“Sarı Öküz’ü verdiğimiz gün kaybettik bu kavgayı!”

Eski zamanların birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış… Yaşarmış yaşamalarına ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazlarmış onları… Hemen her gün saldırırlarmış bu sürüye… Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları…
Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı… “Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor” demiş aslanlardan birisi… “Evet” diye tasdik etmiş diğerleri…
“Nereye gideriz” diye düşünürlerken “Bir dakika” diye bir ses duymuşlar gerilerden… Herkes dönüp bakmış sesin geldiği tarafa… Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan topal aslanmış söze atılan…
“Hayır” demiş, “Hiçbir yere gitmiyoruz… Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi.”
İnanmamış kimse ona ama “Haydi bir şans verelim ne çıkar” diye düşünmüşler…
*
Topal aslan elinde beyaz bayrak gitmiş öküzlerin yanına… Öküzlerin lideri olan boz öküz sormuş ne istediğini…
Topal aslan “Saygıdeğer öküz efendiler” diye başlamış lafa:
“Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik… Evet size defalarca saldırdık, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki sarı öküz yüzünden… Onun rengi gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor… Onu gördük mü ne kadar barışsever olduğumuzu unutup size saldırıyoruz… Bunların hepsi sarı öküzün suçu… Verin onu bize, siz kurtulun biz de barış içinde yaşayalım!..”
Boz öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş… Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife… Bir tek yaşlı benekli öküz “Olmaz” demiş ama kimseye dinletememiş sözünü…
Zavallı sarı öküz teslim edilmiş aslanlara… Diğerleri üzülmüşler üzülmesine ama elden ne gelir ki!.. Bütün sürünün selameti için bir öküz… Gerekliymiş bu…
*
GERÇEKTEN de günlerce sürüye saldıran olmamış… Huzur içinde geçer olmuş günleri… Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki? Hele öküz etinin tadını aldıktan sonra…”Acıktık” demişler
Topal aslan boz öküzün yanına giderek “Selam” diye girmiş söze:
“Gördünüz ya biz aslanlar ne denli uysal milletiz… Yalnız buraya bunu söylemek için gelmedim… Büyük bir problemimiz var!..”
“Nedir?” demiş boz öküz merakla…
“Şu sizin uzun kuyruklu öküz” demiş topal aslan ve devam etmiş:
“Öyle uzun bir kuyruğu var ki nereden baksak görünüyor… O kuyruğu salladıkça bizim de aklımız başımızdan gidiyor… Gözümüz dönüyor, sürüye saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz… Gelin verin onu bize bu mevzuyu burada kapatalım… Eskisi gibi barış ve huzur içinde iki taraf da hayatını sürdürsün…”
Boz öküz yine istişare yapmış sürünün ulularıyla… Yine sadece benekli öküz olmuş karşı çıkan… Hepsi de “Verelim gitsin” demişler…
İstişare daha da kısa sürmüş bu defa… Dışlamışlar uzun kuyruğu sürüden…
Saatler sürmüş zavallının çırpınışları ama sonunda o da yenik düşmüş aslanlara…
Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar… Her geçen gün daha da semirmiş aslanlar, alabildiğince güçlenmişler…
Öküzlerse her geçen gün daha da zayıflamışlar, seyreldikçe seyrelmişler…
Aslanlar küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış… Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış… “Verin bize şu öküzü sonra karışmayız” derlermiş sadece…
Zavallı öküzlerin “Hayır” diyebilecek güçleri kalmamış… Hepsi birer birer can veriyorlarmış aslanların pençesinde… Boz öküz de aralarında olmak üzere birkaçı kalmış en sona…
“Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karşı, oysa ne kadar da güçlüydük?” diye sormuş biri boz öküze… “Biz” demiş boz öküz, gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyerek, “Sarı Öküz’ü verdiğimiz gün kaybettik bu kavgayı!.”

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Ehmede Xani’nin Kaleminden Kürtlerin Bilinmeyen Dünyası – Faik Bulut

Next Story

Clara Zetkin / Adanmış Bir Ömür (2.Kitap) – Luise Dornemann

Latest from Öyküler

Tutku – YUSUF ATILGAN

Sağ ayağım izmaritin yanına gelince durdum. Yanıma yöreme baktım. Halkçıların kahvesi önünde Sabri Kâhya ile Yakacı oturmuş konuşuyorlar. Gözleri pek farketmez. Mayıs sıcağı. Köyde

Saatların Tıkırtısı – Yusuf Atılgan

Tabelâcı dükkânının önünde yaş yaş, kurusunlar diye duvara dayanmış iki levha vardı. Baktım birinde “Saatçı A. Yayladan” yazılı. İçimi bir hüzün bürüdü. Karşıda saatçınındı
Sait Faik Abasıyanık

Semaver – Sait Faik Abasıyanık

SEMAVER – Sabah ezanı okundu. Kalk yavrum, işe geç kalacaksın. Ali nihayet iş bulmuştu. Bir haftadır fabrikaya gidiyordu. Anası memnundu. Namazını kılmış, duasını yapmıştı.
Sait Faik Abasıyanık

Sait Faik Abasıyanık Hikayeleri

Karanfiller ve Domates Suyu ,Son Kuşlar ,Sokaktan Geçen Kadın ,Sivri Ada Geceleri ,Sinağrit Baba ,Semaver ,Meserret Oteli ,Lüzumsuz Adam ,İpek Mendil ,Hallaç ,Güğüm ,Dülger
MARK TWAIN

MARK TWAIN: 1.000.000 STERLİNLİK BANKNOT

1.000.000 STERLİNLİK BANKNOT[11] Yirmi yedi yaşımdayken San Francisco’da bir madencilik şirketinde komisyonculuk yapıyordum, hisse senedi trafiğinin bütün inceliklerinde uzman olmuştum. Dünyada yapayalnızdım, zekâmdan ve
Go toTop