Rüzgarla Randevu 17.08.1999: 03.02-7.4 (Depremin Güncesi), Refik Durbaş

17 Ağustos depremini hangimiz unutabiliriz ki, diye düşünebilirsiniz ama, gündemi her an değişen, zayıf hafızalı bir toplum olduğumuz gerçeğini de unutmamalısınız. Sürekli acıyla yaşamak demek değil bu. Yaşananlardan ders almak aslında…
Zaman tünelinde altmışıncı yaşıma doğru yol alan ‘genç’ ömrümde beklemediğim ‘şey’ kalmadı. Nice günler, delikanlılığımın genç kızlarını bekledim yıldızlı semalarında baharın. Nice geceler, yaldızlı sözcüklerle şiirimi dokumasını nur yüzlü bir karanlığın ve onun arka odasındaki tan yerinin.
Umudu da bekledim, kederi de…
Yalnızlığı da, acıyı ve sevinci de…
Ama bir gün, ‘deprem’i bekleyeceğim hayatımın takvim yapraklarına düşmesini nereden bilebilirdim?
İki gündür, bir elimde küçük bir defter, ötekinde bir kalem depremin gelmesini bekliyorum.
Hiç olmazsa adresini alırım diye…

Rüzgarla Randevu 17.08.1999: 03.02-7.4 (Depremin Güncesi), Refik Durbaş
Alfa Basım Yayım Dağıtım; İstanbul, 2000, 130 sayfa

Previous Story

Yılmaz Güney Hazinesi, M. Şehmus Güzel

Next Story

17 Ağustos 1999, 03:02 / Çağdaş Koç. Sadece bir kitap değil, olası İstanbul depremi için bir uyarı…

Latest from Doğa

Agroekoloji – Başka Bir Tarım Mümkün

Bir bilim, uygulama ve hareket olarak 1980’lerde dünya sahnesine çıkan agroekoloji günümüzde, endüstriyelleşmiş, tek tip ürüne dayanan, doğaya zarar veren, kâr rasyonalitesini temel alan

Yaşam dolu 20 Kürtçe kelime

İçinde “roj” (gün/güneş) geçen çok sayıda Kürtçe kelime duymuş olmanız tesadüf değil. Kürtçe’de adını doğadan olan yüzlerce kelime bulunuyor. Bu kelimelerin önemli bir kısmını
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ