Şair Yazar Süleyman Okay ?ın Ölüm yıldönümü (1928 ? 20 Eylül 1999)- Arif Okay

Ben Süleyman Okay?ım
Hoş geldim dünyaya
Kavgayla geçti ömrüm
Yer ayırabildim sevdaya
(Temmuz 1999)

11 YIL GEÇTİ?
Aydın insan babam Süleyman Okay?ın ölümünün üzerinden 11 yıl geçti. Biz asla O?nu unutmadık. Anıları, yazdıkları ile hep yaşatmaya çalıştık. Çocukları olarak var oldukça anısını canlı tutacağız.


SÜLEYMAN OKAY? IN YAŞAM ÖYKÜSÜ (1928-20 Eylül 1999)

1928?de Antakya?da dünyaya geldi. Yoksul bir ailenin 4. çocuğuydu. Babasının yanında köşker çıraklığı yapıyor ve okula gidiyordu. Zor koşullarda ortaokulu bitirdi. Lise 1. sınıfta iken babasını yitirince öğrenimini sürdüremedi.
Edebiyatla ortaokulun ilk yılında tanıştı. Şiir yazan bir arkadaş gurubu vardı. Ortaokulu bitirdiğinde dünya görüşü netleşmiş, arkadaş sayısı azalmıştı. Sempatik bir insan olan gazete bayii Osman Barutçu Markopaşa, Gün gibi dergileri onlar için getirir, tezgah altından gizlice verir, çoğu zaman para almazdı. 3-5 sosyalist delikanlı bunları birlikte okurlardı. Ortaokul ve lisede Tek Parti döneminde hakim olan ırkçı zorbaların baskısına birlikte karşı koydular.
Hangi kahvehaneye, parka, sinemaya gitseler gölgeleri peşisıra gelirdi.
1946 yılında bir Adana?da çıkan Toprak Dergisinin açtığı yarışmada YAŞIYORUZ şiiriyle ikinci oldu.
Antakya?da ilk şiiri 1947?de Atayolu gazetesinde yayınlandı. 1948?de de bir Adana dergisi olan Ürün ve Ankara? da çıkan Kaynak dergilerinde şiirleri yayınlanmaya başladı.
İlk şiirlerinin bazıları aşk temalı idi. Ancak 1940ların sonunda yazdığı şiirlere artık dünya görüşü damgasını vurdu.
Çeşitli işlere girdi. Köşkerlik, katiplik, kantar yazıcılığı, puantörlük gibi işler yaptı. 1949?da askere gitti. Peşindeki gölgeler oraya da gelmişlerdi. İlkokulu bitirenlerin çavuş olduğu dönemde er olarak askere alındı.
1953 yılında Kırıkhan Nüfus Memuru oldu. 1956?da Samandağ Nüfus Dairesine, 1957?de Antakya Trahom Savaş Dispanserinde mutemet olarak atandı. 1977 yılı sonunda emekli oldu.
Şiirleri 60?lı yıllarda Ataç, Yeditepe, Varlık Yıllığı, Yelken, Dönem, Türk Edebiyatı Yıllığı, May, Soyut dergilerinde yer aldı.
Memuriyet döneminde de sürekli izlendi. Muhbirler, polisler, işgüzarlar ensesinde dolaştı:

?Çanacık?ta güz pusuda yine
gece bir deprem sessizliğinde
gölgemi gölgeleyen birileri var ardımda?

60?lı yılların başında TİP içinde etkin bir yapılanma çalışmasına katıldı. 1969?da radikal görüşlü arkadaşlarıyla birlikte TİP?ten ayrıldı. Yalçın Ergönül ile birlikte Antakya DEV-GENÇ şubesini kurdu. Ancak, çok birikimli bir insan olan Yalçın Ergönül, Haziran 1970?te Dev,Genç şubesi olarak kullandığı evinde bir turunç ağacına asılı bulundu. Ölümü kuşkuluydu. Antakya?da Sosyalistlere yönelik ilk yargısız infazlardan biri olarak tarihe geçti.
12 Mart cuntasının ünlü ?Balyoz Harekatı? sırasında gözaltına alındı. Armutlu Mahallesinde özel olarak kurulan askeri çadır tutukevlerinde bir süre tutuldu. Demokrat bir insan olan Daire Başkanı Dr. Cafer Bayramoğlu her zaman arkasında olsu.
70?li yıllarda Yeni Edebiyat, Yansıma, May, Ozanca, Hakimiyet Sanat, Ilgaz dergilerinde şiirleri yayınlandı. Köşe yazarlığı yaptı. Yazılarında edebiyat, siyasi ve yerel konuları işledi.
Yaşamı boyunca çok sayıda şiir ve öykü yazdı. Bunların birçoğu gözaltılar ve ev aramalarında kayboldu:
?Umut hamalıydık ışık korsanı
karanlığın katiliydik
suç ortağımız güzelim çiçeğim
yaprak yaprak açılan kitaplarımız
sebildi baskınlarda
güncelerimiz talan
onlar giderdi kirli torbalarda
belleğimizdekiler kalırdı geriye?

1977?de Okay Matbaasını kurdu. İlk şiir kitabı ?Mermi Konuşuyor? bu matbaada basıldı. Ancak kitap basımdan hemen sonra gelen 12 Eylül darbesi nedeniyle dağıtılamadı. 12 Eylül darbesi üzerine ağır bir biçimde çöktü, gözaltına alındı, bir süre kendisinden haber alınamadı, daha sonra tutuklandı. Önceden hazırlandığı belli olan bir kararla 3 aya mahkum edildi. Fazlasıyla 5,5 ay yattıktan sonra tahliye edildiğinde akciğer hastalığı iyiden iyiye ilerlemişti. İki yıllık bir tedavi sonucu kısmen iyileşti.
Aynı süreçte küçük oğlu işkencelerde ve apartman boşluğuna atıldığında sakatlanmış, Süleyman Okay inanılmaz bir direnç ile oğlunun can güvenliğini ve sağlığını sağlamıştı. Yurt dışına çıkmak zorunda kalan küçük oğlunu özlemle ve inançla 15 yıl bekledi. Bu süreçte oğlunun her duruşması öncesi gözaltına alındı.
1988?de, elinde ve belleğinde kalanlarla ?Sevda Tutuklanamaz? adlı ikinci şiir kitabını Atak Yayıncılık bastı. 1980?li yılların sonu ve 1990?lı yılların başında Halkevi ve İnsan Hakları Derneğinde başkanlık yaptı. Aynı yıllarda Yaba Öykü, Yeni Şiir, Güney Uyanış, Hatay Belleten, Tavır, Güney Rüzgarı, Hatay?da Önder dergilerinde şiir ve yazılar yazdı.
1996?da üçüncü şiir kitabı olan ve Antakya?da çok tanınan ?Şakayık? Belge Yayıncılık tarafından basıldı.
Son yıllarında akciğer hastalığı artan Süleyman Okay mücadeleyle geçen 71 yıldan sonra 20 Eylül 1999?da yaşama veda etti.

ÖLÜMÜNDEN SONRA?
Ölümünden sonra çocukları tarafından;
?Hoşçakalın Dostlarım? adlı şiir kitabı yayınlandı (2001).
?Hişşttt!? adlı öykü kitabı 2004 yılında okuyucuya ulaştı.
Süleyman Okay, ölümünden sonra her yıl Antakya?da düzenlenen etkinliklerle anıldı.
Ölümünün 5. yılında adına düzenlenen şiir yarışmasını Halide Yıldırım ?Issız Kuğu? adlı şiir dosyasıyla kazandı. Bu çalışma Okay ailesinin maddi katkılarıyla kitap olarak okuyucuya ulaştı.
6. ölüm yıldönümünde İstanbul?da yapılan bir etkinlikle anıldı. 7. ve 8. yıldönümlerinde çeşitli dergi ve gazetelerde şiirleriyle anıldı.
Ölümünün 9. yılına denk gelen ?Nerde Benim Oruğum? adlı yapıtı, altıncı kitabıdır. Antakya ağzıyla yazılan öykü ve diyaloglardan oluşan bu kitap Antakya yerelinde ve Türkiye genelinde dilbilimci ve folklorcular tarafından ilgiyle karşılanmıştır. Bu kitapla gerici güçlerin söylediklerinin aksine sosyalist yazarların yerel kültüre katkısı da kanıtlanmıştır.
10. ölüm yıldönümünde ?Midesel Eğitim? adlı kitabı çıktı.
Süleyman Okay?ın çocukları tarafından yayına hazırlanan diğer çalışmaları şöyledir:
?Anılar? (Çocukluk ve delikanlılık anıları)
?Gömütlükler büyüyor? (Bütün şiirleri)
?Aynalar? (Makaleler)
?Beş Kuruşluk Maniler?
?İyi Günler? (Günlük yazılar)
?Seçme Yazılar? (Çeşitli yazılar)

FOTOĞRAFLAR VE ŞİİRLERLE SÜLEYMAN OKAY
Gazipaşa İlkokulu? Antakya 1938. Sade giyimli öğrenciler. Ayakta soldan 3. Süleyman Okay?dır. Oturanların alttan 3. sırasında sağdan 5. yol arkadaşı ve dayımız Kasım Yücel?dir. Öğretmenler Adalet Yılmaz ve Kemal Çağlar. 1911 yılında Rahibeler Okulu olarak yapılan görkemli bir taş yapı olan bu okulda ben de okudum. Ancak 1973 yılında bu tarih mirası yıkılarak yerine çirkin bir han yapıldı.

SONYIL DERGİSİ
Yukarıdaki dergi 1942 yılında Süleyman Okay ve arkadaşlarının ortaokul son sınıfta el çabasıyla hazırladıkları duvar gazetesinin kapağıdır. Bu küçük boyutlu gazeteyi daktilo ile karbon kağıdı kullanarak dört nüsha hazırlamışlardır.
Gazetenin künyesinde şöyle yazmaktadır: Kurucusu Süleyman Okay, İmtiyaz sahibi, Yazı İşleri Müdürü Kemal Karaömeroğlu, Neşriyat Müdürü İzzettin İyiel. Dört nüshayı Antakya Lisesinde kendi sınıflarına, Lise son sınıfa, öğretmenler odasına ve kız lisesine asan gençler bu dergiyi 8 sayı çıkarmışlardır. İzzettin İyiel?in eşi Olcay hanım 57 yıl sakladığı tek sayıyı bana ulaştırmıştır.
Kara kalem resmi çok iyi olan Süleyman Okay her sayıya divit kalem ile 2’şer karikatür çizmişti.

Sonyıl gazetesinde Okay?ın iki karikatürü. 1942 den günümüze yalnızca bunlar gelmiştir. Okay bu karikatürleri14 yaşında çizmiştir.

Sağda Süleyman Okay, ortada Arif Hikmet Katiboğlu, sol başta Kasım Yücel. Üç arkadaştan yalnızca Yücel yaşamaktadır. 1947 yılı İskenderun Körfezi? 19 yaşlarında üç sosyalist arkadaş kayıkla bir gezi yaparken. Limana yaklaşmış olan Amerikan gemisini taşlamayı da ihmal etmediler?

1960lı yıllardan bir fotoğraf. Sağda Süleyman Okay. Soldaki çift dayım Adnan Yücel ve eşi Cemile Yücel.
Onlar yaşamı da savsaklamamışlardı. Giyinmeyi, toplum içindeki davranışları özümsemiş gençlerdi. Mahalle arasında kaçamak sigara içmeyi bildikleri gibi dansın en kıvrağını da yapabiliyorlardı. Çok zarif figürlerle dans edişi asla gözümün önünden gitmeyen Süleyman Okay?ın annemle yaptığı bir tango?

Çağlar öncesinin direnişçisi Spartaküs onun için bir başkaldırı simgesiydi.

SPARTAKÜS
Bıkar bırakırdı yaşamayı küçülerek
doğa içinde doğaya adanan
evrim başı genç bir filiz
alır ortasından meydanların
alır başları baş kaşı kaş gözü göz
yürekleri var mı bilmez
alır madenlerden cinsel oyunlara
o emilgen göğüsler arasındaki parıltı
kırbaçların döktüğüdür
toprağa adanmış mabetlerde büyür
şaraplarda kan kokusu
düşsel yaşantılı sofralarda insan dokusu
adaleler soylu kişilerde birim öyküsü
kan kurudu gladyatör kargısında
o besili damızlık hayvansal insan
çarmıhlar isa?dan önceki isalar içindi
daha ışığı görmedik
Aristolar Eflatunlar geçmedi kıyımızdan
adım başında taban çirkinliği
izlerimiz yok biz yoğuz çocuklarımız yok
sayılarımız bir ya da bin
ben pazarı gördüm benden ağırdı zincirlerim
çalınmış domuzun üçtü değeri benim bir
bir çekirge bir kuş olmayı isterdim
papatyaları görmedim güneşi unuttum
bir tahtırevanda çiftleşir sahiplerim
omuzlarımda
kilometreler uzar benden önce
üstüme işenirdi
sonra mermere işlenirdik
bir Afrodit?e bir göz için binimiz
altından pırıltılara derimizden girilir
bir Helena orasını temizletirdi ellerimizle
bir sahip gücümüzü emer yataklarında
sabahlar nerede bu pahalı düş
asırlar geçer de omuzlarımdan
taşlar öğütülür demirler bükülürdü

Çağlardan sürelerle acılar emdim
korkular kinler yürüdü kanıma
ilk ışığı ben yaktım evrende ben yaktım
ilk mabetlere ben yürüdüm
ATAÇ
1 Ağustos 1963

KARANLIĞI SOYMAK
Akşamdı
Emekçi Abbas geldi önce
Yanında Nimet, Barış, Hürriyet,
Gök gözlü Fatoş,
Hikmet, Fatih, Bülent,
Kasım, Yahya, Abidin
Suavi, Yalçın, İsmet
Ve Kara Memet
Çıkageldiler

Kavanozdaki kaçak rakı
Zehir zemberek
Masada kara zeytin
Ekmek

Ve testide su, bardak
Kağıt, kalem
Kitap, kitap, kitap

Geldiler
Ay girdi odaya
Gezindi yüzlerinde bir bir
Çatık kaşlar yumuşadı
Aralandı dudaklar
Ajan yoktu içlerinde
Konuştular

Geceyi tükettiler
Soydular karanlığı
Bir bilinç gergefinde
Umudu, direnci işlediler

HAKİMİYET SANAT
Ağustos 1977

Karanlığı Soymak şiiri sık sık toplanılan bir mekan için yazılmıştır. Bir turunç dalında asılı bulunan ve katili asla bulunamayan Yalçın Ergönül ile birlikte Süleyman Okay Antakya Dev-Genç şubesini açtılar. Mekan olarak Ergönül?ün evi kullanılıyordu. Burada gündüzleri yoksul öğrenciler Nazime ninenin yemekleriyle karınlarını doyuruyorlardı. Yalçın Ergönül onlara matematik ve resim dersleri veriyordu. Akşamdan sonra kentin devrimcileri bir araya geliyor Marksist Literatür okuyor, şiirler ve makaleleri değerlendiriyor zaman zaman marşlar söylüyorlardı. Şiir o günlere bir gönderme yapmaktadır.

Tüm sosyalist hareketler şirinin ana teması oldu. Afrika?da ezilenlerin önderi Kongo başbakanı Partice Lumumba?nın yiğit direnişi ve faşistlerin tuzağında öldürülmesi şiirine nakış gibi işlendi.

(?.)

YAPIT
Olur mu birden gelirse utancımı yitiririm
alıştırılmamış pistonlar güç döner çevresinde
Lumumba yıkılmanın direnmenin ilki değil
dal yürüyen su ışıyan
on kez ölümlerden güzel
o gelirse birden
donar bakışlarında büyümenin çabası
nerde o nasıl anlaşılmaz
durur Süleyman

kesinliğin başladığı
döngü başlarda bilinmez bir yerlerde
bir kum torbası düşürülen bir tetik
giysileriyle çıplak
akvaryumlarda bir balık ya da defne dalı evrence
Lumumba
(??.)

 

KARŞI
Kurun sofraları yiyin beni tüketemezsiniz
bir girdim içinize çıkmam ölümlerle
ben aynayım yansıyan sabahlara
ben LUMUMBA

YELKEN
Nisan 1966

Süleyman Okay ve annesi Fatma Okay. Fatma Kadın 20 Eylül 1994 günü, Süleyman Okay 20 Eylül 1999 günü aramızdan ayrıldılar. 5 yıl arayla aynı gün?
Yaşamlarının 60 yılını birlikte geçirdiler. Güçlü ve özverili bir Anadolu kadını olan nenem Fatma Kadın asla oğlunu yalnız bırakmadı. 12 Martın ve 12 Eylülün zulüm günlerinde kalbi oğluyla birlikte attı. 12 Eylülde gözaltına alınan Süleyman Okay için bükük beliyle karakol karakol dolaşarak, bazen aratarak izini buldu. Meçhul bir ölümden kurtardı.

Mezar taşına bir dörtlüğünü yazdırmıştık. Ancak faşistlerin mezara yaptıkları saldırıda bu mermer levha kırılmıştı. İşte o dörtlük:

Geçtik o köprüden
Geriye ne kaldı
Belki biraz nehir kokusu
Bir yorgun yolcu kaldı

Arif Okay
10 Eylül 2010

Bir yorum

  1. Arkadaşlar,
    Şair ve yazar babamız Süleyman Okay’a ayırdığınız yer için teşekkür ederim. Bu mücadele insanının anısının canlı tutulmasına katkınız gerçekten önemli.
    Dostlukla…
    Arif Okay

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir