Ömer Hayyam adındaki matematikçi – Sennur Sezer

Gıyaseddin Ebûl Feth Ömer bin İbrahim’el Hayyam ya da Ömer Hayyam fizik, matematik, astronomi ve felsefe dallarında eserler vermiş bir İranlı bilgindir. 18 Mayıs 1048’de Nişabur’da doğmuştur. Doğum tarihinin tam olarak bilinmesi Hayyam’ın takvim uzmanı olması ve kendi doğum tarihini araştırıp saptaması yüzündendir. Miladi ve Hicri takvimlerden daha “hassas” sayılan Celali takvimini düzenlemiştir. 4 Aralık 1131’de yine Nişabur’da ölmüştür.

Eşi dostu verdik birer birer toprağa; Kiminden bir taş bile kalmadı ortada. Sen, yorgun katır, hâlâ bu kalleş çöldesin; Sırtında bunca yük, yürü bakalım hâlâ.
Hayyam adı ?çadırcı? demektir ve babasının çadırcılık yapışından gelir. Selçuklu döneminde tıp, tarih, hukuk ve astroloji konusundaki bilgisiyle ünlenen Hayyam?ın kitaplarından yalnızca on sekizinin adı bilinmektedir. Hayyam bugün de kullanılan Pascal üçgeni kavramını (iki terimlilerin toplamının ya da farkının kuvvetlerini bulurken ortaya çıkan katsayıları belirlemeye yarar) oluşturmuştur. Ancak yalnız ülkemizde değil bütün dünyada şiirleriyle hatırlanır:

Yarın bu bacaklar ayrılıkta ölüm aşacak: Önümde şarap çek babam çek babam çek Saçlarım ne güzel kar gibi ak , yaş yetmişe vardı İnsan bugün yaşamazsa ne vakit yaşayacak

Ömer Hayyam?ın şiirleri ?rubai? biçimdedir. Aslında Rubaiyattaki (rubailer) şiirlerinin aşağı yukarı iki yüz dörtlük olduğu sanılmaktadır. Bu sayının yüz elli sekiz olduğunu iddia eden kaynaklar da vardır. Ne var ki bugün ona atfedilen şiirlerle bu sayı bini aşmıştır. Ondokuzuncu yüz yılın ünlü İngiliz şairi Edward Fitzgerald rubailerin ruhunu çözümleyerek Hayyam?ı İngilizce?ye çevirdi. Böylece Hayyam şiirleri için, var olan belirsizlik netleşti. Hayyam bir bakıma gerçek niceliği içinde göründü. Hayyam, ölümünün ardından, arkadaşları, onu seven ve sevmeyenler eliyle yalnız amacından değil yazdığından da başka biçimde gösterilmek istendi. Bu yüzden de uzun süre yorumsal karanlıklara gömüldü.. Öğrencisi Nizamî-i Aruzî?nin ?Çehar Makâle? adlı biyografik eseriyle bilim adamlığı yanında şairliği de ortaya çıkan Hayyam?ın bazı dizeleri ya da bazı rubaileri ortadan kaldırıldı onların yerlerine genel zevke uygun başkaları üretildi. Bir yandan İran?da Necmüddin Razî (ve benzerleri), kendi sûfi inançlarına uymadığı için Hayyam?ın rubailerini, sapık görüşlerle dinsizliğe örnek gösterdiler bir yandan da Hayyam?ın dostları, efsaneler yaratarak onu, yeni yazdıkları rubailerle kendi hayallerine uygun bir görünüşe sokmak istediler. Böylece Hayyam rubaileri binleri buldu.

MUTEZİLE FELSEFESİ
Ömer Hayyam?ın şiirlerindeki şaşırtıcı yan, daha on birinci yüzyılda dünya, varoluş, yaradılış, yaradan, devlet gibi hayata ilişkin konularda sınır tanımadan akıl yürütüşüdür. Bu durum yetiştiği çağın sosyokültürel altyapısının gelişkinliğini de kanıtlar. Hayyam İslam dünyasının aydınlık bir döneminde oldukça yansız ve bilimsel bir eğitim görmüştür. Döneminin bilginleri onu mutezile felsefesine bağlı sayarlar.
Mutezile, ayrılan anlamına gelen akılcı bir felsefedir ve temelleri 8. yüzyılda yaşamış Vasıl bin Ata?ya dayanır. Pek çok konuda o güne kadar gelen İslam inancıyla çelişen bu felsefe özellikle kader/alınyazısı inancını reddeder. İnsanların yaşamı kaderlerine bağlıysa, yani önceden belirlenmiş bir senaryoda rol alacaklarsa nasıl günah işliyor sayılıp cezalandırılacaklardır. Böyle bir durum yaradan gibi yüce bir varlığın adaletine yakışmaz. Ayrıca mutezile felsefesi cenneti ve cehennemi kabul etmez.

Beni özene bezene yaratan kim? Sen! Ne yapacağımı da yazmışın önceden. Demek günah işleten de sensin bana: Öyleyse nedir o cennet cehennem?

Olaylarla insanla ilgili değerlendirmelerini akılla yaptığı için ?akliyyun? diye de adlandırılan bu felsefe Abbasi halifelerince korundu. Bu yüzden gelişti ve imanı akıldan üstün gören görüşlere karşın yirmi kadar felsefe akımının doğmasına yol açtı.

TÜRKİYE?DE HAYYAM
Hayyam?ın rubaileri Türkçe?ye ilk kez 1903 te çevrilmiştir. Pek çok şair onun şiirlerini yeniden söylemeye çalışmıştır. Muallim Naci, Muallim Feyzi, Abdullah Cevdet, Hüseyin Daniş, Rıza Tevfik, Hüseyin Rifat, Neyzen Tevfik, Feyzullah Sacit, Yahya Kemal, Vasfi Mahir, Abdülbaki Gölpmarlı, Cemil Miroğlu. Ancak Hayyam?ın yaygınlığını daha çok Orhan Veli?nin, Sabahattin Eyüboğlu?nun ve A. Kadir?in çevirilerinin sağladığına inanılır:

Bu kubbe altındaki bin bir belayı gör; Dostlar gideli boşalan dünyayı gör; Tek soluk yitirme kendini bilmeden; Bırak yarını, dünü, yaşadığın anı gör.

Hayyam Türkiye?de öyle sevilmiş ki, İstanbul?un ortasında, Tepebaşıyla Tarlabaşı arasında bir sokak (resmen) onun adıyla anılır. Hayyam?ın şiirlerinin sevilmesinde döneminin haksızlıklarını, softalarını ince bir alaycılıkla kınamasının payı büyüktür.
Yaşamanı akla uydurman gerekir, Ama bilmezsin akla uygun olan nedir; Bereket eli çabuktur Zaman Usta?nın, Başına vura vura sana da öğretir.

Bu rubailerdeki insan ve yaşama sevgisi hep çağdaş kalmıştır:
Kim için bu yerler gökler? Bizim için. Biz görüş cevheriyiz akıl gözünün Evren bir yüzük gibiyse çepeçevre İnsan, taşında bir nakış o yüzüğün.

Sennur Sezer
(20.04.2013, http://www.evrensel.net/)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir