Saramago?ya Göre İsa – Hüseyin Bul

En başta söylemeliyim ki Saramago?nun Kabil romanından bu yana Tanrıyla bir problemi olduğu aşikâr. İsa?ya göre İncil çevirisi bizde eski olsa da ben Kırmızı Kedi Yayınları?nın yeni baskısından okuma imkânı bulabildim. Aslında Jose?nin hayatına baktığımız zaman Efendi dediği Tanrıyla sorununu tahmin etmenin öyle çok zor olmadığını göreceğiz. Bunda komünist olmasının elbette ki etkisi vardır.
Yer yer masal dilini kullandığı İsa?ya göre İncil romanında her şeyi en başta söyleyerek okuyucuyu istediği, tercih edeceği bir yola salıyor. Boşuna çırpınmayın kimse bu hayattan sağ çıkmayacak demeyi en yalın haliyle nasıl söylenirse öyle söylüyor. Korku romanını andıran bölümleriyle bir kâbus gibi üzerinize çöken karanlığı nefesinizi tutarak çaresizce atlatmaya çabalasanız da yazar size her cümlesiyle, söz oyunlarıyla daha önce yaşanmış olayları, söylenceleri yeniden yaşatmadan rahat ettirmeyeceğini söylemekten çekinmiyor. Aslında hiç birimizin ak-u pak olmadığımızın altını İsa?yı kullanarak yeniden hatırlatır, İsa?yı yücelterek, İncil?i yeniden yorumlayarak. Tanrı?nın ve yazarın elinde oyuncağa dönen İsa bir türlü gün yüzü görmez. Tanrı geri çekildiğinde yazar devreye girer, ?Sana rahat yok, bu dünyaya çile çekmeye geldin? der.
Babadan oğula geçen krallık gibi İsa?nın payına da babasından devraldığı günahları kalır. Her gece babasının gelip kendisini öldürdüğünü görür rüyasında. Roma kralının üç yaşın altındaki çocukları öldürmesine engel olamadığı gibi sadece kendi çocuğunu kurtarmak isteyişi sonucunda gelişen olaylar sonucu İsa?yla tanışırız. İsa?nın mucizelerini anlatırken dini unutarak İsa?yı bir insan olduğu için yüceltir ve İncil?i bugünkü akılla yeniden yorumlamamızı sağlıyor. Bir dönem Tanrı?nın en iyi ya da baş meleği Âdem ile Havva?nın yaradılışına şahit olan Şeytan?ın ilk günahtan sonra yeraltında kendisi için bir çift erkek ve kadın yaratarak her şeyi serbest bırakması, ilk günahın olmadığı bir yer inşa etmesine atıfta bulunarak insanların ve İsa?nın Tanrı?ya şükranlarını bildirirlerken eğilip avuçlarını toprağa koyma ritüeliyle göndermede bulunur. Bunun şeytanı da anma mı yoksa tanrı adına gönül almak mı olduğunu okuyucuya bırakması ironiktir.
İsa?nın çok sevdiği kuzusunu kesmemesi hatta Rabbinden bile sakınması, şimşeklerden koruması sonucu Tanrı, İsa?ya dönüp derki, ?Unutma kuzunun canını bağışlayan sen değilsin, benim.? Yazar kendi elleri ve sözcükleriyle yarattığı boşluğu iyi değerlendirerek, Romalı askerlerin üç yaşın altındaki bütün çocukları öldürmeleri sonucu Tanrı?nın nerde olduğunu sorar, aynı olgunluğu, suçun üstlenişinde de göstermesini, ?Ey Tanrım, ne zaman insanoğlunun karşısına çıkıp kendi hatalarını itiraf edeceksin?? der. (s.120) İsa?nın kuzusunu Rabbine istemeden kurban etmesi sonucunda, kuzu can çekişirken Rabbin ?ohh? diye huşuyla inleyip sevinerek, ?Artık gidebilirsin? demesi sonucunda İsa?yı buruk bir sevinç sarar. Kederine güzel bir gerekçe arar.
İsa?nın Tanrıyla karşılaşmalarında Tanrıyı bir bulut figürüyle betimlemesinden sonra anlıyoruz ki romanın seyri yavaş yavaş değişecek. İsa kimi çobanlara, köylülere, balıkçılara yardım ederek kazançlarını artırırken, karınlarını doyururken kimilerinin de iki yüz domuzunu uçurumlardan atarak telef edebiliyor. Bunu Rabbi istediği için yaptığını düşünürsek demek ki Tanrı katında her kulu eşit değildir der yazar bize. Mucize uğruna zayi olan onca balık, çekilen onca acıdan sonra Tanrı ikinci kez İsa?ya görününce istekleri de değişmeye başlıyor. Artık İsa anlıyor ki Rabbinin istekleri kendi egosunu tatmin etmek yönünde? Artık İsa Tanrıyı değil Tanrı İsa?yı arıyor, yardımını istiyor, hükümranlığını genişletmesi için. Ölümlerden ölüm beğenmesi için Tanrı?nın geniş olan mönüsüne bakan insanoğlunun çaresizliği içler acısıdır. Yazar tekrar sorar, ?Peki bunca kurbanlardan, ölümlerden, yenilgilerden sonra ne oluyor?? aslında ne olacağı ortada. Yazarın Tanrı?yla bir derdi var, hesaplaşmak istiyor. Kaynağına inerek, tetiği çekenin değil çektirenin peşinde olduğunu anlatıyor bize.
Şeytan Ayetleri?ni yazdıktan sonra Salman Rushdie?ye yapılan ?Katli vaciptir? tehditlerini hatırlarız hepimiz. Jose Saramago?nun bu romanından sonra herhangi bir Katolik kilisesinden ya da başka bir Hıristiyan derneğinden, örgütünden, topluluğundan bir tehdit fetvası hatırlamıyorum. Tanrı aynı Tanrı değil mi, bir ve tek ve ulu.

Hüseyin Bul

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir