Sabahattin Ali: Hiç kimse benim dünyada en çok gözyaşı dökenlerden, cesaret ve neşesi en az olanlardan biri olduğumu tahmin edemeyecektir.

sabahattin aliKendisiyle ilgili düşünceleri çoğu zaman olumsuz olan Sabahattin Ali kendisini nasıl algıladığını, sevdiklerine yazdığı mektuplarda büyük bir samimiyetle ortaya koymaktadır. Kendisini bir “palyaço-clown” olarak görmektedir. Dışarıdan bakıldığında mutlu zannedilen ama içinde fırtınalar kopan bir adamdır o. En yakın arkadaşlarından biri olan Ayşe Sıtkı İlhan’a Sinop Hapishanesi’nden gönderdiği mektuplar Sabahattin Ali’nin psikolojik dünyasını anlatması açısından çok önemlidir.

“Ben Almanların dediği gibi eine unruhige Seele, yani kararsız bir ruh olmaktan asla kurtulamayacağım. Bana hiçbir yerde rahat ve sükun yok, bana kafamı dinlendirecek bir yeri göstermeye kimse kadir değil. Gönlümün aradığı huzur ve sükunu bulabilmek için ömrümü en karışık ömürlerden biri yaptım. Hiçbir yerden memnun değildim ve yerimi her değiştirişimde memnuniyetsizliğim birkaç misli oldu. Bu sonuna kadar böyle devam edecek. Ve ben ruhumu dinlendirecek bir köşe aramak için dört tarafa koşup çırpınırken, günün birinde, herkesten daha yorgun, herkesten daha perişan bir kenara yıkılıp kalacağım. Yaptığım bu cehennemi koşuda her karşılaştığım ile gülerek konuşacağım, şimdiye kadar benim kaşımı çattığımı gören yoktur, beni gözü yaşlı gören yoktur, bundan sonra da olmayacaktır. Beni kim hatırlarsa gülümseyecektir. Şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da sevdiklerim arasında hayattan korkan, yeis içinde olanlar bulunursa, onlara elimden geldiği kadar teselli ve cesaret vereceğim, onları felaketime karşı gülmeye sevk edeceğim ve hiç kimse benim dünyada en çok gözyaşı dökenlerden, cesaret ve neşesi en az olanlardan biri olduğumu tahmin edemeyecektir. Şimdiye kadar birçok kimseler tarafından operalarda, filmlerde ve romanlarda yaşatılan “palyaço-clown” trajedisi hakikaten hazin bir vakadır. Ve birçok şey zikredilmekle hakikat olmaktan çıkmaz. (23 Ağustos 1933)

Yine Ayşe Sıtkı’ya gönderdiği başka bir mektupta, “Bereket ki boylu poslu yakışıklı bir delikanlı değilim” diyen Sabahattin Ali kendisini yakışıklı bulmaz, Aliye Ali’ye evlenmeden önce yazdığı 7 Nisan 1935 tarihli mektubunda, “Hem hen de öyle resimde göründüğü gibi kerli terli bir adam değilim, kısacık boylu, ak saçlı bir sarı ihtiyarım. Yaşımın yirmi sekiz olması bir şey ifade etmez, dertli seneler beni belki kırk yaşına gelmiş kadar ihtiyarlattılar” demektedir.

Zekası, hassasiyetleri, alınganlıkları ve çevresiyle ilişkileri nedeniyle kendisine herkesten farklı gören Sabahattin Ali zaman zaman karamsar bir ruh haline bürünür. “İlelebet yalnız kalmaya, ayrı kalmaya mahkum olduğumu, alelade olmayışımın ne dehşetli bir felaket olduğunu ve herkesten ayrı yaratılmış olmanın günahını pek pahalı ödeyeceğimi ay bana mutat lakaydisi, huşuneti, istihzası ile, fakat aynı zamanda şayanı hayret bir vuzuhla anlatıyor.” (Ayşe Sıtkı llhan’a 21 Şubat 1932.de Konya’dan gönderilen mektup)

Yine Ayşe Sıtkı İllhan’a Sinop Hapishanesi’ne giderken vapurda yazdığı 10 Mayıs 1933 tarihli mektupta da benzer bir ruh hali içindedir:

Sonra kafamın kuruluşu pek acayip. Düşüncelerim ve tasavurlarım hakikatten o kadar uzak fakat bu tasavvur ve düşüncelerim bence o kadar hakiki ki, tabii hayatla aramda doğru dürüst bir rabıta tesisine asla imkan yok. (…) Bilhassa yaşıma nazaran çok yaşadığım ve gördüğüm için insanlar ve tabiat hakkında maluma-tim doğru ve çoktur; bu, kafamın içindeki insanların ve eşyaların başka olmasına mâni olmayıp yalnız etrafımla aramdaki uçurumu bana vuzuhla gösterir. (…) Etrafıma, kevakibin harekâtını teleskobiyle çok güzel takip eden fakat bu hareketlerin sırrına bir türlü eremeyen bir astronom dalgınlığı ve sersemliği ile bakarım.

Kaynak: A’dan Z’ye Sabahattin Ali, Hazırlayan: Sevengül Sönmez
YKY, sayfa 298, 299, 300

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir