Büyük senaristlere sinema dramaturjisi nasihatleri: malumunuz ödülün manevi değeri üzerine notlar, (dramatik çatışma: 4) – Zahit Atam

Yol filminde en kritik an nedir? Seyit Ali söyler zaten: ?benim aklım bana karşı.?
Tepenin Ardı filminde adam o kavak fidanlarını parçalamasa, dedede bana bir şey olursa o kavaklar senin demese, dramatik çatışma eksik kalırdı, her birisi için benzeri şeyler söylenebilir, aynı adam gidip oğluna da ?çıkışınca?, ?sen kendine bak? yanıtını niye alıyor acaba?
Cannes?da Yılmaz Güney festivalin yarışma bölümüne kabul edilmeden önce Positive dergisinden bir yazarla Canan Gerede arasında kritik bir görüşme var, yazar Michel Ciment: kendisi anadili gibi Fransızca bilen ve hayatı dünyanın değişik ülkelerinde geçmiş ve batılı bir kültürle yetişmiş Canan Gerede ile özel olarak görüşmek ister.

Nedeni Cannes Film Festivalinin danışmanlarından birisi olmasıdır ve festivalin genel direktörü ile konuyu tartışmışlardır, doğrudan Canan Gerede?ye sorulan soru daha sonra batılı dünyanın Yol filmine dair tepkisini özetler, eğer Yol?un sonradan dünyada gösterimi yapılırken yazılanlara bakılırsa, benzeri soru ortalıkta dolaşır durur.

?Yol filminde gerek mahkûmların gerekse kadınlara dair anlatılan hikâyeler gerçek midir? Özellikle de kadınların durumu bu mudur? Soruyorum çünkü filmi seyrettiğimizde bunları bir insanın hayal etmesinin, ?uydurmasının? imkânsız olduğunu düşünüyoruz, öte yandan bunların da ?gerçek? olduğuna inanamıyoruz.?

Canan Gerede Türkiye?de özellikle doğuda hikâyeleri anlatılan kadınların yaşam koşullarının bunu açıkça doğruladığını anlatır, ardından Ciment?in şaşkın bakışları altında film Cannes?a kabul edilir, sonrasında ise Cannes tarihine bakılırsa en çok tartışılan ve ticari olarak da dünyada o yıl en fazla iş yapan ilk on filmden birisi olur. İnsanlar şunu kabul ediyorlardı, bizzat yönetenin hikâyesi inandırıcı değildi kendi gerçekliklerine göre, ama doğruydu ve yönetmenin hayatı batılılara Halep Ordaysa Arşın Burada diyordu, inanma sorunu vardı, çünkü kurallarını bilmedikleri bir toplumsal ilişkiler ağının karşısındaydılar, gerçeklik bir yandan içlerini acıtıyor öte yandan ise onlara şiirsel geliyordu.

En büyük sanat eserleri esasında ve özünde insan benliğinin çözülme sürecini anlatır. Basit bir soru sorayım, neden Hamlet deliyi oynar ve sözlerindeki tuhaflık ve hakikilik iç içedir. Neden Karamazov Kardeşler?de İvan?ın benliği çözülür.

Neden Üç Maymun?da Eyüp bütün olup bitenlerden sonra sabahın köründe altında atlet, üstünde ceket camiye gider, ama namaz kılmaz, kılamaz.

Nuri Bilge Ceylan’ın İklimler ve Üç Maymun filmleriyle
Antalya?da aldığı ödüller hakkında: küçük bir not, çünkü sürekli bunlar örnek veriliyor.

Antalya da ödüller tartışılınca yıllardır bana Nuri Bilge Ceylan?ın iki ödülü örnek veriliyor, evet diyorlar, çok saçma, artık anlatmaktan bıktım, onun için konuyla alakasız bu parantezi açmam gerekiyor.

Jürinin diğer kararlarını es geçerek yazıyorum, İklimler ile en iyi kurgu, Üç Maymun ile en iyi efekt ödülü aldığını, ikisinin de saçma olduğunu o kadar çok insandan dinledim ki, artık gına geldi, iki filmi de birden çok kere seyrettim, elbette ikisini de sinemada da izledim:

İklimler (240?) planmış, ona nasıl kurgu ödülü verilirmiş? İşin gerçeği buna yol açan Nuri Bilge Ceylan?ın anksiyetesini gösteren ödül konuşmasıdır. Orada büyük ödülü kaçırma korkusuyla bunları söylemektedir ve dahası bunun düşüncesi bile o kadar kendini germiştir ki sonuçta geceyi hastanede tamamlamıştır.

Üç Maymun’da nerede efekt var ki?

Sevgili dostlar, tekrar jürinin diğer kararlarını bir kenara bırakarak söylüyorum, ama bilimsel olarak o yarışmalara katılan filmler içinde bu iki ödül gerçekten ve hakikaten bu filmlere verilmeliydi, sonuna kadar hak edilmişlerdir.

Neden mi?

İklimler kurgu ile yeniden senaryosu yazılan ve son derece sıkı örgülü bir filmdir ve kurgu açısından plan sayısının az olması değil, fikrin ve ilişkilerin yansıtılması açısından bakıldığında, çekildiği senaryoya göre yapılsaydı bu denli başarı kazanması mümkün değildi. Plan sayısı azaldığında ise kurguyu yapmak basitleşmez, aksine çok daha ince çalışmayı ve derin düşünmeyi gerektirir, kurgu açısından İklimler büyük başarıdır. Kurguda kurtarılmış ve yaratılmıştır.

Üç Maymun’a gelince,
Tıpta şu öğretilir, hasta olan organ hissedilir, efekt en belirgini olmak üzere, hissedilen efekt insanı aslında çeşitli düzeylerde yabancılaştırır, hem Üç Maymun hem de İklimler’in efekt ödülü alması gerekir, çünkü filme sonradan eklenen o kadar çok şey var ki bunlar seyircinin hissetmeyeceği hale getirilmişlerdir. Seyirci neredeyse o sahnelerde o mekânların seslerin olduğuna şahit gibidir. Hele ki Üç Maymun’da filmdeki renklerle yaratılan atmosferi de düşünürseniz, anlarsınız ki Üç Maymun post-prodüksiyonda çok şey kazanmış bir filmdir:

artık tren sesleri mi, yağmur mu? Fırtına mı? Dalga sesleri mi? Filmdeki görüntüye tren eklenmesi mi? Kusma sahnesindeki kurgu oyunları mı?

Üç Maymun muhtemelen o zamana kadar ki post-prodüksiyonda en çok müdahale edilen ve bir atmosfer kurmak için efektten yararlanılan yerli filmdi.

Teknik konulardaki bu bilgisizlik filmin başarısı kadar, sinema eleştirisinin de bunları deşmeyerek tartışmaya açmamasında da kendini gösterir, sadece şu örneği vereyim, filmin finalinde Eyüp?ün evin balkonunda denize bakarken ne yağmur vardır, ne tren geçiyordur, ne gökyüzü bulutludur, ne şimşek çakıyordur, bunların hepsi kurguda eklenmiştir. Bu nedenle o ödüller sonuna kadar hak edilmiştir, dediğimde insanlar çok şaşırıyorlar, deneyimli olanlara nedenini açıkladığımda ise inanamıyorlar, öyle ki İklimler?deki pek çok kar sonradan eklenmiştir biliyor muydunuz? Bunları anlatınca da gerçekten büyük iş başarmış diyorlar.

Bu açıdan İklimler’in de en iyi efekt ödülünü alması gerekirdi.

Millet bu filmlere verilen genel ödülleri inandırıcı bulmuyor, tartışmayı verilen tüm ödülleri anlamsız bularak sonuçlandırıyor, ben böyle durumlarda tartışmayı somut durumun somut tahlili üzerine oturtmak yanlısıyım, o zaman da verilen her iki ödül yanlış değil, çok anlamlı hale geliyor.

Ayrıca 2006 yılında jürideki tartışmaları mevzu bahis etmeden verilen ödüllerin doğruluğu açısından yaklaştığımızda, Takva?nın ödülleri yanlış değil, çoğunlukla doğru ve hatta eksiktir, daha çok ödül alması gerekiyordu. Türkiye?nin toplumsal portresine baktığımızda, Takva diğerlerinden sanatsal olarak da toplumun iç dünyasındaki gizemleri deşifre etmek açısından da hepsinden çok daha önemlidir ve başarılıdır. Avrupa patentli övgüyle iç kantarı bozulanlara hatırlatılır.

Peki, Mavi Dalga?nın Yeni Dalga ile alakası nedir? Çok basit, Yeni Dalga sanatla hayatı yorumlamak ve filmleri hayatın içine sokmak için çabalıyordu ve yapanlar esasında ve özünde isyankârdı, varolan düzenle alıp veremedikleri çok belirgindi ve gündelik hayatın insanı tüketen yanlarına karşı direniyorlardı. Ama bu direnci yaşamın içine girerek hayatla bağlarını koruyarak ?gerçek kılma?ya çalıştılar. Mavi Dalga ise hayattan kopuk ve hayatın gerilimlerini yok sayan ve insanın yaşarken iç dünyasında hissettiği yaşanan zamanın ve ilişkilerin tortusunu yok sayarak, hayatı yadsıyarak varolan bir film. Sonuçta Mavi Dalga bir filmi esaslı film yapan unsuru yani çatışmayı yok sayarken, Yeni Dalga çatışmaların üzerine sansürsüz ve içten gidiyordu. Aynı şeyi festival dolayısıyla organik-olmayan besinlere dayanarak kapatmaya çalışınca, sorun çıktı. Dramatik çatışmadan kaçanlar, gerçekten dramatik ve insanı şaşkınlık veren saldırı gerekçeleri yaratarak suni bir kavga ile haklı çıkmak için çabaladı. Tartışmak onlara ağır gelir, çünkü tartışmak eninde sonunda yüzleşmek ve deşifre olmak riskini bağrında taşır. Dramatik çatışma olmayınca ilerlemeyen filme gereksiz klipçikler ekleyerek durumu kurtarmak bile en iyi kurgu ödülü getiriyorsa, vay bizim sinemanın haline. Oysa o insanlar filmin kurgusunda hak etmedikleri ödülü, yapay günden yaratmak ve suni bir karşıtlık üzerinden hayali suç isnat edip bir yazara baskı yapmak konusunda yaptıkları ile tersinden bir kurgu ödülü hak ettiler. Elbette ahlaki bir varoluşta suç işlediler. Ve saldırganlıklarını gizlemek için en iyi savunma hücumdur şiarıyla olmayan goller atmak çabasıyla sanat dünyasında etik kuralları hiçe saydılar.

Zahit Atam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir