Sana Mektuplar – Özdemir Asaf

Özdemir Asaf?ın, uzun yıllara yayılan tutkulu bir aşk yaşadığı karısı Sabahat Selma Tezakın?a yazdığı mektuplar, orijinal nüshaları, yazıldığı yıllara ait görsel belgelerle birlikte ?Sana Mektuplar? adı altında kitaplaştırıldı. 1944 ? 1959 yıllarını arasında yazılan bu mektuplar Özdemir Asaf’ın kızı Seda Arun tarafından bir araya getirildi.
Şairin gerçek yaşantısını, ona ilham veren aşklarını, aile hayatını, kavuşma heyecanlarını, aşk acılarını, kısaca Özdemir Asaf’ın gizli kalan gerçek kişiliğini tanıma fırsatını bulabileceğimiz bir derleme Sana Mektuplar.

Kitaplaştıran kişinin, Özdemir Asaf ve Sabahat Hanım?ın tek çocukları olan Seda Arun olması da, ?Sana Mektuplar?ı özel kılan bir etken… Seda Arun?un, annesini ziyaret ettiği bir gün babasının mektuplarını istemesiyle başlayan serüven, mektupların yazılma süreci gibi tutkulu bir süreç sonunda kitaplaşmış… 1998?de başlayıp 2010?da nihayete eren bir serüven…
Sabahat Hanım?ın yıllarca çeyiz sandığında sakladığı Özdemir Asaf?ın mektuplarında, Özdemir Asaf şiirinin ilham kaynakları ve o şiirlerin arkasındaki hikâyeler dışında, uzun yıllar büyük bir tutkuyla sürmüş gerçek bir aşk hikâyesinin büyüsüne kapılmamak imkânsız…
Ama bu büyüye kapılmadan evvel, Seda Arun?un ?İlk Söz Yerine? adlı, mektupların yazıldığı dönemi ve mektuplarda geçen kişileri, kendi duygu ve düşünce dünyasıyla birlikte anlattığı kısım karşılıyor okuru… Mesela, elli yıl sonra ilk defa okuyor, henüz bir yaşındayken babasının ona yazdığı mektubu…
Kitap, bu bölümden sonra, ?aşk mektupları?, ?evlilik mektupları?, ?ayrılık mektupları? ve yine Seda Arun?un kaleminden hüzünlü bir dille yazılmış ?Sonsöz Yerine? adlı bölümlerle devam ediyor. Kitabın sonunda ise, Özdemir Asaf?ın kronolojik olarak aktarılmış hayat hikâyesi ve mektuplarda isimleri geçenlerin yer aldığı bir dizin bulunuyor.

Eski İstanbul da var
İstanbul Hukuk Fakültesi?nde öğrenciyken başlar Özdemir Asaf?la Sabahat Hanım?ın aşkı… Ama bir ara Sabahat Hanım okul değiştirir. Kendisi için her gün sınıfta yer tutan ve yolunu gözleyen Özdemir Asaf, bu ayrılığa dayanamaz ve hastalandığı bir gün ateşler içinde Sabahat Hanım?ın adını sayıklar.
Özdemir Asaf?ın annesi ve teyzesi telaşlanır bu durumdan ve kalkıp Sabahat Hanım?ın babasının iş yerine gidip durumu anlatırlar. Sabahat Hanım?ın babası da, ?Daha çok gençler, önce okullarını bitirsinler? der. Sabahat Hanım?ın anlattığı bu başlangıç hikâyesi, Yeşilçam filmlerine özgü konu ve olayların, o yıllarda sadece fimlerde yaşanmadığını da gösteriyor aslında. Günümüzde ateşler içinde, daha elini bile tutmadığı bir kızın adını sayıklayanlar, pek de fazla olmasa gerek. Ama bu şekilde başlayan bir aşk hikâyesinin de kolay kolay bitmeyeceği, binlerce sayfadan oluşan mektuplar ve şiirlerle Özdemir Asaf?ın iç dünyasında kök salacağı muhakkak…
?Sana mektup yazmaya lüzum kalmayacak olan zamanları düşünmek; seni daima görebileceğim günleri hatırlamak; bana verdiği sarhoş edici, çıldırtıcı heyecanlı zevkleriyle senin yakınında bulunmak tehlikeli olabilecek derecede beni sevindiriyor. Hatırla ki: … O acı öldürebilirdi, bu sevinç öldürebilir? diyebilen Özdemir Asaf, mektup yazmasına gerek kalmayacak günleri özler ama, tüm yaşamı Sabahat Hanım?a mektup yazarak geçer.
Mektuplarda sadece aşka dair duyguları yok Özdemir Asaf?ın… Çay bahçeleriyle, sokaklarıyla o yılların İstanbul?u, hayata ve insana dair derinlikli yorumları ve nasıl yaşadığı, nasıl yazdığının ayrıntıları da sızıyor mektuplara…
Başka bir insanın iç dünyasını, en samimi ve yalın halleriyle mektuplarda bulduğumuz için midir, bu tür kitapları okumaktan aldığımız haz? Bir de o kişiler, yapıtlarıyla ya da yaşantılarıyla hayatımızda yer almış kişilerse…
Seda Arun bu işe girişmeseydi, artık hayatta olmayan annesi Sabahat Hanım?ın çeyiz sandığında, daha kim bilir ne kadar saklı kalacaktı bu mektuplar…
Kitabın arka kapağında yer alan şiirinde şöyle diyor Özdemir Asaf: ?Kaldı elimde üç-beş mektup / Üç beş yaşam / Bir onları da açsam okusam / Önceki yaşamları unutup / Ya beklesem ya da gidip arasam.?

Asaf’tan Aşkına Mektuplar – Gonca Özmen
(05/03/2010 tarihli Radikal Kitap Eki)

Popüler kültür, ünlü kişilerin yaşamına ilgiyi artırmış; medya, sinema, edebiyat bu ilgiden yararlanma yoluna gitmiştir. Bazen özel yaşamın mahremiyetine bile uzanılmıştır. Ünlülerin aşk yaşamlarına, anılarına, mektuplarına ilgide, bireylerin kendi özlemlerini özdeşleştikleri sanatçılar/kahramanlar yoluyla gidermeye çalışmaları, bunlarda kendi yaşamlarının duygu ve acılarının izlerini/yansımalarını bulmaları, yalnızlıklarını paylaşma isteği vb. aranabilir. Son yıllarda bizde de biyografilerin, biyografik romanların artmasına, sanatçılara ilişkin anı ve mektupların, günlüklerin yayımlanışına ve çokça okunmalarına bu açıdan bakılabilir. Bunlar içinde aşk mektupları yaşanmış olanları en doğal, en içten biçimde dile getirir. Eluard?ın Gala?ya, Nâzım?ın Piraye?ye, Cemal Süreya?nın ikinci eşi Zuhal Tekkanat?a hastanede yattığı on üç gün boyunca yazdığı mektuplar ilk anımsadıklarım.

?Ben?i sana anlatma?
Sana Mektuplar, Özdemir Asaf?ın üniversitede öğrenciyken görür görmez âşık olduğu ve çoğu zaman kendisine ?Sabah? olarak hitap ettiği, çoğu şiirine esin vermiş bir kadın olan Sabahat Selma Tezakın?a yazdığı duygulu, coşkulu mektuplarla oluşturulmuş bir kitap. Eşi, on yedi yıl boyunca, şairin kendisine yazdığı mektupları zarflarıyla birlikte ?mavi tafta kurdeleyle fiyonk yapılmış? olarak çeyiz sandığında saklamış, kızı Seda Arun da onları yayıma hazırlamış. Mektuplar, ilginç altbaşlıkları bulunan üç bölümde toplanmış: Aşk Mektupları ?ben?i sana anlatma?, Evlilik Mektupları ?ikinci ben?le ben?i sana anlatma? ve Ayrılık Mektupları ?sen?i sana anlatma?. Oldukça kısa şiirler yazmış olan Asaf?ın bu mektuplarından bazılarının çok uzun olması da ayrıca dikkat çekici.
Kitapta, mektuplar tarih sırasına göre yer alıyor. Mektupların ilki 15 Mart 1944, sonuncusu ise 28 Haziran 1959 Pazar tarihli. Düşülen notlardan, mektuplardan bazılarının postaya verilmemiş, gönderilmemiş olduğunu anlıyoruz. Şairin ?geleyorum?, ?etmeyorum-edemeyorum?, ?almışın?, ?metro? (metre), ?ısbat?, ?epiyi?, ?debboy? (depo), ?matra? (matara) gibi kimi sözcükleri kendine özgü kullanımına/yazımına, ?SSS? (Sabahat Seni Seviyorum), G.V.Z. (geveze) gibi kimi kısaltmalarına onun kullandığı biçimiyle, değiştirilmeden yer verilmiş olması ayrı bir içtenlik ve sıcaklık kazandırmış onlara. Bazı mektupların el yazısı örneklerine yer verilmesi, fotoğraflar, kartpostallar, kitap kapakları, askeri kimlik kartı, piyango bileti, zarflar ve pullar gibi görseller kitabı zenginleştirmiş. Mektuplarla birlikte gönderdiği kendi şiirlerinden, V. Hugo?dan, Sully Prudhomme?den, Hoffmann?dan, Paul Eluard?dan, Villon?dan yaptığı şiir çevirilerinden örnekler de var.
Asaf?ın gönül dilinden yazı diline aktarılmış olan duyguları, özlemleri, huzursuzlukları, acıları ve yaşadıklarından kesitler, gündelik hayatı ve işleriyle ilgili sorunlar (öğrencilik, sınavlar, iş seyahatleri, matbaacılık ve yayıncılık serüveni, geçim sıkıntıları vb.) yer alıyor bu mektuplarda. Kimi şiirlerini yazış süreciyle ilgili bilgiler de ediniyoruz. Ayrıca o dönemin İstanbul?u ve toplumsal yaşamıyla ilgili ipuçlarıyla okuyucu eski günlere götürülüyor: Şimdi yok olan kimi sinema adları, Saatli Maarif Takvimi, Bafra-Gelincik sigaraları, Fasit marka kollu hesap makinası, 6 Ocak 1959?daki Tan Matbaası?nın kundaklanması olayı gibi.
Âşık bir şair de olsa, aşk karşısında, sevgilisine söyleyecekleri konusunda yeterli sözcükleri bulamayabilir. Aşkını yazıya, mektuba, söze dökemeyebilir. O nedenle, Asaf da bir itirafta bulunur: ?söylemek istediklerim (…) için, romanlar okuyor, sözler ezberliyorum(!)? Bazen de tam tersine, sekiz sayfalık mektuplar yazsa bile söyleyecekleri yine eksik kalır: ?Sabahat, ben yıllarca konuşacak sözlerle doluyum (…) Mektuplar bana yetmiyor açıkçası.? Asaf?ın aşkına gösterdiği saygı ve verdiği emeği, bazı mektupların birkaç kez yazılmış olmasından da anlıyoruz.
Askerliği nedeniyle sevdiğinden ayrı kaldığı dönemlerde yazdığı mektuplarını; kimi zaman koğuş nöbetleri sırasında, koğuşu aydınlatan lüks lambası sönüverince idare lambası ya da mum ışığında, hatta bazen yanan odun sobasının sağladığı aydınlıkta yazmış. İçlerinde, şişedeki sütün, matarasındaki suyun donduğu Erzurum?da, donan mürekkebi çay ocağında ısıtıp eriterek yazılmış mektuplar bile var. Yarısı mürekkeple, yarısı kurşun kalemle yazılanlar da olmuş. Askerliğin zor koşulları altında yazılan bu mektuplarda, ?bir ders vererek yüzünü kızartıcı bir ders verdim? gibi cümleler var. Kendisi de değiniyor bu bozuk cümlelere ve yinelemelere. Yazısının çirkinliği, güç okunurluğu, gelişigüzel kağıtlara yazdığı için ayıplanmamasını istiyor ve şöyle diyor: ?Zararı yok, bu vesile ile mektup elinde daha uzun kalmış olur.?

Mektupların sonu ayrılık
Ayrılık, çoğu zaman kırgınlık, küskünlük, öfke ve ilişkileri tümden kesmeyi getirirken; Özdemir Asaf tutkulu bir aşkla bağlı olduğu kadından kopamaz; kendisini terk edip İsveç?e gidişini ve orada uzun süre kalmasını ?seyahat? sayar ve ayrılacaklarını düşünemediği için ona mektup yazmayı sürdürür. Aşkları, ayrılık karşısında yenilgiye uğramaz; aşk ateşleri sönüp küllenmez. Buna rağmen, kimi mektuplarda yoğun bir yalnızlık duygusu ve melankoli sezilir. Yarını düşünmediğini söyleyen, uykusuzluklarını kapris sayan ve masumane mektuplarıyla davranışlarını nasıl bağdaştırdığını soran eşine bunları kabul etmediğini ve bu nedenle üzüldüğünü belirtir. Bazen, ?Eski Sabahati özledim. Şimdiki seni bilmiyorum? der ve ?İlk mektuplarındaki samimiyet ve ruhi kımıldamalar birden yok oldu.? diye sitem eder. Özellikle son mektuplarındaki kuruluğa değindikten sonra ?Sana mektup yazmasını bilmiyorsun diyemiyeceğim ama yazmak istemediğini sanıyorum? der. Çoğu zaman kendisine sık yazmayan
eşine karşı kırgınlığını dile getirse de
onu çok sevdiğinden, özlediğinden ve gelecekte birlikte olacakları mutlu, güzel günlerden söz eder hep. Ancak birliktelikleri ve mektuplaşmaları 1961 yılında ayrılmaları ile sona erer.
Yaşananlar ne kadar şiirsel, şairin aşkı ne kadar tutkulu olsa da mektuplardaki dilin şiirselliğinden söz etmek zor. Önsöz?de, günümüz okurunu ilgilendirmeyecek o döneme ilişkin ayrıntıların çıkarıldığı belirtilmiş ama gerekli bir ayıklamanın yapılabildiği söylenemez. Örneğin borç-harçtan söz edilen birçok sayfa, askerde yenilip içilenleri ve bunlar için verilen paraları gösteren listeler var. Yine de hazırlayanın emeğinin yanı sıra, kağıt kalitesi, sayfa düzeni, rahat okunmasını sağlayan punto seçimi ve görselliğiyle özenle hazırlanmış bir kitap olduğunu belirtmeliyiz. Ben bu tür kitapları kimi düşünür, şair/yazar ve eserlerine karşı merak, ilgi uyandırması açılarından önemsiyorum. Umarım bu kitap Özdemir Asaf şiirlerine eğilmek için yeni bir fırsat yaratır.

Kitabın Künyesi
Sana Mektuplar,
Özdemir Asaf,
Yayına Hazırlayan: Seda Arun
Doğan Kitap,
Basım Tarihi : 02 – 2010
Sayfa Sayısı : 195

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir