Sabahattin Ali’nin Hapishane Şarkısı (Başın öne eğilmesin) şiiri ve Sinop Cezaevi

Sinop Kalesi, “büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkum kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.” Evliya Çelebi

Sabahattin Âli, 26 Aralık 1932 – 29 Ekim 1933 yılları arasında önce Konya sonra Sinop Cezaevinde tutuklu olarak kaldı.
Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşan yazar, Sinop Cezaevinde tutuklu olarak kaldığı süre içerisinde Hapishane – 5 isimli şiirini kaleme aldı. Bu şiir daha sonra Edip Akbayram tarafından şarkı olarak seslendirilmiştir. Sabahattin Ali?nin unutulmaz şiirini yazdığı, şimdi müzeye dönüştürülen hücresi turistlerin en ilgisini çeken yer. Şair, kapatıldığı hücrede kalenin surlarına çarpan deli Karadeniz’in dalgaları eşliğinde ve içinde sevdiklerine, memleketine ve en çok da özgürlüğe duyduğu hasretle dünyaya getiriyor şiirinin ilk satırlarını.

Hapishane Şarkısı 
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma

Dışarda azgın dalgalar
Gelir duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma

Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah’a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül aldırma

Görmek istersen denizi
Yukarıya çevir yüzü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül aldırma

Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül aldırma

Söz: Sabahattin Ali
Müzik: Kerem Güney

Sabahattin Ali, 8-9 ay yattığı Sinop Cezaevi’ni, hem “dışarda deli dalgalar/gelip duvarları yalar/seni bu sesler oyalar/aldırma gönül aldırma” diyerek mısralara dökmüş hem de “Duvar” isimli öyküsünde olduğu gibi “Tüylerinden sular damlayarak surların arkasında yükseliveren deniz kuşları demir parmaklıklara hayretle gözlerini kırparak bakarlar ve hemen uzaklaşırlardı” şeklindeki cümlelere. Sabahattin Ali’yle de sınırlı kalmamış Sinop Cezaevi’nin edebiyata katkısı… Cezaevinde yatan usta kalemlerden Refik Halid Karay’ın “Memleket Hikayeleri” adlı kitabında yer alan “Şaka” öyküsüne, Ahmet Bedevi Kuran’ın “Meşrutiyet Zamanının Fizanı Sinop” adlı anılarına, Kerim Korcan’ın kızına yazdığı dizelere ve “İdamlıklar”adlı öyküsüne esin kaynağı olmuş, özgürlüğü hapsetse de edebiyata katkılar vermiş.

Sabahattin Âli’nin “Aldırma Gönül” şiirini yazdığı tarihi kale içindeki Sinop Cezaevi ise şimdi müzeye dönüştürülüyor. Üç tarafı denizle çevrili tarihi kale duvarlarının içerisinde yer alan Sinop Cezaevi, Türkiye’nin en eski cezaevlerinden birisi olarak biliniyor. Selçuklu Sultanı İzzettin Keykavus tarafından tersane olarak yaptırılan ve kentin dokusunu yansıtan tarihi yapı, ilk kez 1568 yılında cezaevi olarak kullanıldı. 90’lı yıllarda cezaevlerinin koşullarına dair yürütülen tartışmalar nedeniyle yenilenmesi gündeme gelen cezaevinin yerini, 1999?da yapılan modern bina aldı. Tutuklular kentin yaklaşık 15 kilometre kadar dışına kurulan bu binaya nakledilirken, tarihi cezaevi de ziyarete açıldı.

Aralarında Kırım Hanı Devlet Giray, Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, Zekeriya Sertel, Kerim Korcan ve Burhan Felek’in de bulunduğu birçok ismin hapis yattığı cezaevi, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, siyasi tutuklular için tercih edilen yerlerden biri oldu. Kentin aşırı nemli havası ve kale duvarlarından oluşan bina yapısı nedeniyle içindeki yaşam koşullarını oldukça zorlayan, (…) diziler ve sinema filmleriyle popüler hale gelen Sinop Cezaevi, “Pardon” filmi ve “Parmaklıklar Ardında” dizisi sonrası ziyaretçi akınına uğradı. Bu yoğun ilgi üzerine harekete geçen yetkililer, Sinop Cezaevi?nin kültür kompleksi haline getirilmesi amacıyla Deniz Müzesi ve Adalet Müzesi kurma çalışmaları başlattılar.

Cezaevi’nde oluşturulacak Deniz Müzesi için Deniz Kuvvetleri Komutanlığı?nca fizibilite çalışması sürdürülüyor. Deniz müzesinde yirmi metrelik Selçuklu takası, toplar ve çapaların yanı sıra, tarihi Rus baskını da tasvir edilecek. Türkiye’nin ilk Adalet Müzesi ile de Selçuklu, Osmanlı ve Türk mahkemelerinin ve mahkumların tasvir edilmesi planlanıyor. Kültür kompleksi kapsamında cezaevinde tarihi dokuya uygun olmayan yaklaşık otuz binanın yıkılması planlanıyor. (Kaynak Haber: 24.06.2008 haber.sol.org.tr)


Sinop Cezaevi’nde Yatan İnsanların Bazıları

Refik Halit Karay

12 Haziran 1913’de Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi ile başlayan ve bu suikasti takiben “İttihat ve Terakki karşıtı” olması sebebiyle İstanbul dışına sürülüyor. 1913 – 1918 yılları arasını Sinop, Çorum, Ankara ve Bilecik’te geçiriyor.


Ahmet Bedevi Kuran

1884 – 1966 yılları arasında yaşamıştır. 1913’de önce Bodrum’a daha sonra Sinop’a sürülmüş, buradan Sivastopol’a kaçmıştır.


Refii Cevat

1890 – 1968 yıllarında yaşamıştır. Alemdar gazetesindeki yazıları sebebiyle 1913’de Sinop’a sürülmüştür.


Hüseyin Hilmi

1910 yılında Osmanlı Sosyalist Fırkası kurucuları arasında yer alan Hüseyin Hilmi 1913’de Sinop’a daha sonra Çorum ve Bâla’ya sürülür. 1923 yılında öldürülür.


Burhan Felek

Çok kısa bir süre Sinop’ta sürgün kalmıştır.


Osman Cemal Kaygılı

1913 sürgünlerindedir.


Sabahattin Ali

26 Aralık 1932 – 29 Ekim 1933 yılları arasında önce Konya sonra Sinop Cezaevinde tutuklu olarak kaldı.


Kerim Korcan

1918 doğumlu – 1938 Harp Okulu davası sonucu 10 yıl Sinop Cezaevinde kalmıştır.


Zekeriya Sertel

Gazeteci yazar 1925 yılında Resimli Ay dergisindeki yazılarından ötürü İstiklâl Mahkemesi tarafından üç yıl süreyle Sinop’a sürgün edilmiştir.Osman Deniz
Talat Aydemir hareketindeki önemli isimlerden biridir. Kurmay Yarbaylık görevini sürdürürken 22 Şubat 1962 olaylarına karışması nedeniyle emekliye çıkarılır. 21 Mayıs 1963 eyleminde öncülük yaptığı gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırılır. Cezası müebbete çevrilerek 26.06.1964’te kesinleşen cezası nedeniyle Sinop’a gönderilmiş, 1974 affında çıkmıştır.

Mustafa Suphi
Uğur Mumcu,
Yılmaz Güney,
Deniz Gezmiş,
Kemal Tahir,
Eşber Yağmurdereli,
Ahmet Arif.


Sinop Cezaevi – Cahit Çeçen
(06.01.2008 evrensel.net)

Dağları, denizleri ve ormanlarıyla bir doğa harikası olan Karadeniz’in güzel kenti Sinop deyince ilk akla gelen tarihi cezaevi oluyor. Türkiye’de suç oranının en düşük olduğu illerin başında gelen Sinop’un, cezaeviyle akıllara gelmesi duruma bir espri boyutu katıyor.
Dağları, denizleri ve ormanlarıyla bir doğa harikası olan Karadeniz’in güzel kenti Sinop deyince ilk akla gelen tarihi cezaevi oluyor. Türkiye’de suç oranının en düşük olduğu illerin başında gelen Sinop’un, cezaeviyle akıllara gelmesi duruma bir espri boyutu katıyor. Peki, suç oranının en düşük olduğu sessiz, huzurlu, doğa harikası Sinop’un cezaeviyle anılmasının sebebi nedir? Daha doğrusu Sinop Cezaevi’ni bu kadar meşhur kılan nedir? Bu soruların cevabını vermeye çalışacağız.

Tarihi özelliği
Sinop Cezaevi’nin kaleleri ilk defa MÖ 2000’de yaşayan yerli kavim Gaşkalılar zamanında yapılmış, Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklular’a da ev sahipliği yapmış olan kaleler Osmanlılar devrinde büyütülerek onarılmış. İç Kale adı verilen hapishanenin bulunduğu alan ise 3 Ekim 1214 yılında Sinop’u ele geçiren Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus tarafından, ana kalenin kuzeyden güneye inen dik bir surla kesilmesi ile meydana getirilmiş. Surlar ve kalenin yapım şekli buranın hapishane olarak kullanıldığına ilişkin kanıtlar veriyor. Karadeniz?in hırçın dalgalarına karşı binlerce yıldır ayakta kalan kalelerin inşacılarına hayran kalmamak elde değil. Uzun dönemler cezaevi olarak kullanılan Sinop Tarihi Cezaevi 1996 yılında Kültür Bakanlığı’na devredilerek müzeye çevrildi. 

Firarın en zor olduğu cezaevi
Sinop Cezaevi’nden şimdiye kadar üç kişi firar edebilmiş. Firar edenler üzerine Sinop’ta türlü türlü hikayeler anlatılır. Kaçmayı başaranlardan biri idamlık bir mahkum olan Amasyalı Emin Aladağ’dır. Ayakkabısında getirdiği küçük bir demir testereyle kaçmayı başarmış. Cezaevinin kalelerinden denize atlayıp üç gün denizde yüzdükten sonra karaya çıkabilmiş. Dinlenmek için yanlışlıkla bir polisin evini seçince yakalanıyor tabii. Emin Aladağ yakalanıyor ama daha sonra 1987 affından yararlanarak salıveriliyor. Yani anlayacağınız firarı gerçekleştirmeseydi idam edilecekti Emin Aladağ. Bir başka mahkum da pislikleri denize dökülen bir lağımdan kaçmayı başarmış. Yüksek kaleler ve geniş güvenlik önlemiyle çevrili Sinop Cezaevi’nden kaçmayı başaranlardan biri de Türkiye Komünist Partisi’nin kurucusu Mustafa Suphi’dir. Disipliniyle meşhur cezaevinden başka da firar etmeyi başaran olmamış.

Sürgünlerin ve ünlülerin cezaevi
Bir sürgün cezaevi olan Tarihi Sinop Cezaevi’ni bu kadar bilinir kılan, ünlü isimlere ev sahipliği yapmış olmasıdır. Bu ünlü isimlerden bazıları: Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refii Cevat, Hüseyin Hilmi, Burhan Felek, Osman Cemal Kaygılı, Celal Zühtü Benneci, Sabahattin Ali, Kerim Korcan, Osman Deniz, Zekeriya Sertel. Nazım Hikmet ve Necip Fazıl’ın da Sinop Cezaevi’nde kaldığı söylenmekle birlikte bu konuda kesin bir belge yoktur. Cezaevinin üçüncü kısım üçüncü kattaki hücrelerin birinde yatmıştır Sabahattin Ali. Koğuş camından dışarıya baktığımızda masmavi gökyüzünü görürüz, az hemen ilerisinde de deniz vardır ama kale surlarından dolayı deniz görünmemektedir. Hal böyle olunca Sabahattin Ali’ye de Aldırma Gönül şiirini yazmak kalıyor.

Görmesen bile denizi,
Yukarıya çevir gözü:
Deniz gibidir gökyüzü;
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar;
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma gönül, aldırma
Sabahattin Ali’nin Aldırma Gönül şiiri müze yönetimi tarafından şimdi, yattığı koğuşa asılmıştır.

Çocuk ıslah ve kadınlar koğuşu
Tek kısımdan oluşan cezaevine daha sonra iki kısım daha ekleniyor, böylelikle kadınlar ve çocuklar da Sinop Cezaevi’ne alınmaya başlıyor. Şimdi boş olan koğuşları, hücreleri gezdiğinizde heyecanlanmamanız mümkün değil. Her şey olduğu gibi bırakılmış. Küçük, karanlık çocuk hücreleri (Sadece uzanabilecekleri uzunlukta). Koğuşun içinde bir de küçücük bir tuvalet var. Boş koğuşların demir kapısından tutup bir an gözlerinizi kapattığınızda içinizi hemen bir ürperti kaplıyor.
Kendinizi onların yerine koyuyorsunuz ve o an hücrelere dakikalarca bakakalıyorsunuz. Kim bilir niçin bu hücrelere mahkum olmuşlardı, kim bilir ne kadar pişmanlıklar yaşadılar, kim bilir nelerin hayalini kurdular bu hücrelerde.
Kendi adıma konuşmam gerekirse beni en çok çocuk hücreleri etkiledi. Kadınlar koğuşu da diğer koğuşlardan pek farklı değil, eski gardiyan, çoğu kadının kocasını kestiği için cezaevine düştüğünü söylüyor!!

Sinop ve cezaevi
Küçük, şirin kendi halinde olan Karadeniz kenti Sinop, işsizlik yüzünden dışarıya en çok göç veren illerin başında geliyor (büyük kentlerde çok defa Sinop Mahallesi diye duymuşuzdur).
Dolayısıyla pek bir gelirinin olduğu söylenemez. Sinop Üniversitesi?nin açılmasıyla esnafın yüzü biraz gülmeye başladı. Bunun haricinde bir de çat pat balıkçılık ve hayvancılığı var. Hal böyle olunca Tarihi Sinop Cezaevi’nin rolü değişiyor.
Çünkü her yıl binlerce yerli ve yabancı ziyaretçinin akınına uğrayan cezaevi, Sinoplular için bir geçim kaynağı oluyor. Böyle tarihi, gösterişli bir cezaevi, filmcilerin gözünden de kaçmıyor elbet.
Sinema ve dizi filmlerine de ev sahipliği yapan cezaevi, Sinopluların yüzünü güldürüyor.

4 Comments

  1. Bu SİNOP ceza evinden kaçanların bu kadar olduğuna eminmisiniz?
    Ya iyi araştırma yapmadınız yada bilmedikleriniz var !

  2. Çünkü benim büyük dedem ETHEM KARAMUS’da bu ceza evinde yattı ve 2 arkadaşıyla birlikte burdan kaçmayı başardı o zamanlar.Kaçış hikayeleri hala anlatılır evimizde ama burada öle şeyler yazmıyo!!!!!

  3. Mustafa Suphi cezaevinde kalmamıştır. Sinop’a sürgün gönderilmiş orada sürgün hayatı sürmüştür. Dolayısıyla da hapishaneden değil Sinop’tan kaçmıştır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Ulus Meydanı’nda Sabahattin Ali’nin kitaplarını yakmışlardı

Next Story

Sabahattin Ali: Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer!

Latest from Sabahattin Ali

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ