyordu.

Bizim 1968?de yayınladığımız Nâzım Hikmet?in Polemikleri 1969?da bir kitapla cevaplandırıldı: Ergun Göze?nin Peyami Safa-Nâzım Hikmet Kavgası. Peyami Safa hayranlığı ve Nâzım Hikmet düşmanlığının ürünü olan bu yapıt, yeni hiçbir şey getirmiyordu. Ama üstad Kerim Sadi, Nisan 1969?da Nâzım?ın çocukluk ve gençlik şiirlerini derleyen notlarla zenginleştiren ve ilk basılı şeklini fotokopilerle sunan bir eser verdi: Nâzım Hikmet?in İlk Şiirleri. Bunu. Temmuz 1969?da M. Zekeriya Sertel?in, Nâzım Hikmet?in sanatını da inceleyen, yaşamına ait bilgiler veren Mavi Gözlü Dev?i izledi. Artık Nâzım Hikmet?e ait bilgiler, belgeler gün ışığına çıkabiliyordu. Değerli yazar ve Nâzım Hikmet?in arkadaşı Sayın Müzehher Vâ-Nû, eşinin vefatından sonra ?hayatının bir bölümünü, önemli bir bölümünü yansıtan belgeleri sürgit karanlıkta bırakmamak, henüz yaşamaktayken sorumluluğu altında yayınlanmalarını sağlamak? için Nâzım?ın 129 mektubunu dünya sanatçılarının ve Nâzım severlerin gözleri önüne serdi. Bu çok değerli yapıt, Nâzım?ın hayatının önemli, gerçekten önemli bir yanını olduğu gibi aydınlatıyordu.

Türk tarihinin önemli bir yılına geldiğimizde, 1970?te ne yazık iyi dağıtılamayan, iyi duyurulamayan bir kitap yayınlandı: Nâzım. O güne kadar yaşadığı pek bilinmeyen Aydın Aydemir?in öğretmenlikten gelen rahat anlatımı kitaba egemen olmuştu. Anıların asıl kaynağı, Nâzım?ın değerli kızkardeşi Samiye Yaltırım?dı. Yalnız kızkardeş olarak değil, Nâzım?ın, sanatına olan tutkunluğu nedeniyle şairin doldurduğu defterleri, belge değerindeki fotoğraf ve mektuplarını ilk kez bu kitapta okurlara sunuyordu. Ayrıca Nâzım?la ilgili doğru anıları da, haksız yere askere alınması uğraşısının bazı açıklayıcı önemli belgelerini de fotokopilerle veriyordu Nâzım başlıklı kitap. Rahatlıkla söylenebilir ki, bu alanda verilmiş belgeleri, anıları içeren yapıtların en önemlilerinden biriydi.

Nâzım Hikmet etrafında toplanan ilgi ve gün geçtikçe şiirlerinin, piyeslerinin uyandırdığı üstün beğeni, araştırmacıların okurlara bu büyük sanatçıyı çok daha ayrıntılarla tanıtma isteğini kamçıladı. Titiz bir eleştirici olan sayın Asım Bezirci yıllar süren incelemesinin ürününü 1975 Şubatında verdi: Nâzım Hikmet ve Seçme Şiirleri (İnceleme-Antoloji). Bezirci ?Bu eserimi hazırlarken verdikleri belgelerle bana değerli yardımlarda bulunan Behçet Necatigil ile Kemal Sülker?e ve yaptıkları eleştirilerle beni uyaran A. Kadir ile Kemal Özer?e teşekkür ederim? diyor ve kişi olarak ne kadar hak ve değerbilir olduğunu da gösteriyordu. Şimdiye kadar hiçbir yazarın yapmadığı bir önemli işi yapmıştı Asım Bezirci; Nâzım Hikmet için yazılanları 16 sayfayı aşan bir kaynakça şeklinde veriyordu. Tam değildi, ama bugüne kadar yapılmış en bilimsel ve en doğru, en zengin bir kaynakçaydı bu.

İşte biz, bütün bu önemli yapıtlara ekleyecek pek çok belgeye sahip bir yazar olarak bu yapıtımızda daha önce hiçbir kitapta yer almayan, bilinmeyen, ya da bilindiği halde belgesi edinilemeyen olayları günlerini, hatta saatlerini ve belgelerini vererek bir araya getirmeye çalıştık. Böylece Nâzım Hikmet hakkında sanırız en derli toplu çalışmayı okurlara sunmayı başarabildik.

Eksiklerimiz? Elbette olacaktır.

Yazmadıklarımız? Elbette vardır. Çünkü, basın özgürlüğünün sınırlı olması, bazı gerçekleri ve belgeleri gün ışığına çıkarmaya elvermiyor.

Ama, şair ve piyes yazarı, romancı, fıkracı Nâzım Hikmet hakkında bu ciltler, okurları geniş ölçüde tatmin edecek niteliktedir inancındayız. Nâzım Hikmet, çok daha derli toplu, çok daha sağlam incelemelerle yaşayacak, dünyamızın önde gelen onurlu şairlerinin ilk sırasındadır. Türk olarak bundan kıvanç ve mutluluk duyuyoruz.

Burada, Nâzım?la tanışmamızı ve yakınlığımızı da anlatmak isteriz. Nâzım Hikmet hakkında onun sanatının ve yapıtlarının incelenmesine ağırlık veren bir çalışma yapmaya 1943 yılında başlamıştım. Nâzım Hikmet Bursa Cezaevi?nde idi. Ben İstanbul?da Tan Gazetesi?nde muhabirdim. Tan Gazetesi fıkra yazarlarından Sayın Naci Sadullah Danış, Nâzım?la mektuplaşırdı. Bir gün Nâzım?dan çok sitem dolu bir mektup aldığını ve bunu bize okuyacağını söyledi Sayın Naci Sadullah. Nâzım?dan gelen bir mektubu dinlemek biz muhabirlerin arayıp da bulamadığı bir nimetti. Naci, içtenlikle dolu mektubu gözleri zaman zaman yaşararak okudu. Nâzım, istediği bazı kitapları Bursa Cezaevi?ne göndermediği için bu değerli dostuna sitem ediyordu. Ama Naci Sadullah o günlerde o kadar çok şeyle uğraşıyordu ki, ancak akşam vakti rahmetli Ömer Rıza Doğrul?la, benimle, Said Kesler?le Sirkeci?de bir lokantada bir iki kadeh bir şey içmeye vakit ayırabiliyordu. O saatlerde kitapçılar kapalı olduğu için istenen eserleri bulması gerçekten güç oluyordu. Onun için ben; ?Ağabey?, dedim, ?Nâzım?ın istediklerini ben bulup alayım, göndereyim.? Naci; ?Hay yaşayasın?ı bastırdı. Ertesi günü istenen kitaptan aldım. Naci?nin tanıtıcı mektubu ile birlikte gönderenin benim olduğumu yazarak normal posta ile kitapları Bursa?ya, Nâzım?a yolladım.

Nâzım?dan hemen bir teşekkür mektubu ve yeni siparişleri geldi. Nâzım, Orhan Kemal ve İbrahim Balaban?la ilgileniyordu. Birini ressam, birini hikayeci olarak yetiştirmeye çalışıyordu, istekleri bu iki değerli arkadaşa yardımcı malzeme olacaktı. Ben istekleri yerine getirip postaladıktan ve mektubumun sonuna ?emirlerinizi beklerim?i yazıp zarfı kapadıktan ve mektubu postanede kutuya attıktan sonra (Meğer mektuplar Emniyet Müdürlüğü?ne, oradan Birinci Şube?ye, Birinci Şube Müdürü Zeki Alyanak?a gidiyor sonra da Bursa?ya postalanıyormuş). Ahmed Demir?in İstanbul Emniyet Müdürü olduğu ilk günlerde tutuklanıp Birinci Şube Müdürlüğü?ne çıkarıldığım vakit Zeki Alyanak?ın sorusu şu oldu:

?Nâzım Hikmet?ten ne emri bekliyorsun??

Şaşırdım ve; ?Hiçbir emir beklemiyorum.? dedim.

Gözlüklerinin arkasından beni istihza ile süzdü, sonra:

?Vesika elimizde!? dedi, masasındaki maroken Elaltı?nı açtı, içinden benim mektubun filmi çıktı. Son cümleyi okudu:

?Nâzım Usta, emirlerinizi bekliyorum.?

Ve hemen ekledi, hışımla:

?Beklediğin emir ne??

Birinci Şube Müdürü alabildiğine sinirli, ben alabildiğine rahattım. Çünkü ?emrinizi beklerim? bir nezaket cümlesiydi ve kitap, defter, boya, bez gibi isteklerini yerine getirmiş, aynı şeylerden isterse çekinmeden yazmasını belirtmek istemiştim. Bu gerçek durumu hiçbir telaş eseri göstermeden anlattım. Mektubun baştan okunması halinde bu söylediklerimin anlaşılacağını ekledim.

Olayın Nâzım?la ilgili yanı bu kadar. Başka bir nedenle nezarete atılma, Sıkıyönetim Mahkemesi?ne verilme ve Konya?ya sürgün edilme, üç buçuk yılı aşkın sürgünlük hayatının anlatılmasına gerek yok. Yalnız şunu açıklamalıyım ki, Konya?da, Hatay?da, Tokat?ta kaldığım yıllar Nâzım?la hep mektuplaştık. Kerim Sadi, A. Kadir, Semiha (Kemal Tahir) bana gelen mektupları okur, kendilerine yazılan selâmları sevgi ve saygıyla bağırlarına basarlardı. Nâzım hakkında inceleme, araştırma çalışmalarına 1943?te başlamıştım. Nâzım?dan bilgi istemiştim. Nâzım da bunu Kemal Tahir?e yazdığı bir mektupta bildirmiş, Kemal Tahir?in bana bilgi vermesini önermişti. Nâzım?ın o mektubu Kemal Tahir?le de mektuplaşıp arkadaşlık kurmamıza yardım etti. O tarihlerde başlayan araştırma, kitaplıklarda dergi ciltlerini karıştırma, yazılanları kopya etme, İrfan Emin Kösemihaloğlu?nun dosyalarına bakma, mahkeme dosyaları için bazı tanıdıklar aracılığıyla dosyaları günde bir iki saat okuya okuya konunun özetini alma, belgeleri ele geçirme çalışmalarını sürdürme, 1950 affından sonra Nâzım?la yüz yüze sohbetler, anlatılanları not etmeler, Nâzım?ın dostları ile yakınlık kurarak bilgi edinmeler yıllarca sürdü.

Araştırmanın, incelemenin sonu gelmeyecek, bari mevcutları elden çıkarayım diye yazmaya çalıştım. Bu araştırmaların bir bölümünü Nâzım Hikmet Dosyası bir başka bölümünü Nâzım Hikmet?in Polemikleri teşkil etti. Üçüncü ve ana bölümü işte bu kısım oluşturuyor: Nâzım Hikmet?in Gerçek Yaşamı.

Tarihe ilk elden en önemli belgeleri, bilgileri verebildiğimizi sanarak çileli bir yaşamın başka bir bölümünü yazmak için Nâzım?ın anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.” Kemal Sülker

——————————————————————————–

İÇİNDEKİLER

I. BÖLÜM
1902-1928

1. Geniş Bir Ünlüler Ailesi 17
2. Nâzım Hikmet?in Çocukluğu 34
3. Nâzım Hikmet?in İlk Şiirleri 49
4. Nâzım Hikmet?in Anadolu?ya Geçişi 60
5. İki Arkadaş Ankara?da 76
6. İki Arkadaş Bolu?da 87
7. Sovyet Rusya?ya Yolculuk 96
8. Nâzım?ın Evlenmesi ve Yeni Şiir Tekniğini Bulması Son Durak: Moskova 109
9. Nâzım Hikmet?in Yeni Şiirleri 117
10. V. İ. Lenin ve Nâzım Hikmet 124
11. Nâzım?ın İç Dünyası ve Si-Ya-U 132
12. Nâzım Moskova?dan Yurda Dönüyor 149
13. Nâzım İzmir?e Geçiyor ve Gizleniyor 158
14. Nâzım İkinci Kez Sovyetler?de 168
15. Udelnaya?daki Görüşme 174
16. Nâzım Hikmet?in İlk Duruşması 183
17. Nâzım?la Vâlâ Leningrad?da 188
18. Nâzım Ankara?da 192

II.BÖLÜM
1929-1933

19. Nâzım Hikmet İstanbul?da 207
20. Nazım Hikmet ?Resimli Ay?da 213
21. İzmir?de 1929 Duruşması 222
22. ?Sesini Kaybeden Şehir? Şiiri Duruşması 233
23. ?Sesini Kaybeden Şehir?in Gürültüsü 242
24. ?Putları Yıkıyoruz? Mücadelesi 249
25. Sıra Hâşim’le Hamdullah Suphi’de 276
26. 1929?un Dostlukları 299
27. Peyami Safa, Jokond?dan Yana Fakat Nâzım?a karşı 311
28. 1930 Yılının Getirdikleri 318
29. Unutulmaz Bir Acı: Nâzım Babasını Yitirdi 347
30. Nâzım?ın Arkadaşlarının Çürümesi 364
31. Bursa?da: İdam İstemiyle Yargılanma 368
32. ?Benerci Kendini Niçin Öldürdü??nün Gizi 375
33. Kadro Karşısında Nâzım ve Başkaları 381

III. BÖLÜM
1934-1935

34. Nâzım?ı Karşı Saflara Davet Girişimi 393
35. Tahliye Sonrası Düşünceleri 401
36. Eskilerin ve Gençlerin Görüşleri 411
37. Gericiler Orhan Selim?e Saldırıyor 423
38. ?Unutulan Adam?ın Unutulmayan Yazarı 432
39. Karşı Görüşe Hak Tanımayanlar 441
40. Faşizm Habeşlere Saldırınca? 447
41. Türkiye?de Parti ile Devlet Kaynaşıyor 462
42. Hitlerseverler Babıâli?de… 473
43. İki Dostun Buluşması 481
44. Her Hafta Sütun Sütun Küfür 494
45. Çam Devirme Alışkanlığı 504
46. ?Cingöz Recai? Nâzım?a Karşı 521
47. Çatmak İçin Yaratılan Vesile 536
48. Sükun Yok Hareket Var… 549
49. Sağ Kanadın Uçuştuğu Yıllar 561
50. Babıâli?nin Kan Kusanlarından Biri Daha… 572

IV. BÖLÜM
1936-1937

51. Boşaltılan Konaktan Anılar, Özlemler 585
52. Akşam?daki Alışılmadık Toplantı 593
53. 1936?da İlericilerin Diyorlar Ki?si 600
54. Faşizm, Emperyalizm, Nâzım?ın Baş Konusu Oldu 608
55. Yanlışlıklar, İlgisizlikler, Değerlendirmeler 616
56. Nâzım?a Gönderilen Kitaplar, Dergiler 625
57. Menemencioğlu, Hitler, Tevfik Rüştü Aras?ı Yorumlamalar 638
58. Bedreddin Destanı ve Milli Gurur Olayı 650
59. İspanyol Cumhuriyetçileri Safında Nâzım Hikmet 663
60. Harp Okulu Öğrencisi Ömer Deniz?in Nâzım Hikmet?i Görmek İstemesi 674
61. Beklenmedik Bir Tutuklanma: 1936?nın Son Günleri 681
62. Nâzım?ın Para Sıkıntısı ve Yolcunun Başına Gelenler 691
63. 1937?nin Genel Görünümü veNazım?ın Kişiliği 697
64. Yeni Şiiri Gözden Düşürme Girişimleri 711
65. Sapla Samanı Karıştıran Nurullah Berk?e Nazım?ın Yanıtı 722
66. Babıali?nin Değişik Kişileri ve Polonya Soyu 731
67. Bursa Hapishanesi?nden Tanıdıkların Romanı 739
68. Tan?da Cumhuriyetçi İle Padişahçı?nın Gizli Kavgası 749
69. Sevgililerin Gönülde Kaç Kişiye Kadar Yeri Var? 758

V. BÖLÜM
1938

70. Yeni Nizam?cılar, Zafer Umutlarıyla Doluydu? 771
71. Harp Okulu?nda İki Grubun Süregelen Çatışması 780
72. Süreyya Koç?un Merakı Yanıtlandı 788
73. 17 Ocak?ta Nâzım Hikmet Operasyonu 797
74. Varsayımlar, Yakıştırmalar, Suçlamalar 802
75. Hitler Faşizminin Etkili Propagandası 812
76. Duruşmalar Ortamı ve Yargılama 819
77. Ömer Deniz?in İddianameye Bakışı 834
78. Duruşmanın İlk Günü Savcı Tertibi Kısa Sürdü 841
79. İlk Celseden Sonra Umutlanma 853
80. Karar Günü?nün Acı Sonuçları 860
81. Yeni Bir Suçlamanın Kökenleri 874
82. Nâzım Mektup Yazma Hakkına Kavuştu 885
83. Nâzım, Niçin Tutuklandığını Öğrendi 891
84. Yargılamada Yeni Suçlamalara Yanıtlar 903
85. Nâzım Hikmet?in Çırpınışları veAtatürk?e Mektubu 917
86. 28 Yıl 4 Ay Hapis Kararının Verildiği Gün 923
87. Gerekçeli Karardaki Yakıştırmalar 932
88. Milletvekilleri Mektuptan Etkilendiler 946
89. Yeni Yasa Değişikliği ve Başvurular 954
90. Ben Türk Halkına, Türk Yurduna Hain Olmadığımı Biliyorum 961

VI. BÖLÜM
1939-1963

91. Nâzım?ın Sağlığı İyice Bozuldu 967
92. Faşizmin Dolaylı Sillesi Şimdi de
Nâzım Hikmet?in Yüzünde Patladı 974
93. Dayı Kızı Münevver, Piraye Hanım?ın Yerini mi Alacak? 985
94. Piraye Hanım?a Dönüş Yolları Aranıyordu 996
95. Nâzım?ı Sinirlendiren Şiiri ve Anlatımına Olan Öfkesi 1004
96. Ahmet Emin Yalman, Nâzım Hikmet?e El Uzattı Ama, Nâzım?ı Kırdı, İsyan Ettirdi 1012
97. Gönül Cephesinde Yeni Olaylar 1021
98. Nâzım Hikmet?in SuçsuzluğuKitlelerin İnancı Oluyordu 1030
99. Nâzım Hikmet Salıverilmesini Sağlamayı Düşünüyordu 1039
100. Nâzım Hikmet Açlık Grevine Karar Verdi 1047
101. Nâzım Hikmet Merhamet İstemiyor 1060
102. ?Ümitsizliğe, Yeise,Ölürken dahi Kapılacak Değilim? 1072
103. Nâzım, Piraye Hanım?ı Son Kez Görüyordu… 1081
104. Nâzım Hikmet İkinci Kez Açlık Grevine Başlıyor 1097
105. Nâzım Serbest Kaldıktan Sonra 1113
106. Nâzım?ın Kaçışı ve Olasılıklar 1120
107. Nâzım?ın Sustuğu An 1130

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir