Sevda Sözleri Cemal Süreya
Sevda Sözleri Cemal Süreya

‘Sevda Sözleri’ adlı yapıt Cemal Süreya’nın Üvercinka, Göçebe, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Uçurumda Açan, Sıcak Nal, Güz Bitiği, Kalanlar adlı şiir kitaplarını biraraya getiriyor.

‘Sevda Sözleri’, aynı adla çıkan eski baskılarında yer almayan, -dergilerde ve mektuplarda kalmış- 20’nin üstünde şiiri de içermektedir.

Sevda Sözleri / Bütün Şiirleri adlı yapıt Cemal Süreya’nın Üvercinka (1958), Göçebe (1965), Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973), Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984), Sıcak Nal (1988) ve Güz Bitigi (1988) adlı şiir kitaplarını biraraya getiriyor.Ayrıca kitapta dergilerde yeralan 28 şiir, mektuplarda kalmış 11 şiir ve yarım kalan 4 şiiri içermektedir.

Cemal Süreya; Üvercinka ile 1959 yılında Yeditepe Şiir Armağanı (Arif Damar ile ödülü paylaştı), Göçebe ile 1966 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü, Güz Bitiği ile 1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülünü almıştır.

İlk şiir kitabı Üvercinka, Şubat 1958’de Hüsamettin Bozok’un yönettiği Yeditepe yayınları arasında çıktı. Kapak tasarımını Sait Maden yapmıştı. Fiyatı 100 kuruş, Cemal Süreya’nın aldığı telif ücreti, 150 lira. Üvercinka büyük bir ilgiyle karşılandı, altı ay sonra ikinci baskısı yapıldı.Yılın Yeditepe Şiir Armağanı’nı Arif Damar’ın İstanbul Bulutu’yla paylaştı.

‘de’ yayınlarından çıkan “Göçebe” adlı İkinci şiir kitabı TDK kurumu tarafından ödüllendirilmiştir. “Üvercinka” şiirlerinden tam yedi yıl sonra çıkan bu ince kitabı birçok eleştirmen tarafından Üvecinka ile kıyaslanmış ve birçoğu da “Göçebe” kitabını “Üvercinka” kitabından daha iyi bulmuştur.

Cemal Süreya’nın 1973 yılında çıkan üçüncü şiir kitabının adı “Beni Öp Sonra Doğur Beni” adlı şiir kitabıdır. Bu şiir kitabı, birçok eleştirmen için şairin en olgun eseridir. “e” yayınlarından çıkan bu şiir kitabı Selim İleri tarafından bir bildiri olarak nitelendirilir. Selim İleri’ye göre bu şiir kitabı Cemal Süreya’nın toplum hayatının durumuna ilişkin bildiridir. Yozlaşan bir takım şeylere karşı kendince bir başkaldırıyı gerçekleştirir bu kitabında Cemal Süreya.

Güz Bitiği (1988); bir düzyazı, yirmi şiir, on bir beyit ve on altı dizeden oluşur. Şiirin, bütünlük içinde -kitap halinde- ‘yapılan’ bir şey olduğunu vurgulayan bir kitaptır. Şair, Güz Bitiği ile 1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülünü almıştır.

Sıcak Nal (1988) ise Cemal Süreya’nın yalnızlık kokan ilk dönem erotizminin yerine melankoninin daha ağır bastığı geldiği/durduğu nokta üzerine epey bir bilgi veren kitabıdır.

1931 yılında Erzincan’da doğan Cemal Süreya, yazdığı şiirlerle İkinci Yeni şiirinin güçlü isimlerinden biri haline gelirken, dönemin edebiyat ortamında oldukça önemli sayılan Papirüs dergisini kesintilerle üç kez çıkarmıştı.
Behçet Necatigil’in Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü’nde “… buluşları ve söyleyiş biçimiyle İkinci Yeni şiirinin karanlığını giderdi; gelenekten yenilik yarattı; zarif, parıltılı şiirler yazdı. Kendi adıyla ya da Osman Mazlum imzasıyla, şiir üzerine yazıları, eleştirileri de aranan yazılar oldu” diye tanımlar Süreya’yı.

Şiirlerinden Örnekler

GÜL
Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin

Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum
İstasyonda tiren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım

Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
Her nasılsa sokağa düşmüş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene

AŞK
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı.
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.

CIGARAYI ATTIM DENİZE
Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüşüyoruz
Gökyüzünün o meşhur maviliğinde
Uzun saçlı iri memeli kadınlarıyla
Bir Akdeniz şehri çıkabilir içinden
Alıp yaracak olsak yüreğini
Şimdi bir güvercinin

Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
Önünde durulacak tam elinden tutulacak
Hangi bir elinden güzelim hangi bir
Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
Öbür elinde yetişkin bir günışığı
Daha öbür elinde de kilometrelerce hürlük
Çalışan insanlar için akşamlara kadar
Toz duman içinde
Bir elinle de boyuna ekmek kesiyorsun

Biz eskiden de en aşağı böyleydik senlen
Bir bulut geçiyorsa onu görürdük
Bir minarenin keyfine diyecek yoksa onu
Bir adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu
Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir cıgara atmışsak denize
Sabaha kadar yandı durdu

NEHİRLER BOYUNCA KADINLAR GÖRDÜM
Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rastladım en azdan
Umutsuz sevdalara tutulmak onlarda
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
Verdi mi adama her şeylerini verirler
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda
Porsuk nehrinin geçtiği

Kızılırmak parça parça olasın
Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı
Taş toprak arasında türküler arasında
Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan
Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı
Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını

Dicle kıyılarına tiren varınca
Büyük bir gökyüzü git allahım git
Genel olarak önce kaşları görünür
Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında
Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar
Gül kurusu

Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda
Ödevleri yenilmek olan hep
Bıçakla kemik arasında
Susmakla ağlamak arasında
Yenilmek
Kadınlar

YAĞMURUN YAĞMASI İYİDİR
Sonra o gider sesini yıkardı
Telefonda saatlerce seviştiğinden
O diye biri vardı galiba
Ağzı da iyice vardı galiba
Gece çiçeklerinden bir orman
Pejmürde atlar pahasına

Bira içerken saçları uzun
Parmakları korkunç ve kalabalık
Bir gece Aksaray’da hiç unutmam
Yüzümü ellemişti galiba
Denize doğru gittikçe artan
Bu yüz benim yüzümdü olsa olsa

Yakasında kocaman bir düğme
Sevinci bitiştiren acıya
Ayıran kuşkuyu inançtan
Yağmurun yağması iyidir
Bir çerkez mızıkası gibi rengârenk
İki adet kuş çantasında

İŞTE TAM BU SAATLERDE
İşte tam bu saatlerde bir yara gibidir su
Yeni deşilmiş uçlarında sokakların, küçük uçlarında.
Senin güneş sarnıcı gözlerin
Ölüm yası içindeki bir evde
Olmaması gereken bir şey gibi, kırılan bir ayna gibi.
Bu saatlerde.
Çarmıhını yanından eksik etmeyen bir İsa gibi
Merdiven taşıyan bir adam görüyoruz
Sırtında on iki basamak taşıyan bir adam görüyoruz
Bu adamı ne kadar çok seviyorum, bu kuşu ne kadar
Sen ne seviyorsun sen zaten sevince
Alnınla ayıklarsın yeryüzünü,
Çardaklar binaların ağızlarında
Aşar gider kendi sınırlarını,
Köpekler gizli bir dağı havlar.

Bunlar iyidir diyorum bunlar senden haberli,
Yoksa nerden bilecekler
Karbon sınırında yaşayan balıklar
Kovadan sızan hicret gününü,
Peygamberin parmaklarına asıp paltolarını
Nasıl girecekler tanrıevine
Mucizesever müslümanlar,
Ve On Binlerin Dönüşü sırasında
Greklerin keçilerle çiftleştiği
Dağ yolları neyle donanacak?

Yine de yine de sevişirken
Kullandığımız her kelime
Hırsızın devirdiği eşya.

Minibüslerle morarmış sokaklar
Buğdayın parayla değişildiği
Paranın ekmekle değişildiği
Ekmeğin tütünle değişildiği
Tütünün acıyla değişildiği
Ve artık hiçbir şeyle değişilmediği acının.
O sokaklarda.
Saatler yağmuru gösteriyor,
Bugün bu küçük salı günü
Her şeyi eksik İstanbul’un, tepelerinden başka,
Yalnız Galata
Galata
Gecenin bodrumlarında beslediği
O tükenmez paslanma tutkusunu
Bir ağız mızıkası halinde
Denize yediriyor yavaş yavaş

BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ
Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.

Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.

Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.

Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.

Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgârın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.

Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.

Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
“uykusuzluğun sütlü inciri”
kovanlara sızmıyor.

Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.

KAN VAR BÜTÜN KELİMELERİN ALTINDA
Posta arabalarından söz et bana
Kan var bütün kelimelerin altında
Ezop’un şu lanetli dilinden söz et
Kan var bütün kelimelerin altında
Umulmadık bir gün olabilir bugün
Aslan kardeşçe uzanabilir kayalıklara
Bir çay söyle yağmurların kokusunda
Kan var bütün kelimelerin altında
İşte durup dururken şurda
Bir yelpaze gibi açıldı sesin
Güzün en gürültülü kanadında
Göğün en ince dalında

Kan var bütün kelimelerin altında
Umulmadık bir gün olabilir bugün
Bir çeşme gibi akabilir cumartesi
Çığlığındaki sessiz harfler
Dün gecenin ağırlığıdır damarlarında
Ne güzel konuşur sokak satıcıları
Fötr şapkalarıyla ne kalabalıktırlar
Ve çiçekçi kızların göğüsleri
Daha suçsuzdur kırlangıç yumurtasından
Kan var bütün kelimelerin altında
Yaprağını dökecek ağaç yok burda
Ama ışık dökebilir olanca renklerini
Sürekli işbaşındadır belleğin
Tanık şairler arasında
Oyuncu arkadaşlar arasında

Yolculuk bir kafiye arayabilir
Atının kuyruğundaki düğümde

Ölüm bir kafiye arayabilir
Ak gömleğinde
Yol bir kafiye arar ve bulur
Dönemeçlerin benzerliğinde

Kan var bütün kelimelerin altında
Bir gül al eline sözgelimi
Kan var bütün kelimelerin altında
Beş dakka tut bir aynanın önünde*
Sonra kes o aynadan bir tutam
Beyaz bir tülbent içinde
Koy iç cebine
Bütün bir ömür kokar o ayna
Kan var bütün kelimelerin altında
İşte o kandır senin gülüşün
Sızmıştır hayatın derinlerine
Siyahtır orda kırmızıdır
Daldan dala atlar
Sever çocuklara anlatılan masalları
Ama iş savunmaya gelince
Yalnız alevi savunur
Ve güneşin solmaz çekirdeğini
Yalnız doruklarda

Umulmadık bir gün olabilir bugün
Kan var bütün kelimelerin altında

ÖNCELEYİN
Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda
Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar
Sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların
Sonra her şey çıkıp geldi

Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde
Sen çıkardın utancını duvara astın
Ben masanın üstüne kodum kuralları
Her şey işte böyle oldu önce

LAVANTA
Odanız kızkardeşinizdir,
Büyük Ş’lerle iner giysiniz;
Bir kez onarılmış anıt mihrap;
Hemen pencereye geçersiniz.

Bütün şarkıları düşünün,
Sizin yüzünüz çıkar ortaya,
Konsolun üstünde yelpaze,
Yan yana yan yana düşünün ama.

En derin çizgiler, güzelim,
En tatlı anlardan kalma…
Değme acı baş edemez
Hazların lâl oyuklarıyla.

Çıkarken yığılan basamaklar
Kaçı kaçıverirler inerken,
Beyaz sunağıyla gotik tapınak,
Eliniz sanki hep tırabzanda.

Bir şeyiniz olayım sizin,
Hani nasıl isterseniz,
Oğlunuz, kiracınız, sevgiliniz;
Dünyanın bir ucuna
Birlikte gider miyiz?

Bekletilmiş ipeklinizden
Kopmaya can atar bir düğme;
Boş verin, o düğme hayın,
Gider miyiz?

Şimdiye dek düşünmediyseniz
Bakmayın içinde ne var,
Küçük bir kitaptır yaşamak
Elinde tutmaya yarar.

KAHVALTI
Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı

Kitabın Künyesi
Sevda Sözleri
Yazar: Cemal Süreyya
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Baskı Tarihi: 2001
Sayfa Sayısı: 329 sayfa

Cemal Süreya ‘nın Hayatı


(d. 1931, Erzincan – ö. 9 Ocak 1990, İstanbul), şair. Asıl adı Cemalettin Seber’dir.
Asıl adı Cemalettin Seber’dir. Erzincan’da doğdu (O yıllarda Pülümür Erzincan iline bağlı olduğu için Erzincan yazılıyor olmali). Aslında 1931 Tunceli ili Pülümür ilçesinde dünyaya geldi. Dersim İsyanı sebebiyle zorunlu göçe tabi olan ailesiyle sürgüne gönderildi.

1954’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nü bitirdi. 1955’te Maliye Bakanlığı’nda Maliye Müfettiş Yardımcısı olarak göreve başladı, 1958’de Maliye Müfettişi oldu, 1965?te ayrıldığı müfettişlik görevine 1971?de yeniden döndü, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Üyeliği ile Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü görevlerinde bulunduktan sonra, 1982?de Müşavir Maliye Müfettişliğinden emekli oldu. Ağustos 1960?ta başladığı ve yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini, Haziran 1966-Mayıs 1970 arası 47, 1980-81 arası iki sayı daha çıkardı. 1978?de Kültür Bakanlığı?nda Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yapan Cemal Süreya, emekli olduktan sonra, yayınevlerinde danışman ve ansiklopedilerde düzeltmen olarak çalıştı. Birçok dergide yazıları ve şiirleri yayımlandı; ayrıca Oluşum, Türkiye Yazıları, Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü bir süre yönetti. Politika, Aydınlık, Yeni Ulus ve Yazko Somut gazeteleri ile 2000?e Doğru dergisinde köşe yazıları yazdı.

İlk şiiri ?Şarkısı-beyaz?, 8 Ocak 1958’de Mülkiye dergisinde çıktı. Şiirlerindeki şekil, muhteva ve anlatım özellikleri ile İkinci Yeni şiirine katıldı. Bu akımın önde gelen şairlerinden biri oldu. Geleneğe karşı olmasına karşın geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Şahsiyetli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve istihza, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır.

Batı Anadolu’daki Bilecik’e sürgüne gönderilmiş bir Zaza ailenin çocuğudur; bu kimliğini uzun süre saklar ya da saklamak zorunda kalır. Öyle ki Bazil Nikitin’in Kürtler adlı kitabını çevirdiği halde yayında adının sadece baş harflerini (C.S.) kullanır.

Şairin hayatındaki en önemli kırılma noktalarından biri adressizliktir: 4 kez evlenir, 29 farklı evde oturur.

Ölmeden önce, eşi ‘Bayan Nihayet’e bıraktığı 4 Kasım 1989 imza tarihli miras yazısında, 6 madde halinde; iki tane halı, kütüphane, masanın ortasındaki ve yabancıların yarısı, çiçeklerin hepsi, büyük ayna, bütün kitapların telif hakkının yarısı, kendisini ve bütün notlarını eşine bıraktığını belirtmiştir.

Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu. Feyza Perinçek ve Nursel Duruel, şair üzerine bir biyografik inceleme hazırladılar: Cemal Süreya / Şairin Hayatı Şiire Dahil (2005). 2001?de de Cemal Süreya Arşivi yayımlandı.

Kitapları
Şiir
* Üvercinka (1958; Yeditepe Şiir Armağanı)
* Göçebe (1965; 1966 TDK Şiir Ödülü)
* Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973)
* Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984)
* Sıcak Nal ve Güz Bitigi (1988; Behçet Necatigil Şiir Ödülü)
* Sevda Sözleri (bütün şiirleri: 1990, ö.s; YKY 1995)

Düzyazı
* Şapkam Dolu Çiçekle (1976)
* Günübirlik (1982)
* Onüç Günün Mektupları (1990, ö.s.; YKY 1998)
* 99 Yüz (1991; YKY 2004)
* 999. Gün / Üstü Kalsın (1991)
* Folklor Şiire Düşman (1992)
* Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik?in yeni basımı: 1992)
* Aydınlık Yazıları / Paçal (1992)
* Oluşum?da Cemal Süreya (1992)
* Papirüs?ten Başyazılar (1992)
* Günler (999. Gün?ün genişletilmiş basımı: YKY 1996)
* Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar: haz. Nursel Duruel, YKY 1997; genişletilmiş basımı: YKY, 2002)
* Toplu Yazılar I: Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar (YKY 2000)

Antoloji ve çevirileri
Cemal Süreya iki antoloji (Mülkiyeli Şairler ve 100 Aşk Şiiri) hazırladı; Simone de Beauvoir?dan Sade?ı Yakmalı mı? (1966; YKY 1997), Gustave Flaubert?den Gönül ki Yetişmekte (Duygusal Eğitim) ve Antoine de Saint-Exupéry?den Küçük Prens (Tomris Uyar?la birlikte) başta olmak üzere, pek çok çeviri yaptı. Çeviri şiirleri (Yürek ki Paramparça, haz. Eray Canberk, YKY 1995) ve Çocukça dergisi için yazdığı yazılar (Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi, haz. Necati Güngör, 1993; YKY 1996) derlendi.

Sevda Sözleri / Bütün Şiirleri – Cemal Süreya

14 Comments

  1. Ben bu şiirleri çok beğendim ve gerekliydi iyi oldu sağolun ama siteyi bulurken biraz zorlandım google da ilk yazı olmalı bence.

  2. Bir Kadını Görmek İsterseniz, Önce Hasret Meşalesinde Saklı
    Çığlıklarına Kulak verin… Özlemini en iyi anlattığı yer orasıdır…

  3. evet herkese selamlar.Bugün bunu okudum 15dk da ama çok beğendim çünkü benimde sevdiğim vardı ama eni terk edip başkasına gitti o yüzden bunu sevgilisine ve kendisine tavsiye ederim tabi iki sevdalı şiirleri dinliyorlarsa ama şunu bilinki ben ilk defa bu kadar birini çok sevdim ama oda şerefsiz çıktı.Size tavsiyem sevgili olcağınız kişi varsa ilk önce bakın sonra yapın size iyi günler…iyiliğinizi çok isterim

  4. Ben bu sözleri çok beğendim bir ekleme yapmak istiyorum “Sevda bir çiçektir yeni açmış veya uzun süreli ama bunlar fark etmez yeter ki sevmeli.”

  5. Blgn hayatta bir defa seveceksin ilk bakış herşeye değer hepde yazarlar sevda üzerine şiirler kitaplar yazmışlar sevda öyle yürekten gelen bir lütuftur

  6. Blgn sesiz çığlıklar çağlıyor yüreğimde sessiz sedasız hayatım coşkulu günlerim seninleydi nerde ögünler hasret dolu hayalim

  7. Blgn sesizim çığlık atsam dağlarda keşke inlese dağlar coşkulu günlerim nerde kaldı

  8. Belgin çığlığımı duymalısın ey sevgili sana minnettarım çünkü beni sana bağlayan hisli duygularımın eserisin

  9. Buongiorno,
    vorrei sapere se esiste una traduzione italiana di “Sevda Sözleri” (Collected Poems, 1984) di Cemal Süreya
    Grazie infinite
    Marzia

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Sait Faik Abasıyanık
Previous Story

Sait Faik Abasıyanık Hikayeleri

Sait Faik Abasıyanık
Next Story

Semaver – Sait Faik Abasıyanık

Latest from Cemal Süreya

Toynbee Üstüne – Cemal Süreya

Toynbee Üstüne Bir süre önce Melih Cevdet Anday’ın Cumhuriyet gazetesinde “Sosyalist Bir Dünya” başlıklı bir yazısı çıktı. Arnold Toynbee’nin Türkçede yeni yayımlanan Tarih Bilinci
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ