Peter Pan Romanlarında Hafıza ve Bilince Dair İnanılmaz Öngörüler

İskoç roman ve oyun yazarı J. M. Barrie tarafından 1902 yılında yaratılan ve o tarihten günümüze pek çok çocuğun hayal dünyasını şekillendiren Peter Pan kitapları, günümüz nörologlarına göre içerisinde hafıza ve bilince dair muhteşem öngörüler barındırıyor.

Kitapta bulunan ve modern bilimin yıllar sonra keşfettiği inanılmaz bilgiler, ilk olarak Rosalind Ridley isimli nörolog tarafından keşfedildi.

Ridley, hikayenin baştan sona düşünmeyi öğrenme sürecimizi anlattığını düşünüyor. Orijinal kitaba bir arkadaşının kitaplığında rastladıktan sonra konuya olan ilgisi gittikçe büyüyen Ridley, daha sonra bunu yeni bir araştırmaya dönüştürmeye karar vermiş.

Kitap genel olarak insan hafızasının tuhaflıklarına, uykuya, rüyalara ve bilince odaklanıyor.

Ridley, Peter Pan’in her bir macerasının bugün modern bilimin gündeminde olan teorileri konu aldığını ve kitapta sorunsallaştırılan konulardan hiçbirinin 1970’lere kadar bilim çevrelerinde sözünün edilmediğini belirtiyor.

Kitabın ilk bölümünde rastladığı şu paragraf, Ridley’nin büyük şaşkınlık yaşamasına sebep olmuş:

“Bayan Darling, Peter adına ilkin, çocukların düşüncelerini düzeltirken rastladı. Çocuklarına düşkün olan bütün annelerin huyudur: Her gece, çocuklar uyuduktan sonra onların kafalarının içini, ertesi sabaha hazır olsun diye derleyip toplarlar. Gün boyunca dağılan sayısız şeyleri düzeltip yerleştirirler. Çekmece düzeltmek gibi bir şeydir bu. Sabahleyin uyandığınızda bir de bakarsınız, gece yatarken hissettiğiniz bütün çirkin hırçınlıklarla yaramazlıklar dürülüp bükülerek aklınızın en dibine gizlenmiş. En üstte mis gibi havalandırılmış olarak da düşüncelerinizin en güzelleri, sizi donatmaya hazır beklemekte…”

Ridley bu paragrafın, uykunun hafızanın muhafaza edilmesindeki rolünü vurguladığı düşüncesinde.

Üstelik uykunun hafızayla olan bu ilişkisi, bugün bilim insanları tarafından hâlâ araştırılmakta olan bir konu. Uyku sırasında yapılan beyin taramaları, yavaş dalga sinyallerinin, beynin hafızadan sorumlu bölümü olan hipokampüsle, anıların uzun dönemli hafızaya aktarıldığı neokorteks arasında hareket ettiğini gösteriyor.

Aynı zamanda beyinlerimiz, uyku sırasında eski ve yeni anıları birleştirerek hayatımız dediğimiz tutarlı ve bütünlüklü hikayeyi yaratmamıza yardımcı oluyor. Bunun yanında tıpkı Bayan Darling’in yaptığı gibi beynimiz de stresli bir günün ardından ortaya çıkan “çirkin hırçınlık ve yaramazlıkları” yatıştırarak ertesi güne daha sakin ve güzel hislerle uyanmamızı sağlıyor.

Ridley’nin dikkat çektiği bir başka kısım ise şu şekilde:

“Dünyadaki güzelim adaların içinde en cana yakın, en kuytu, en derli toplu olanı YokÜlke’dir. Geniş ve yayvan olmadığı için, anlıyorsunuz ya, serüvenler arasında da can sıkıcı aralıklar yoktur. Gönlümüzce tıklım tıkıştır burası. Gündüzleri, sandalyelerin üzerine örttüğümüz masa örtüsünün altındayken, YokÜlke hiç de korku vermez bize. Ancak, uykuya dalmadan önceki o birkaç dakika içinde YokÜlke elle tutulacak kadar sahici olur çıkar. Çocuk odalarında işte bu yüzden geceleri ufak bir ışık bırakırlar.”

Barrie’nin bu paragrafı, uykuya geçiş esnasındaki birkaç dakika hakkında inanılmaz bir bilgi sunuyor.

Bildiğiniz gibi Peter ve Wendy’nin hikayesinin büyük bölümü YokÜlke’de (Neverland) geçiyor. Burası çocukların yalnızca hayal güçlerinde ulaşabildikleri fantastik bir âlem ve YokÜlke’ye en kolay ulaşılan zaman, az önce okuduğunuz üzere uykuya dalmadan önceki o birkaç dakika.

Uykuya dalmadan birkaç dakika öncesinde görülen aşırı canlı imajlara tıp literatüründe “hipnagojik görüntüler” adı veriliyor ve bu görüntüler, uyku durumuna geçmeden hemen önce beynin görüntü işleme merkezlerinde meydana gelen âni değişimler sebebiyle ortaya çıkıyor.

Kitaptaki tüm bu ayrıntıların J. M. Barrie’nin kişisel yaşantısıyla da koşutluk içinde olduğu görülüyor.

Peter Pan karakterinin ilk ortaya çıkışı, Barrie’nin 1902 yılında kaleme aldığı “The Little White Bird” (Küçük Beyaz Kuş) adlı romanda gerçekleşse de, karakterin maceraları esas olarak 1911 yılındaki “Peter and Wendy” isimli kitapla başlıyor. Kitabın yazıldığı yıllarda önceki işleriyle tanınmış bir yazar olan Barrie, psikolog William James başta olmak üzere ilişki içinde olduğu insanlar sayesinde güncel bilimsel teorilerden haberdar olan bir isim.

Ayrıca Barrie’nin uzun süre muzdarip olduğu bilinen ve halk arasında karabasan adı verilen uyku felcinin de yazdığı hikayede rolü olduğu düşünülüyor. Belirli aralıklarla yaşadığı ve kimi zaman halüsinasyonlar görmesine sebep olan (Çoğunlukla kendisini boğan biçimsiz bir kütle) bu uyku bozukluğunun da Peter Pan karakterini yaratmasında pay sahibi olduğu zannediliyor.

cakyz
Onedio Editörü
5 Şubat 2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir