Pandanın Başparmağı (Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler) – Stephen Jay Gould

Stephen Jay Gould’un, Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler serisi Gould’un, evrim kuramını ana tema olarak kullandığı denemelerinden oluşuyor. Stephen Jay Gould dizinin ikinci kitabı olan Pandanın Başparmağı’nda, Türkiyeli okurun Darwin ve Sonrası’ndan alışık olduğu ve çoktandır özlediği kendine has üslubuyla evrim kuramının en sıcak konularına değiniyor.
Yirminci yüzyılın en etkili bilim insanlarından biri olan Stephen Jay Gould, inanması güç çeşitlilikteki ilgi alanları ve engin kültürel birikimiyle bir o kadar da önemli bir bilim yazarıdır. En bilinen ve etkili kitaplarından biri olan Pandanın Başparmağı bu çeşitliliği ve enginliğini sergilemede son derece başarılı bir eser. Toplam otuz bir denemeden oluşan Pandanın Başparmağı’nda evrim okurlarını “kesintili denge kuramından yaşamın başlangıcına, Mickey Mouse’un evriminden “bencil gen”lere, uyarlanmanın anlamından evrimsel değişimin hızına kadar çok renkli bir yolculuk bekliyor. (Tanıtım Bülteninden)

Ayşe Özek Karasu, 22 Ekim 2005 Hürriyet Gazetesi
“Evrim teorisine göre, doğal seleksiyon bir canlıyı başka bir canlı türüne dönüştürürken yeni gelişen organlar, eldeki malzemeye göre şekillenir. Ünlü evrimbilimci Stephen Jay Gould, bu ?mevcut malzeme?ye pandaların başparmağını örnek olarak gösterir: Pandanın beş parmağı dışında, bileğinden gelen bir kemik çıkıntısı daha bulunmaktadır. Panda, aslında ayılar gibi etobur sınıfındandır, ancak daha sonra bambu ile beslenmeye başlamıştır ve altıncı parmak bambu yemeğe uyum sağlaması için sonradan çıkmıştır. Ne var ki bu altıncı parmak mükemmel değildir, bambu filizlerini ayıklamakta fazla başarılı değildir, çünkü doğal seleksiyon elindeki malzemeyi kullanarak ancak bu kadarını oluşturabilmiştir.”

*Dr . Andrew Berry (Çeviri: Ayşe Turak)
Darwin doğal seçilimin, uyumun evrimini yönlendiren güçlü bir etki olduğunun ayırdındaydı. Diğer bir deyişle doğal seçilim, istenilen özellik açısından toplumu “iyileştirecekti”. Doğal seçilimin etkisi, örneğin ceylanların koşma hızını artıracak şekilde olacaktı, çünkü en hızlı koşan bireylerin aslanlar tarafından yakalanma olasılığı, daha yavaş koşan türdeşlerine göre düşüktü. Ancak Darwin, doğal seçilimin başlangıç malzemesiyle sınırlı olduğunun da farkındaydı. Darwin’in ünlü sözleriyle evrim “değişerek kalıtım”ı içerir. Evrimin bütün yaptığı, zaten var olanı değiştirmekle sınırlıdır. Uyumlu bir canlıyı yoktan varedemez; varolan canlıları elverdiğince iyi bir şekilde değiştirmesi gerekir. Kısacası evrim, elindeki olanakları en iyi biçimde değerlendirmek zorunda olan bir süreçtir.
“Eldeki olanakların en iyi biçimde değerlendirilmesi”yle ilgili bir örnek, tanınmış Amerikalı evrim biyologu ve sözcüsü Stephen Jay Gould sayesinde iyi bilinir. Gould der ki: Pandanın bir başparmağı var. Bambuları soyarak beslenebilmesi için bu gerekli. Ancak yakından incelendiği zaman bu başparmağın pek de usta işi olmadığı ortaya çıkar. Hareketlilik ve kullanışlılık açısından insanların, hatta diğer insansı maymun ve maymun türlerinin başparmağıyla kıyaslanamaz bile. Yine de bambu soyarken fena iş görmez. Neden pandaların da bizim gibi iyi tasarlanmış bir başparmağı yok? Öyle görülüyor ki olay, başlangıç malzemesiyle ilgili. İnsanlar köklü bir insansı maymun soyundan türedi ve başparmak, insanlardaki bildiğimiz biçimini oluşturan en son değişimlerden önce, tüm bu soylar boyunca yavaş yavaş gelişti. Oysa pandalar ayılarla akraba ve bu tür bir başparmak gelişiminin sözkonusu olmadığı bir soydan geliyorlar. Gerçekten de ayılar el becerileriyle ünlenmiş değil.
Panda örneğinde evrim, pandanın beş parmağından birini farklılaştırmak yerine -herhalde yalnızca bir rastlantı sonucunda- başparmak sorununu değişik bir biçimde çözümledi. Pandanın ön ayaklarındaki beş parmak hâlâ yerinde durur. “Başparmağı” ise, farklılaşmış ve uzamış olan bilek kemiğidir. Pandanın başparmağı için başlangıç malzemesi bizimki kadar çok yönlü ve umut verici bir yapı değil. Karmaşık ve becerikli bir parmak sözkonusu olduğunda, uzamış bir bilek kemiğiyle yapılabilecek pek fazla birşey yok Evrim “olanakları kullanarak yapabileceğinin en iyisini” yapmış durumda. Öte yandan, Darwin’in “değişerek kalıtım” kuramı, buna benzer iyi tasarlanmamış mühendislik örnekleriyle sıklıkla karşılaşacağımızı öngörüyor. Yalnızca bir köprüye ait malzemeyi kullanarak ve köprüyü başlangıç noktası olarak alarak bir ev kurmak zorunda kalsanız, ortaya çıkacak olan yapı elbette ki ideal bir ev olmayacaktır.
“Değişerek kalıtım”ın bu etkisi benzeştiren evrimde de açıkça görülür. Bu tür evrimde doğal seçilim, birbirlerinden bağımsız canlı gruplarında belli bir özelliğin ya da belli bir biçimin evrimleşmesini sağlar. Balinaları düşünün: Bir balık gibi görünseler de aslında onlar memeli. Ayrıca suaygırlarıyla akrabalar. (Hatta balinaların, yarı-sucul olan suaygırlarının tamamen-sucul olan biçimleri olduklarını söyleyebiliriz.) Memelilerin daha çok görüldüğü karasal ortamdan ayrılıp suyun içinde yaşamaya başlamaları sonucunda balık benzeri özellikler edindiler. Hem balıklar hem de balinalar birbirlerinden bağımsız olarak, su içinde hareket etmenin fiziksel gereklerini karşılamak için balık benzeri gövde biçimleri, yüzgeçler vb. geliştirdiler. Her iki durumda da doğal seçilim, su içinde hareketi en çok kolaylaştıran pürüzsüz ve dinamik biçimi oluşturdu.
Kendisi de doğal seçilimin gücünün bir göstergesi olan benzeştiren evrim, evrimin “eldeki olanakları en iyi biçimde kullanma” özelliğini ortaya koyar. Balinalar gerçekten de birçok açıdan su içinde yaşamaya son derece güzel uyum sağlamış olabilirler, ama yine de onlar kesinlikle memeli. Hâlâ belli aralıklarla soluk almak için yüzeye çıkmak zorundalar. Daha önceki örnekte olduğu gibi burada da, hava soluyan denizaltı hayvanıyla sonuçlanan garip bir tasarımın tek akılcı açıklaması, ancak başlangıç malzemesinin sınırlılığı olgusuyla sağlanabilir.
*Harvard Üniversitesi
(Bu yazı Mayıs 2000’de Sabancı Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi iken İstanbul’da verdiği bir popüler konferansa dayanmaktadır.)

Kaç parmaklıdır ki panda? – Murat Gülsaçan
(24/09/2010 tarihli Radikal Kitap Eki)

Pandanın Başparmağı, Stephen Jay Gould?un ?Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler? altbaşlığıyla yayımlanan ikinci kitabı. ?Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler? serisi, Gould?un Natural History dergisindeki köşesinde yayımlanan denemelerinin seçkilerinden oluşuyor. TÜBİTAK tarafından yayımlanan ve popüler bilim okurları tarafından iyi bilinen Darwin ve Sonrası, bu serinin, ilk ve bugüne değin Türkçeye kazandırılmış tek kitabıydı. Pandanın Başparmağı?yla birlikte, uzun süren bu duraklama dönemi artık sona erdi diyebiliriz.
Meslek yaşamının nerdeyse tümünü Harvard Üniversitesi?nde geçiren Amerikalı bilim insanı Stephen Jay Gould, esasen fosilbilimci olsa da evrim kuramı ve bilim tarihi alanlarında da oldukça etkin ve etkili olmuştur. Niles Eldredge?la birlikte geliştirdiği, tartışmalı ?kesintili denge? (punctuated equilibrium) kuramı, evrimsel biyolojiye yaptığı en önemli katkıdır. Bu kurama göre, evrimsel süreçte hızlı ve kısa süreli çeşitlenme/türleşme dönemleri, uzun durağanlık dönemlerini kesintiye uğratır. Kesintili denge, Darwin?in ve günümüz Ortodoks Neo-Darwincilerinin savunduğu sürekli tedrici evrim görüşüyle çatışır.

20. yüzyılın en etkili bilim tarihçisi
Kesintili denge bir yana, 20. yüzyılın ikinci yarısında evrimsel biyoloji alanında gerçekleşen bilimsel tartışmaların çoğunda Gould?u görürüz. Sosyobiyolojiye ve onun devamı olan evrimsel psikolojiye şiddetle karşı çıkmış; ?aşırı-seçilimci? ve ?indirgemeci? olarak tanımladığı Richard Dawkins ve Daniel Dennett?in başını çektiği grupla ömrünün sonuna kadar mücadele etmiştir. Bilim tarihine yaptığı katkılar nedeniyle tarihçi Ronald Numbers onu, ?Thomas Kuhn?dan sonra 20. yüzyılın en etkili bilim tarihçisi? olarak anmıştır. Gould, Ortodoks Neo-Darwinciliğe yönelttiği tüm eleştirilere rağmen kendini bir Darwinci olarak tanımlar. ?Amerika?nın evrim şampiyonu? diye de anılan Gould, yaratılışçılıkla mücadelede en ön saflarda yer almış, ilgili davalarda bilim lehine tanıklık etmiş ve bilimle dinin birbirinden ayrı iki alan olduğu görüşünü savunmuştur.
Elbette Gould?u tüm dünyaca tanınır kılan, bilimsel çalışmalarından çok bilim yazarlığıydı. Natural History dergisindeki köşesinde yazdığı denemeler ve halka yönelik kitapları büyük ilgi gördü. Gould, bunlar hakkında ?denemelerimi hem uzmanlar hem de sıradan okuyucular için yazıyorum, sadece meslektaşlarıma yönelik yazsaydım da başka türlü olmazlardı? derken, bir yandan da Galileo?ca başlatılan bu tarza günümüzde nadiren rastlandığını da ekler. Natural History?deki köşesinde yirmi yedi yıl boyunca toplam 300 deneme kaleme alır. Engin kültürel birikimi sayesinde bilimsel kuramlarla sanat, tarih ve edebiyatı harmanlayan Gould, denemelerinde tümüyle kendine özgü bir tarz yaratır. Doğa tarihi, biyoloji, evrim kuramı gibi bilimsel konuların yanı sıra beyzbol ya da müzikten bahsettiğini de görürsünüz, İncil ya da Shakespeare?den alıntılar yaparak yazılarını süsler. Denemelerinde toplumsal sorunlara sıklıkla atıfta bulunur. Tüm yaşamı boyunca ayrımcılığa ve baskı politikalarına karşı çıkmış biri olarak ırkçılık ve cinsiyetçiliğe ve bunların sözde-bilimsel altyapılarına yönelik eleştirilere de denemelerinde yer vermiştir.
Gould ne kadar çok çeşitli konuya değinirse değinsin; evrim, denemelerinin tüm ünü birleştiren ana temadır. Pandanın Başparmağı?nda bunu şöyle dile getirir: ??denemelerin tümünü, Darwin?in düşünceleri ve onların yarattığı etkiyi vurgulayarak evrim kuramı eksenine oturtmakla, derlemelere özgü o sorundan, fazla dağılmanın verdiği tutarsızlıktan kaçınmış olduğumu umuyorum.?
Pandanın Başparmağı?nda neredeyse tüm ilgi alanlarıyla ilgili denemelere yer vermiştir. Kitaba adını veren ilk bölüme pandanın başparmağının evrimiyle başlar, bunu yeşil kaplumbağaların okyanusaşırı göçünün nasıl evrilmiş olabileceğine dair teorilerin incelendiği bir bölüm ve Darwin ve Sonrası?ndan hatırlayacağımız, sırtında balıktan bir zoka geliştiren midyeye sahtecilikte rakip olabilecek fenerbalığının hikâyesi izler: Fenerbalığının başka balıkları yakalamasına yarayan ?yüzgeç-olta?nın ucundaki balıktan bir zoka! Bu üç denemede Gould bize evrimin gerçekleştiğinden nasıl emin olabileceğimizi anlatır.

İlginç olgular
?Darwin?in Yaşamından? adlı ikinci bölümün en ilgi çekici bölümü, doğmadan ölümü bir yaşam biçimi haline getirmiş olan akarın öyküsüdür. Ancak bu bölümde, Darwin ile Wallace arasında insan zihni üzerindeki uzlaşmazlığın asıl nedeni, Lamarckçılığın günümüzdeki kalıntıları üzerine Gould?un özgün fikirlerini de öğrenebilirsiniz. ?Yardımlaşan Gruplar ve Bencil Genler? başlıklı denemesinde de doğal seçilimin gerçekte neyi seçtiği sorusuna, birey altı ve birey üstü kategorileri yani genler ve popülasyonları işaret edenler üzerine bir tartışma görürüz: ?Evrimin birimi türlerdir. Kısaca (?) genler değişim geçirir, bireyler seçilir, türler evrilir ya da çoğunlukça kabul edilmiş Darwinci görüş böyle söylemektedir.? Neden ve nasılların ayrıntılarını keşfetmeyi size bırakıyorum.
Pandanın Başparmağı?nı oluşturan otuz bir denemenin her biri yaşamın, evrimin ve tarihin ilginç olgularına değiniyor. Hollywood?un zaman geçtikçe gençleşen ilk kahramanının Benjamin Button değil de Mickey Mouse olduğunu, bilim insanlarının nasıl olup da Piltdown sahteciliğine kandıklarını, hangi şartlar altında kuşları dinozor kabul etmemiz gerektiğine ya da keseli memelilere yöneltilen ilkellik suçlamasına karşı Gould?un keselilerden yana savunmasını ve pek çok başka şaşırtıcı olguyu bulabilirsiniz. Ancak Gould, doğanın ve tarihin olgularının sadece şaşırtmak ya da yüceltmek için betimlenmesine karşıdır. Ona göre bunu bir adım daha ileri götürmek gerekir, amaç, açıklama olmalıdır. ?Eğer okumayı bilirsek doğanın bizi hayrete sürüklemenin ötesinde çok daha genel mesajları ve dersleri vardır ve bu öğretimin dili evrim kuramıdır? der.
Gould kitabını çok katlı bir sandviçe benzetir ve sandviçin farklı temalı bölümlerini bir arada tutması için her bölümde ortak ikincil temalar ya da kürdanlar yerleştirmiştir. Kürdanların bir arada tutmak dışında bir işlevi daha vardır; alışıldık yanılgıları iğnelemek. Kürdanlardan ilki Darwinizm?in doğada ilerleme ve ahenk arayışlarıyla uyuşmazlığıdır. Bu uyuşmazlık insan hayatının anlamını doğadan çıkarma arzusunun önüne set çeker ve bizi anlam için kendimize dönmek zorunda bırakır. İkinci kürdan, bilimin köklerinin tüm diğer yaratıcı insan etkinliklerinde olduğu gibi kültürde yattığını hatırlatır. Zorunlu olarak kültür kaynaklı bilim tüm diğer yaratıcı etkinlikler gibi erişilebilir, insani ve ayrıcalıksızdır: ?Yerleşik görüşler bilimde de dinde olduğu denli inatçı olurlar. Bunların, gelenekçilikten uzak çalışmalar esinleyen ve yüksek düzeyde yaratıcı yanılgı olasılığı içeren fıkır fıkır bir düş gücü olmaksızın nasıl silkelenebileceğini bilmiyorum.?
Bu kitabın Türkiyeli bilim okurları için zaman zaman ne kadar şaşırtıcı olacağını düşünüp heyecana kapılmadan edemedim. Bilim insanları arasındaki fikir ayrılıkları ve tartışmalar bilimsel etkinliğin vazgeçilmez bir parçası elbette. Lakin evrim kuramı söz konusu olduğunda Türkiyeli okurun bu çok sesli tartışmanın bütün renklerinden haberdar olabildiği söylenemez. Doğrusu evrim kuramı söz konusu olduğunda Türkçe popüler bilim yazınında epeydir monoton Dawkinsgil bir hava hâkim gibi görünüyor. Bu tek sesin, tartışmanın taraflarından biri olarak değil de bilimsel otoritenin sesi olarak duyulması ise durumu daha da kötüleştiriyor. Umuyorum ki Pandanın Başparmağı bu tekelin kırılmasını sağlayacak ve okura indirgemeciliğiyle övünmeyen bir bilim insanının zihninde dolaşma tecrübesini tattıracak.

Kitabın Künyesi
Pandanın Başparmağı (Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler)
(Panda’s Thump)
Stephen Jay Gould
Çeviri: Ülkün Tansel
Versus Kitap
Haziran 2010,
392 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir