raşomon_ve_diğer_ÖykülerRaşomon ve Diğer Öyküler adlı kitap, Japon edebiyatının önemli isimlerinden Ryunose Akutagava’nın on dört öyküsünü bir araya getiriyor. Yazar, büyük bir ustalıkla yazdığı çeşitli biçim ve içerikteki öyküleriyle kendinden sonra gelen kuşaklara örnek olmuştur. Japon film yönetmeni Akira Kurosava, kitaba adını veren öyküyü “Çalılıklar Arasında” isimli öyküyle birleştirerek Raşomon ismiyle sinemaya uyarladı ve 1951 yılında Venedik Uluslararası Film Festivali’nde birincilik ödülünü kazandı.

Akutagava, ilk hikâyesi olan “Raşomon’da işinden atılmış bir uşaktan bahseder. Uşak, Raşomon kulesinde, peruk yapmak için ölü bir kadının saçlarını yolmakta olan yaşlı bir cadaloz görür. “yaşamak için bunu yapmaya mecbur olduğumu bilseydi, belki bana kızmazdı” diyerek durumu açıklamaya çalışır yaşlı cadı. Uşak alaycı bir şekilde”Yaa, öyle mi? O zaman hırsızlık yapma sırası bende. Yapmazsam ben de açlıktan öleceğim” der ve  elbiselerini üstünden çıkarıp alarak kadını bir tekmeyle kokmuş cesetlerin arasına yuvarlar.
Akutagava’nın yaratmış olduğu ırz düşmanları, katiller ve fanatikler üzerine hiçbir zaman merhamet güneşi doğmaz; çünkü yazar, tıpkı başı dumanlı Fuji dağı gibi insanların aczine uzaktan ve soğuk bakmaktadır. Ölümünden birkaç ay önce yazmış olduğu şiirde yazarın nihilizmi çok çarpıcı bir biçimde gözlenmektedir.

Çiçekli palmiyeler ve bambuların bağrında,
Kapatmış gözlerini sanki uyuyor Buda…
Yol boyunca uzanmış incirlikler içinde,
Kuruyan dallar gibi çoktan can vermiş İsa…
Bize de geldi sıra, kavuşmak var uykuya,
Bir dekorun önünde yaşam denen oyunda..”
Time, 29 Aralık 1952

İnsan dediğin… – Murat Özer
(11/03/2011 tarihli Radikal Kitap Eki)
Henüz otuz beş yaşındayken intiharla gelen ölümünün ardından efsaneleşen Japon hikâyeci Ryûnosuke Akutagava, 20. yüzyıl başlarındaki Japon edebiyatının tırmanışının önemli temsilcilerinden biridir. 1935?ten bu yana adına verilen ödülle de unutturulmayan bu büyük yazar, insanın kronik zaaflarını malzemeleştirdiği hikâyeleriyle ?sancılı? bir anlatı üstadıdır aynı zamanda. Japonya?nın karmaşayla anlamlanan tarihini kendi meselesiyle buluşturduğu eserlerini, süreklilik arz eden bir çözülme yaşayan ruhunun hırçınlığıyla buluşturan Akutagava, hikâyelerinde ?net? olarak ortaya koyduğu resmin altındaki ?insanî cehennem?i deşifre etme isteği uyandırır okurlarda.
On yılı biraz aşan bir süre içinde sayısız eser veren Ryûnosuke Akutagava?nın on dört hikâyesini bir araya getiren ?Raşômon ve Diğer Öyküler?deki iki hikâyeyi merkeze alacağız bu yazıda, Akira Kurosawa?nın 1950 yapımı başyapıtı ?Raşomon?a (Rashômon) kaynaklık eden iki hikâyeyi: ?Çalılıklar Arasında? ve ?Raşômon?…
Filmin ana malzemesini oluşturan ?Çalılıklar Arasında?, ilk yayımlanışı 1922?ye denk düşen müthiş bir Akutagava hikâyesidir. Bir cinayetin ardından sahne alan mahkemeyi ve buradaki tanıklıkları anlatır bu çarpıcı metin. Katil olduğu düşünülen bir haydut, onun tecavüz ettiği kadın ve kadının öldürülen kocasının ruhundan dinlediğimiz üç ayrı versiyonu vardır cinayetin. Haydut, kadın ve koca, her üçü de ?katil?in kendileri olduğunu iddia etmektedir. Hangisinin gerçeği söylediğiniyse öğrenemeyiz Akutagava?nın metninden, bizi soru işaretleriyle baş başa bırakarak bitirir hikâyeyi yazar.
Hikâyenin asıl meselesi de bu versiyonların dayandığı insanlık zaaflarıdır. Her üç karakter de kendi onurlarını kurtarma endişesine kapılmışlar ve gerçeği olduğu gibi anlatma cesareti göstermekten uzak bir tavır sergilemişlerdir. Bu gibi durumlardaki ?normal? refleksin ?Ben yapmadım!? olduğu düşünülürse, burada Akutagava?nın karakterlere yüklediği anlamların çok daha derine indiği görülebilir. Koşulların belirlediği insan kişiliği, burada da bizi ters köşeye yatırır, sonucu ne olursa olsun ?kendine yontma? özelliğini açıkça ortaya koyar. Artık mesele cinayet değildir, kimin neyi çarpıtacağı ve olayı nasıl ?yeni bir şey?e çevireceğidir. Çürümüş insan ruhu devreye girmiştir artık, ?gerçeklik? anlamını kaybetmiş, bambaşka bir şeye evrilmiştir, insanoğlunun elini attığı her durumda olduğu gibi…
Kurosawa?nın filmine malzeme olan ve filmle aynı adı taşıyan 1914 tarihli ikinci hikâye ?Raşômon? ise, yağmurdan kaçarken Kyoto?daki Raşômon kalıntılarına sığınan bir adamın kendisiyle yaşadığı mücadeleyi anlatır. Uzun yıllar yanında çalıştığı efendisi tarafından kovulmuş ve ortada kalmış bir uşaktır o. Bir kez daha insanoğlunun koşullarla belirlenen kişiliğini ortaya koyan bir tavır söz konusudur Akutagava?nın hikâyesinde. Adam, iyilik ve kötülük kavramlarının anlamını yitirdiği bir durumda kalmış ve ?hayatta kalma? motivasyonuyla hareket etme derdine düşmüştür. Hayatının o ana kadarki gelişiminden uzakta bir ?seçim? yapar ve ahlâkî sınırların kalktığı yeni bir dönemin kapılarını açar. İnsanlık bu kez de sınıfta kalmıştır, bir önceki hikâyede olduğu gibi…

Akutagava-Kurosawa buluşması
Japon edebiyatının hikâye ustasıyla Japon sinemasının anlatım ustasını buluşturan ?Raşomon?, bu iki hikâyeden bağımsız olarak izlendiğinde de bir başyapıttır. Ama hikâyelerle bütünlendiğinde değeri bir kat daha artar. Kurosawa, Akutagava?nın gösterdiği insanlık manzarasını mükemmelen resimleştirir, hikâyelerin ruhunu daha da tırmandıran sinemasal bir derinliğe ulaşır.
Film, daha önce de söylediğimiz gibi ?Çalılıklar Arasında?yı temel alır ve bu hikâye üzerinden yürüyen bir yapı kurar. ?Raşômon? hikâyesiyse mekan tercihi olarak Kurosawa?nın ilgi alanına girer. Öte yandan her iki hikâyenin ortak noktası olan ?insanlık eleştirisi? de filmin yapısını belirleyen unsur kimliğiyle kendini gösterir. ?Raşômon?daki uşağın ?seçim sınavı?nı da özellikle filmin sonunda farklı bir biçimde kullanır Kurosawa, buradan da bazı dersler çıkarılması gerektiğini düşünür belli ki. Akutagava?nın insana yüklediği anlamları tam olarak yansıtması için buna ihtiyacı vardır.
Kurosawa?nın ?Çalılıklar Arasında?yı nasıl yorumladığına gelirsek… Akutagava, belli soru işaretleri bırakarak bitirir hikâyesini ve üç versiyonla sınırlı tutar. Kurosawa ise, ?gerçek? olduğu izlenimi veren dördüncü bir versiyon ekler. Cesedi bulan oduncunun mahkemede söylemeye çekindiklerini, yani gerçeğe olan tanıklığını, Raşômon kalıntıları altında söylettirir ona. Bu versiyon, filmin hikâyeden bir adım öne geçmesini de sağlar bir yandan. Oduncuya göre, her üç karakter de yalan söylemiş ve onları ?zavallı? (insan) gibi gösterecek ?gerçek?ten kaçmışlardır. Kendilerini birer ?aziz(e)? gibi tanımlamayı seçmişler, onurlarını zedeleyecek itiraflardan uzak durmuşlardır. Evet, oduncu bunları söyler ama onun da gerçekleri dile getirdiğine dair bir kuşku da yok değildir. Finaldeki küçük bir ayrıntıyla yakalanır ve cinayetle ilgili doğruları söyleyip söylemediği konusu da bir ?muamma? olarak kalır.

Neden insanız?
Sonuç olarak Akutagava-Kurosawa buluşması, edebiyat-sinema evliliklerinin en çarpıcı uzantılarından birini getirir önümüze. Yazarın ?yıpratıcı? dünyasını deforme etmeden beyazperdeye taşıyan yönetmen, son derece temel bir ekleme yapsa da yazarın kalemine olan saygısını sulandırmaktan özenle kaçınır, ?insan denen şey? üzerinde tepinen metni görselleştirirken ?dikkatli? davranır. Ortaya çıkansa, tedirgin edici yalnızlığımıza daha da gömülmemizi sağlayan bir ?Neden insanız?? sorgulamasıdır. Bu hikâyelerden ve bu filmden ders alınacak çok şey vardır anlayacağınız…

Akutagava’nın ince işçiliği – Erkan Canan
(20/08/2010 tarihli Radikal Kitap Eki)

Genç ölmüş yazarlar, sözünü tüketmemiş olmanın mutluluğunu yaşar. Onların hiç yaşlanmayan kalemi, sonsuz diriliği tasvir edecektir. Büyümek, bazı kişilerde hiç çıkmayacak lekeler bıraktığından olsa gerek, ilk dönemlerinde iyi eserler meydana getirmiş bazı yazarların yaşları ile, daha sonra yazdıklarının niteliği arasında ters orantı vardır. Öyle ya, hayat, üzerinden tekrar tekrar geçilmesi, hataları düzeltilmesi gereken uzun soluklu bir kitaptır. Bu düzeltmeler en başta, gençliğin heyecanını, özgünlüğünü ve cesaretini terbiye etmeye koyulacaktır. Geriye kalan, risk almaktan korkan, uzlaşmacı olmaya dikkat eden, sözünün büyüsünü kaybetmiş ve heyecanından eser kalmamış koca bayağılıktır. Artık dünyaya sığamayan fırtınaların, hiçbir şekilde teskin olamayan huzursuzlukların yerini, sütliman bir varoluş almıştır. Kimileri bu durumu, ?büyümek? olarak adlandıracaktır.
Japon Ryunosuke Akutagava, genç ölen yazarlardan. 1927?de otuz beşinde intihar ettiğinde, ardında on dokuz ciltte toplanan öykü, roman, gezi, anı, eleştiri ve antoloji gibi farklı türlerde eserler bıraktı. Akutagava?nın öyküleri, insanın hakiki hikâyesini vermeleriyle göz doldurur. Onlarda, edebi yetkinlik kadar, yazarlık hayatı on bir yıl gibi kısa bir süreyi kapsayan bir gencin diriliği de hissedilir. Şimdi elimizde, Oğuz Baykara?nın özenli çevirisiyle, Akutagava?nın öykülerinden bir seçme bulunuyor; Raşomon ve Diğer Öyküler. Yazar, öykülerini farklı biçim ve içeriklerle kaleme alsa da, bireyin iç dünyasındaki çıkmazlar ve çelişkiler, işlediği konuların başında geliyor. Burada, tam olarak iyi ya da kötü denebilecek, tektip karakterler bulunmaz. Çünkü yazar çoğunlukla, karakterlerini olağanüstü durumla rla karşı karşıya bırakarak, onları n kişiliklerindeki değişimleri incelemeye koyulur. Her şeyden önce, mükemmel kurgularıyla dikkat çeken öykülerinde Akutagava, karakterlerine ve konularına karşı mesafeli durup onları hep uzaktan izleyerek, çarpıcı bir tarza imza atmış.

Gerçeği, bilemeyebiliriz!
Akutagava?nın seçkide yer alan on dört öyküsünden ?Raşomon? ile ?Çalılıklar Arasında?nın yeri ayrı. Bilenler bilir, ünlü yönetmen Akira Kurosawa?nın iki öyküyü birleştirerek yaptığı film, 1951?de Venedik Uluslararası Film Festivali?nde Altın Aslan ödülünü kazanmıştı. Akutagava ilk öyküsünde, işsiz kalmış bir uşağın açlıkla sınavdan geçirilişini hikâye eder. Deprem, kasırga, yangın ve kıtlığın kasıp kavurduğu Kyoto?da yaşayan isimsiz uşak, yıllardır hizmetinde olduğu patronu tarafından işten çıkarılmıştır. Uşağın daha önceki beninden başka gelişi, tam da bu ana tesadüf eder. Neredeyse uşaklık dışında elinden hiçbir iş gelmeyen karakterimiz, hayatta kalmak için namuslu yolu seçmenin, açlıktan ölüp gitmek anlamına geleceğini n çok iyi ayırdındadır. Fakat yine de, kötülük yap ıp yapmama konusunda kararsızdır. Ondaki dönüşümü tetikleyecek şey, karşılaştığı yaşlı kadın olacaktır. Geceyi geçirmek için yer arayan karakterimizin yolu, yıkılmak üzere olan, sahipsiz ölülerin rastgele atıldığı Raşomon kulesine düşer. Uşak kulede, peruk yapmak için ölülerin saçlarını koparan yaşlı bir kadına rastlayacaktır. Yazar, uşağın iç dünyasına inerek, söz konusu rastlantının onun duygularını aniden nasıl tepetaklak ettiğini, kişiliğini telafi edilemez şekilde nasıl dönüştürdüğünü tasvirediyor.
?Çalılıklar Arasında? ise, farklı karakterlerin bir cinayete dair tanıklıkları şeklinde tasarlanmış. Oduncu, gezgin keşiş, polis, yaşlı kadın, hırsız Tacomaru, öldürülen adamın eşi ve medyum aracılığıyla mahkemeye ifade veren öl dürülmüş adam, olayı kendi gözlerinden anlatır. Fakat ortada bir sorun vardır: verilen ifadelerden hiçbiri, diğerlerinin söyledikleriyle uyuşmaz. Akutagava ?nın çok farklı anlatım biçimlerini kullanarak zenginleştirdiği öyküsünün en belirleyici özelliği, bir olayın neredeyse sonsuz derecede farklı anlamlara sahip olabileceğini ve dolayısıyla gerçeklerin de kişilere göre şekil alabileceğini ortaya koyması. Buradaki karakterlerden hırsız Tacomaru ?ya değinmemek olmaz. Saf, katıksız kötülüğün vücut bulduğu Tacomaru, gariptir ki en doğru sözlerin de sahibi. Toplumun ahlak anlayışındaki gedikleri iyi gözlemleyen ve kılıfına uydurulmuş kötülüğü çabucak açığa çıkararak kendisini yargılayanların yüzlerine vuran Tacomaru, şüphesiz öykünün en sıra dışı karakteri.

Hayatı ıskalayan deha
Akutagava ilginç öykülerinden ?Cehennem Tablosu?nda ise, dahi karakterinin, hayatın sınırlarıyla trajik bir şekilde yüzleşmesini hikâye eder. Adı Yoşihide olan bu karakter, dehasıyla ülkenin tüm ressamlarını gölgede bırakırken, küstah ve kibirli kişiliğiyle herkesin nefretini üstüne çeker. Ölüleri bile model olarak kullanan Yoşihide, gerçekçi resimler yapmakta ustadır. Ünü tüm ülkeye yayılan ressam, günün birinde saraya çağrılır ve kendisinden, ?Cehennem Tablosu? adını taşıyacak bir resim yapması istenir. Tabloyu yapmaya koyulan Yoşihide, en önemli bölüm olan cehennem tasvirinde tıkanmaya başlar. Ressam, zorlu sahneyi gerçeğe en yakın haliyle çizmeye çalışırken, hayalleri ile hayatın soğuk gerçekleri arasına sıkışacaktır. Akutagava?nın, sınır tanımayan hırsın, insanları götürebileceği tehlikeli durakları göstermekle yetinmeyerek, eleştirisini toplumu da kapsayacak şekilde genişletmesi, öyküyü nitelikli kılan hususlardan. Yazar, kendini beğenmiş tavırlarıyla Yoşihide?yi, sanatı küçümseyenler, ikiyüzlüler, iktidar tutkunları tarafından kuşatılmış hayatıyla ele alıyor ve böylelikle, çok yönlü bir hikâye armağan etmiş oluyor.
Akutagava?nın, paranoyalarla boğuşan bir karakteri anlattığı ve kendine has ritmiyle yol alan ?Çarklar? öyküsü, onun kurgu ustalığının doruğunu oluşturuyor diyebilirim. Öykünün baş kahramanı olan yazar, baş ağrılarından, beyninde dönüp dolaşan çarklar şeklindeki halisünasyonlardan ve paranoyalardan mustariptir. Bu esnada eniştesinin ölümü, onun hayatını daha da çetrefilli hale getirecektir. Ablasına taziye ziyaretinde bulunmak için yola koyulan karakter çok geçmeden, kullandığı uyku haplarının ve saplantılarının etkisi altına girecektir. ?Çarklar?, tamı tamına bir bunalım öyküsü. Burada adeta, ertelenmeye çalışılan intiharın izini süreriz. Akutagav a?nın biyografik öykülerinden olan ?Çarklar?, yazarın yaşamını yitirdiği yıl kaleme alındı. Öykünün bu denli canlı ve gerçekçi olmasının başlıca nedeni de kuşkusuz budur.
Akutagava?nın bize sunduğu hazine, burada ele aldığım dört öyküden ibaret değil. Yaşını başını almış Rahip Naygu?nun, mutsuzluğunun yanı sıra, tüm mutluluğunu da koca burnuna borçlu oluşu; cehennemde kendisine son bir şans verilen cani Kandata ?nın yaşadığı talihsizlik; gelecekte yazar olmayı hayal ederken, aldığı yanlış kararlarla işleri ters giden Nabuko ve nihayet, defalarca hazine bulan, fakat savurganlığı yüzünden elinde tek kuruş kalmayan Toşişun?un keramet ilmini öğrenme çabaları, kitaptaki diğer öykülerden birkaçının konusu.
Son olarak, Raşomon ve Diğer Öyküler?in çevirisi ve derlemesi için Oğuz Baykara?nın büyük emeğinin altını çizmekte fayda var. Güzel, özenli ve yetkin Türkçesiyle öyküleri şüphesiz daha da zenginleştiren Baykara, bununla yetinmeyerek, Akutagava?nın yaşamı ve yapıtlarına odaklanan kapsamlı ve nitelikli bir yazıyı da kitabın sonuna eklemiş.

Kitabın Künyesi
Raşomon ve Diğer Öyküler
Ryunosuke Akutagava
Çeviren: Oğuz Baykara
Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
2010
239 sayfa

Previous Story

Hitler’in lanetli kitabı: ‘Kavgam’ – Celâl Üster

Next Story

Acı zamanla unutulur mu?

Latest from Öykü Kitapları

Trevor’ın çok şey anlatan son öyküleri

William Trevor’ın geçen günlerde yayımlanan ‘Son Öyküler’ kitabı Yağmurdan Sonra’da olduğu gibi yalnız insanların umutsuzluklarını, hayal kırıklıklarını, terk edilmiş kadınların deneyimlerini, kendini dışlanmış hisseden

Boş Kentin Masalı – Ergün Doğan

Bu hikâye aslında bir kentin var oluş ve yok oluş hikâyesidir. O nedenle bu hikâyeyi kadınıyla çocuğuyla, otuyla böceğiyle ve kurduyla kuşuyla bütün bir

Önce Ekmek – Orhan Kemal

Orhan Kemal´in 1968 yılında yazdığı ve 1969 yılında hem Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü hem de Sait Faik Hikaye Armağanı kazanan kitabı Önce Ekmek,

Uyku – Orhan Kemal

Türkiye edebiyatının en özgün ve gerçekçi yazarlarından Orhan Kemal, yazdığı roman, oyun ve öykülerin hepsinde yoksul, hayatla mücadele etmek zorunda olan ama umudunu, yaşama
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ