Sanal Çağda Özgürlük Bunalımı, Empati ve Kamusal Mekânlar

özgürlükBirçoğumuz iş, aile tv, hobiler ve fb’tan sonra duygudaşlık kurmaya zaman kalmadığını düşünüyoruz. Empatiyi enerji emen bir ruh hali olarak sıranın en altına yerleştiriyoruz. Vurdumduymazlık çağında adeta bir empati bunalımı yaşıyoruz. Eğer öyleyse, gerçekliğe bakış tarzımızla önceliklerimizin tamamını gözden geçirmemiz gerekecektir.

Siyasi eğilimlerle her türlü alt ve üst kimliğin ölçeğine vurulan bir duygudaşlık, ‘iyi ki öldüler ile keşke ölmeseydiler’ arasında bir hiyerarşi inşa eder, ben bu hiyerarşiyi kabul etmem. Kırmızı çizgilerimi savunmak konusunda geleneksel ve tutucuyumdur. Geçmiş bana eleştirel mesafe sunar, geleneksel olanda da ilerici olanaklar bulurum!
Kablolu çağ bizi reklama, pornografiye, sosyal ağlar ve video oyunlarına bağlarken etrafımızda bulunan insanlara ve şeylere bağlanmamızı engelliyor.
Bizi daha kırılgan ve yoksunlukla yüzleşemez hale getiren bu sanal tecrübelerin bizi oyalamak ve bize gerçek dünyadan kaçacak bir yol sunmak için yaratıldıklarının mesela ben farkındayım ve biliyorum ki bu farkındalığa sahip oldukları halde kamusal mekân yerine sanal mağarasını tercih eden binlerce insan var.
Bu farkındalıkla kamusal mekânın güvensizliği arasındaki gerilimi aşmak için nasıl bir strateji izlenmesi gerektiğini bilmiyorum ama dünya sadece bizim küçük şahsımız etrafında ve kurduğumuz sanal evrende dönmüyor.
Herkesin telefon, tablet, kitap ve bilgisayarının arkasında özel bir yaşam alanı ve mahremiyet kurmak istediği modern yalnızlık çağında, kamusal mekânlar saygınlıklarını giderek yitiriyorlar; şiddet işte bu anlamda, birçok devlet ve örgüt tarafından araçsallaştırılarak, kamusal mekâna kaybettiği saygınlığını yeniden kazandıran bir iade-i itibar eylemi olarak görülüyor.
Sanal dünyada kendi gerçekliğinizi kendiniz inşa etmekte özgürsünüz. Gerçek dünya ile sanal dünya arasındaki fark sanal dünyanın size direnmemesidir.
Bizi öncesiz-sonrasız bir şimdiki zamana kapatıp ötekilerden tecrit eden sanal dünya, bize birçok ürün arasından seçim şansımızı azamiye çıkaracak tercihler ve olanaklar sunar; biz de bunun özgürlük olduğu yanılsamasına kapılırız. Oysa ki, özgürlüğe bu araçsal ve ekonomik yaklaşım, negatif bir özgürlüktür.
Benim için özgürlük, bireye yer açmak için devletin asgariye indirilmesi ya da ortadan kaldırılması gerektiğini savunduğum yaklaşımdır ve bunun eylem alanı, gerçek dünya ve kamu mekânlarıdır; zira özgürlük denen şey, tamamına erdirilen bir şeydir, doğuştan değildir. İşte ben bunu pozitif özgürlük olarak adlandırıyorum.

Josef Hasek Kılçıksız PhL
Helsinki, 15.03.16

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir